güzel kardeşlerim fenerlilerin gerçek gibi anlattığı tüm yalanlardan tekrar bahsetmek ve taraftarımızca da eksik bilinen noktalara değinmek istiyorum:
yalan: 1959 öncesindeki tek ulusal lig milli kümedir.
milli kümeye 3 şehirden takımlar katılmıştır. aynı üç şehrin takımları mıntıkalar arası şampiyonaya da katılmıştır. ayrıca milli kümenin devam ettiği sırada birden fazla şehrin takımın katıldığı ege şampiyonası, çukurova şampiyonası, şark vilayetleri şampiyonası, bölgeler arası birinciliği, sekizler ligi, altılar ligi ve bilmediğimiz diğer ligler vardır. bu arada bu bölgesel liglerdeki birçok oyuncu da o dönemde milli takımda oynamıştır. hatta bu bölgelerin oyuncularıyla milli küme oyuncuları karşılaştırılarak milli takım seçmeleri yapılmıştır. "milli" sayılmayan liglerdeki takımlar çoğu maçta başarılı olunca dönemin gazeteleri tarafından milli küme oyuncuları ağır bir şekilde eleştirilmiştir.
yalan: 1959 sonrasında da ilk yıllar lig üç takımla devam etmiştir.
milli kümenin olduğu yıllarda üçten fazla ilin katılabilmesine hiçbir engel yoktur. ulaşım sorun deniyor. dönemin gazetelerine bakarsanız maçlara uçakla giden takımlar bile olduğunu göreceksiniz. ancak 59'dan sonra lige sadece profesyonel takımlar alınmıştır. yani üç il dışında takım olmamasının nedeni takımların profesyonelleşmeyi tamamlayamamasıdır.
yalan: milli kümeye başarılı olanın katılma hakkı vardır.
milli kümeye sadece üç ilin başarılı takımları katılmıştır. milli küme talimatnamelerinde bölgelerinde iki sene üst üste başarılı olan takımlara izin verilir denilmektedir. ancak bu kural hiçbir zaman uygulanmamıştır. ege, çukurova, trabzon'da defalarca bölge birincisi olan takımlar milli kümeye alınmamıştır. milli kümeye alınacak ekstra takımlara milli küme takımlarının üyeleri karar vermiştir. maddi olarak zarara uğramamak için bir sene dışında buna izin vermemişlerdir. o sene de tartışmalar nedeniyle çok geç başlamıştır. milli küme şimdi avrupa'nın büyük takımlarının kurmak istediği gibi bir seçkinler ligidir.
yalan: milli küme şampiyonu türkiye şampiyonu olarak gazetelerde yazılmıştır.
bu konuda bizim kulübümüz de hata yapmaktadır. istanbul ligi milli kümeden önce gelir demektedirler. oysa dönemin gazetelerini okursanız en önemli turnuva milli kümedir. milli küme halkta büyük bir heyecan yaratmıştır. ilgiyle takip edilmiştir. gazeteler de bu ilgiyi üç büyük kulübün orada bulunmasını kullanmak istemiştir. o türkiye şampiyonu başlıkları bu nedenle atılır ve buraya dikkat %90'ında böyle bir başlık atılmaz. fenerbahçe bulabildiği üç beş kupürle böyle bir algı yaratmaya çalışmaktadır. türkiye birinciliği'nde tabi türkiye şampiyonu diyecek turnuvanın adı öyle zaten. bu arada gazeteleri karıştırırsanız türkiye kupası şampiyonlarına bu ünvanın verildiğini göreceksiniz. ancak milli küme kuruluş şekli nedeniyle sürekli eleştirilmiştir. dönemin önemli istanbul takımları varken güçsüz izmir takımları lige alınmıştır. izmir, ankara takımlarıyla boy ölçüşebilecek nitelikte birçok anadolu takımına ise mücadele etme fırsatı bile verilmemiştir. izmir takımları rezil olmasın diye kulüpler birleştirilmiştir. istanbul takımları ilerleyen yıllarda bu kupayı bu nedenle önemsememeye başlamış ve aynı aziz yıldırım'ın türkiye kupası çıkışı gibi, bu bize maddi olarak zarar veriyor demiştir. bu nedenle milli küme projesi başarısız olmuş ve on bir sezonda bitirilmiştir. burada doğru söylem milli küme ulusal bir turnuva yaratmak amacıyla başlatılmış ancak yanlış takım seçimleri ve talimatnamelerle ulusu temsil edememiş bir ligdir ve istanbul ligi ise ondan daha istikrarlı ve güçlü bir ligdir olmalı.
yalan: dünya'da birçok örnek var.
dünya'da hiçbir yerde aynı anda 6-7 (bilinen) bölgesel ligin olduğu yerde kimse şampiyon ilan edilmez.
yalan: federasyon 1923'te kuruldu kardeşim oradan itibaren sayacaksın işte.
dünyada ülkelerin büyük oranında federasyon kurulduğundan çok uzun süre sonra şampiyonluklar sayılıyor. buna ancak bir-iki örnek bulunabilir ve bunlarında içinde italya dışında major örnek bulunamaz. ayrıca ülkeler ve uefa yeni sistemlere geçtiğinde geçmiş şampiyonlukları yıldız hesabında ya da para paylaşımında ön şart olarak almaz. sadece anarlar.
aynı zamanda türkiye futbol federasyonu milli küme üzerinde etkisizdir. çünkü daha önce söylediğimiz gibi milli küme seçkinler ligidir. kuralları kulüpler koyar. kendi başlarına maçları tehir ederler. bu nedenle federasyon başkanları istifa etmiştir. bu dönem en çok federasyon başkanı istifası olan dönemdir. ligden çekilen fenerbahçe'ye, katılmayan galatasaray'a, hakemi ve rakipleri döven, hastanelik eden beşiktaşlı futbolculara en fazla para cezası uygulayabilmiştir federasyon hatta istifa eden bir federasyon başkanı ceza verecek güçlerinin ve yeterli kurullarının olmadığını itiraf etmiştir. kısacası milli küme mad-max vari bir ortamda oynanmıştır. ayrıca milli kümenin kurulması istanbul liginde gelir paylaşımında çıkan anlaşmazlık nedeniyledir. bu anlaşmazlığı fırsat bilen federasyon da milli takıma daha kolay oyuncu seçebileceğini ve daha çok seçeneği olacağını düşünerek bu teklife evet demiştir. o dönem türk milleti için futbolda en önemli konu milli takımdır. federasyon böylece sadece istanbul'dan değil diğer illerden de milli takım oyuncusu seçebilecek ve milli takım seçmek için sürekli turnuvalar düzenlemek zorunda kalmayacaktır.
yalan: federasyon milli küme şampiyonunu türkiye şampiyonu ilan etmiştir.
asla böyle bir şey yapmamıştır. milli küme dengi organizasyonlar oluşturmaya sürekli uğraşmıştır ve kulüplerin ayrıca düzenlediği turnuvaları da desteklemiştir.
yalan: e ,italya'da dört maçlı şampiyon var, ilk dünya kupası iki kıtadan takımlarla yapılmış ...
bu ülkelerde federasyon tarafından tanınan milli liglerdir bunlar. italya'da bahsedilen tarih 1898'dir. lige katılabilecek zaten 8 takım vardır. teklif edilip kabul etmemişlerdir. ve o lig başından sonuna savaşlar harici kesintiye uğramadan, federasyon tarafından sahiplenilerek sürdürülmüştür. bizde yağmur çok yağacak diye ertelenen milli küme vardır. aynı şeyi dünya kupası için de derler yok ilk dünya kupasında iki kıtadan takımlar varmış gibi. bir kere o dünya genelindeki tek dünya kupası organizasyonudur, etrafta üç beş tane dünya kupası yoktur. ayrıca ulaşım zorlukları nedeniyle çoğu takım özellikle ilerleyen yıllarda davet edilse de dünya kupasına katılmak istememiştir. bizim milli küme gibi sadece belli kulüplere açık bir organizasyon değildir.
ek yalan: o zaman güçsüzdünüz, siz önde olsaydınız isterdiniz.
galatasaray, beşiktaş'ın şampiyonluğu sayıldığı zaman 1956 yılını saydırabilirdi.
ayrıca birincisi fenerbahçe, türkiye birinciliğini saydıramaz, saydırırsa türkiye kupaları da, bizim 1953 türkiye birinciliği şampiyonluğumuz da devreye girer.
ikincisi milli küme sayılırsa galatasaray çok kolay beşiktaş'tan yola çıkarak 1956 yılından hak talep edebilir.
hülasa bu durumda fenerbahçe en fazla 25 şampiyonluğa ulaşabilir, galatasaray'da 24 olur. umdukları gibi bir fark açılmaz. ayrıca bu durum trabzonspor ve adana demirspor gibi bölge şampiyonlarına biz de bölgesel şampiyon olduk bizi de say deme hakkını verir. kaos ortaya çıkar.
ek olarak o zaman takımın bölündüğünü herkes bilmektedir. galatasaray'ın daha iyi olduğu yıllarda da milli küme düzenlenmemesi galatasaray'ın suçu değildir.
dönemle ilgili doğru bilinen bazı yanlışlara da değineceğim.
amatörlük-profesyonellik meselesi:
bu dönemde türk halkı zannedilenin aksine profesyonelliği değil amatörlüğü desteklemektedir. profesyonelleşmenin gecikmesinin nedeni budur. parayla oynayan oyuncuların yüreğini sahaya koyarak oynayamayacağını düşünmektedirler. ayrıca adı amatör de olsa kulüpler gizlice profesyonel futbolcu oynatmaktadır. bu da zengin ve fakir kulüpler arasındaki farkı iyice açmıştır. bir de amatörlük derken bunu eksik anlayanlarımız var. burada aynı dalga geçilen san marino gibi bir amatörlük var. (kemal belgin'in aspor'da "e onlar, amatör!!!" diye isyan etmesi bu nedenledir) yani futbolcuların başka meslekleri de var. bu nedenle bazı maçlarda çocuğu hasta olanlar, iş yerinden izin alamayanlar oynayamamıştır. dönemde o kadar çok maç vardır ki iyi futbolcular genelde hafta sonu maçlarına katılmıştır. hafta içi maçları kaçıranlar vardır. bir takım bir hafta içinde milli küme, istanbul ligi, özel maç, muhtelit maçları (karma) yapabilir. ayrıca futbolcuların bir maçta bir takımın, bir başka maçta bir başka takımın formasını giydiği görülmüş olaylardır. aynı zamanda futbolcuların askerlik durumu da o dönemde büyük sorundur. güçlü tanıdığı olan kulüpler askerden izni olmayan oyuncuları oynatırken bazıları oynatamamıştır. beşiktaş'ın böyle bir durum yüzünden bir saat maçı başlatmadığı ve gerekli belgeler gelince oyunu oynadığı vakidir. örneğin fenerbahçe'nin 1937'de oynadığı ve 6-0 kazandığı doğanspor maçı 9 kişiye karşı oynanmıştır. aynı bizim 7-0'lık galibiyetimiz gibi takımlar sahaya sık sık eksik çıkmaktadır. bahsi geçen maçı galatasaraylı nihat bekdik yönetiyor. volkan demirel'in bizim maçı yönetmesi gibi. işte bu kadar profesyonel bir lig.
zeki rıza sporel:
aslında milli küme olayını çıkaran ve başarısız olan da zeki rıza sporel'dir. bu dönem boyunca eleştiri okları ona yönelmiştir. milli kümeyi öven yazıları o ve avanesi yazmıştır hep. yani o zaman da fenerbahçe basını sorunu vardır.
tüm bunları nereden biliyorsun, sen bilir kişi misin derseniz. bu saçma iddialar ve post-truth hareketinden sonra 33-42 yılları arası bulabildiğim tüm gazete arşivlerini taradım, okudum ve birçok bilgiye ulaştım. dönemin havasını kavradım. asıl önemli olan 1942-1951 arası, yani milli kümenin dağıldığı yıllara ait, gazetelere ulaşamadım. o döneme ait gazetelere milli kütüphanelerde ulaşılırsa asıl yalanların büyüklüğü daha iyi anlaşılır. ne yazık ki tff'nin ve kulüplerimizin arşivcilik anlayışı yok, profesyonel tarihçilerle de çalışmıyorlar. inanın fenerbahçe'nin de gazete kupürleri ve federasyonun saçma sapan futbol tarihi kitabı dışında bir kaynağı olduğunu düşünmüyorum. bu ülkedeki cehaletin organizeliğini ve büyüklüğünü göstermektedir. bir büyüğün dediği gibi örgütlenmiş cehalet kadar kötü bir şey yoktur.
konuyu kendisi araştırmak isteyenler
https://www.gastearsivi.com/ http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/GAZETE/ buralara bakarak gerçekleri teyit edebilir.
edit: imlâ