ilk basımı 2002 yılında olan
hakan dilek'in "
işte böyle bir şey" kitabından;
---
alıntı ---
her ölüm erkendirnuri hoca, mete, muzaffer, tomiç, asım abı ve diğerleri - 20 ocak 1989 20 ocak 19891989 20 ocak'ında çarşambaspor diyarbakır, samsunspor malatya deplasmanı için çıkıyorlar yola. iki otobüs yavaş seyrediyor ve otobüs camlarından şakalaşıyor futbolcular birbirleriyle... samsun-ankara karayolunda havza yakınlarında hatalı sollama yapan bir kamyon tam karşıdan olanca hızıyla çarpıyor samsunspor kafilesini taşıyan otobüse. antrenör nuri asan, mete ve şoför asım anında ölüyorlar... kaptan emin belinden sakatlandı ve yıllarca tedavi gördü. şifa aramadığı sağlık kurumu kalmadı diyelim. kaptan emin, nam-ı diğer kırkayak emin bir kez daha yürüyemedi ayaklanıp... samsunspor emin'i yaşama bağlamak, moralini diri tutmak için takım içinde görevlendirdi. bir süre sonra zorluklar yüzünden emin bıraktı bu görevi... şu anda kaptan tekerlekli sandalyede sürdürüyor yaşamını. kaza olduğunda emin henüz yeni evliydi. 20 ocak 1989'da girdi hastaneye. sonra değişik hastanelerde yeniden yürüyebileceği günlerin özlemiyle ameliyatlara yattı, ameliyatlardan kalktı... onu istanbul'a, hastaneye geldiğinde ziyaret ettim.
daha bir dizi tedavi daha gördü... bir yıl sonra 20 ocak 1990'da çıktı hastaneden...
kaleci fatih kazadan çok büyük hasar almadan kurtuldu, iyileşti, önce beşiktaş'ta kısa bir süre kalecilik yaptı, sonra da kaleci antrenörlüğü. bir ara karagümrük'te çalıştırıcılık yaptığını duymuştum... şimdilerde zaman gazetesinde spor yazarı... yedek kaleci şanver'de kaza sonrası spor yaşamını sürdürdü. altay ve konya takımlarının kalesini korudu, fatih terim döneminde milli takım kadrosuna da dahil edildi. şimdi futbolu bıraktı... kasım sapancaspor'un başarısı için ter döküyor.
orta saha oyuncusu yüksel belinden sakatlandı, tedavisi sonrası memleketi giresun'a döndü. şimdilerde samsun'da ortopedik malzeme satıcılığı yapıyor...
muzaffer genç ve ümit milli takım formalarını defalarca giymiş, bıçak gibi bir stoperdi... zonguldakspor'dan transfer edilmişti. kaza anında oracıkta oluvermişti muzaffer...
şükran badaloğlu, muzaffer'in eşiydi. yeni evliydiler ve kızları selen henüz üç yaşındaydı: "futbol camiasında vefalı olanlar da var, olmayanlar da. o dönemlerde kimlerle görüşüyorsam yine o insanlar benim yanımdalar. emin'le ve ercüment'le hâlâ görüşürüz. samsun halkının bana yaklaşımı burada, samsun'da kalmama neden oldu. o dönemde duyarlı olanlar şimdi de duyarlılıklarını sürdürüyorlar. örneğin o zamanki takımın başkan yardımcısı hakkı tomaç her 20 ocak'ta arar sorar. acı azaldı belki ama, kimse kimseyi arayıp sormuyor..."
büyük bir yara almadan kurtulanlardan biri de takımın şimdiki kaptanı ercan'dı. ercan hâlâ takımının başında çıkıyor sahaya. kaza anını ve sonrasını ercan'dan dinleyelim: "kaza anını çok net hatırlıyorum. kamyon bir traktörü solladı, karşımıza çıktı ve frene bastığı anda üstümüze doğru kaydı. ilk çarpışmada nuri abi, mete ve asım abi ölmüşler.
buzlu yolda kayan kamyon ikinci defa otobüsün arka tarafına kasasıyla vurdu. o anda da muzaffer ölmüş. sonra da emin abi belinden sakatlandı. ben ufak tefek yaralar aldım. kaza sonrası yollara saçıldık ve kimse durup bize yardım etmedi. dakikalar sonra arkamızdan gelen çarşambasporlular bizi hastanelere yetiştirdiler. caner, kasım ve ben aynı koğuşta tedavi gördük. bir polis elindeki listeye ölenlerin isimlerini yazıyordu. duyduğumuzda yıkıldık. düşünün, sabah birlikte kahvaltı yaptığımız, şakalaştığımız, birlikte ter akıttığımız arkadaşlarımız ölmüştü. takımın yarısı yok olmuş gibiydi. inanamadık... çok kötüydü..."
mete henüz gencecikken çıktığı gurbet yolculuğunda samsun'a uğramıştı. yetenekli, pırıl pırıl bir futbolcuydu. kıbrıslıydı. o öldü ve gözü yaşlı bir nişanlı bıraktı arkasında...
yugoslav tomiç haftalarca bitkisel hayatta kaldı. girdiği komadan çıkamayacağı düşünülünce, eşi tarafından doğduğu topraklara götürüldü... orada öldü...
kaptan emin biraz sitemkâr: "kaza olalı kaç yıl geçti, senden başka arayan soran olmuyor. medya ne kadar duyarsız. bu ülkede profesyonel futbolcular derneği var, onlardan da bir ses çıkmıyor. o dönemin sabah gazetesi muzaffer için 'kasap öldü' gibi şeyler yazmıştı, hâlâ okumam o gazeteyi."
hakkı, nam-ı diğer deli hakkı... şimdilerde kırmızı-beyazlı ekibin antrenörü. o kazadan yara almadan kurtuldu. önce çiçekçi dükkânı açtı. bir daha futbol oynamayacaktı ama... olmadı, yeniden döndü sahalara. dediğimiz gibi antrenör olarak. telefonda tıkandı bir an, konuşamadı.
ercüment takımın gediklilerinden. o maçta sakat olduğu için yer almayacaktı ve kafileye dahil edilmemişti: "kazadan sonra bize kentte daha sıcak yaklaştılar. seyirci biraz daha korudu ve arkamızda durdu. o dönemde turgut özal hükümetinin yaptığı yardımla nuri asan tesisleri kuruldu
ve iyi topçular alındı. milinkoviç, mesedoviç, radaca, fenerbahçeli sedat ilk aklıma gelenler. antrenörümüz de mitroviç olmuştu. o takımla küme düştük, aynı takımla çıkmıştık..." haklı... acı hepimizin yüreğine bir başka biçimde oturdu. ercüment şimdilerde samsun'da futbol federasyonu bölge antrenörlüğü görevini sürdürüyor.
ben o takımı, o arkadaşlarımı özlüyorum... muzaffer badaloğlu adına cengiz topel durağının alt tarafına bir halı saha yapılmıştı. amaç hem kazanın unutulmamasını sağlamak, hem de muzaffer'in adının anılması süreklileştirmekti. ama orası da kentteki betonlaşmaya kurban gitti. şimdilerde terminalin karşısındaki nuri asan tesisleri, onları unutturmamak için dikili duruyor. aklımızın bir kenarında duruyor, o kazanın olduğu yere bir rölyef çalışma yapabilmek, bir heykel, bir anıt dikebilmek düşüncesi...
ne diyelim... şairin dediğini:
her ölüm erkendir
tanrım bu da oldu işte
istemez üstü kalsın...
cemal süreya ---
alıntı ---