• 6
    utanç verici bir oyunla kaybettiğimiz maç. bir iki noktaya değinmek isterim maçla ilgili. maça şu 11 ve dizilişle başladık ki hemen hemen ideal kadroydu bu;
    http://gss.gs/3OA.jpg

    maç başladı. ama ne top yapabildik ne savunmada doğru alan paylaşımını yapabildik.
    -maç henüz başında alper sağdan içeri girdi topu ayağından aşmasa net pozisyon olacaktı.
    -yine maçın başlarında sow yine sağdan sarktı ve volkan şen'e "al da at" pası verdi. hakan araya girmese belki gol olacaktı.
    -yine alper sağdan carole'un arkasından sarktı ki faul yaptı carole ve kart gördü. frikik az farkla auta gitti.
    yani o bölge* o kadar bariz bağırıyordu ki "burdan yiyeceğiz" diye kenar yönetimi uyudu.

    peki ne yapilabilirdi. naçizane görüşüm şudur. 30. dakikadan önce sneijder <> chedjou ve eren <> yasin değişikliklerine gidilip şöyle bir düzene dünülebilirdi.
    http://gss.gs/tDi.jpg

    eren-yasin değişikliğinin de sebebini şöyle açıklayayım havadan oynadığımız her top kjaer ve skrtel'den dönüyordu. yerden oynamaya kalktığımızda da eren hantal kalıyordu, sneijder'de rezilleri oynayınca kaleye bile gidemedik. ki sneijder bruma'yı aktive edemeyince şener'de elini kolunu sallaya sallaya hücuma çıkıyordu. 1. golde yanılmıyorsam asisti de şener yaptı.

    her neyse, chedjou ile savunmayı 3'leyerek hakan'ı carole 'a daha yakın oynatıp, rakibin sağdan gelistirdikleri tehlikeleri en aza indirirdik. bekleri hücumda da biraz daha oyuna sokabilirdik hem. 3. bölgede de 3 tane hızlı ve hareketli oyuncuyla* rakibin savunma dengesini çok rahat bozabilir, ani baskılnarla çok kolay pozisyona da girebilirdik. rakip defans 4'lüsünü tedirgin hallere sokabilirdik. göbekte josef ve roman'in üretkensizliğinin yanında kanatlarınıda kontrol altına alıp rakibi gerçekten kıstırabilirdik. yana pas endeksli rahvan oyundan hareketli ve direkt hücum anlayışına dönebilseydik çok tehlikeli ataklar geliştirebilirdik.

    ama maalesef fener'i hiç zorlayamadık. pozisyona bile giremeden göstere göstere yenildik. yazık oldu diyeceğim de bizden başka kimsenin umrunda değil ki...
  • 7
    aziz yine futbol teröristliğini konuşturmuş. tekrarının yaşanmasına müsaade etmemek adına bunu dillendirmek, gündem haline getirmek önemli.

    maça giden bir arkadaşımın kaleminden:

    --- alıntı ---

    zulme uğrayan taraftarın sesiyim…

    bu yazımda oynanan futboldan ziyade, maç öncesi ve maç sonrası rakip takım taraftarlarının yaşadıklarına öncelik vermek istiyorum. zaten oynanan maç "dünya derbisi"ydi, düne ait yüzlerce köşe yazısı ve analiz bulmak çok kolay. ama ben aradım taradım, bir tane bile taraftarın sesi olan insan bulamadım. o kişi ben olacağım. gerçekler gün yüzüne çıkmalı artık.

    misafir takım olarak, saat 15:00'da tt arena ali sami yen spor kompleksi'nde toplanmamız gerektiği, tarafımıza bildirildi.

    metrolara bindik, stada vardık. geldiğimizde karşılaştığımız görüntü harikuladeydi. toplanma alanında adeta bir karnaval havası vardı. galatasaray spor kulübü, taraftarını krallar ve kraliçeler gibi ağırlamaya and içmişti sanki. dj kabininden yükselen marşlarımızla coştukça coştuk.

    kulübümüz bizler için yiyecek içecek ayarlamış. bir yandan bir şeyler yer içerken, bir yandan da tezahürat yaptık, meşale yaktık. toplanma alanına girişte birkaç galatasaray taraftarı, kırmızı bir kumaş üzerine, 4 adet sarı yıldızın bulunduğu, koreografi hazırlıklarını dağıttı bizlere. çok hoşumuza gitti. 4 yıldızlı atkılar da bizlere hediye edildi.

    otobüslere biniş vakti geldiğinde, otobüs sayısının bizler için yeterli olmadığını farkettik. tıklım tıklım doluştuk, otobüslere sığamadık taştık. ama çok güzel bir yolculuk oldu. malum, maç dönüşü seyrantepe metrosundan alışkınız bu tıklım tıklım yerlere.

    kısacası gün güzel başladı, pek de güzel devam etti. ta ki, kadıköy'e gidene kadar.

    fenerbahçe taraftari bizi gübre ile karşiladi!

    otobüslerin bizi bıraktığı alan, stadın önündeki köprünün tam altı. köprünün üzerindeki boşluktan fenerbahçe taraftarları bizi taşlamaya, üzerimize toprak, gübre, ne buldularsa atmaya başladılar. alışkınız, yadırgamadık ve misafir takım girişinin yapılacağı alanda beklemeye başladık.

    başladık başlamasına ama, ne kapılar açılıyor, ne de bizlere herhangi bir bilgi veriliyordu. neşeli neşeli maça gelen taraftar, yavaştan sinirlenmeye başladı haliyle. kapıların açıldığı bilgisi geldikten sonra, stada girişimiz maalesef ki 2 buçuk saat sürdü.

    tek kapılı bir giriş ve 2 turnike komedisiyle karşı karşıyaydık, ortada böyle bir durum varken, erken bile girdik diyebiliriz.

    tabii ki o esnada izdiham yaşandı, taraftar iyice gerildi. turnikelere gelmek için bir tünelden geçmemiz gerekiyordu fakat tünel zifiri karanlıktı. evet evet, yanlış okumadınız, 2300 kişinin gireceği tünel, zifiri karanlıktı ve o dar alan yüzünden, ayaklarımız yere bile basamıyordu. yürüyen 3-5 kişi, diğer kişileri de peşinde götürüyordu. kan ter içinde turnikelere vardığımızda bu çilenin sona erdiğini düşünerek derin bir oh çektik. halbuki çile daha yeni başlıyordu ama bizim haberimiz bile yoktu.

    polis yasak deyip elimizdeki 4 yildizli minik kumaşi alip yere firlatti

    turnikeden geçtikten sonra kadın polis memuru üzerimi aradı, ve geç izni aldım. birkaç adım attıktan sonra bir erkek polis, stadda bize verilen 4 yıldızlı minik kumaşı elimden alıp yere, diğerlerinin yanına fırlattı ve "bunları sokmak yasak" dedi. o kadar algılayamadım ki durumu, merdivenlerden çıkmaya başladım. yukarıda hazırlanan pankartların bir paçavra gibi koparılıp sağa sola sıkıştırıldığını gördüm.

    pisuvarlar sökülmüştü!

    erkekler tuvaletinin önündeki birikme, arkadaşlarımın yanına gitmem ve "ne oldu" dememle aldığım cevap, yaşananların en kötüsüydü sanırım. pisuvarlar sökülmüştü. yanlış duymadınız, maçtan önce, biz gelmeden önce pisuvarlar sökülmüş. buyrun yerlere yapın tuvaletlerinizi dercesine..

    o güzelim koreografimize el kondu!

    bunu yaşadıktan sonra çok sinirlenip aşağıya indim, gizliden yere atılan kumaşlardan aldım bir miktar. o açılan ve herkesin çok beğendiği mini koreografi, yüzlerce bayrak eksiğiyle yapıldı. eğer tam olsaydı, o zaman güzel neymiş görülecekti.

    ceza kalkıyor, deplasmana gidiliyor ama bayrak açılamıyor, küfürsüz, kışkırtmasız, sıradan bir pankart açılamıyor. atkımızın üzeri tamamen 4 yıldız olmasına karşın, elimizdeki 4 yıldızlı kumaşlar içeri sokulamıyor. yarası olan gocunur da, bu artık gocunmak değil. hazımsızlık. sanki biz onu açmasak, fenerbahçe taraftarı stadlarına türkiye'nin tek 4 yıldızlı tek takımının geldiğini bilmeyecek. sanki biz koreografi yapmasak, tüm dünya hala koreografide en iyi olduğumuzu bilmeyecek.

    bütün olumsuzluklara rağmen, yine 50 bin fener taraftarını, maça 5-0 galip çıkmış taraf gibi susturduk, adeta tribün dersi verdik.

    vodafone arena'da da aynısını yaptığımızdan, onlar da bu duruma şaşırmadılar.

    maçla ilgili fazla analizde bulunamayacağım. pozisyonları evinde tekrar tekrar izleyenler kadar efektif bir yorum yazamayacağım ama değinmek istediğim birkaç şey elbette ki var. onlara değinip, sonrasında esas rezilliğe geçiş yapacağım..

    ...

    gelelim rezaletler silsilesinin devamına.

    maçın bitiş düdüğü çaldı, fenerbahçeli futbolcular orta sahaya geçip taraftarıyla birlikte güzel güzel zaferlerini kutladı.

    biz de avazımız çıktığı kadar takımımıza destek olduk, aşkımızı haykırdık, sonuç her ne olursa olsun.

    maç bitti stadin işiklari kapatildi 2300 gs’li zifiri karanlikta kaldik!

    ardından fenerbahçe taraftarı stadı boşalttı. ama o da ne. işıklar kapatıldı. tüm stad ışıkları bir anda kapatıldı ve 2300 galatasaray taraftarı zifiri karanlıkta kaldı.

    aziz başkan yine elektrik tasarrufuna gitti!... alişkanlik işte!...

    şu aziz başkan'ın elektrik tasarrufu konusundaki azmine o an tekrar hayran kaldım. ama ayıptır be kardeşim. kapına kocaman yazmışsın "misafir takım girişi" diye. böyle misafir ağırlamak hangi medeniyette var? kasım ayının sonundayız. kış mevsimindeyiz. saat gecenin 10'u. ufoları kapatıyor, ışıkları kapatıyor, bir tane bile su ve yemek satan insan evladı koymuyorsun. ve bizi tam 2 saat, hayır hayır mübalağa yapmıyorum, tam tamına 2 saat orada, aç, susuz, ışıksız ve soğuk ortamda hapsediyorsun. stada karanlık tünelden girerken metris benzetmesi yapmıştık ama metris bile bizim bırakıldığımız ortamdan daha güzeldir. misafir olduğumuz stadda metris’i bilen birileri var diye duydum, sormak lazım aslında metris mi kötü burası mı?

    fenerbahçe taraftari bizim dostumuz ama… bu zulüm düşmana yapilmaz!

    yazıyı okuyan kişiler "taraflı bir yazı" demesinler. bu; deplasman tribününde maç izlemiş bir taraftarın yazısı, diğer taraftarların sesi. çamur attığım kişiler asla fenerbahçe taraftarı değil, bize bu zulmü reva gören kişiler. yönetim midir, polis midir, kimdir sorumlu bilemem. her kimse üstüne alınsın lütfen. alınsın ki bir daha böyle bir rezalet yaşanmasın. tribünde fenerbahçe taraftarlarıyla karşılıklı tezahürat yaptık, biz onlara, onlar bize müsaade etti zaman zaman.

    karşılıklı bol bol atışmalar oldu, biz her iki takım taraftarı da gönlümüzce derbi havasını yaşadık. rezalet kısmında onlarla yaşanan hiçbir kötü olayımız yok. altını çizerek belirtmekte fayda var.

    ülker stadi’ndan ancak iki saat sonra çikabildik

    gelelim son rezalete. bu kez rezaletin sebebi galatasaray yönetiminin plansızlığı. staddan 2 saat sonra çıkıp otobüslerimize bindik.

    bu kez durum farkedilmiş ve otobüs sayısı arttırılmıştı, kolay bir dönüş yolculuğu ve maç öncesi yapılan her güzellik için yönetime teşekkür ederiz.

    gece yarisi arena’dan sanayi’e oradan da aç açina levent’e yürüdük

    günümüzün güzel biteceğine dair çok umutluyduk ama otobüsler yolu ciddi manada uzatarak, ikinci köprüye yöneldi. sonrasında seyrantepe'ye, stadın önüne bırakıldık. saat gecenin 01:00’inde kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerde, ne yapacağımızı bilemez halde kaldık. hiçbir ulaşım aracı bulunmadığı için staddan sanayi'ye kadar yürüdük. saat öğlen 1'den gece 1'e kadar ayakta, hala aç ve susuz, sesler kısılmış, kasım soğuğunda yürüyorduk. sanayi'de de taksi bulamayınca levent'e doğru yürüdük. yorgunluktan bayılmak üzereyken taksi bulup, evlere dağıldık.

    mecidiyeköy’e birakilamaz miydik? ayip ama…

    gecenin o saatinde taraftarı seyrantepe'ye bırakmak çok yanlıştı. "geldiniz, istediğiniz gibi tezahürat yaptınız, şimdi ne haliniz varsa görün" demenin bir yoluydu resmen.

    halbuki mecidiyeköy'e bırakılsak, 24 saat işlek olan bir yerde kimse sorun yaşamayacaktı, daha önce bunu yaptınız, yine yapabilirdiniz. işin özeti, galatasaray taraftarına bu eziyeti kimse hak göremez. bizler bu takım uğruna her çileyi çekeriz. her yere geliyoruz, gelmeye de devam edeceğiz. deseler ki kadıköy'den sami yen'e kadar arma aşkına yürüyün… koltuk değneğiyle yürüyecek 12.adamlar var burada. amaaa;

    "ne de olsa yine takımı yalnız bırakmayacaklar" denerek bunların kulübümüz tarafından bize yaşatılması çok üzücü.

    son olarak; maç bittiğinde hep bir ağızdan bağırdığımız gibi bitireyim yazıyı.
    doğuyoruz seninle, yaşlanıyoruz sevginle, severek öleceğiz galatasaray!

    --- alıntı ---

    http://www.sporpanel.com/...sesiyim%85-m354.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın