• 35
    futbolda muazzam bir hamle yaparak avrupa kitasinin zirvesine oturan bayern munih, neden ayni zaman diliminde almanya'da pek de populer olmayan basketbolda da boyle bir yatirim yapma ihtiyaci hissetti?
    son iki sezona kadar, var dahi olmayan bir sube fikri neden vucud buldu, bayern munih neyi hedefliyordu?

    benim sahsi yorumum, 21. yuzyil ile beraber, kuresellesmenin tavan yapmasinin da etkisiyle, "marka degeri" konseptinin geri kalan herseyden daha degerli hale gelmesi bunda belirleyici oldu. artik bilinirlik, taninirlik yetmiyor buyuk kulupler icin, herhangi bir spor dali ile ilgilenen her bir kisinin mutemadiyen karsisina cikmak istiyorlar, buna ihtiyaclari var, zira kendilerini yasatan o musterinin ilgisi ve en tabii harcadiklari. buyuk pastadan alabilecekleri en kucuk kirintiyi dahi kapmak istiyorlar, bunun icin de hicbir alani bos birakmamalari gerekiyor.
    sahip olduklari guce, daha sube kurulur kurulmaz once yerel federasyonlarindan aldigi imtiyazlar, sonra da eurolig gibi uluslararasi organizasyonlarin sunduklari tesvikler sayesinde sahit oluyoruz zaten, ayrica bu anlasilabilir de bir durum, zira ortada kazan-kazan durumu mevcut, buyuk bir tarihe ve dolayisiyla isme sahip bu kulupler, atilim yaptiklari diger sporlari da bir cazibe merkezi haline getiriyor.

    dun oynadigimiz ve ipekci'de dize getirdigimiz bayern munih ornegi ile baslamamin sebebi, bizim de paralel yollardan geciyor olusumuzdur, turkiye'ye basketbolu galatasaray'in getirdigi, sonra da kitlelere sevdirdigi dogrudur, ancak en nihayetinde 20 kusur yillik bir fetret donemi gecirdigimiz de ortadadir. ustelik biz bu donemi yasarken avrupa basketbolunun kurumsallasmasi ve etkileyici bir sisteme gecis yapmasi da bizim talihsizligim olmustur. soyle ki, bu sistemin icine sonradan girmek icin muazzam bir caba harcamamiz gerekti, fakat sanirim altindan kalkabildik.
    boyle surecler tabii ki bir anda gerceklesmiyor, adim adim ilerleyebiliyorsunuz hedef olarak koydugunuz yere, zaman oluyor biriktirmeniz, fakat bir o kadar da keyifli. hatirlayacagimiz uzere, ilk eurolig maceramizda top16'yi gormeyi basarmistik, ikincisinde ise avrupa'nin diger marka takimlari karsisinda top8 mucadelesi veriyoruz ve ustelik artik ipler bizim elimizde.

    galatasaray basketbolunun sadece 10 sene onceki halini bilenler icin, geldigimiz nokta olagandisi, hatta gercekustu.
    bunu belirli araliklarla hatirlatmaya calismamin sebebi, mucadelemizi surdururken, ayni zamanda bu donemi keyif de almamiz gereken bir periyod olarak degerlendirmemiz gerektigi, cunku galatasaray gozlerimizin onunde buyuyor..

    dun sahada degerli bir galatasaray vardi, her top icin mucadele eden, salonu yine cehenneme cevirmeyi basaran taraftarinin hakkini veren, bu interaktif surecin bir sonucu olarak ise, daha guzel gunlerin habercisi gorevini goren, parcali sevdamiz. top16 sertligini ve yogun fiksturu kaldiramayacagini dusundugumuz, fakat ortaya koydugu yuregi disinda, rakamsal katkilariyla da bizi bu mucadelenin icinde tutan carlos arroyo'nun ise ayri bir parantez icerisinde degerlendirilmesi farz. gec yasinda geldigi turk basketbolunun kaderini degistiren, hatta benim nazarimda naumoski'den sonra bu cografyaya en buyuk imzayi atan yabanci basketbolcu olan arroyo farkli bir organizasyonla da odullendirilebilir, bunun icin calismalar da yapilacak.

    yuruyoruz gururlu bir sekilde, avrupa'da galatasaray markasi futbolun disinda bir bransta daha her hafta konusulur hale geldi. bunda payi olan herkese ayri ayri tesekkur ederim. diliyorum ki, bu basariyi top8 ile de odullendirir ve ilerleyen sezonlar icin daha yuksek sesle final4 ruyamizi dillendirmeye baslariz. galatasaray'in bunu basaracak gucu ve tarihsel birikimi mevcut, ustelik daha once, ruya tadinda hedefler olarak belirledigimiz noktalara kosar adim giden bu arma bizi her daim umitvar kilabiliyor.
    uc mac kaldi sadece, sonrasi blaugrana, ve boynumazda atkilarla, ustumuzde formalarla;
    galatasaray ulan !!
  • 37
    abdi ipekçi arena'da oynanan ve galatasaray'ın rakibini 76-69 mağlup ettiği, benim de tribünde yerimi aldığım bir zamanların euroleague maçı. bu maçta benim için en önemli detay çok sevdiğim dönemin galatasaray baş antrenörü ergin ataman'ın bulunduğum tribüne selamlama amaçlı el sallarken kendisiyle göz göze gelmemiz ve bana göz kırpıp gülümsemesiydi. tabi aynı anda elde sallıyordu.* maçı izlediğim tribün galatasaray bench'ini saat 11 yönünde çok yakından görüyordu ve o sırada bir takım çılgın taraftarlar bir iki sıra arkadan ergin ataman lehine inanılmaz bir tezahürat yaparken bende ona gülümseyerek el sallıyordum. o da dönüp taraftarı selamlamak için el sallayınca işte o an göz göze geldik ve bana göz kırptı reis. öyle de güzel bir andı. üstelik çok net hatırlıyorum tam da o maçın oynandığı gün ergin ataman'ın galatasarayla birlikte milli takımı da çalıştıracağı açıklanmıştı ve ben buna da çok sevinmiştim. bu göz temasıyla onu bu olay için de tebrik etmiş oldum aynı zamanda.

    öte yandan carlos arroya yine güzel bir performansla seyir zevki yüksek bir maç izlememize vesile olmuştu. adam harbi iyi basketbolcuydu.

    birde taraftar ünal aysal'a müthiş bir sevgi gösterisi yapmıştı bu maç. ben maç boyu aysal'ı oturduğu protokol tribününden tam karşımda ama çok uzaktan görüyordum. sanki fani aysal da onunla beraber izlemişti bu maçı. ben, ünal aysal taraftara ve maça nasıl reaksiyon gösteriyor diye her sayıdan ve tezahürattan sonra aysal'ı gözlemlemeye çalışmıştım. iki elinin parmaklarını birbirine kavuşturmuş ve gözlük takmış şekilde aysal çok ciddi bir şekilde takip etmişti maçı.

    kısacası benim için eğlenceli geçen maçtı ama ben maçları oturarak ve sakin şekilde seyretmeyi seven bir taraftar olarak ilk kez değişik bir tribünde seyrettiğim o maçta arka taraflarda atlaya zıplaya maçı seyreden taraftarı baya garipsemiştim.*
App Store'dan indirin Google Play'den alın