• 103
    kadro ile ilgili küçük çaplı, çok küçük çaplı yaptığım araştırmada* hamit ve melo için çok büyük bir beklenti olduğunu gördüm. bu büyük beklentinin karşılığının olmadığını da. ama hala kredileri var. burak için yanlış transfer sonucu çıktı bu araştırmada. hem futbol karakteri hem de yeteneği için eleştiriler var. amrabat ise emre çolak ile rekabet içinde. hala tam olarak kendini kanıtlamış değil.

    bu araştırma sonuçlarını aktarırken yorumlara tamamen katıldığımı belirtir galatasaray'ımıza başarılar dilerim..

    23 ekim 2012 galatasaray cfr cluj maçı sonrası değerlendirmesidir.
  • 104
    defansının en kilit ismi transfer sezonunun bitimine çok az bir süre kala sakatlanıp sezonu kapatır.
    (bkz: tomas ujfalusi)

    deplasmanda bir dünya deviyle kafa kafaya oynar, topları direkten döner, puan alamaz.
    (bkz: 19 eylül 2012 manchester united galatasaray)

    tek kale oynarken rakip, kalesine bir gelir pir gelir ve kontradan golü yer.
    (bkz: 2 ekim 2012 galatasaray braga maçı)

    90. dakikada sikko bir gol yiyip berabere kalır.
    (bkz: 6 ekim 2012 galatasaray eskişehirspor maçı)

    yine tek kale oynarken şut bile olmayan kendi oyuncusuna çarpan bir toptan gol yer. geri kalan dakikalarda da tek kale oynar ama topları suya takılır, penaltısı kaçar, onca baskıya rağmen galip gelemez.
    (bkz: 7 kasım 2012 cfr cluj galatasaray maçı)

    özet: cenabet takım. very very cenabet takım.

    ha unutmadan; önündeki kayseri, cluj, mersin idman yurdu, karabük ve elazığ maçlarıyla seriye bağlayıp toparlanacak takımdır ayrıca. ahan da buraya yazdım.
  • 105
    ne kadar iyi taktiğin ve ona uygun oyuncuların olursa olsun bu sistemin içerisinde bir kıvılcım olmazsa parlayamazsın. sorun tam olarak bu, evet galatasaray'ın kıvılcımı yok.

    barcelona-messi
    real madrid-ronaldo
    psg-ibrahimovic
    manchester united-rvp, rooney
    galatasaray-?

    kim? amrabat mı? elmander mi? hangisi şampiyonlar ligi için kıvılcım? hiçbiri.

    drogba, xherdan shaqiri, kaka, ronaldinho, demba ba, berbatov bu isimler geçerken heyecanlanma nedenimiz sadece yıldız hayranlığı değildi. takımın bir kıvılcıma ihtiyacı vardı. sonuç?

    burak yılmaz, hamit, amrabat, dany, umut, cris bunların hiçbiri bu ateşi tutuşturacak olan kıvılcım değil. bunlar yanmayı bekleyen parçalar sadece.
  • 108
    2012 yazında savunmaya iki tane doğrudan oynayacak adam transferi yapması gerekirken galacticos transfer tarzında ısrar edip sürekli ofans bölgesini şişiren, savunmaya aldığı tek adamın ise dany gibi dengesizin önde gideni olduğu takımdır.

    bedelini; bizleri bağırta bağırta, saçlarımızı yoldurtarak, sigaraları yedirterek ödemektedir eylül-ekim fikstüründe.
    bu berbat başlangıcın hiç bir mazereti yok. neden bu noktaya gelindi sorusunun cevapları at nalı gibi. zamanında uyardık, feryat ettik; rüya takımcı ergenlerin hedefi olduk. o ergenler şimdi sanırsam "kaka gelseydi" diyorlar. hala ofans diyorlar yani evet. kağıda rüya onbir yazmacı ergenler bunlar. tanımanız lazım hemen.

    2012-2013 sezonu şampiyonlar ligi ilk üç maçında, iki tanesini evinde oynadığın ilk üç maçta 1 puan var braga'lı, cluj'lu grupta. şanssızlıklar da bir yere kadar. türkiye liglerinde yediğinden fazlasını atabilirsin galatasaray olarak. savunma disiplini denen olgu bu topraklara yabancı olduğu için atarsın bir şekilde. hoş, son 3-4 haftadır bunu yapamıyoruz. ama buna rağmen lideriz kalitesi muamma ligimizde.

    ama avrupa'ya çıkınca yediğimden fazlasını atarım taktiği sökmez. yediğinle kalırsın böyle. üç şampiyonlar ligi maçında da maçın ilk bölümlerinde golümüzü afiyetle yedikten sonra atmayı bekliyoruz. attırmazlar işte avrupa'da. her an, her şekilde gol bulabilecek bir kadron, bir taktiğin var sanki de. hele hele... hele hele...

    büyük maçlar savunmayla kazanılır. avrupa maçları savunmayla kazanılır. sene olmuş 2012, daha bunun farkında değil bir camia. böyle bir kura balını çöpe attık. avrupa ligi bileti alıp alamayacağımız bile muamma. fc nordsjaelland dahil, 32 şampiyonlar ligi takımı içerisinde en savruk, en acemi defans hattını kurarak avrupa fethine çıktık. "allah allah allah !!" diye koşturup, "allah allah?!" diye geri dönüyoruz.

    4 maç=12 puancılar; 3 maç=9 puancılara dönüşmüş olmalı şu sıralar. he yavrum he...
  • 109
    emeği geçenler sağolsun çilek alacağız diye diye gezenler sayesinde şampiyonlar ligi grubunda çilek olmuş takım. yazık gerçekten bu kadar bastırıp kaç maçtır oyunu eline alıp açacak bir adamımız olmadığı için şu hale düştük. 3 maçta 1 golü ve 1 puanı var fakat istatistiklere bakılsa tt arena'da liderliği zorlaması lazım. teşekkürler çilek satıcıları ve alıcıları tuttuğunuz sözler hepimize ilham kaynağı oldu.
  • 110
    hem defansif hem de ofansif anlamda elinde kalen tek oyun kurgusu -maalesef- sade ve sadece topa sahip olmaktan ibaret kalan takım. uzun teknik analizlere, birilerini asıp kesmeye, tam tersi durup ölümüne savunmaya falan gerek yok; temeldeki sorunu bu kadar basit ama önemlidir. rakibe verdiği zaman yüksek ihtimalle -bir şekilde- topu kalenin içinden çıkaran, maçın önemli bir kısmında ayağında tutsa da topla gerektiği kadar etkili olamayan bir oyuncular topluluğu haline gelmiştir. bu aksaklıkları düzeltmek adına yapılan türlü türlü denemelerden henüz gerekli sonuç alınamamış durumda. geçen sene "tam"ın üzerinde randıman veren 11 sakatlıklarla dağılması yetmiyormuş gibi bir de bu denemeler yüzünden iyice koordinasyonunu kaybetmiştir. bütün bunlara rağmen doğru formülü ve kimyayı yakalayabilirse hem avrupada hem de ligde sağlam işler yapabilecek potansiyeli vardır.
  • 111
    23 ekim 2012 galatasaray-cfr cluj maçını dışarıda tutarak bir değerlendirme yapmak gerekirse takımın en büyük eksikliğinin oyunu açmadaki yetersizliği olduğu aşikardır.
    bir takım hiç mi ortadan verkaçlarla oyunu açmayı denemez.çoğu galatasaray taraftarının bildiği üzere bunu geçen yıl çoğunlukla melo(bkz: 26 şubat galatasaray-beşiktaş maçı) ve engin baytar(bkz: 10 ocak 2012 galatasaray-adana demirspor maçı) gerçekleştiriyordu.geçen yıl da bu konuda aksi gibi görünse de eksiktik.peki geçen yıl istikrarlıydık da bu yıl ki dengesiz sonuçların sebebi nedir o zaman diye soracak olursanız cevabım fizik kalite eksikliği olur.futbolcularımız ikili mücadeleye girmekten adeta çekiniyolar.amatör de olsa futbol oynayan herkes bunu anlar.
    sebebi ise bence fatih terim ve scott piri nin geçen sezondan itibaren uygulamaya başladıkları yeni sistemdir.(bkz: scott piri) nin 13 temmuz 2012 tarihli gstv röportajından bir kesiti dikkate alır ve bunun hakkında biraz araştırma yaparsak aynı sonuca ulaşırız.peki ne demişti scoot piri:

    ---normalde futbolcuların ilk hazırlık kamplarında başta topla çalışmadıklarını görürdük ama burada galatasaray ilk başta topla çalışmalar yaptığını gördük. bunu nasıl değerlendirirsiniz?

    ---futbol artık çok değişti. günümüz futboluna baktığımız zaman daha öncekilere göre çok değişti. o yüzden artık çok fazla uzun mesafeli koşular yapmaya ve ilk kamp boyunca fiziğe yönelik hareketler yapmanın çok da anlamı olduğunu düşünmüyoruz. özelikle -bizim gibi büyük takımların- bunu topla birleştirmesi gerekiyor. fiziksel hazırlıklar yapılırken mutlaka topla birlikte oynamaları gerekiyor. bizde bugüne kadar hem fiziği hem de topla çalışmaları birbirine iyi kombine ettiğimizi düşünüyorum. hazırlık maçları oluyor genç oyunlarımız denemek için. o yüzden bu topla olan çalışmalarımızı erken başlatmamız gerekiyor ki bir an önce de bu maçlara hazır olmamız lazım. günümüz futbolunda çok uzun mesafeli koşular yapmaya da gerek yok. artık kısa koşulara yönelmek gerekiyor. o yüzden biz de antrenman metodu izliyoruz.

    bu sistem hakkında çeşitli bloglardan edindiğim bilgiler bu sistemi scott piri nin de dediği gibi büyük takımların uyguladığı ve takımı tam sezon orta-sonuna doğru fizik olarak üst seviyeye getirdiğni öğrendim.sebebi de tahmin edeceğiniz gibi o dönemde ciddi maçlara çıkmaları.sezon başları da kaliteleriyle bunun altından kalkabiliyorlar.

    bizim de büyük takım edasıyla hareket edip sezon başını kalitemizle atlatabileceğimizi düşünmemiz* bir kumardır ve fatih terim de bir kumar oynamıştır. herkesin kendi yorumu tabii ama bence kısmen de tutmuştur.sezon başını ciddi derecede kayıp vermeden atlatmayı başardık. ne olursa olsun ligde lideriz.şampiyonlar liginde başarılıyız demicem tabi ki ama hala ciddi anlamda şansımız var.

    biraz polyannacılık gibi gelecek ama fizik olarak 3 haftaya kadar tam hazır olacağımızı ve 2. devre fırtınalar estireceğimizi düşünüyorum.takımda o potansiyelin olduğuna herkes inanıyor zaten.aşmamız gereken tek engel olarak da 7 ekim 2012 cfr cluj galatasaray maçını görüyorum.yürüyedur cim bomum
  • 117
    3 periyot önde götürdüğü maçı 4'üncü periyotta yaptığı kritik hatalarla kaybeden basketbol takımı gibi performans sergileyen takım. bu sadece öngörü. daha 16 hafta var, toparlayacak zaman var ama birilerinin artık daha fazla sorumluluk almasının zamanı geldi. işler zora girince sihirli dokunuş beklemek kaybetmek demektir. ve o an sihir çoktan rakiplerin eline geçmiştir.
  • 121
    en büyük sorunu hücumları sonlandıramamaktır. hani neden kornerleri ön direğe kullanıyoruz diyoruz ya, onun nedeni bile işi şansa bırakmamak, topun rakip alanda kalması ve atakları sonuçlandırmak. bu sene defans kötüymüş falan bunları geçelim. 2011-2012 sezonu galatasaray'ının da ne kadar abuk subuk goller yediğini hatırlıyoruz, ancak o kadar kaliteli ve uzun süreli hücumlar yapıyorduk ki, bunların sayısı bir elin parmaklarını geçmedi. rakibin alanımıza girmesine izin vermiyorduk. bu çok büyük bir problem değil. sneijder gibi bir isim çözer. önü boşken inanılmaz şutlar çıkarır, faul alır frikikten çakar, inanılmaz paslar verir*, yani hücumda ipleri eline alan bir sneijder takımımızın bu problemini çözer. hücum etkinlikliklerimiz oturunca, defansımız da oturacaktır. tabii bir sol bek ve yerli stoper iyi olurdu ama önceliğimiz hücum bölgesi faaliyetleri kesinlikle.
  • 122
    12 mayıs 2012 tarihinde kazanılan büyük zaferin ardından haklı olarak büyük bir zafer sarhoşluğu yaşadık. bir çoğumuz için 2000 sonrasında oynanan en iyi futbol sergilenmiş ve taraflı tarafsız herkesin beğenisiyle şampiyonluğa uzanılmıştı. gözümdeki eşsiz futbolun üzerine koyacağımızın hayaliyle yeni sezona başladık.fatih terim’in istediği bütün transferler yönetim ve başkan ünal aysal gayretleri sonucunda takıma kazandırıldı.dany , umut bulut , amrabat , burak yılmaz , hamit altıntop , tekrar kiralanan felipe melo.

    takım sezonun ilk ciddi sınavını erzurum’da süper kupa finalinde fenerbahçe’yi 3-2 yenerek veriyordu. umut bulut ve selçuk inan’ın üstün performansı hepimize “yürüyoruz biz bu yolda” tezahüratını “replay” ettirdi.

    takım sezona hazırlanırken transferler birer birer takıma katıldı.sezon başlangıcında en kritik olay big chef’in talihsiz sakatlığı oldu.2011-2012 sezonunun en önemli taşı , takım omurgasının bel kemiği 6 ay süreyle takımdan ayrı kalıyordu.apar topar lyon’un emektar stoperi cris takıma katıldı.

    çekilen fikstürde en sıkıntılı geçeceği tahmin edilen ilk dört hafta idi.açılış maçı olan galatasaray-kasımpaşa maçında son dakikalarda atılan galbiyet golüyle alınan 2-1 ‘lik galibiyet pek tat vermedi.peşine 3-3’lük bol gollü geçen bjk derbisi defansta yapılan hataların , hazır olmayan melo’nun,burak’ın aldığı veya aldırdığı penaltının tartışılmaya başlanmasına neden oldu.

    takım hazırdı , değildi derken anadolu’dan çıkan son şampiyon bursaspor maçında alınan 3-2 ‘lik galibiyet yüreklere su serpse de yenilen 2 gol ve takım savunmasında oluşan gediklerin devam etmesi soru işaretlerini arttırdı.devamında sezonun flaş takımı olacak antalyaspor deplasmınında 4-0’lık galibiyet amrabat ve burak yılmaz’ın sergilediği güzel performansla akıllarda yer etti.2012 – 2013 sezonunun ilk gol yemeden bitirdiğimiz maçı olarak tarihlerde ki yerini aldı.

    ve özlenen an ,uzun zamandır beklenen şampiyonlar ligi maçı.ilk hafta ingilizlerin dev takımımanchester united ile old trafford’da oynanıyordu.3 direkten dönen top , bariz verilmeyen 2 penaltı , muslera’nın kurtardığı penaltı ve ingiliz devine karşı sergilenen (sezonun en iyi futbolu) muhteşem mücadele… ilk maç kaybedilsede sezon başından beri geçen senenin izlerini arayan taraftara umut ışığı oluyordu.

    deplasmanda alınan 2-0’lık orduspormağlubiyeti , muhteşem bir kareografiyle arena’nın ilk kez ev sahipliğinde çıkılan şampiyonlar ligi maçında 2-0 ‘lık bragamağlubiyeti , iç sahada alınan eskişehir beraberliği akabinde ankara deplasmanında gençlerbirliği ile 3-3 ‘lük beraberlik ile çıkılan şampiyonlar liginin kritik mücadelesi cluj ile 1-1’lik beraberlik ; takım savunmasını , mücadele gücünü , sol bek sorunsalını , ebuoe’nin form düşüklüğünü , emre çolak’ın takımdaki yerini , amrabat’ın adam eksiltemeyişini ,dany-semih tandemini , etkisiz melo’nun selçuk üzerinde ki kötü etkisini , geldiği günden beri formu ile istenileni bir türlü sahaya veremeyen hamit altıntop’un tartışılmasına neden oluyordu.

    takım tekrardan reaksiyon gösterecek ve 3-0’lık kayserispor galibiyetiyle üzerinde dolaşan kara bulutları dağıtıyordu.her zaman büyük takımlara zor anlar yaşatan ibb deplasmanından da 3-1’lik skor ile dönüldü.2’de 2 ile tekrardan yarışa daha güçlü asılan galatasaray , rakiplerininde puan kayıplarını avantaja çevirerek liderliği perçinledi.

    şampiyonlar ligi’nde oynadığı 3 maçtan sadece 1 puan alabilen sarı kırmızılılar, cluj deplasmanında “son sözümüzü söylemedik” diyordu.burak yılmaz’ın neden bu ülkede ki en iyi forvet olduğunu ispatlarcasına attığı 3 gol ile 3-1 ‘lik skorla ayrılıyordu romanya’dan...

    yine bir şampiyonlar ligi dönüşünde akdeniz bölgesinin güzel şehri mersin’de 1-0 öne geçmesine rağmen “belalısı” nobre’nin kornerden gelen kafa golüne engel olamayarak 1-1 ile dönüyordu.ertesi hafta mesut bakkal ’ın başına geçmesi ile büyük takımlara bu sezon 3-1 ‘lik tarifelerin başlangıcını arena’da yapan karabükspor’a mağlup oluyordu.

    galatasaray taraftarının heyecanla beklediği manchester united ile oynanacak kritik mücadele gelmişti.geçmişte 3-3 ve 0-0’la ilk kez düzenlenen şampiyonlar liginin dışına itilen manchester united as oyuncularını dinlendirmeyi tercih ederek türk telekom arena ’ya çıkıyor ve burak yılmaz’ın gazabından kurtulamıyordu.alınan 1-0’lık galibiyet galatasaray’a 2013 şubat’ında avrupa’da olmanın kapısını açarken , hangi sınıfta olacağına ise deplasmanda ki braga maçı belirleyecekti.

    geldiği günden beri türk futbolunda ilgi odağı olan “ pitbull ” lakaplı felipe melo elazığspor deplasmanında son dakikada kurtardığı penaltıyla galibiyeti takımımıza hediye ediyordu.elazığ deplasmanından alınan 3 puanla istanbul ‘a dönen galatasaray , türk telekom arena’da gaziantepspor ’u ağırlıyordu.maç içerisinde sakatlanan muslera’nın kontrpiyede kalmasıyla 1-0 geriye düşsede burak yılmaz’ın 9 dakika sonrası verdiği cevap ile beraberliği yakalıyordu.takım pozisyon üretmekte zorlansada rakiplerinin kendisiyle beraber puanlar kaybettiği haftalarda liderlik koltuğunda portekiz’e gidiyordu.

    takımın bu sezon içerisinde rotasını belirleyecek kader maçına çok kötü bir başlangıç yapıyordu galatasaray.oyun olarak ilk yarıda fazla varlık gösterememiş ve soyunma odasına 1-0 lık skor ile mağlub girmişti.devre arasında takıma sağladığı motivasyonla tanınan fatih terim , bu sefer oyuncularına hiç bir şey söylemeyerek kendi oyunlarını sorgulamasını sağlıyordu.2.yarıda amrabat ve aydın yılmaz hamlesi galatasaray’ın ilk yarıda işlemeyen kanatlarına ilaç oluyor ve uzun bir aradan sonra şampiyonlar ligi son 16 takım arasına kalmayı garantiliyorduk.

    deplasman turu sivas ’ta devam ediyordu.umut bulut'un ilk dakikada bulduğu jeneriklik golü ile 1-0 öne geçiyorduk.skor 1-1 ‘e gelsede burak yılmaz’ın etkinliğiyle 3-1’lik skor ile rahat bir galibiyet alıyordu.

    galatasaray bu galibiyet ile 16.12.2013 tarihinde kendi evinde oynayacağı yılın son derbisine hazırlanmaya başlıyordu.sarı kırmızılı ekip taraftarının hazırladığı muhteşem kareografi ve desteğiyle maça baskılı başladı.bekir’in kendi kalesine attığı golle 1-0 öne geçsede süper lig’de henüz golü olmayan hasan ali kaldırım ’ın sağ ayağından gelen şutla topu ağlarında görüyordu.galatasaray yine son sözünü söylememişti.ceza sahası yakınlarında kazanılan serbest vuruşta topun başına takımın maestrosu ve kaptanı selçun inan geçiyordu.taraftarlar o an gol olacağına içten inanarak telefonlarını hazırlayıp bu anı ölümsüzleştirmek istiyordu.selçuk inan topun başına geçtiğinde arena’da nefesler tutulmuştu.halis özkahya’nın düdüğüyle topu volkan demirel’ in bakışları arasında kalecinin sağına (kapattığı köşe) vuruyor,galatasaray’ı da 2-1 öne geçiriyordu.maç bu skorla tamamlanırken dillerde“fener ağlama” şarkısı ile arena’da 2012 ‘nin defteri kapatılıyor, yılın son maçına ise trabzon’da çıkılıyordu.

    2010-2011 sezonunda trabzon’un iskeleti galatasaray’a transfer olduğu için taraftarların neden olduğu saha olayları ile dolu geçen bir müsabakadan 0-0 lık beraberlik ile istanbul’a dönüyordu takım.

    devre arasına antalya kampı ile değerlendirildi.takıma katılan wesley sneijder ve didier drogba tüm dünyada büyük ses getirdi. şampiyonlar ligi ve süper lig’de yoluna emin adımlarla devam etmek isteyen galatasaray’a 2 önemli yıldızla kadrosunu güçlendirdi.birçoğumuzun hayallerini süsleyen forvet drogba , 2010 senesinde yılın en iyi futbolcusuna aday gösterilen sneijder artık parçalı için mücadele verecekti.

    galatasaray ikinci devreye şok kasımpaşa mağlubiyeti ve etkisiz futbol ile başlıyordu.hazırlanması ve kendisini toparlaması gereken bir sürece girildi.ilk hedef “feda”yılı olan beşiktaş maçı idi.60 dakika boyunca oyunun hakimi olan galatasaray 2-1 ‘lik skorla oyuna devam ederken çok tartışılan bir karar ile 10 kişi bırakılıyordu.sezon başından beri form düşüklüğü,transferinin gecikmesi ve kampa geç katılması sebebiyle bir türlü istenileni veremeyen felipe melo “tükürdü- tükürmedi” tartışmalarıyla derbide takımını eksik bırakıyordu.10 kişi kalan galatasaray mücadele gücünü formasında ki asil armadan ve renklerinden alarak beşiktaş’ı bir kez daha eli boş gönderiyordu.

    tartışmaların odağında geçen haftanın sonunda uzun zamandır 3 puana hasret kalınan bursaspordeplasmanına doğru yola çıkıldı.sezonun en zorlu geçeceği bilinen maça rüzgar damgasını vuruyordu.galatasaray ik yarıda geriye düşsede umut bulut’un golüyle 1-1’lik skorla bursa’dan ayrılıyordu.iç sahada kilit bir maç galatasaray’ı bekliyordu.zirve takibini sürdüren medical park antalyaspor ile oynanacak maç sneijder’in arena’da 11’de başladığı ilk maç oluyordu.zorlu geçmesi beklenen maçı rahat bir şekilde 2-0 ile atlatarak önüne bakıyordu fatih’in aslanları.

    takıma yeni katılan drogba , antalya maçını ünal aysal’ın locasında maçı takip etmiş , tribündeki şovu cep telefonu ile kaydederek nasıl büyük bir taraftarın önünde forma giyeceğine canlı tanıklık etmişti.ligin en zayıf takımı olarak görülen, galatasaray’ın eski futbolcusu hamza hamzaoğlu ’nun çalıştırdığı akhisar belediye maçı ile yeni bir seriye başlangıç yapmak istiyordu.ilk yarıda istenilen oyun bir türlü sahaya yansımıyordu.maçın son yarım saatinde oyuna dahil olan didier drogba’nın takıma kattığı hava hemen kendini belli ediyor ve galatasaray golü drogba’nın kafa vuruşuyla buluyordu.çok geçmeden drogba’nın asisti ve burak yılmaz’ın golüyle farkı ikiye çıkartıyordu.akhisar’ın sertan’ın kafasından bulduğu gol ise şeref golü vasfından öteye geçemeyecekti.galatasaray , akhisar deplasmınından 2-1 ‘lik galibiyet ile dönerken taraftar drogba’nın ilk golünü ve gol sevinciyle schalke 04 maçını beklemeye başlıyordu.

    son 16’da herkesin gönlünden geçen takımdı schalke 04 idi.sakatlıkları,bundesliga’da kötü gidişatı herkeste rahat geçilecek tur imajı yaratıyordu.bunda tabiî ki medyanın insanları buna inandırması başı çekiyordu.bir çoğumuzun atladığı bir gerçek ise karşımızda ki rakip bir alman takımıydı.maç öncesi ve başlangıcı her şeyiyle çok güzeldi.drogba arena’da ilk kez sahne alıyor , yanında sneijder ve burak yılmaz ile etkili bir hücum hattı oluşuyordu.maç öncesi taraftar hazırlığını yapmış yine büyüklüğünü tüm dünyaya gösteriyordu.hazırlanan kareografide “hedefe koşuyor türkiye’nin gururu, avrupayı sardı galatasaray korkusu” yazıyordu.herşey okadar güzel başlamıştı ki burak yılmaz’ın muhteşem golüyle 1-0 öne geçildi.tribünde herkes golün güzelliğini birbirine anlatırken hamit altıntop’un direkte patlayan şutuyla farkı 2’ye çıkarma şansını kullanamadık.işte bu andan itibaren ortada olan maç , oyun üstünlüğünü schalke 04’e kaptırılmasına yol açmıştı.tribün bu sezon hiçbir takıma karşı oyunun hakimiyetini rakibe kaptırılmasına alışık olmadığı için gergin bir hal aldı.ilk yarıda sol tarafta sneider’in geriye yardım etmeyişi , o bölgeye zaman zaman burak yılmaz’ın zaman zaman drogba’nın geçmesine rağmen birçok pozisyon verilmesine mani olunamıyordu.ileride ki ikiliden drogba fizik olarak tam hazır olmadığı için , galatasaray’ın alışık olduğu hücum presi burak yılmaz’ın omzuna yükleniyordu.bu yükle beraber orta sahada selçuk inan tek başına kalıyor , schalke 04’ün 2’li zaman zaman 3’lü presi karşısında top çıkarmakta ve ayağa pas yapmakta zorlanmasıyla oyun hakimiyetini tamamen rakibe kaptırılıyordu.maç boyunca takımın en iyisi olan selçuk muhtemelen galatasaray kariyerinde en çok yorulduğu maçın ilk yarısını tamamlamaya doğru giderken dany-melo anlaşmazlığından kaynaklı yenilen gol ve 45.dakikada 1-1’lik skor ile soyunma odasının yolunu tutuyordu.imparator 2.devreye sneijder-amrabat değişikliği ile başlıyor ve riera’nın kanadında ki gedikleri kapatmayı planlıyordu.takım savunması daha düzenli hale gelsede orta saha üstünlüğünün rakibe geçmesini engelleyemiyordu.burak yılmaz’ın 76. dakikada yakaladığı pozisyon ağlar yerine reklam panolarına isabet edince galatasaray 1-1’lik skor ile müsabakadan ayrılıyordu.

    23.02.2013 tarihine kadar sezon bu şekilde geçti.türkiye kupası’na 1461 trabzon maçıyla veda eden galatasaray , süper lig’de yoluna 6 puan farkla lider olarak , şampiyonlar ligi’nde ise çeyrek final umuduyla yoluna devam ediyor.takımda taşlar yerine oturup , drogba ve sneijder’in fizik olarak açıklarını kapattığında keyif veren maçlar izleyeceğimizden eminim.yeter ki 2011-2012 sezonunda ki iştahı ve azmi oyuncularımızda görelim.”son sözümüzü söylemedik” diyerek 12.03.2013 tarihinde ki schalke 04 deplasmanından turla dönmek ümidiyle.
  • 124
    şampiyon takımdır.

    son düdük çaldığında sarı kırmızılı futbolcular zıplıyor, birbirinin üstüne atlıyor, kenardaki oyuncular ve teknik heyet sahaya dalıyordu.... sabri kupayı tutarken ayhan tüpçüyü itekliyor, kupa kamera ışıklarının gölgesinde havaya kalkıyordu...
    cüneyt çakır son düdüğünü çaldığında bu sezon resmen başlamıştı bizim için. 2012 şampiyonluğu son değil her şeyin başlangıcıydı.

    çok garip, tuhaf, extrem, acayip bir sezon oldu bizim için. her şey normal gidecek diye bekliyorduk. şampiyon olmuş kadroyu bozmayacaktık. tam tersine güçlendirecektik. ne yönetim ne de fatih terim başka bir ihtimale fırsat vermezdi. transfer sezonunda yapılacak hamleleri ben çok iyi biliyordum. kanatlarda eksiğimiz vardı. sağa hamit altıntop alınacaktı. solda eksik vardı. ben amrabat dosyası kapandıktan sonra nene transferi bekliyordum. ancak sürpriz bir şekilde ligin en iyi sol kanatlarından amrabat alındı. forvet eksiğimiz vardı. burak yılmaz ve sözleşmesindeki 5 milyon euroluk fırsat kullanılacaktı ve kullanıldı. felipe melo transferi en birinci ihtiyaçtı. transfer görüşmeleri çok uzadı ancak zor da olsa alındı. tabi bu transferlerin öncesinde kadroda derinlik sağlansın diye dany ve umut da sessiz sedasız transfer edilmişti. baros kadro dışı kalmış, necati'de daha çok süre alacağı bir takıma gitmişti. artık her şey tamamdı. şampiyon kadrodan büyük bir eksik yoktu. eksik bölgeler güçlendirilmişti. rotasyon oyuncuları alınmıştı. sezon başlıyordu.

    süper kupa finalinde umut bulut sezona fırtına gibi başladı. bütün sezon beraber oynayacağından habersiz olan semih ve dany hatasız oynamıştı. 1-0 öne geçmiştik. işte o anda cenabetlik bulutları ve hakem kokuları bize yalnız olmayacağımızı gösterdi. bu sezon berbat gidecek futbol ve hakem şansımız ilk o anda sahne almıştı. duran topta alex'in uzaya yaptığı vuruş sebepsiz yere tekrar edilmişti ve tekrar pozisyonunda emre çolak'ın götüne çarpan top muslera'nın eli ve direk arasındaki istense atılamayacak noktadan geçmişti. ilk hakem saçmalığı, yediğimiz ilk saçma gol bu anda yaşanmıştı. 2-1 öne geçtik ve bu sefer cristian'ın eliyle düzeltip vurduğu şut gol olmuştu. ne olduğunu anlamadan engin baytar atılmıştı. ancak maçı kazanmıştık.

    kasımpaşa maçında bir duran top golü daha yedik ve maçı zora soktuk. ancak kazandık. beşiktaş maçında saçma sapan 3 gol yedik. ancak beraberliği kurtardık. hafta içinde kaptan ve savunmanın her şeyi ujfalusi sakatlandı. savunmada sorun yaşayacağımız aşikardı. o anda cris isimli ihtiyar kel alındı. belki bir işe yarar diye ya tutarsa transferi. bursa maçında 2 duran top golü daha yedik. antalya'yı rahat geçtik ve o büyük gece geldi. seneler sonra oynayacağımız ilk şampiyonlar ligi maçımız. hafiften alışmaya başladığımız cenabetlikler sürüsü burada tavan yaptı ve eroin çekmiş gibi bizleri artık alışkın hale getirdi. bir net bir de tartışılabilir iki penaltı verilmedi. üç top direkten döndü ve 1-0 yenildik.ardından akhisar'ı rahat geçtik ve iyi sonuçlar elde ettiğimiz bir dönem burada bitti.

    orduspor maçında deplasmana gittiğimizde kimse sezonun akıbetini değiştiren maç olacağını tahmin etmiyordu. kafalar bir sonraki braga maçındaydı. maç 0-0 ve 1-0 iken iki top daha direkten döndü. ordu bizi yendiğinde herkese galatasaray'a karşı nasıl oynanması gerektiğini söylüyordu. o direkler içeri girip maçın skorunu değiştirse belki ligde bu kadar puan kaybı yaşamayacaktık. braga maçı içerideki ilk şampiyonlar ligi maçıydı. kötü oynadık. maç 0-1 iken bir top daha direkten döndü ve 0-2 kaybettik. arkasından gelen eskişehirspor maçında 90. dakikada 2 puanı muslera'nın kurtaramadığı 4. şut nedeniyle yedik. beni en kahreden maç buydu açıkçası. gençlerbirliği maçında berabere kaldık. berbat bir zeminde ancak bizim yiyebileceğimiz saçmalıkta yediğimiz bir gol ile geriye düştüğümüz cluj maçı oynandı. ilk golümüzü ve puanımızı alabildik ancak 90 dakika cluj kalesine orta açtığımız maçta 1-1 berabere kalmak ve taktiksiz oynamak zorunda kalmak bizi çıldırtmıştı. arkasından 3 gol atarak rahat kazandığımız kayserispor ve ibb maçları oynandı. tamam ya da devam maçının oynanacağı cluj deplasmanındaydık. 3-1 kazandık ve şampiyonlar liginde ihtiyacımız olan güven ve morali aldık. mersin maçı sezon içinde beni kahreden başka bir maçtı. 1-0 öne geçip biraz geriye çekildik ve bir kez daha duran toptan gol yiyerek puan kaybettik. kendi evimizde dört büyüklerin kabusu karabük'ten 3 gol yedik. ne oluyoruz derken manchester maçını müthiş bir atmosferde müthiş bir oyunla 1-0 kazandık ve bir topumuz daha direkten döndü. elazığ deplasmanında tam kabus yaşayacakken melo'nun kurtardığı penaltı ile 3 puanı alabildik. gaziantep maçında bir kez daha saçma gol yiyen takım burak'ın golüyle 1 puan alabildi. şampiyonlar liginde tamam ya da devam maçı için avrupa kıtasının en ucuna gittik. geriye düştüğümüz maçta braga'yı yenmeyi başardık ve şampiyonlar liginde üst tura çıktık. bu maçta da bir topun direkten döndüğünü unutmayalım. braga'dan direk sivas maçı için sivas'a geçtik. zor olacağı düşünülen maçı geçen seneki gibi rahat kazandık ve eve döndük. fenerbahçe'yi güle güle yendik. her şeyiyle güzel bir maçtı. bir topumuz daha direkten döndü. trabzon maçında pek oynayamadık ve ilk yarıyı kapattık.

    devre arası fantastik geçti. haftalar süren tartışmalar söylentiler arasında sneijder ve drogba gibi iki dünya yıldızını aldık. cris, sercan, ceyhun ise takımdan ayrıldı. ancak geçen sene kurulan sistem yavaş yavaş değişmek zorunda kalıyordu. geçen seneye göre ilk 11'in bankoları da büyük ölçüde değişmişti.

    kasımpaşa maçı ile ikinci yarıyı açtık. 1-0 öne geçtiğimiz maçta iki tane ronaldo vuruşu yaptı rakip. 2-1 yenildik. beşiktaş maçı da iyi geçmişti. 2-1 kazanmıştık. yediğimiz gol yine duran toptu. bursa maçından beraberlikle ayrıldık. zaten kazansak şaşardım. bursa da kadıköy 2 olmuş resmen. antalyaspor maçını güzel bir oyunla 2-0 kazandık. hemen peşimizdeki antalyaspor'a pozisyon bile vermemek önemliydi. akhisar maçı rahat görünüyordu ancak golün bir türlü gelmemesi drogba'nın gecesi olmasının vesilesi oldu. oyuna girip 5 dakika sonra gol attı. arkasından bir de asist yaptı ve maçı getirdi. schalke maçı kahredici bir maçtı. kötü oynamıştık ancak 1-0 öne geçmiştik. hamit direği vurdu ve 2-0 belki daha farklı bir skor alacağımız maçı defansın hatasıyla 1-1 bitirdik. yazık olmuştu maça. burak ile de birkaç net pozisyon yakalamıştık. 4-2 biten orduspor maçı fantastik ve sıkıntılıydı. saçma bir gol ve hakan balta'nın aptalca penaltısı ile ilk yarı 0-2 geri düşmüştük. devre arası fatih hoca ve bir süre sonra hasan şaş tribüne gönderildi. takıma inanılmaz bir güç geldi ve dört gol atarak maçı çevirmesini bildi. ancak hasan şaş ve fatih terim'i birkaç maçlığına kaybettik. eskişehirspor maçında son 2 yılın en kötü maçını oynadık. alınan 1 puan resmen hediyeydi. gençlerbirliği maçında hamit'in iki topu daha direkten döndü ve drogba'nın kaçan penaltısı puan farkını 4'e indirdi. hafta içinde almanya'da yazılan destan sonucu adımızı çeyrek finale yazdırdık. sonraki hafta kayseri'yi 3-1 yendik. belediye'yi 2-0 yendik. son yıllarda görülmemiş kadar iğrenç bir hakem yönetimi sonucu real madrid'e ispanya'da 3-0 yenildik. arkasından olaylı, kavgalı, gürültülü ve taraftarın söke söke kazandırdığı 3-1'lik mersin idman yurdu maçından sonra fatih terim'e verilen rekor ceza şampiyonluğun habercisi oldu. bu maçta da 2 topun direkten döndüğünü unutmamak lazım. arkasından efsanevi bir real madrid maçı oynadık içeride ve gururlu bir veda yaptık şampiyonlar ligine. peşpeşe kazanılan karabük, elazığ, antep ve sivas maçları sonunda artık şampiyon olmuştuk. fenere kadıköy'de hakemler yüzünden yenilsek de fazla önemsemedik. trabzonspor'u da 2-0 yenip ligi bitirdik.

    artık yepyeni bir sezon bizleri bekliyor.

    sezonun gariplikleri:
    hamit altıntop'un direkleri vurması: öyle garip bir durum ki bir futbolcu düşünün en kritik anlarda müthiş şutlar çıkartsın ama hep direği vursun. sezon içinde sadece 1 gol atıp 10 kez direği vursun. fazla konuşmak istemiyorum ama tarif edilemez bir durum.
    topların direkten dönmesi: bu sezon 20 kez direği vurmuşuz. hemen hepsi de kritik maçlarda olmuş. atarsak puan alabileceğimiz kritik anlarda olmuş. pek çoğunda kazanamamışız.
    takım olarak formsuzluk: 2012'de efsane bir şampiyonluk yaşayan bir takım var. 18-20 kişilik bir banko futbolcu grubumuz var. düşünün ki o takımın hemen hepsi geçen seneyi mumla aratıyor. hepsinin formu yerlerde sürünüyor. hücumcular skora etki edemiyor, defanstakiler skora bol bol etki ediyor. ligin ilk yarısında topluca düşen formumuz sezonun en garip şeylerinden birisi.
    duran toptan gol yemek: ligin ikinci yarısında biraz daha azalma gösteren sorunlarımızdan birisidir. ligin ilk yarısında başımıza çok büyük bela oldu. çok gol yedik. canımızı çok yaktı.
    liderliğin gitmemesi: normal bir sezon değildi bu sezon. çok puan kaybettik. bir şampiyonun almayacağı/almaması gereken bir puan ile bitirdik sezonu. ancak gariptir ki herkes için böyle geçti sezon. herkes çok puan kaybetti. biz de o kadar kayıp puanlara rağmen şampiyon olduk. işin garibi ligin başlarında 3-4 maç üst üste kazanamamamıza rağmen lider kaldığımız zamanlar da oldu. ligin ilk iki haftasında atılan gol veya alfabetik sıra nedeniyle olması lazım lider değildik. ben onu kabul etmiyorum. ilk günden son güne kadar lider kaldık. çok önemli bir başarı.

    yeni transferler:
    burak yılmaz: sadece 5 milyon euro bonservisle alındı. 10 gol atsa o kadar para verdik bir boka yaramıyorsun denemezdi. taraftar arasında ikiye bölünmüştü. bir grup burak yılmaz'ı sever ve başarılı olacağına inanırdı. diğer grup bundan bir halt olmaz, zaten sevmem grubuydu. ancak burak ikinci grubu göt edercesine şampiyonlar liginde 8 tane attı. ligde 24 gol attı ve kral oldu. lig ve sezonun en dikkat çeken futbolcusudur bence.
    umut bulut: sessiz sedasız transfer edildi. kiralıktı ve son derece düşük bir ücret alıyordu. yani maliyeti çok çok düşüktü. kendisine pek şans verileceği beklenmiyordu. kamptan önce ankara'da kendi kendine çalışmaya başladı. süper kupayı getiren golleri attı. ligde yamulmuyorsam 11 gol attı. hiç beklenmeyen bir çıkış yaptı ve ligin ilk yarısında fırtına gibi esti. rakip yarı sahada yaptığı ölümüne pres ile alkışı haketti ve sezonun en dikkat çeken isimlerinden biri oldu.
    dany nounkeu tchounkeu: görev onu hiç beklemedik bir şekilde yakaladı. rotasyonda işe yarar, kupa maçlarında oynar diye beklerken ujfalusi'nin cezalı olduğu süper kupa maçında iyi bir oyun sergiledi. iki maçlık aranın ardından ujfalusi'nin upuzun sakatlığı sonrası ilk 11'in bankosu oldu. defansta yaptığı müthiş hamleler, tereyağından kıl çeker gibi rakipten aldığı toplar, topu oyuna sokması ile dany kendisinden beklenmeyen bir performans sergiledi.
    nordin amrabat: bir sene bu adamı transfer etmek uğraştık. bir sürü iftiraya maruz kaldık. dosya kapandı derken bir anda anlaştığımız bildirildi. 8 milyon euro gibi yüksek bir bonservis bedeli ödedik. ancak bekleneni veremedi. şampiyonlar liginde asistler yaptı ancak bir türlü bekleneni veremedi. bonservisini de göz önüne alırsak sezonun en büyük hayal kırıklığı bana göre.
    hamit altıntop: türk takımlarının oynatmak istediği başarılı bir futbolcuydu hamit. cv'sinde bulunan real madrid, bayern münih ve schalke 04 isimleri onu çok çekici birisi yaptı. onunla anlaştığımızda kimse böyle bir sezon geçireceğini tahmin etmiyordu. keita'yı görmüş gözler hamit'ten memnun değildi. ancak sağ kanadın her yerinde oynuyor olması, topu ileride tutması ve takıma alıştıktan sonra yükselen formu ile fena bir sezon geçirmedi. özellikle şampiyonlar liginde kalitesiyle çok yararlı oldu. bir de şu direkleri vurmasa iyiydi.
    wesley sneijder:gürültülü bir transfer hamlesi ile parçalı formayı giymeye başladı. geçen yarım sezon onun için biraz da form tutma sezonuydu ama karabük, ordu, madrid ve kayseri maçlarında attığı kritik goller ile şampiyonlukta henüz ısınma sezonunda önemli katkı yaptı. oyun zekası ve öldürücü ara pasları ile gelecek sezonlarda rakiplerin kabusu olacağı açık.
    didier drogba: kendisi için ne söylesek az. o yüzden mavi fil diyip bitirmek istiyorum.

    diğer futbolcular:
    albert riera: geçen sezonun en çok eleştiri alan oyuncusuydu. yaz transfer döneminde gönderilseydi iyi olacaktı. ancak hakan balta'nın formsuz döneminde sol beke geçti ve özellikle ligin ilk yarısında müthiş oynadı. ikinci yarıda biraz savsaklasa da iyi idare etti. istenmeyen adam birkaç maç sol bekte oynayınca en sevilen oyuncu oldu. bu sezon riera en beklenmeyen performansı sergileyenlerden birisi oldu.
    semih kaya: ujfalusi'nin yokluğunda geçen seneki kadar iyi oynamadığını söylemekle beraber çok önemli şampiyonlar ligi tecrübeleri kazandı. dany ile uyum sağlaması biraz uzadı ancak uyum sağlayınca beraber iyi maçlar çıkardılar. gelecek sezon çok daha iyi olacak aslan.
    fernando muslera: şampiyonluk kupası her zaman ellerinin arasındaydı. ujfalusi'nin sakatlığı sonrası bozulan ve performansı düşen defansın arkasını en az hasarla kapattı. hem ligde hem şampiyonlar liginde harika maçlar çıkardı. adamsın!!!
    felipe melo: geçen sene çok büyük emekleri vardı. 3 ay transferi için uğraştık. herkesin gözünde alınması gereken ilk oyuncuydu. ligin üstünde bir kapasitesi vardı. ancak uzayan transfer sürecinin etkisiyle kamp yapmadı. bir türlü geçen seneki seviyesine gelmedi. saçma sapan sebepler yüzünden gördüğü sarı ve kırmızı kartlar ile iyice kendisinden bezdirdi. ligin 2. yarısındaki yüksek form grafiği ile kendisini affettirdi ancak sezonun ilk devresinde hayal kırıklıklarından birisi oldu.
    hakan balta: bir sezon iyi bir sezon kötü olduğu için bu sezon onun kötü sezonuydu. riera sol beke geçene kadar çıldırttı herkesi. umarım gelecek sezon iyi sezonu olur.
    emmanuel eboue: geçen seneki şampiyonluğun baş kahramanlarından birisiydi ancak o da bir türlü geçen yılki performansını gösteremedi. hatta bir dönem o kadar kötü oynadı ki sabri takımın değişmezi oldu. yaptığı bazı anlamsız hareketler de eklenince bu sezon hayal kırıklığı yarattı. ama son birkaç haftada ve şampiyonlar liginde çok iyiydi.
    emre çolak: geçen sezonun yıldızlarından biriydi ama bu sezon yaptığı saçma sapan hareketler, sebep olduğu duran toplardan yedirdiği goller ile kısa sürede kesik yedi. çok kötüydü bu sezon.
    engin baytar: sadece 1 saat izledik onu. o kırmızı kart bitirdi kendisini.
    gökhan zan: ligin ikinci yarısında önemli işler yaptı, çok kritik anlarda forma giydi ve ne kadar önemli bir yedek olduğunu gösterdi. gelecek sezon as değil ama gözümüz kapalı güvenebileceğimiz bir yedek olacak.
    yekta kurtuluş: o da rotasyon yapılan ve özellikle melo'nun sapıttığı ve kırmızı kart yüzünden oynamadığı maçlarda önemli işler yaptı. bir iki maç dışında yekta iyi bir sezon geçirdi.
    ufuk ceylan: kritik sivas deplasmanı dışında iyi oynamadı. zaten onun dışında da pek oynamadı.
    aydın yılmaz: her zaman olduğu gibi bu sezonda da aşırı kritik bir gol atarak* sezonu kapattı.
    furkan özçal: drogba ile aynı antreman sahasına çıktı. kariyerinin zirve noktasına bu sezon çıktı.
    çağlar birinci: :@
    johan elmander: geçen seneki en ciğerden oynayan, son enerjisini tüketene kadar pres yapan ulu johan'dı. ancak kadıköy'deki sakatlığın etkisinden kurtulamadı. üstüne cluj maçında yaşadığı sakatlık tüy dikti. ligin ilk yarısında iyi bir performans sergilese de drogba transferi ile forma şansı kalmadı. hep seveceğimiz büyük insan ulu johan.
    tomas ujfalusi: sakatlığı ile tüm defansın dengesini bozdu. big chief'siz bir sezon geçirdik. inşallah seneye aramızda olacak.
    sabri sarıoğlu: big reis eboue'nin afrika kupasında olduğu ve formunun düştüğü dönemde çok iyi oynadı. onun dışında pek forma şansı bulamadı. volkan'ı kedi gibi tutması bonusu oldu. takımın demirbaşı.

    sezonun futbolcusu:
    selçuk inan: her şeye rağmen takımı hem hücumda hem defansta bir maestro gibi yönetmeye devam eden selçuk inan sezonun oyuncusu bana göre. iyi ki varsın be. goller, asistler, penaltılar, frikikler, adamlık, asalet... kelimeler kifayetsiz kalıyor.

    fatih terim: büyük hoca. büyük galatasaraylı. doğru transfer hamleleri, taktiğe göre takım değil takıma göre taktik oluşturması, insan ilişkileri, oyuncu psikolojisini anlama gibi binbir türlü becerisi ile yaşayan efsane. uzun bir süre cezalı olmasına rağmen efsane bir sezon daha yaşattı bize. yeni sezonda efsane devam etsin.

    galatasaray taraftarı: 2 senedir tek bir olay çıkarmayan, tüm tahriklere rağmen takımını destekleyen, içeride dışarıda tribünleri dolduran, koreografide bir dünya markası taraftarın da bu şampiyonlukta payı büyük.

    ali sami yen arena: zeminiyle, ulaşımıyla bu sezon başımıza büyük dertler açsa da 2.5 yaşında ve 2. şampiyonluğunu yaşadı. "here lies manchester united and real madrid" şampiyonlar ligi çeyrek finali gördük. bence ali sami yen ruhunu çoktan kazandı bile. evimiz. mabedimiz.

    sezonun namussuzu:
    direk:
    http://gss.gs/1196921
App Store'dan indirin Google Play'den alın