bir kış rüyası, rüya olarak en güzel köşelerimizde kaldı... en fazla korktuğum şey başımıza geldi. galatasaray'ımız öne geçen golü attıktan sonra disiplini ve konsantrasyonu bozuldu ve aşırı fazla açık verdik. spotify nou camp'ta da defans yapmıştık ama sami yen'de olduğu gibi gömülü defans yapmamıştık, kendi ceza sahamız içinde savunmaya kalkınca adamları haliyle akabinde golü buldular. tabiki galatasaray-barcelona arasındaki siklet farkıda özellikle psikolojik baskının arttığı noktalarda kendini çok belli etti.
taylan, berkan ve cicaldau'nun oyun kurma becerileri aşırı kötüydü. uzun metrajlı toplarının neredeyse tamamı isabetsiz gitti. bence barçayı eleyememizdeki en büyük sebep buydu. 4-2-3-1 ile oynuyoruz, dolayısıyla 2 ön liberoya sahibiz. peki libero çeşitlerine bakalım... deep lying maker (defansif oyun kurucu), ball winning midfielder (savaşçı orta saha), regista (derin oyun kurucu), anchor man (defansif açığı kapatan ön libero). peki taylan ve berkan'da bunların hangisi var soruyorum size? taylan'da hiç biri berkan'da belki savaşçı orta saha ruhu var. kime ait olduğunu bilmesemde şöyle bir söz vardır
---
alıntı ---
ön liberosuz formasyon, bas gitarsız müzik grubuna benzer.
-anonim
---
alıntı ---
2. defa soruyorum, bizim ön liberomuz var mı? önlerinde oyunu akıllıca kuracak biri var mı? malesef. onun için asla ama asla 1. ve 3. bölge arasında bağlantı sağlayan 2. bölgede top taşıyamadık. tabiki bu tek sebep değil. siklet farkı, oyuncu eksikliği, geç oyuncu değişikliği, gomisin ileride top tutamayışı, reboundların hepsinin barcelona'ya düşmesi, gol yedikten sonra reaksiyon almama, 10 kişiyken gol yeme vesayre vesayre bu liste çok uzar. önemli olan mücadele etmekti ve galatasaray bunu ilk ayakta tamamen yapıp, ikinci maçta ilk yarıda yaptı. elensek bile takımımızla gurur duyarak elenmekti amacımız ve bunu başardık bence.