• 726
    seyahatte olduğumdan dolayı 2. yarıyı izleyebildim, ikinci yarının ilk 30 dakikasında gördüklerim hoşuma gitti diyememem, fizik olarak molde maçındaki gibi eziliyorduk, daha sonra rakibin yorulması ve oyuncu değişikliklerimiz ile fiziksel üstünlük bize geçti ve pes etmemiş olmanın ve biraz da şansın yanımızda olması ile maçı 2-2 bitirebilmeyi başardık.

    bu oyunda rakibin kim olursa olsun her ihtimal var, ondan dolayı karalar bağlamak yerine giden maçta elde edilen 1 puanı ve rakibin 3 puan önümüze geçmiş olmasını engellemiş olmayı başarı olarak görüyorum.

    az önce maçın 9dakikalık özetini izleme fırsatı da buldum, çok güçlü başlamışız, samsunspor'a ne oynadıysak kopenhag'a da aynı oyunu oynamamız, benzer miktar pozisyon yaratmış olmamız sezonun kalanı adına çok olumlu, top 3 direğin arasından girmemiş diye kalkıp bu güçlü oyunu çöpe atmanın doğru olmadığı kanaatindeyim.
  • 727
    nezdimde son yıllardaki en büyük hayal kırıklığı olan maç. rakip 13 milyon euro maaş bütçeli, 65 milyon euro piyasa değerli kopenhag. biz ise 50 milyon euro maaş bütçeli, 250 milyon euro piyasa değerli olan galatasaray. ve maç rams park'ta. ilk 25 dakika 4-0 yapacağımız maç 85. dakikaya kadar kopenhag'ın 2-0 üstünlüğüyle gitti. şu maçı kazanıp old trafford'a çıkmak ve oradan 1 puan almak demek grubu yüzde 51 2. tamamlamak demekti. kaçan balık çok büyük oldu.
  • 729
    dün akşam itibari ile galatasaray olarak 30 yaşında hazır olmayan hakim, 30 yaşında %50si ile oynayan icardi , 36,5 yaşında mertens ve daha sonra %10 ile oynayan 30 yaşındaki zaha ile oynuyoruz. bu kadar hazır olmayan ve 30 küsür yaşındaki oyuncularla çok doğru ön alan yerleşimi yapıp muhteşem bir pres organizasyonu yaratmak bu oyuncuları buna ikna edip doğru uygulatmak okan hoca açısından muhteşem bir başarı. ilk 20 dakikada a sınıf takımların kurduğu baskıyı kurup 4-5 tane yüzde yüze yakın gol fırsatı yakalamak kolay iş değil. üstüne üstlük en korktuğumuz geçiş hücumunu da yemedik samsun maçında direkten dönen toptaki gibi.bunlar önemli kazanımlarımız.

    fakat gel gelelim 90 dakika pres yapamayacağımız aşikar. skoru bulsak böyle olmayacaktı diyenler olacaktır. ama skoru bulamadık bu gerçeklik önümüzde. skoru bulsakta bulamasakta 90 dakika ön alanda baskı kurulamayacağı herkesin malumu. peki pres harici oyun planınız ne olacak? muhakkak bu konuyu geliştirmemiz gerekiyor. set oyunumuz neredeyse yok. bununla birlikte gerek a sınıfı takımlara gerekse fizik gücü yüksek kuzey takımlarına atletizmle karşılık verecek torreira ve boeyden başka oyuncumuz da yok.

    dün akşamdan çıkarmamız gereken en önemli ders oyunun pres harici dakikalarını nasıl oynayacağız? yeri geldiğinde oyunu nasıl öldüreceğiz? rakibin baskısını, tempoyu düşürüp nasıl kıracağız? rakip sahaya yerleşip 3-4 dakika nasıl pas yapacağız ?
  • 731
    taraftarın moralini fazlasıyla bozan maç. 2023-24 şampiyonlar ligi sezonunda kopenhag'dan daha kötü bir takım var mı diye baktığımızda belki young boys'u söyleyebiliriz. zorlasak royal antwerp, kızılyıldız falan deriz ancak onlar da bence daha iyi takımlar.

    bizim kağıt üzerinde 240 milyon euro değerinde kadromuz var, adamların yıllık toplam maaş yükü 12 milyon euro iken biz neredeyse tek futbolcuya (icardi) o parayı veriyoruz. transfere sezon başı neredeyse 30 milyon euro harcamışız ki bunların içinde imza paraları yok. adamlar 8-9 milyon euro harcayabilmiş, aldıkları topçuları kulübeye bile koymayız.

    bu kadar yatırımın karşılığı bu olmamalı ya, yani senin bu takımı 50 bin taraftar önünde yenmen için teknik direktöre bile ihtiyacın olmamalı. şanssızlıktır odur budur kabul etmiyorum, şu maçın bahanesi yok. yok işte.
  • 732
    üzerine çok konuşmaya gerek olmayan maçtır. kopenhag’ı yenmek kâğıt üzerinde şampiyonalar liginde gruptan çıkmak için iddialı başlamak demekti. ha yenemedik diye iddiamız bitti mi ? tabiki hayır. futbol bu belkide en çok süprizlere açık olan spor. manchester karşısında izlediğim bayern’den puan ya da puanlar almak bile benim için süpriz olmaz. ama büyük ihtimal kopenhag bizimle oynayacağı son maça kadar galibiyet yüzü göremez.
  • 734
    maaş veya bonservis hesabı karşılaştırmalarına girilmemesi gereken maç. bambaşka pek çok çevresel faktörün sonuca etki ettiği bir organizasyon. ayrıca parayla olsaydı en çok maaş verip en çok transfer harcaması yapan her sene şampiyonlar ligini kazanırdı veya kendi liginde şampiyon olurdu. üzüldük mü evet. yapıcı şekilde eleştirip önümüze bakmamız lazım. takılı kalınmaması gerek.
  • 736
    maç günü anlık yazmayı hiç sevmiyorum çünkü akılla değil o anki ruh haliyle yazılıyor. karşılaşma özelinde ise ne kadar skor odaklı bir genel kanı oluştuğunu tekrardan hatırlatan bir karşılaşma oldu benim için.

    takım bu sezon oynadığı en iyi ilk yarıyı oynadı. tabi ki bunda rakibin bizim en iyi yaptığımız en alan presine karşılık ısrarla geriden oyun kurma isteği de yardım etti ancak bitiricilik seviyemiz bu sezon ortalamamız kadar olsa büyük olasılık maçı ilk yarıda bitirmiş olacaktık.

    kerem aktürkoğlu icardiye yeni bir transfer atsa üzerine 1 hafta edit yapılacak şekilde 2 tane çok güzel pas çıkardı ve takımın bütün ataklarında 1 numaralı aksiyon adamıydı, sırf girmedi diye eylül ayında 10 gole katkı yapmış adam saha içinde yuhalandı.

    mertens yine en iyi yaptığı işi yani ön alan presini kusursuz uyguladı, icardiye ve kereme asiste dönüşebilecek çok kritik paslar çıkardı. yine o da en çok eleştirilenler arasında.

    benim bu maça dair aldığım en olumsuz nokta yenilen golle birlikte tribünün ve takımın birlikte oyundan çok çabuk düşmesi. aynı oyunu devam ettirsek çok rahat çevirebileceğimiz maçta tribün bir anda kendi oyuncularına baskı unsuru oldu ve takım başta kerem olmak üzere bundan çok etkilendi.

    okan hocaya en büyük eleştirim bu durumu erken farkedip oyuncu değişikliğini hemen yapmaması. normal şartlar altında 45. dakikada ilk 35 dakikayı bu kadar iyi oynamış takımda değişiklik yapılmaz ancak başta kerem olmak üzere tribünden baskı gelince adeta bataklıkta çırpınan bir yapıya bürünüyor bazı oyuncular. hem oyuncuyu korumak hem de oyunu değiştirmek için bir iki dokunuş yapılsa, çok farklı bir ikinci yarı izleyebilirdik.

    sonuç olarak başta kerem olmak üzere hem hocaya hem oyuncularımıza haksızlık ettiğimizi düşündüğüm, taraftarın işler iyi giderken ne kadar itici güç ise kötü giderken de baskı unsuru olduğunu gördüğüm karşılaşma. umarım gerekli dersleri herkes çıkarır ve bu puan kaybını telafi edebiliriz.
  • 737
    maçın özetini tekrar izledim. ilk yarıda sayabildiğim kaçan 6-7 gol pozisyonu var. takım coşkulu, baskılı, rakibin ayağında top kalmamış çok güzel pres yapmışız. burada müthiş bir futbol var, hem seyir zevki hem de rakibe kurulan mutlak bir üstünlükten söz edebiliriz. ama 35'ten sonra muhtemelen kondisyonumuz yetmiyor ve kontrolü kopenhag'a veriyoruz, veriyoruz ama rakibin bir dominasyonu ya da net bir gol pozisyonu yok. bu durumun düzeleceğini düşünüyorum. 86'dan sonra geri dönüşümüz, hem de şampiyonlar ligi arenasında çok çok değerli. bu takım geçen sezonda vazgeçmiyordu, bu huyumuz devam ediyor bu yüzden sevinçliyim.çok iyi isimler geldi, geçen yıldan kayda değer bir kayıp yaşamadık. takım uyumu ve kondisyonumuz arttıkça bu sezon, geçen yıldan da net bir dominasyon kuracağımızı düşünüyorum.
  • 738
    fikstür çekildiğinde herkesteki genel kanı, ilk maçı kopenhag'la istanbul'da oynamanın şanssızlık olduğu yönündeydi. çünkü 3 puanı garanti yazmamız gereken, en hedef maçımızdı. ama muhtemelen en hazır olmayarak çıkacağımız maçtı. yenmemiz için biraz şanslı olmamız gerekiyordu. oynanan oyundan da ziyade atanımızla tutanımız iş yapmalıydı belki. ve bu basit denklem bile iş görmedi. valla biz mi onları ilk yarı elimizden kaçırdık, onlar mı 2-0'ı tutamayarak bizi elinden kaçırdı bilemeyeceğim ama şu maçı 1 ay sonra oynuyor olsaydık, 30 dakikalık değil 60 dakikalık kondisyonumuz olsaydı her şey çok farklı olurdu.
  • 740
    herkes gibi benim de en çok canımı sıkan taraftardı. oyuncu ısklıklamak falan da büyük problem ancak en büyük problem takım mağlup durumdayken stadyumdaki ölüm sessizliği. yani takım zaten galipken ve iyi oynarken müthiş bir desteğe ihtiyacı yok. takımın taraftara asıl ihtiyaç duyduğu mağlup olduğu anlar. ama o anlar da sanki maç taraftarsız oynanıyor gibi bir hava var. maçta taraftarın takımı ayağa kaldırması gerekirken, taraftarı ayağa boey'in golü kaldırdı.
    kanımca, taraftar düşünce oyuncular daha da çok düşüyor. buna nasıl çare bulunur onu da bilmiyorum.
    tabi insanları da suçlamıyorum, ülkenin malum koşulları nedeniyle herkes hemen demoralize olmaya müsait.
  • 741
    bu maçla beraber iyice ayyuka çıkan tribün düşüşleriyle alakalı bir ufak kelamım olacak;

    bundan yaklaşık 20 yıl önce, ben henüz 9-10 yaşlarındayken başladım galatasaray'ı yaşamaya, aktif olarak tüm sezonu ilk takip edişim o dönemlere denk geliyor aşağı yukarı. sami yen'e ilk gidişim ise sanırsam 98'de olan 6-0 kazandığımız bursaspor maçındaydı. aynı dönem izlediğim delle alpi'deki juventus maçı ile başlamıştı bu aşkın kıvılcımı ise, o zamanlar 60 yaşlarında olan, asker emeklisi, futbolla zerre alakası olmayan dedemi ilk kez böyle heyecanlı ve sevinçli gördüğüm gündü. açıkçası örüntüye bakınca insan bu aşkın kıvılcımının başarı ile gelen bir şey olduğunu görebiliyor. benim gibi 90'larda çocukluğunu yaşamış taraftarlarda bunun getirdiği bir vasata tahammül etmeme hali var. bizim 14 sene şampiyonluk göremediğimiz olmadı, fakat uefa finalinde tivoli'de meydanlarda polislerle, rakip taraftarlarla kibarca itişip kakışan babam o dönemi yaşamış, büyük bir tevazu ile ilk şampiyonluğu beklemiş yıllar sonra. bu iki jenerasyonun birleşimi de bana kalırsa taraftarımıza altın çağını yaşattı. hem her koşulda destekleyen hem de genç, dinamik ve başarıyı kültür haline getirmek isteyen bir kitleye sahip olduk. zira bendeki kıvılcımı koca, kor bir ateşe dönüştüren de ilk takip ettiğim 2002-2003 sezonunda her yediğimiz golden sonra stadyumda yükselen moral ve destek tezahüratlarıydı, mondragon daha topu almaya filelerin oraya gitmeden başlardı bu. ne kadar etkilendiğimi dün gibi hatırlıyorum. çocuk aklımla vazgeçmemeyi orada öğrendim, tribündekiler ise bunu derwall'den, terim'den, alp yalman'dan, mustafa denizli'den. küçük bir kardeşim var, 13 yaşında ellerinizden öper. şimdi ne bir maçı 90 dk izler, ne bir futbolcuyu tanır, fakat her taşa takıldığımızda en kötü senaryo onun aklından geçer. elbet bunun da bu jenerasyonla ilgili sosyolojik bir açıklaması vardır. fakat bana kalırsa bize burada büyük bir görev düşüyor, en azından o gün stadyumda olan 50.000 civarı yol arkadaşımıza; bizi biz yapan şey vazgeçmemek, umut kesmemek ve her zaman her fırsatın her şansın, her yolun sonuna kadar gitmek. çok büyük bir kültürün bir parçasıyız, her zaman düştüğü yerden en kuvvetli kalkan da biz olduk bu sebeple. fakat genç arkadaşlarıma bir ricam, tarihlerini öğrensinler madem gönül veriyorlar ise bu armaya. galatasaray taraftarının, ülkenin bu ekonomik durumunda 15 dk içerisinde, iki pas hatasıyla bir kötü sonuçla takıma, oyunculara küsmeye hakkı yok. bizi bu günlere getiren birlik ve beraberlik oldu, bundan sonra da başarılı olacaksak ancak yine bu şekilde olabiliriz. farklı bir senaryo maalesef mümkün değil 500 milyon euroluk kadrolar kuracak bir güce sahip olmadıkça, kimsenin gösteri izler gibi oturup 2 saat boyunca göz ucuyla bakıp, ses çıkartmayıp oturarak sonrasında başarı beklemeye hakkı yok, keza bu mümkün de değil.

    tanım: ilk 30 dk'daki oyun hocaya, sonrasında yenilen gol ve kötü performans ise önce taraftara, sonra muslera'nın yaptığı hatalara yazar.
  • 742
    skor olarak rakibin de 10 kişi kalmasıyla maçtan önce çoğumuzun burun kıvıracağı 1 puana 0-2'den gelmek suretiyle şartlar dahilinde erişmiş olmak en azından gecenin hüzünle sonuçlanmasına engel oldu.
    bunun dışında bu maç, bize yeniden bazı şeyleri gösteren, ve daha sonraki maçlar için ders almamız gereken bir maç olmuştur.
    fizik kapasitesi belli olan takımımızın maça çok adamla önde basarak başlamasının başarıya ulaşması maksimum 15-20 dakika sürecek bu süreye gol ya da goller sığdırmakla mümkün olabilecekti sadece, aksine gol atamadığımızda ise gücümüzü büyük oranda tüketeceğimiz için maçın kalanında ciddi sıkıntılar yaşayacaktık, ki zaten öyle de oldu, atamamanın ötesinde gol de yiyerek, aldığımız riskte süreç aleyhte işledi.
    akabinde takımın oyundan düşüşü barizken, taze kan takviyesinde geç kaldık, bu da 2 farklı geriye düşmemize zemin hazırladı, oyuncuların ve taraftarın motivasyonu iyice sekteye uğradı.
    rakibin 10 kişi kalması yaklaşık son 20-25 dakikayı fazla oynamamız sayesinde en azından 1 puanı kurtarabildik.
    bu anlamda aslında almamız gereken dersler de karşımıza çıkmış oldu;
    şampiyonlar liginde öyle 15 dakika önde pres yaparak alt edebileceğin bir takım maalesef pek yok, en fazla bu kadar pozisyon bulabilirdik zaten, atamayınca sıkıntı yaşanacağı barizdi. buna göre bu ligde kontrollü oyun ve gücünü ekonomik kullanarak maçın sonuna sağlıklı çıkmak önemli.
    dolayısıyla en az maça nasıl başladığın kadar, devamını nasıl getireceğin ve nasıl bitireceğin de önemli, buraları atlamamak lazım...
  • 743
    bittikten sonra mantık dışı bircok olayin yasandigi mac.

    bi kere ben rakip bir takimin, ki buna fbjk bile dahil, hic bu kadar adice soylemlerini hatirlamiyorum. yani biz ne derbiler ne avrupa maclari yasadik. leeds ayri, roma maclarimiz ayri, teror bahaneli juve maclari ayri, 3-3'luk 0-0'lık manu maclari ayri, hatirlamasam da neuchatel maclari ayri... yani daha buyuk abilerim bilgilendirsin, ben hic bir rakibimizin bircok oyuncusunun bu kadar alcaltici yorumlarini gormemistim. bir iki tane dengesiz cikar her zaman ama kopenhag'da farkli bir sey var.

    ıkincisi bilet fiyatlari ile beraber mactaki atmosferin elestirilmesi. anlamiyorum ne yapmali taraftar? gecen gurrpegi abimiz guzel bir entry yazmisti bununla ilgili, tekrar etmek istemiyorum. 16 yasimda gittim ilk macima 20 yil gecmis, neyi eksik yapiyor stada gelenler, elestiren arkadaslar bi zahmet gelsinler maca da biraz da onlarin atmosferini gorelim.

    ucuncusu kendi futbolcusunun isliklanmasi durumu. bu cok oznel bir durum. tribundeki bi arkadas, "isliklarim kardesim, adam gibi oynasin, gotu kalkmasin, elestirmeye hakkim yok mu, tepkimi gosteremez miyim" diyodu mactan sonra. kendince haklidir belki, ben katilmiyorum. ama bu arkadas gibi dusunen uc bes bin kisi mutlaka cikar 50bin kisinin icinde.
    ama ben kerem'e inanilmaz saygi duyuyorum. fakat ozellikle duran top konusunda her topa atlamasina cok kiziyorum, trip atmasi fakan zaten ayri. ama isliklamam. eger isliklamam gereken yeregeldiyse kerem, oynattigi icin okan'i isliklarim yine de.

    dorduncusu, karamsarlik. daha ilk macimizdi ve ilk maclar her zaman zordur. ustelik takimin 3-4 yildizi henuz hazir degil. ki takimin geneli de form tutmus degil. eger 1 ay sonra bu takim hala ayni yerdeyse tabi ki elestirilir ama yine karamsar olunmasi yanlis olur.
  • 747
    üzülecek, dert edecek bir şey olmayan maç.

    2-0'dan gelip 2-2 yapmamış olsak bugün manu'yu yenemeyebilirdik. elbette ilk yarım saatte kaçan goller olmasa kazanırdık ama ne malum belki de manu maçından beraberlik almak yeter diyerek hazırlanırdık. o zaman da yine ingiltere'den zaferle dönemeyebilirdik.

    şöyle düşünelim: kopenhag'ı yenmiş olsak manchester beraberliği bizi sevindirirdi. 4 puanımız olurdu ve eyvallah derdik. şu an zoru başardık, güvenimiz arttı, kafayı taktık mı yenemeyeceğimiz takım yok dedirttik. ve yine 4 puandayız. ingiltere'den galibiyetle dönmemizi sağladıysa severim böyle beraberliği. takımın özgüveni şu an tavan...

    bayern'den 1 puan dahi alsak son 2 maça 5 puanla çıkacağız. manchester'in bu haliyle kopenhag'dan 6 puan çıkarması çok zor olur.

    her şeyi geçtim, bayern'den puan alamayalım. manchester kopenhag'dan 6 puan alsın. içeride manchester'i yendik mi her halükarda yine 2. oluruz.

    hiç üzülmeyin, boşverin. su aktı yolunu buldu. allah hayırlısını versin.
App Store'dan indirin Google Play'den alın