351
hala tadı kaçmamış birkaç şeyden birinin dünya kupası olduğunu gösterirken bir yandan da büyük ihtimalle tadı kaçmamış son dünya kupası olduğu gerçeğini ve bir daha yaz aylarında dünya kupası izlemek için 8 sene beklememiz gerektiğini hatırlatan; bir yanı samimi bir yanı melankolik dünya kupası.
dile kolay; çocukluğumdan beri benim için nuri bilge’nin mayıs sıkıntısı havasında geçen bunaltıcı yaz mevsimini bir nebze olsun eğlenceli ve yaşanabilir kılan dünya kupasını tekrar yaz mevsiminde izlemek için 8 sene bekleyeceğim.30’a merdiven dayamış, okulu bitirmiş, belki de evlenmiş olacağım.
ya da ne bileyim belki de askerde olduğum yaza denk gelecek 8 sene sonraki yaz dünya kupası. sevdiklerimden kaçı hayatta olacak? ben hayatta olacak mıyım? memleket nolacak? dünya ne olacak lan hatta? kim bilebilir ki belki de sonuna geldiğimiz bu dünya kupası izlediğimiz son dünya kupası. zamanın böyle hızlı geçmesi çok üzücü, ne olurdu çocukluğumuzdaki bir dünya kupası yazına sıkışıp kalsak.
bu tip kupaların sonu benim için hep hüzünlü; her güzelliğin sonunda haince bekleyen ayrılığı anımsattığı için*, bir dahaki dünya kupasında farklı birisi olacağım için, birkaç yıl sonra kupada atılan golleri youtube’tan izlerken aa o maçı izlemiştim lan ben diyeceğimi bildiğim için hüzünlü.
2002 dünya kupasını, sabahın köründeki çin maçına annemin beni uyandırışıyla, brezilya maçında ailecek sambacıları ağzımız açık izleyişimizle ve kore maçını izlemeden önce kahvaltıda eski püskü bir tavada kırdığımız yumurtayla hatırlarım.
2006’yı bizim uyduda bulunmayan kanal 1’i, televizyon işinden anlayan dayımın frekansları girerek açılış maçından 10 dakika önce var etmesiyle ve efsane almanya kosta rika maçını büyük bir zevk ve şehvetle izleyip philip lahm hayranı olmakla; ancak daha sonra kanalın paralı yayın için çeşitli maçları şifrelemesiyle hatırlarım. kapitalizme ilk okkalı sövüşlerim bu dünya kupasına tekabül eder.
2010 rahmetli dedemin son dünya kupasıdır ama niyeyse bu kupada dedeme dair hiçbir şey hatırlamam. hatırladığım, 2002’deki ev huzurumuzun bu kupada olmadığı; genelde maçları karanlık odada, televizyon ışığının vurduğu hüzünlü yüz ve vuvuzeladan ağırmış baş ile izleyişimdir.
2014 dünya kupası’na dair, bir grup mal arkadaşımla halı saha maçı yapmamızla, maçın brezilya almanya maçı saatine denk gelişi ve maçın absürd olaylara dönüşmesiyle birlikte bizim halı saha maçını bırakıp halı saha tesisindeki televizyondan maçı izlemeye koyulmamız, vardır aklımda. he bir de o zamanki efsaneler efsanesi, uğruna şiirler yazdığım, bana bol umut veren ama hiç pas vermeyen bir kız arkadaşımın; final maçı gecesi çok moralim bozuk sahile gelsene demesiyle maçı bırakıp sahile gitme gibi bir mallığım vardır. ehehe ne malmışım. bırakılır mı final maçı, bak şimdi geriye ne o kız kaldı, ne de onun için yazdığım şiirler.
özet: dünya kupası çocukluğumdan iyice uzaklaştığımı ve bu yüzden mutluluk konusunda serbest düşüşümün devam ettiğini/edeceğini hatırlatıyor.
ayrıca, kış ayına dünya kupası* koyacak para gözlerin şimdiden abv.
dile kolay; çocukluğumdan beri benim için nuri bilge’nin mayıs sıkıntısı havasında geçen bunaltıcı yaz mevsimini bir nebze olsun eğlenceli ve yaşanabilir kılan dünya kupasını tekrar yaz mevsiminde izlemek için 8 sene bekleyeceğim.30’a merdiven dayamış, okulu bitirmiş, belki de evlenmiş olacağım.
ya da ne bileyim belki de askerde olduğum yaza denk gelecek 8 sene sonraki yaz dünya kupası. sevdiklerimden kaçı hayatta olacak? ben hayatta olacak mıyım? memleket nolacak? dünya ne olacak lan hatta? kim bilebilir ki belki de sonuna geldiğimiz bu dünya kupası izlediğimiz son dünya kupası. zamanın böyle hızlı geçmesi çok üzücü, ne olurdu çocukluğumuzdaki bir dünya kupası yazına sıkışıp kalsak.
bu tip kupaların sonu benim için hep hüzünlü; her güzelliğin sonunda haince bekleyen ayrılığı anımsattığı için*, bir dahaki dünya kupasında farklı birisi olacağım için, birkaç yıl sonra kupada atılan golleri youtube’tan izlerken aa o maçı izlemiştim lan ben diyeceğimi bildiğim için hüzünlü.
2002 dünya kupasını, sabahın köründeki çin maçına annemin beni uyandırışıyla, brezilya maçında ailecek sambacıları ağzımız açık izleyişimizle ve kore maçını izlemeden önce kahvaltıda eski püskü bir tavada kırdığımız yumurtayla hatırlarım.
2006’yı bizim uyduda bulunmayan kanal 1’i, televizyon işinden anlayan dayımın frekansları girerek açılış maçından 10 dakika önce var etmesiyle ve efsane almanya kosta rika maçını büyük bir zevk ve şehvetle izleyip philip lahm hayranı olmakla; ancak daha sonra kanalın paralı yayın için çeşitli maçları şifrelemesiyle hatırlarım. kapitalizme ilk okkalı sövüşlerim bu dünya kupasına tekabül eder.
2010 rahmetli dedemin son dünya kupasıdır ama niyeyse bu kupada dedeme dair hiçbir şey hatırlamam. hatırladığım, 2002’deki ev huzurumuzun bu kupada olmadığı; genelde maçları karanlık odada, televizyon ışığının vurduğu hüzünlü yüz ve vuvuzeladan ağırmış baş ile izleyişimdir.
2014 dünya kupası’na dair, bir grup mal arkadaşımla halı saha maçı yapmamızla, maçın brezilya almanya maçı saatine denk gelişi ve maçın absürd olaylara dönüşmesiyle birlikte bizim halı saha maçını bırakıp halı saha tesisindeki televizyondan maçı izlemeye koyulmamız, vardır aklımda. he bir de o zamanki efsaneler efsanesi, uğruna şiirler yazdığım, bana bol umut veren ama hiç pas vermeyen bir kız arkadaşımın; final maçı gecesi çok moralim bozuk sahile gelsene demesiyle maçı bırakıp sahile gitme gibi bir mallığım vardır. ehehe ne malmışım. bırakılır mı final maçı, bak şimdi geriye ne o kız kaldı, ne de onun için yazdığım şiirler.
özet: dünya kupası çocukluğumdan iyice uzaklaştığımı ve bu yüzden mutluluk konusunda serbest düşüşümün devam ettiğini/edeceğini hatırlatıyor.
ayrıca, kış ayına dünya kupası* koyacak para gözlerin şimdiden abv.