• 974
    canımı öyle böyle sıkmayan maç. turu geçeceğimizi düşünmeme rağmen hem de. galatasaray adını duyduğu zaman saygı duruşuna geçecek, 2-3 tane futbolcu barındıran berbat bir takıma bir şampiyonlar ligine katılım maçında şöyle oynuyoruz... inanamıyorum dünden beri. rakip sahada zaten 3-4 pas yaptığımızda adamlar kendi kendine saçmalıyordu. biz bu takımdan 3 gol yedik.
  • 977
    kerem mi, zaha mı, barış mı, ziyech mi, 8 mi, kanat mı derken galatasaray’ın tertemiz bir defans hattına ihtiyacı olduğunu gösteren maç. hoş geçen sene hatta geçen seneye gitme beşiktaşla oynanan süper kupa finalinde de kendini göstermişti ama gel gör ki bir üst seviye futbola geçince bağıra bağıra bana net iki tane adam gibi stoper lazım dedirtmiştir.

    nelson için söylenen her sezon başına 2.viteste girer klasik nelson lafınada illet oluyorum. öyle bir anlatılıyor ki millet “napalım ya biliyoruz işte bizim nelson” der gibi durumu yumuşatıp normalleştirmiş ama nelson özelinde herkes için sesleniyorum, kardeşim villarada, lüks arabalarda, en iyi tatil yerlerinde takılıp, yediğin yemekten dışkıladığın atığa kadar her şeyin kontrol altında olacak tek işin 7 gün 24 saat topa vurmak olmasına rağmen bana bu rezil oyunu izletemezsin.

    galatasaray ne yapıp edip davinsonu rövanş maçına yetiştirsin, gitsin boştaki hummelside yanına koysun. (tabi hala boştaysa)
  • 979
    şimdi soğuduğum için biraz daha aklı selim düşünebiliyorum. futbolda şans yanında olmalı. bu maçla alakalı bariz şanssızdık. yediğimiz gol tamamen şans eseri seken bir top üstüne de yine kötü bir vuruşun şans eseri gol olması. hemen arkasından torreira şutu, icardi pozisyonu, barış alper'in iki kere taşıdığı topu... şans yanımızda olsa 3-4 golle reaksiyon vermiştik. ikinci gölü biz de başka takımlar da yer. uzun asirt, hızlı adamı bul. bu şekilde belki 10 gölü zihinden sayarsiniz.zaten ilk yarı sonunda istatistiki olarak bir ezilme durumu yoktu. ikinci yarı da özellikle ziyech etkisiyle gayet pozisyon bulduk. o kafalar hep dışarı çıkmaz. yani uzun lafın kısası o kadar enseyi karartacak bir hissiyatta değilim. rams park da arıza yapmayan gerçek taraftarla olur bu iş.
  • 980
    cok moral bozan, heves ve guven kiran bir mac oldu. rovans icin performansimiza gore fena bir skor degildi kesinlikle, ama takim zaten son donemdeki bu tarz maclar icin buyuk soru isaretleri barindiriyorken, buna bir reaksiyon vermek yerine icerde disarda saldirmayi bekleyenlere malzeme cikaran bir performans gosterdik. skordan cok ortaya konan goruntu can sikiyor, formsuzluk, lakayitlik, plansizlik. yani liginde kotu durumda olan boyle bir rakibe karsi nasil ustunluk kuramiyoruz, futbol yorumcularinin bile uyardigi seylere basitce dusuyoruz anlasilir degil. buyuk takimsan, iyi takimsan, boyle oldugunu iddia ediyorsan bunu sahada gostermelisin, hissettirmelisin. dilimizde olan "onlardan daha kaliteli takimiz, dengimiz degiller" algisini oynayarak gostermen gerekiyor. bu maci izleyen herhangi bir tarafsiz futbolsever asla boyle bir sey dusunmemistir, young boys taraftari "bu muymus ya bilmem kac milyon euroluk galatasaray" demistir.

    adamlar sahada ne yapmayi planladirsa yaptilar. kurduklari hucum aksiyonlarini biz kuramiyoruz, tek paslarla, topuk paslariyla, kafa toplariyla savunma arkasina sarkamiyoruz, calimla gectiler, presle bozdular. 3 gollerinde de organizasyon var, kacirdiklari da 3-4 pozisyon daha sayilabilir. guya mac sonu xg'de biz onde cikmisiz bir de, gercekten balon bir istatistik. konsantre, hatayi minimumda tutan, ikili mucadelelerde bile rakibe denk derecede cevap veren bir galatasaray izlemeyeli cok oldu malesef. bu goruntuyu ben sindiremiyorum, bizim kendimizden yukarida gordugumuz rakiplerin hicbirini boyle bir goruntuye sokamiyoruz biz. gecen sene gurur duydugumuz bayern ve united maclarinda bile yine de rakipler kalitesiz oynamadi kendi oyunlarini. bozduk ettik hatalara zorladik ve aldik da, ama misal united'in da iki macta kaliteli ataklari, pozisyonlari oldu, bize "adamlarin seviyesi yuksek" dedirten isler yaptilar. dun herhangi bir young boyslunun bu hislere girdigini sanmiyorum, isvicre ligindeki rakiplerine ne oynuyorlarsa oynayabildiler malesef.

    cozmemiz gereken tonla mevzu var, saha ici, saha disi, bu ise bakis olarak bile. rovans maci oldugu icin, henuz bir sey bitmedigi icin siddeti artirmamak gerek elestiride, ama malesef isin sinir noktasina gelindi bana gore. elenmenin hic bir izahi ve affi olmaz kimse icin.
  • 982
    sakinleştiğimize göre birkaç kelam edelim.

    şu anki fizik durumu 4-2-3-1'i kaldırmıyor. ileride pres yapan takım kimliğini şu ana kadar yansıtamadık. asıl kimliğimizi düzgün yansıtamayınca da problem yaşıyoruz.

    mauro icardi geçen yıla nazaran daha diri. ancak pas gelmiyor adama. dries mertens'ten tehlikeli bir atak başlangıcı göremedik ki defaatle söyledim; bu yaşta sürekli ilk 11 oynayamaz! artık yedek düşünülmeli. kerem aktürkoğlu da formda değil, eskiden asisti de boldu ama geçen yılın belli bir bölümünden sonra koptu adam kafa olarak; yapacak bir şey yok. barış alper yılmaz zaten besleyen tipte bir kanat değil pek. hakim ziyech gibi birine muhtacız, zaten girdikten sonra biraz daha kıpırdandı hücum. ancak ona da güvenip yola çıkılır mı soru işareti, ahım şahım da oynamıyor. açıkçası hep diyorum, mertens'in artık kesik yemesi lazım. çok severim; çoğu zaman iyi de oynuyor ama avrupa için yeterli değil bu.

    ikinci konu; orta alan kurgusu. lucas torreira oyun yapısı gereği ileride pres yapmayı seven bir isim, peki o pres kırıldığında geride bekleyen biri oluyor mu; olmuyor tabii ki. 4-2-3-1'deki zaafımız işte bu; asıl sıkıntımız da bu. oyun karakterinde defansı önceliklendiren oyuncu sayısı çok çok az. bekler de o tip bekler değil; önde pres yapmayı, hücuma çıkmayı seven ve defansif özellikleri hücum özelliklerine göre zayıf bekler. stoperler de eskisi gibi önde basmayınca (davinson sanchez yok, abdülkerim bardakcı eski fizik kalitesinde değil, victor nelsson o tipte bir stoper değil) defansla orta alan arasında da inanılmaz bir boşluk oluyor.

    sorun nasıl çözülür; eskilerin deyimiyle hatlar arasındaki mesafeyi kısaltmak lazım bir kere. ya 4-2-3-1'den vazgeçip 4-3-3'e döneceksin ya da defansla orta alan arasındaki koca boşluğu dolduracak defansif koordinasyonun olacak. takımı 2 (stoper) - 4 (bekler ve orta alan) - 4 (hücum) gibi düşünüp oynayacaksın gerekirse. bek ve orta ikili birbirinden bihaber olmayacak, 4'ü birden ileride ön alan presine katılmayacak; en az 1 tercihen 2 kişi diğerleri önde pres yaparken geride ayık olacak.

    yetmedi, çünkü yetmez; orta alanın ikiside önde kalırken beklerin 6 numarada kademeye girmesi çok zor. stoperler de öne çıkacak ve gerekirse biri 6 numara gibi rakibi karşılayacak.

    kişilerden ziyade oyun yapımız değişmeli, bu ağır oyunu kaldıracak kaç oyuncu bulabilirsiniz zaten dünyada? onların da kaçı türkiye'ye gelir? takım form tuttuğunda yine iyi oynarız da asıl hedefimiz avrupa için konuşuyorum yoksa ligi gene götürürsün.

    mauro icardi daha diri dediğim gibi, bu sevindirici. kerem aktürkoğlu da bana göre kötü bir sezon başlangıcı yapmadı, oynaya oynaya eski performansına gelmesini umalım. barış alper yılmaz gibi yükselen bir değer var. mertens'in kesik yiyip gabriel sara veya ziyech ilk 11'e monte edilmesi lazım. maçta en çok tehlikeli pas atan bu ikiliydi diye hatırlıyorum. mertens'in ve michy batshuayi'nin de kaliteli yedekler olduğunu düşünürsek aslında kolay maçlarda 4-2-3-1, zor maçlarda 4-3-3'ü kaldıracak çok iyi bir hücum setimiz var, sadece biraz daha doğru tercihler lazım.

    ancak defans için aynı şeyi diyemeyeceğim. derrick köhn sezona çok kötü başladı, geçen sene de vasattı açıkçası. 3 tane iyi stoperimiz var diyorduk, biri sakat ikisi tanınmaz halde. yeni sağ beke yükleniliyor ama o kadar kötü değildi bence; sadece uçup kaçacak bir tip değil gibi. yine de belli olmaz, kendini bulabilir; ben o kadar kötü bulmadım. takıma en azından gerektiğinde oynayabilecek bir 6 numara şart hakikaten, kaliteli bir adam alınmıyorsa bile direkt o bölgenin oyuncusu alınmalı; elde dursun. bir de alabiliyorsak sol bek, köhn ile olmayacak gibi cidden.
App Store'dan indirin Google Play'den alın