2018-19 Türkiye Süper Lig 20.Hafta Maçı
19:00 Alanya Stadyumu
1 - 1
  • 402
    n'diaye, fernando ve belhanda'nın topu çıkaramadığı feghouli'nin sol beke bile gelip top çıkarmak zorunda kaldığı maç olarak özetlenebilir. alanya tüm pas bağlantılarımızı tıkadı ve orta sahayı her geçişimizde faul yaptı. hakem uyanık olsaydı bir iki sarı kartla bu durumun önüne geçebilirdi. ama bizim maçlarda o kartlar ancak bize gösterilir.
    oyuncuları değerlendirmek için ortada bir oyun olması gerekir ama yoktu. sadece izledik. imparator neden müdahale edemedi bilmiyorum. ama sinan oyuna girerken çift forvete dönmesini bekliyordum. hatta ikinci devre başlarken sinan'ı oyuna alıp çift forvet ve uzun top oynamayı deneriz diyordum ki hoca sinan-mitroğlu değişikliği yaparak bana göre skoru kabullendi.
  • 403
    öncelikle fatih hocamıza; babasının durumundan dolayı, geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. gerçekten yerinde olsam maç bir an evvel bitsin moduna girerdim. açıkçası olağanüstü galatasaray sevgime rağmen; aklım sonuçtan çok babamda olurdu.
    gel gelelim ki; maalesef insanlarımız, bilip bilmeden atıp tutmayı çok seviyor. alanyaspor bu ligin en tehlikeli 3 deplasmanından biridir ki; sergen yalçın geldiğinden beridir; adamlar bizim maçtan önce son 6 lig maçını kaybetmediler, bizim maçla birlikte bu sayı maalesef 7 oldu. beşiktaş, başakşehir, trabzonspor gibi görece şampiyonluğa oynayan takımlar buradan tıpkı bizim gibi galibiyet çıkaramadılar. hatta başakşehir'e çelme takabilmeyi başarmış tek tük anadolu takımlarından biridir. maçtan önce yeni transferlerin etkisi ve dolaylı olarak psikolojik etkiyle bu maçı öyle ya da böyle kazanabileceğimizi düşünüyordum. ama maç kağıt üzerinde kazanılmıyor.
    alanyaspor inanılmaz önde baskıyla başladı maça. ve bunu yaparken de arkada hiç ama hiç boşluk bırakmadı. sergen yalçın dersine çok iyi çalışmış. fatih terim; bir futbolcu hangi ayaklıysa o bölgede oynatacaksın der hep. bu görüşe çok katılırım. nagatomo malum asya kupası'nda olduğundan, 2 haftadır o bölgeyi linnes ile dolduruyoruz. geçen hafta göztepe maçı dahil, bu maçta da rakibimiz sırf bu yüzden sol tarafımıza çalıştı. ve hücum anlamında ciddi şekilde başarılı oldular. daha sonra bu maç özelinde mariano'nun sakatlanmasıyla, linnes asıl mevkisine döndü. ve asıl mevkisinde de hem hücumda, daha da beteri savunmada berbat oynadı. artık savunmada o kadar kötüydü ki, 2. yarıda ileri çıkmaya korktu. zaten mariano'nun çıkması maçın kırılma noktası oldu. fatih hoca 4. döneminde geldiğinden beridir; ayağa oynayarak, paslaşarak çıkmaya ve oyun kurmaya çalışan bir galatasaray oluşturmak istiyor. bu maçta belki uzun top oynayarak daha farklı bir yol izlenebilirdi ama her maçta farklı yol izlersen kendi oyununu, takım karakterini rakibe kabul ettiremez ve sadece günü kurtarırsın. ben fatih hocayı oyunundan taviz vermediğinden ötürü takdir ettim açıkçası. sözlükteki bazı arkadaşlar orta sahamızın bu oyuna uygun olmadığını düşünüyor. görece arkadaşlara hak veriyorum. ama iyi bir takım futbolcuya göre oynamaz. bunun örneğini defalarca görüyoruz. futbolcu sisteme göre oynar. kemik kadro sonrası sistem oluştuktan sonra, hangi futbolcu gelirse gelsin, o takıma bir şekilde uyar. yine bu maç özelinde orta sahada pas işini yapacak belhanda, ndiaye ve fernando inanılmaz pas hataları yaptılar. hatta fernando bir süre sonra oyunda kayboldu. bu işi yapmak feghouli'ye kaldı. bence maçın galatasaray adına en iyi oyuncusu da feghouli'ydi. çok mücadele etti, çok çalıştı ve iyi de bir gol attı. hem orta sahadan top çıkarıp, hem de hücum da oynayabilmek ciddi bir meziyet gerektirir. belhanda iyi mi oynadı kötü mü oynadı pek anlayamadım. ama asist yapmasına rağmen, fatih hocanın aklındaki oyunu oynayamadığı kesindi. onyekuru hücümda çok yalnız kaldı. ömer bayram'dan neredeyse hiç ama hiç destek görmedi. çok top kaybı ile oynadı ve bir süre sonra top kaybı yapmaktan korktu, özgüvensiz ve kötü oynadı. yeni transferlerimiz luyindama ve mitroglou'yu bu maçtaki performansıyla değerlendirmek, gerçekten çok ama çok yanlış olur. adamlar ayağının tozuyla, hiç bilmediği ligde deplasmanda maça çıktılar. hatta luyindama daha maçın başında kart gördü ve bu yüzden de hiç ama hiç risk alamadı. bir diğer defans mevkisindeki yeni transferimiz marcao'yu bu maçta da çok fazla beğendim. bu adamı portekiz liginde oynadığı dönemde porto, benfica falan nasıl alamadı çok ama çok şaşırıyorum. nazar değmesin, yanına yeni transfer edilen luyindama ve takım ile uyum sürecini de atlatırsa takımımıza çok ama çok katkı vereceğini ve giderse de çok paralar kazandırarak gideceğini düşünüyorum. ömer bayram asla galatasaray seviyesinin oyuncusu olamaz. yine de bu maç eskiye nazaran daha derli toplu oynadı diyebilirim. ben de mitroglou - sinan değişikliğinin çok erken olduğunu düşünenlerdenim. ama sinan girdikten sonra, hücumda takımı tanıdığı için topu rakip alanda daha çok tutmayı başardık. yunus akgün için değerlendirecek kadar zaman yoktu. gelelim muslera'nın performansına; son zamanlarda inanılmaz formsuz ve isteksiz bir görüntü çiziyor. çoğu kişi yaşla ilgili diyor ama muslera'nın kaleciliği her zaman böyleydi ki, ben bu yüzden yediği gole artık hiç şaşırmıyorum. inanılmaz kötü bir gol yedi maalesef. her sezon böyle en az 3-5 gol yer. ve sonuca etki eder. yine de gol yemesi falan hiç umrumda değil. muslera topu oyuna hiç düzgün sokamıyor, yan toplarda çıkıp topu almıyor, topu hızlıca oyuna sokmak yerine rakip takımın yerleşmesini bekliyor. kendisi oyuna topu sokarken, hep tedirgin oluyorum. hatta topun çoğu kez muslera'ya gelmesini istemiyorum. artık büyük takımlar taç atışını doğru kullanmak için çalışmalar yaparken, biz daha kalecimizin topu oyuna iyi sokmasını bekliyoruz. geldiğinden beri nasıl olur da topu oyuna sokma özelliği sürekli geriye gider hiç anlamıyorum. şahsi görüşüm bizden aldığı parayı hak etmediğini düşünüyorum. bu şekilde asla büyük liglerdeki büyük takımların hocaları formayı muslera'ya vermez. ama yine de şampiyonluk yolunda konsantre bir muslera'ya ihtiyacımız olduğu kesin. bir kaç kelam da hakem alper ulusoy'dan bahsetmek istiyorum; kesinlikle art niyetli yönettiğini düşünüyorum. zaten baskıdan zar zor çıktığımız maçta, alanyaspor'un orta sahasının kasti faullerine müsaade ederek, oyunu daha da mahkum oynamamızı sağladı. çıkartmadığı kartlar ve çalmadığı fauller yüzünden alanyaspor'lu futbolcular rahat bir şekilde oynama fırsatı buldular. bizim savunmaya da çok çabuk kartlar çıkararak, alanyaspor'un hücumlarına karşı sert müdafaa göstermemizin önüne geçti. ve alanyaspor bu sayede çok rahat şekilde hücuma çıktı. onyekuru'nun pozisyonunda faul yaptığı gerekçesiyle korneri vermediği pozisyon, alper ulusoy'un bu maç özelinde resmen özeti gibiydi. ama yine de başta yazdığım gibi alanyaspor dersine iyi çalışmış ve iyi futbol oynadılar. bu yüzden hakem performansından dolayı gölge düşürmek istemiyorum. alanyaspor maçı; hem yeni transferlerimizin bu kadar dillendirilmesi, hem de medyada yıkıcı bir psikoloji oluşturmasından dolayı; hem takım üzerindeki baskıyı aldı, hem de ufaktan bir nazarlık oldu. bazen kendimize gelip daha iyi sonuçlar almak için, böyle bir maçta puan kaybetmek açıkçası çokta üzmedi. umarım başakşehir'de bu hafta puan kaybeder de, bu maçtaki puan kaybımızın pek de bir önemi olmaz.
  • 405
    çok kötü oynadık. alanya hem daha iyi hazırlanmış hem de daha diriydi bizden. hakem de alanya'nın taktik faullerini ısrarla cezalandırmayınca sindik resmen. açıkçası bu maçta 2 puan kaybettik diyemem, 1 puan kazandık.

    böyle maçlar olabilir hatta böyle maçlarda geçen sene yapamadığımız şey olan 1 puanı almak önemlidir fakat biz zaten 6 puan geride olduğumuz için böyle lükslerimiz yok. yoksa 2'si zor deplasmanlar olan 3 maçtan 7 puan hiç fena değil ama puan farkı var işte. yapacak bir şey yok başakşehir maçını bekleyeceğiz artık.
  • 406
    bu tarz zorlu deplasmanlarda daha farklı oynamamız lazım. pres yapıp bizi etkisiz hale getiriyorlar. topla oynayıp kısa paslaşmalar yerine, daha uzun oynamak, daha defansif oynamak hatta kontra oynamak daha mantıklı. rakip bize göre sahaya çıkmış. o zaman tam tersi oynayıp oyun planlarını boşa çıkarmalıyız.

    rakip topsuz baskı yapacağına bırakın topla çok adamla gelmeye çalışsın. biz savunalım. çünkü rakibin presini geçemezseniz hem yoruluyorsunuz hem de psikolojik olarak geriye düşüyorsunuz. biz hep topa sahip olmak istiyoruz ama bu tarz maçlarda zor. zaten hakemler aleyhimize düdük çalmak için fırsat yokluyor. o da işin tuzu biberi.
  • 407
    (bkz: 2 şubat 2019 alanyaspor galatasaray maçı) alanyaspor’un maçtaki oyun anlayışına ve taktiğine, reaksiyon gösteremedik. hakemde agresif pres anlayışına biraz müsade edince oyun anlamında ezildik.

    alanya karşısında en büyük sıkıntımız ise reaksiyon göstermemizi sağlayacak hamle oyuncumuzun olmamasıydı. transfer dönemini verimli geçirdik fakat hala bazı bölgelerin alternatifleri yok yada zayıf kalıyor.

    performans ve sonuca bakınca 1 puan kötü gelmiyor, hatta sezonun son üç maçında 7 puan toplamamız ve bunların ikisinin deplasman olması bence gayet iyi duruyor. şampiyonluk yolunda ciddi yara aldık ancak hala çok maç var.

    yeni transferlerin uyumuyla performansımız oyun anlayışımız gelişecektir.
  • 410
    kazansaydık çok büyük bir psikolojik baskı yaratacağımız maçtı. ilk üç maçı kayıpsız geçmiş, ayrıca bu maçların ikisini de deplasmanda kazanmış olacaktır. sağlık olsun. yeterki bu karşılaşmadan gerekli dersleri çıkarmayı bilelim. farklı bir deplasman oyun planı hazırlamamız gerekiyor. deplasmanda kötü oynayan oyuncuları kesip, verilmesi gereken mesajları iletebiliriz. istanbul'da çoğu oyuncu iyi oynar, önemli olan dışarıdaki maçlar. ali sami yen'deki maçlar gözümüzü boyayabiliyor. fatih hocam zaten işini bilir, ona güvenimiz tam. farklı planlar uygulayabilir ilerleyen maçlarda, kadro istediği gibi olmaya başladı çünkü.
  • 412
    sanirim tum sozlugun ve taraftarlarimizin icinde buyuk uzuntuye sebep olmustur. artik bu mac unutulmali ve onumuzdeki maclarda olabildigince az kayipla bu macin kaybi telafi edilmeli. biz yolumuzda emin ve saglam sekilde ilerlersek basaksehir eninde sonunda kayip yasayacaktir, hatta su an oynanan akhisar macinda da yasayabilir bu kayibi. takimimiza guveniyoruz ve destegi elden birakmiyoruz.
  • 414
    daha önce yazdım mi bilmiyorum... yazdıysam da cumartesi geceki maçtan sonra miyadı dolmuştur o cümlenin... hangi cümlenin mi?
    "galatasaray'ın bu sezonki en berbat oyununu izledik"
    evet, cumartesi gecesi ilk devre galatasaray bu sezonki en berbat oyununu oynadı...
    kötü değil, berbat oynadı galatasaraylı topçular...
    maçın ilk devresi sahada herhangi bir varlık gösteremezken, pis bir golle de soyunma odasına geriye düşmüş halde gittiler sarı-kırmızılı topçular...
    bu "berbat" oyuna bir çok mazeret yazılabilir:
    sergen yalçın'ın galatasaray'ı iyi analiz etmesi diyenler de olur,
    galatasaray'lı oyuncuların saha zeminine uyum sağlayamamaları da denir,
    orta saha elemanlarının "kafaca" sahada olmamaları da mazaret olarak yazılabilir...
    ben sondakiyle ilgiliyim...
    savunmada iki yeni stoperin yer almasına rağmen pek uyum sorunu yaşamadan oynadı marcao ve luyindama ama onlardan gelecek topu alıp, oyun kuracak kimse yoktu galatasaray orta sahasında...
    fernando ve n'diaye daha defansif olarak oynarken, orta saha ile forvet arasında bağlantıyı kuracak olan belhanda yine "yokları" oynadı alanya'da cumartesi gecesi...
    ikinci devre faslı oyuncu biraz kıpırdandı ve galatasaray maçta ipleri eline aldı, belhanda'nın asistiyle de feghouli golü attı.
    maç sonu şöyle bir istatistik gözüme çarptı: belhanda bu sezon ilk defa kaleyi tutan bir şut atmış... galatasaray'da oynuyorsun, 10 numarayı giyiyorsun ve kaleyi tutan ilk isabetli şutunu ligin ikinci yarısının üçüncü maçında atıyorsun...
    şu istatistik bile başlı başına belhanda'nın neden galatasaray'ın topçusu olmadığını göstermesi açısından önemlidir.
    ligin devre arasındaki transfer sezonunda belhanda'ya arabistandan teklif geldiği yazılmıştı, eğer haber doğruysa keşke yollansaydı, kurtulsaydı galatasaray belhanda'dan...

    başakşehir'in takibinde olan galatasaray, şampiyonluk yolunda önemli 2 puan kaybederken, sosyal medyada birden "şampiyonluk kaybedildi" diye karalar bağlanıp, ağıtlar yazılmaya başlandı... oysa, lig daha uzun ve bu köprünün altından çok sular akacak. hakemlerin ve federasyonun herhangi bir müdahalesi olmaması durumunda, başakşehir çok puanlar kaybedecektir... bu da burada not olarak dursun...

    maçtan sonra sergen yalçın'ın çok büyük bir teknik direktör olacağı yazılmaya başlandı, hatta fatih terim'le bile karşılaştıranlar oldu. ben ise sergen'in "hocalık" işine çok kafa yorduğunu düşünmüyorum, hatta eminim bile diyebilirim. teknik direktörlük kariyerine adım attığında yaşıtlarının teknik direktörlük yapabilecek diplomaları varken sergen'de böyle bir belge hak getireydi, sonraki haftalar da kursa gitmemişti. şu anda aldığından da emin değilim... tabii sadece hocalık lisansı değil beni bu düşüncelere sevk eden, gözlerimle gördüğüm başka bir olay benim sergen hakkındaki düşüncelerimi netleştirdi: bu yaz tatil için kuzey kıbrıs'taydım ve bir gece arkadaşlarımın ısrarıyla casinoya gittim. gece gittiğim saatlerde dünya kupası maçı vardı ve dev ekranda canlı yayınlanıyordu. benim gözüm oyun makineleri yerine maçtayken, aynı mekanda bulunan sergen yalçın ise hiç oralı olmayıp canlı oyunun başındaydı. merak edip, orada çalışanlara sordum, kaç gecedir sergen'in burada olduğu ve maçlarla ilgisi olmadığını söylediler... dünyanın en büyük futbol organizasyonu oynanırken, sergen'in maç dahi izlememesi hocalık işine nasıl baktığını göstermez mi?

    galatasaray yönetimi transfer konusunda aldığı o kadar eleştiriden sonra, transfer sezonunun kapanmasına saatler kale takıma kazandırdığı oyuncularla yüzünü güldürdü. diagne ve mitroglou gibi iki "flaş" forvetin yanına bir de belçika'dan luyindama getirildi. demokratik kongolu oyuncu gelince, galatasaray kadrosundaki yabancı oyuncu sayısı olması gerekenden fazla olunca maicon'un sözleşmesi donduruldu. fena da oynamıyordu brezilyalı stoper, marcao ile de iyi bir ikili olmuşlardı ama taliplileri vardı, satılıp para kazanmayı düşünmüştü yönetim belli ki. transfer etmeyi çok seviyoruz da, yollamayı bilmiyoruz ya, maicon'un da parçalı için yaptığı mücadeleyi, attığı kritik golleri unutup, sosyal medyada kendisine karşı bir linç kampanyası başladı. küfürler, hakaretler, sinkaflar... brezilyalı topçu da sosyal medya hesaplarını yorumlara kapatmakta buldu çareyi... ben utandım... utanması gerekenlerin yüzü bile kızarmamıştır...
    şimdi de aynı kitlenin radarına fernando muslera girmiş. djalma'nın öylesine vurduğu top şansının da yardımıyla kalenin en kurtarılmayacak köşesine gidince muslera da birden "kova" sıfatını yedi bu "kendisi dışında kimseyi beğenmeyen" yeni nesil taraftardan. neymiş efendim, çok maçlar kaybettirmiş, gitmeliymiş, yerine ismail geçmeliymiş... düne kadar "haksız rekabet" diye övdükleri adamı yerin dibine sokanlar, muslera'nın kurtaracağı iki maçtan sonra yine profil resimlerini fernando muslera yapacaklardır... geçmişi mi çabuk unutuyoruz, dik bir duruşumuz mu yok, anlam veremedim...

    yeni transferlerin gala yaptığı gecede yunan golcü mitroglou'yu pek sahada göremedik ilk devrede ve beraberliğin sağlanması sonrası yerini sinan'a bırakırken, luyindama ise maç sonuna kadar oyunda kaldı. takım arkadaşlarıyla bir yada iki idman yapmış olmasına rağmen yerini pek yadsımadı çiçeği burnunda stoper. özellikle hızlı ve çevik yapısı ile savunmayı toparlayacağı beklenirken, topla hücuma çıkışlarını da beğendim. melo'dan sonra galatasaray saha içinde bir ruh arıyordu, bir savaşçı arıyordu ve luyindama ile bu özlemin giderileceğini umuyorum...

    son olarak maçın hakemi ile bitirelim. alper ulusoy maç içinde öyle kritik sarı kartlar çıkardı ki, galatasaraylı topçuların mücadele isteklerine ket vurdu. verdiği ve vermediği kartlar için "hakem yorumu" denilip işin içinden sıyrılabilecek belki ama ya maç sonunda 4 dakika uzatma gösterip, uzatma dakikaları içinde 2 dakikadan fazla sakatlık nedeniyle oyun durmuşken, maçı 94.40ta bitirmesine ne demeli? bunun hesabını soran olmayacak mı? olmayacaktır... galatasaray aleyhine yapılan hatalar bu sene görmezden geliniyor ve bu ligin sonuna kadar devam edeceğe benziyor maalesef...

    maç sonu herkes fatih terim'in söyleyeceklerini beklerken, kameralar karşısına ümit davala çıktı, çünkü fatih hoca vakit kaybetmeden adana'da hastanede yoğun bakımda yatan babasının yanına gitmek için yola çıkmıştı...
    fatih terim'in babası talat terim'e de geçmiş olsun dileklerimizi iletelim, umarım yakın zamanda sağlına kavuşur...

    kaynak ve maçtan fotoğraflar için :
    https://ultrasmovement.blogspot.com/...r1-1galatasaray.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın