• 1
    --- alıntı ---

    anadolu efes maçı biletleri hakkında duyuru

    galatasaray medical park'ın turkish airlines euroleague top 16 e grubu birinci haftasında 19 ocak 2012 perşembe günü saat 20.30'da sinan erdem spor salonu'nda oynayacağı anadolu efes karşılaşması için yapılan protokol sonucu galatasaray taraftarlarına 310-311-312-313 bloklarında olmak üzere 1000 kişilik yer ayrılmıştır.

    galatasaray taraftarları bu akşam itibariyle biletix'ten biletlerini temin edebilirler.

    --- alıntı ---

    http://www.galatasaray.org/...rkek/haber/12231.php
  • 2
    deplasman tribünü için belirlenen bilet fiyatı 45 (yazıyla kırkbeş) tl olan maç. 'efes sen ne içtin olum' falan diyesim geliyor ama cevap zaten belli...

    http://www.biletix.com/event.htm?id=LB455

    zorunlu düzeltme : arkadaşlar twitter'da dolaşan link yüzünden timsaha yatmış bulunmaktayım, böylece timsaha yatmanın nasıl bir duygu olduğunu şimdi daha iyi anladım *

    tanım : henüz biletleri satışa çıkmamış olan maç
  • 4
    tarafsız bir şekilde maçı değerlendirmeye çalıştım. maç yazım ;

    anadolu efes vs galatasaray

    anadolu efes ile galatasaray perşembe akşam’ı sinan erdem’de karşı karşıya gelecek. iki takımın için de son derece kritik maç olacak. özellikle grupta cska’nın olması ve grubun mutlak favorisi olması dolayısıyla 2.lik biletini çok daha fazla değerlenmiş oluyor. iki takımın ilk grup maçlarına baktığımızda beklendiği yerlerde bitirdiğini görüyoruz. ancak oyun açısından bakarsak a.efes’in daha istikrarsız olduğunu görüyoruz. özellikle ersan’ın ayrılması kinsey’in sakatlığı bu konuda efes için çok kritik oldu. galatasaray açısından bakarsak istikrarlı oyunu hemen hemen her maçta gördük. ama bazı maçlarda ‘’sınırlı’’ takım imajı verdiler bizlere.

    bu maçın özeline gelirsek iki takımda da çok kritik isimler var. efes’te kerem tunçeri ve savanovic kuşkusuz alternatifi olmamalarının yanı sıra takımın en önemli iki oyuncusu. galatasaray açısındansa direk öyle söyleyebileceğimiz isimler yok takım düzenleri daha ön planda. ancak illa ki bir isim söylersek lakovic’in tecrübesi ve konumuyla bir adım öne koymak olur.

    efes hücumda nasıl etkili oluyor dilerseniz ona bakalım. her şey kerem tunçeri üzerinden dönüyor desek yanlış olmaz. özellikle ikili oyunlardan sonra bulduğu boş adamlar ve ya pas açısı yoksa potaya gitmesi, zaman zaman alçak post’tan oyunu kurması ve oyun sıkıştığında bir skorer gibi oyuna katkı yapmaya çalışmasıyla kerem efes adına çok kritik. diğer kritik oyuncu ise savanovic özellikle pick and pop’larla sayı bulmasının yanı sıra şut feyki’yle birlikte yaptığı penetrelerle ve zaman zaman oynadığı post up’larla bir silah bir skorer savanovic. efes’in diğer güvendiği silah ise vujacic’in perdeden çıkıp attığı şutlar vujacic’in başka türlü skor bulması biraz zor gibi. nihayetinde bir ‘’skorer’’ değil şutör sonuçta vujacic. efes’in başka bir kozuysa stanco barac onun sırtı dönük oynayacağı oyunlar efes adına son derece kritik çünkü galatasaray’ın onu tutacak saf bir pivotu yok. diğer yandan kinsey’in penetreleri de zaman zaman kullanılıyor efes adına. ayrıca ekstra olarak batista’nın alacağı hücum ribauntlarıyla bulduğu sayılar ve cenk ve sinan’ın bulacağı ekstra sayılar.

    galatasaray ise oyununu tamamen ikili oyunlara ve guard’ların performansına bağlı olarak kurmuş durumda. mobil uzunlarla oynanan ikili oyunlar ve rakibin bu noktada ki savunması çok kritik. açıkçası efes’in bu konuda sıkıntı yaşaması zor gibi. batista ve barac ikili oyunları iyi savunan oyuncular. özellikle galatasaray’ın dış şutlarını çok yüzdeli sokması oldukça kritik. diğer yandan 4 numaradan muhakkak iyi katkı almalı galatasaray. songalia&shumpert vs savanovic eşleşmesinden galip çıkacak taraf avantaj yakalayacaktır. lakovic’in perdelemeleri kullanıp atacağı şutlar, josh shipp ve ender arslan’ın penetreleri sonrası bulunacak sayılar oldukça kritik. ayrıca tutku&andric pick and rolleri de aynı derecede kritik. bunlar galatasaray’ın sayı bulma yöntemleri.

    maçta yaşanacaklarsa iki taraf adına değişik hikayeler barındırıyor. efes adına stanco barac’ı nasıl kullanacakları, savanovic ve kerem’in sahada diri kalması, vujacic’in savunma performansı oldukça kritik. galatasaray adınaysa efes’in zaaflarından nasıl faydalanacakları muhakak hücumda vujacic’in tuttuğu adamdan(genelde shipp olacaktır) birebir oynamak düşünülebilir. ayrıca mevcut kadroda en önemli iki oyuncuyu(kerem tunçeri ve savanovic) yıpratmak da önemli olacaktır. songalia’nın post up’ları maçın başında kullanılacaktır. galatasaray top 16 takımları arasında en az sayı bulan takım. efes’se hücum gücü daha yüksek olan bir takım. yani galatasaray’ın sayı baremini olabildiğince aşağıda tutması galibiyet adına çok kritik. son gelen bilgilere göre tutku’nun oynamayacak olması daha da önemli kılıyor bu durumu. bir diğer noktada galatasaray’ın top kayıplarını sınırlaması önemli olacaktır. zira kinsey ve sinan gibi hızlı hücum’u seven oyuncuların olduğu yerde.

    bir de iki takımda birer oyuncu transfer etti. galatasaray boris savovic’le anlaşırken efes ise oliver lafayette ile anlaştı. açıkçası iki oyuncunun da bu maçta fazla süre alacağını düşünmüyorum. ancak iki oyuncu da takımlarına verecekleri enerji ekstra olacaktır.

    son olarak seyirci faktörüne gelirsek biletler tükenmek üzereymiş. sinan erdem’in yarısı galatasaray’lı olacaktır. 1000 kişilik yer ayrılmasına rağmen üstelik.

    http://lordstark.blogspot.com/...-vs-galatasaray.html
  • 5
    efes pilsen – galatasaray : 68 -62 … rakı iyidir, iyi

    * http://www.captano.net/...01/efes-GS190112.jpg

    konuya yemişim anadolu olan efes’i de, medical park’ı da diyerek başlıyorum. ben basketboldan anlamam, anlarım da anlamam. uzmanlık alanım değildir, zamanında futbola idman olsun diye bileklerime ağırlık bağlayarak oynardım. diyeceğim o ki; potaya atış yapsam semih kaya’dan isabetli olmam.

    galatasaray’ın turkish airlines euroleague’de son 16’ya kalması bile önemli, işi bilenler öyle diyor. bu takım inatçı, bu takım sert, bu takım taraftarın göz bebeği. özellikle kulübün lokomotifi futbol takımı yerlerde paspas olurken bu takım (galatasaray yani, arda’ya yapılanlar bana da yapılmasın lütfen), taraftarın kalbini kazandı. şimdi ise son 8’e kalma mücadelesi veriyor. yine işi bilenler bu işin zor olduğunu söylüyor. önemi var mı, tabii ki yok. sevinmek için sevmedik sonuçta.

    değinmek istediğim başka bir konu efes pilsen taraftarı mevzusu. bir insan niye efes pilsen taraftarı olur ki? elbette başarıları sebebiyle. yani kazananı tutan bir gruptur bunlar değil mi? memleketimizdeki yabancı takımları tutmaktan bir farkı var mı? yani bir insan niye barcelona’yı, real madrid’i, manchester united’ı, milan’ı tutar da sunderland’i, levante’yi falan tutmaz. liverpool’u da ekleyelim, kendimizi soyutlamış gibi olmayalım. ya da bir insan niye ferrari’yi tutar ki, ferrari kullandığı için mi? öyle olsa ferrari’yi tutanlar bir stadın bütün tuvaletlerini dolduramaz türkiye’de. tuvalet deyipte volkan demirel’e laf sokmuş bir değilim, onun lamborghini’si var nitekim.
    bir de, futbolda galatasaray’ı basketbolda efes pilsen’i tutanlar var. inanın özellikle @cnyvz için söylemiyorum. gençliğimde de futbolda galatasaray’ı basketbolda eczacıbaşı’nı tutanlar vardı, rahmetli aydan siyavuş’un bütün kupaları silip süpüren takımı.
    yabancı takımı tutmayı, memleketinin takımını tutmayı anladım, çözdüm bu işi. ama hala futbolda başka, basketbolda başka takım tutmayı anlamış değilim. hor görmüyorum ama anlamıyorum da.
    mesela efes pilsen artık oldu anadolu efes. yarın öbür gün patron tamam kapatıyorum dese bitti macera. taraftarlık böyle bir şeye bağlı olabilir mi, hiç taraftarlığın ruhuna uygun mu? naumoski’li efes pilsen’i beğenmeyen var mıydı memlekette. basketboldaki rekabet daha az olduğu için rakip takımı, oyuncusunu beğendiğinizi söylemek daha kolay:)

    neyse, gelelim maça. bilenler bilir, fenerbahçe maçından başka basketbol maçına kolay kolay gitmem. bir istisna oldu euroleague’de bir maç gittim. salonun olduğu bölgedeydim bari maça da gideyim dedim, inanın hangi maç olduğunu hatırlamıyorum.
    istanbul’daki dünya şampiyonasında bir maçı yazmıştım, futbolcu gözüyle. http://www.captano.net/...hastasinin-gozunden/

    basketbol enteresan bir oyun. her oyuncu, hem savunmacı, hem de hücumcu. total oyun budur işte. futbolda yıllarca uğraş dur total oynayacağım diye, basketbol sahasına çıktığın anda total oynamak zorundasın.
    fakat, basketbol kalbe zararlı, net. çok sevdiğim bir arkadaşımla mesajlaşıyordum maç sırasında. o salondaydı, çok sinirliydi 10 sayı gerideydik. cevap verdim, sakin ol, daha 7 dakika var. efendim? basketbol öyle bir oyun ki, 7 dakikada 10 sayı geriden gelip 10 sayı farkla maçı kazanabilirsin de, daha fazla fark da yiyebilirsin, son topa da kalabilirsin. bu yazıyı okuyanların hepsi benden iyi biliyor bunları mutlaka. bunları hala ne kadar şaşırıyorum anlayın diye yazıyorum:)

    efendim basketbolda savunmanın hücumdan önemli olduğunu düşünürdüm, buna da sanırım oktay mahmuti’nin galatasaray’ı sebep oldu. bugün ilk çeyrekte savunmanın by-pass edildiğini gördüm efes tarafından. nasıl? tabii ki uzun menzilli şutlarla. maçı da böyle aldılar zaten. maç sonunda 21 sayıdan fazla 3lük atmıştı efes. niyeyse bana matin türel’in “hagi 40 metreden bir çakar, o istatistikleri nereye sokacağını şaşırırsın” deyişini hatırlattı. tamam bu sefer canımızı yaktı. acaba hıncal uluç ne diyecek bu konuda, hani oktay hocayı 3lüğe dayalı basketbol oynatmakla suçluyor ya. elimi daha fazla hıncal’a bulamayım diyorum.

    eli sıcak olmak diye bir şey var. attığı şutların girmesini anlatıyor. bu gece efes’in kerem tunçeri hariç bütün takımın eli sıcaktı yahu. hele savanoviç denen adamın. usta bu kadar 3lük sokulur mu, hele ilk çeyrekte. galatasaray’ın ise buz gibiydi elleri. maç sonu istatistiklerin görmedim ama en azından kritik anlardaki denemelerin başarılı olmadığını söyleyebilirim.
    bu eli sıcak mevzusunun futbola uyarlanması pek mümkün değil gibi. bir futbolcu ceza sahası dışından, uzaklardan bir gol atsa bile aynı maçta aynı golü bir daha atması çok zordur. zaten oyuncu belki bir daha dener, başak da denemez. o kadar şanslı olduğunu düşünmez bile. tabii ki futbolda kaleci denen genelde insan azmanı tipler şutları bekler.
    insan azmanı dedim de aklıma geldi. gençken ama çok gençken mahallede “kavga olsa basketbolcular mı döver futbolcular mı döver tartışması” çıkmıştı. mevzu çok uzayınca biz basketbolseverleri dövmüştük ama gerçekte bir futbolcu kavga çıksa basketbolcunun yanına bile zor sokulur. o kadar iri adamlar basketbolcular. 217 santimetre diye boy mu olur arkadaş, baraç denen efeslinin boyu bu işte.

    galatasaray takımı işi bilenlerin söylediğine göre kadro olarak efes’in gerisinde. yine de takım büyük bir direnç gösterdi. ilk çeyrekten sonra oldukça toparlandı. savunmada iş yapmaya başladı, daha az sayı yedi. fakat hücumlarda o kadar başarılı olamadı. bu arada bir şey dikkatimi çekti. maçın yorumcusu ihsan bayülken sanırım, dedi ki “galatasaray hücumda iyi olunca savunmayı da toparladı”. tam tersi doğru değim midir basketbolda, yoksa ben hala en temel şeyleri bile öğrenemedim mi?

    takım (arda muamelesi yapmayın demiştim di mi) farkı 2 sayıya kadar indirmesine rağmen yeniden açılmasını engelleyemedi. fark iniyor 4 sayıya, küt çıkıyor 10 sayı. fark iniyor 2 sayıya, küt çıkıyor 8 sayı. neden?
    neden olacak güiza’lar sebebiyle. usta futbol argosunda bir tabir vardır “oraya o topu eliyle atamaz” diye. bu tabir topu elle bir yere atmanın ayakla atmaktan kolay olduğunu anlatmak için kullanılır(rıdvan dilmen bazen kullanırı bu lafı). ama bizim basketbolcular bazen öyle pozisyonları sayıya çeviremediler ki, sergen’in deyimiyle “yani inanılır gibi değil”. güiza’nın boş kaleye atamadığı goller gibi basketler kaçtı.

    luksa andriç’e deyinmem lazım. sümbülzade vehbi ’yi bilir misiniz? divan edebiyatı şairlerindendir. hikayesi şöyle : bir gün padişah vehbi efendi'yi yanına çağırır ve: "bana öyle bir şiir yaz ki bir mısrasını okuyunca içimden seni öldürmek, bir sonrakini okuyunca ise ödüllendirmek gelsin. vehbi efendi de bir şiir yazar. önce çok ayıpmış gibi gelir ama aslında öyle değildir.
    ferhan şensoy bu şiiri bestelenmiş haliyle “üç kurşunluk opera” oyununda kullanmıştır, youtube’dan bulunabilir.
    burayı 18 yaş ve üzeri takip ediyordur diye düşünüyor ve şiiri paylaşıyorum. (sanki facebook lan burası)

    azm-u hamam edelim, sürtüştürem ben sana,
    kese ile sabunu, rahat etsin cism-u can.
    * * *
    lal-u şarap içurem ve ıslatıp geçirem,
    parmağına yüzüğü, hatem-i zer drahsan.
    * * *
    eğil eğil sokayım, iki tutam az mıdır?
    lale ile sümbülü kakülüne nevcivan.

    diye devam eder. luksa da bugün aynen bu şiir gibiydi. muhteşem işler de yaptı, çok acemice işler de. suçlu luksa falan değil bence (ne anlıyorsam) ama şiirle cuk oturdu yahu.

    ben bu takımla gurur duyuyorum. çünkü kendi kapasitelerini aşmak için çok çaba gösteriyorlar. bu yüzden saygıyı fazlasıyla hak ediyorlar.

    bilmediğimiz bir konuya daldık, sürç-ü lisan ettiysek affola

    *
App Store'dan indirin Google Play'den alın