1
galatasaraylı birer futbolsever olmanın yanında birer içerik tüketicisiyiz. elbette bunu tüketmemiz için servis edilecek bir ürün olmalı; içinde heyecan, entrika, yer yer palavra, yer yer doğru, yer yer hayal, yer yer gerçek olmalı...
bunu satın almamız için bunlar şart, bu reyting demek, reyting ise para... daha çok, daha çok ve daha çok... böyle olmazsanız s sport olursunuz, ilgilisinin dışında bir kitleniz olmaz. eğitimi, sosyo ekonomik ve kültürel seviyesi ne olursa olsun bu değişmez. yıllardır yapılan anketlerde belgesel izlemeyi tercih ettiğini söyleyenler evlerine gittiklerinde gerçekten bunu tüketiyor olsalar, günümüz reality show'larının, dizilerinin, yarışma programlarının ve de pek tabii spor programlarının bir çoğu olmazdı... natgeo ve natgeo people kanallarının her saat diliminde 12 dakikası reklamla dolu olurdu... hatta ve hatta benzeri kanallar kumandanızda yer edinir, yerli ve milli versiyonları çıkardı falan...
okurken ntv spor neydi o zaman diye mırıldandığınızı duyar gibiyim... kapandı abicim kapandı, daha fazla satmadı, satamadı o iş...
belki şu anlarda bir çoğunuz rasim ozan kütahyalı'nın rıdvan dilmen'e vereceği cevabı merak ederek bekliyorsunuz. ya da yarın ilk işiniz twitter'da o suçlama ve cevapların derlendiği videoları izlemek olacak. dolayısıyla başlayacağımız ilk nokta bu sosyal gerçekliği kabul etmek olacak.
dinlediniz, okudunuz, izlediniz... bu gece olanlar medyanın hali pürmelali; fakat bu senden, benden, bizden bağımsız değil. sanmayın ki bu durum bizim ülkemize has; değil tabi ki... bu işin merkezi amerika'dır aslında. (bkz: dış güçler) sıradan mahkeme duruşmalarını birer reality show'a dönüştüren bir zihin insanınkisi... bunun karşısında durmak da sanırım biraz don kişotluk olacaktır.
bu akşam konuşulan bir dizi şeyin gerçekliği var ya da yok. bunu satın almamak iş yerlerinizde bunlar yoksa, arkadaşlarınız, aileniz arasında konuşulmuyorsa mümkün. ve fakat her birimiz işlerinde, sosyal hayatlarında bunların benzerlerini görüyor, duyuyor. o halde neden şaşırıyorsunuz?..
thomas hobbes kendinden sonraki neredeyse 500 yıla yön verecek leviathan kitabını yazdığında nelere yol açabileceğinin farkında mıydı bilmiyorum? öyle ki, nato'nun, avrupa ekonomik topluluğu'nun, soğuk savaş'ın, demir perde'nin, aya ayak basmanın, gladyo'nun, darbelerin ve daha yer veremediğim bir sürü sosya iktisadi, siyasi ve kültürel olayın ana sebebidir bu kitap...
uzun uzun yazmayacağım. kitap leviathan adlı bir canavara karşı konsolide edilen bir toplumu anlatır. canavardan korkan halk, canavara karşı kendini en güvende hissedeceği yere, istemese bile, sığınır. dolayısıyla yönetilebilir hale gelir. kan kusar kızılcık şerbeti içtim der. bu canavar zaman gelir kominizm olur, zaman gelir kapitalizm. zaman gelir dış güçler olur, zaman gelir içimizdeki irlandalılar. e tabi birinin bu canavarın anlatılmasına aracılık etmesi gerek ki orada devreye medya girer. joseph goebbels ilham kaynağıdır, çalışır falan...
demem o ki sevgili sözlük bu hikaye hep aynı terane...
çekirdek çitlemeyi seviyorsanız iyi seyirler...
edit: imla
bunu satın almamız için bunlar şart, bu reyting demek, reyting ise para... daha çok, daha çok ve daha çok... böyle olmazsanız s sport olursunuz, ilgilisinin dışında bir kitleniz olmaz. eğitimi, sosyo ekonomik ve kültürel seviyesi ne olursa olsun bu değişmez. yıllardır yapılan anketlerde belgesel izlemeyi tercih ettiğini söyleyenler evlerine gittiklerinde gerçekten bunu tüketiyor olsalar, günümüz reality show'larının, dizilerinin, yarışma programlarının ve de pek tabii spor programlarının bir çoğu olmazdı... natgeo ve natgeo people kanallarının her saat diliminde 12 dakikası reklamla dolu olurdu... hatta ve hatta benzeri kanallar kumandanızda yer edinir, yerli ve milli versiyonları çıkardı falan...
okurken ntv spor neydi o zaman diye mırıldandığınızı duyar gibiyim... kapandı abicim kapandı, daha fazla satmadı, satamadı o iş...
belki şu anlarda bir çoğunuz rasim ozan kütahyalı'nın rıdvan dilmen'e vereceği cevabı merak ederek bekliyorsunuz. ya da yarın ilk işiniz twitter'da o suçlama ve cevapların derlendiği videoları izlemek olacak. dolayısıyla başlayacağımız ilk nokta bu sosyal gerçekliği kabul etmek olacak.
dinlediniz, okudunuz, izlediniz... bu gece olanlar medyanın hali pürmelali; fakat bu senden, benden, bizden bağımsız değil. sanmayın ki bu durum bizim ülkemize has; değil tabi ki... bu işin merkezi amerika'dır aslında. (bkz: dış güçler) sıradan mahkeme duruşmalarını birer reality show'a dönüştüren bir zihin insanınkisi... bunun karşısında durmak da sanırım biraz don kişotluk olacaktır.
bu akşam konuşulan bir dizi şeyin gerçekliği var ya da yok. bunu satın almamak iş yerlerinizde bunlar yoksa, arkadaşlarınız, aileniz arasında konuşulmuyorsa mümkün. ve fakat her birimiz işlerinde, sosyal hayatlarında bunların benzerlerini görüyor, duyuyor. o halde neden şaşırıyorsunuz?..
thomas hobbes kendinden sonraki neredeyse 500 yıla yön verecek leviathan kitabını yazdığında nelere yol açabileceğinin farkında mıydı bilmiyorum? öyle ki, nato'nun, avrupa ekonomik topluluğu'nun, soğuk savaş'ın, demir perde'nin, aya ayak basmanın, gladyo'nun, darbelerin ve daha yer veremediğim bir sürü sosya iktisadi, siyasi ve kültürel olayın ana sebebidir bu kitap...
uzun uzun yazmayacağım. kitap leviathan adlı bir canavara karşı konsolide edilen bir toplumu anlatır. canavardan korkan halk, canavara karşı kendini en güvende hissedeceği yere, istemese bile, sığınır. dolayısıyla yönetilebilir hale gelir. kan kusar kızılcık şerbeti içtim der. bu canavar zaman gelir kominizm olur, zaman gelir kapitalizm. zaman gelir dış güçler olur, zaman gelir içimizdeki irlandalılar. e tabi birinin bu canavarın anlatılmasına aracılık etmesi gerek ki orada devreye medya girer. joseph goebbels ilham kaynağıdır, çalışır falan...
demem o ki sevgili sözlük bu hikaye hep aynı terane...
çekirdek çitlemeyi seviyorsanız iyi seyirler...
edit: imla