galatasaray – trabzonspor : 0 – 0
süper final de kime süper? final her zaman final midir? hangi süper final? tff’nin süper finali mi, uefa’nın süper finali mi? burada soruları ben sorarım !
kim sorarsa sorsun cevabı yok ki. adam tff’ye başkan oluyor galatasaray taraftarı yürüyüş yapıyor adamın açtığı iş merkezi kepenk kapatıyor. bu ne lan. hani terör örgütü tehdit etti diye kepenk indiren esnafa kızıyorduk. burada tehdit yok, terör örgütü hiç yok. ama demek ki bir korku, gerizekalıca bir şeyler var.
neyse ya, vallahi çok sıkıldım bu işlerden. maça geçelim.
bu sezon galatasaray’ın en zorlandığı takım trabzonspor ama asy arenada. deplasmanda çok kolay kazanıyor takım ama içeride 2 maçtır berabere bitiyor. bunun fenerbahçe balıyla ilgisi yok. tamamen oyuncu çeşitliliği ve takım farklılığıyla ilgisi var. 1-1 biten maçta da yazmıştım (meraklısı baksın ukalalığı yapmayacağım, bu siteyi zaten bunu akıl edecek insanlar takip ediyordur, link de vermiyorum lan). trabzonspor’da top taşıyan adam sayısı fazla. bu maçta ilk maça göre sadece volkan şen yoktu, alanzinho, colman, olcan. bu adamlar kontrada tehlikeli adamlar. nitekim kapanıp kontra nasıl yapılır gösterdiler. galatasaray’ı yenen fenerbahçe için çok iyi taktik diyen futboldan bihaber bazı aklı evvellerin bu maçtan sonra trabzonspor baskılı oynadı ve tek kale oynadı demesini bekliyorum. zira kendileriyle çelişmek istemiyorlarsa böyle yazmaları lazım. gerçi yemin etseler başları ağrımaz. ikinci devrenin ilk 5 (yazıyla beş) dakikasında trabzonspor pas yaparak topa sahip oldu. ama kendi sahalarıyla galatasaray sahasının 20’şer metrelerinde. aritmetik beni yanıltmıyorsa 40 metrelik bir ölçüde. işte bu kadar. dikkatlerden kaçmasın, trabzon’un kontralarını başarılı buldum.
yalancı olmadığım için, ben söylemiştim demeyi severim. sezon başında da söylemiştim, iyi takımlar asy arenada kapandıklarında zorlanıyoruz. trabzonspor bu takımların en iyi örneği. bu takımlara kornerden, frikikten gol yaparsan çözülebilirler. atamazsan allah yardımcın olsun.
içerde trabzonsporla berabere kalmak şaşılacak bir sonuç değil. ve fakat algı başka. şampiyonluktan önceki sondan üçüncü maç, yani zaman daralmış durumda. takım belki sahaya çıkarken böyle bir baskı hissetmiyor, kendisine güveniyor ama taraftar takım gibi değil ki. taraftar amk 3 maç kaldı, yenmemiz lazım diyor. güzel ve normal. ama sıkıntı şurada; taraftar hiç pas hatası yapılmasın, kaleye vurulan her top gol olsun, her pas en doğru yere atılsın(kendi gördüğü), asla çalım yenmesin, rakip hiç şut atmasın, ibne hakem hiç yanlış karar vermesin istiyor. ama öyle böyle istemek değil, tutkuyla, coşkuyla istiyor. ben istemiyor muyum? kazanmak dışındaki soruların bana sorulmasını hakaret kabul ederim. beni biliyorsunuz, topçuya küfretmem, hakemi anlamaya çalışırım. böyle şeyleri ince ince düşünen manyağın tekiyim işte.
gelgelelim, böyle şartlanmış taraftar, topçu topu aldığında “hurrraaaaaaa, yürrrüüüüüüüüü” gibi sanki veliefendi’deymişcesine sesler çıkarıyor. sanki altılının son yarışı koşuluyor amk. lan bi sakin olun, daha dakika 28 (mesela). iş böyle olunca takımda başlıyor bir telaş. var ya bunu kimse önleyemez. fatih hoca bile önleyemez diyeyim siz pay biçin artık.
maç böyle harala güreleyle bitti. galatasaray yine baskılı oynadı, yine pozisyonlar buldu. ama asla bi fenerbahçe maçı gibi değildi(bi alex değil’e bağlayamadım). trabzonspor fenerbahçe kadar ezilmedi. ama 1 puan aldı, halbuki fener 3 puan almıştı.
artık bu maçlardan da sıkıldım. memleketin icadı olan derbilerin (malum hepsi aynı şehrin takımı değiller) dediğin, yani 4 büyüklerin kendi aralarında oynadığı maçların bir farklılığı vardı. ayrı bir heyecan olurdu. topçu o maçta oynayabilmek için cezalarını ayarlardı, taraftar gerek bıçakları bileme, gerek koreografi yapmak olsun meşrebine göre hazırlanırdı. hakem denen zerzevat da yine meşrebine göre ya kimse ceza almasın diye eyyam üstüne eyyam yapar ya da bir takımı doğrardı. ama derbi ateşine hepsi görmezden gelinirdi. şimdi ne oluyor, her şey çorba. neden? tff play-off denen dandik şeyi başımıza kaktığı için. premier league’deki boxing day gibi bir şey. (twitter’ı ve takipçilerimi seviyorum)
ama madem bu dandik maçlar var oynanacak. tolga özkalfa. hiç kıvırmaya gerek yok. kötü bir hakem. ama bu akşam kötüden başkaydı. okuyan fenerliler varsa hoşlarına gitsin; selçuk inan’ı atamadı. hoşlandınız mı? iyi de yavrum trabzon’dan atmadıkları, avantaj uygulamaları, faulleri trabzon’a çalmaları, onları ne yapıcaz? lan ne oldu, trabzon en büyük düşmanınızdı son 10 aydır, şimdi kanka mı oldunuz? hafta sonu trabzon çakınca ağlamayın, sakın görmeyeyim.
hem nalına hem mıhına devam edelim. trabzon bize direnmiş, beraberliğe oynamış, fenerlilerin gazına gelmiş. yani? ne yapsalardı, yatsalardı mı? düzeltme yaparak başlayayım; trabzon beraberliğe falan gelmemişti. kapanıp kontradan gol bulurum maçı kazanırım peşine düşmüştü. tam istedikleri yapamadılar belki ama bunu net gördüm. şenol güneş’in takımı bu niyetini gösterdi. aykut kocaman’ın kendisinin bile hala anlamadığı galibiyetle ilgisi yoktu. bilinç bir tercihti. ne sandınız lan, galatasaray’a karşı asy arenada hücum mu oynayacaktı? seneye inşallah bir aksilik olmazsa, anlı şanlı şampiyonlar ligi takımlarının asy arenada böyle oynadıklarını göreceksiniz.
geçen hafta “veda gibi” diye bir yazı yazmıştım. yaşadığımız günler beni hakikaten türk futbolundan iyice soğuttu. artık saha dışındaki şeyleri konuşmaktan nefret ediyorum. fatih terim’in söylediği gibi “konuşulacak çok şey var” ama bahsetmek istemiyorum. bu takımın olan bunca şeyden etkilenmemesi mümkün değil. taraftarın dallama kesimine empati desen italyan yemeği sanabilir ya da küfür ediyorsun sanıp tekme tokat dalabilir. ama bu insanları anlamak lazım. memleketin genleri gereği fenerbahçe her türlü pisliğine rağmen, her şeyin ortaya çıkmasına rağmen kenetlendiler. galatasaray ise neredeyse özür dileyecek kıvama getirildi.
bunlar yine de anlamaz ama tek çare var;
tek yol : kadıköy’de feneri yenmek.
*