bir kaç yıldır doğrudan şampiyonlar ligi gruplarına katılan galatasaray için, eylül ortasında avrupa kupası maçı oynamak "garip" kaçsa da, geçen sene pandemi arası sonrası kaybedilen puanlar ve lig altıncılığı maalesef uefa avrupa ligi gruplarına katılım için bir kaç ön eleme gerektirmekteydi. bu maçlardan ilki de kardeş azerbeycan'ın köklü takımı neftçi ile olacaktı. bu senenin farklı ve zor taraflarından biri de eleme maçlarının alışılagelmişin aksine "tek" maç üzerinden olmasıydı. karşılaşma bakü'de taraftarsız olacaktı... kağıt üzerinde kolay gözüken maç zor olabilir miydi?
kura sonrası iki takım yönetim ve taraftarı tarafından oldukça dostane söylemler yer alırken medyada, maç öncesi bakü olimpiyat stadı tribünleri de bu söylemleri doğrular nitelikte, türkiye ve azerbaycan dev bayrakları yan yana orta saha çizgisi hizasında tribünde yer alırken, yanlarında iki ülkenin unutulmaz liderleri mustafa kemal atatürk ve haydar aliev ile mevcut cumhurbaşkanlarının kardeşliği vurgulayan vecizeleri bulunuyordu. tabii galatasaray ve neftçi bayrakları da tribünlerde olmazsa olmazdı... tabii bir de, dünyanın her yerinde takımını yalnız bırakmayan galatasaray taraftarı... tribünde olmasalar da, bakü olimpiyat stadına imzalarını bırakmışlardı maçtan evvel...
ligin ilk haftasında iç sahada gaziantep fk'yı 3-1le geçen ve alkış alan kadrodan omar, arda, feghouli, falcao'yu dinlendiren fatih terim, linnes'e kaptanlık bandını vermiş, ömer, babel ve diagne'yi "bu takımda siz de varsınız" diyerek sahaya sürmüştü. oyunun ilk düdüğü ile birlikte de iki takım arasındaki "klas" farkı çok açıkça ortaya çıkıyordu. siyah altın petrol ile beyaz altın pamuktan esinlenerek oluşturdukları siyah-beyazlı formaları ile ev sahibi neftçi, öncelikle kalesini korumayı yeğlerken, galatasaray ise erken bir gol atıp, rahatlamak istiyordu. bu amaçla diagne ve babel rakip ceza sahası cıvarında baskı yaparken,ömer, emre ve belhanda ise orta sahayı kontrol ediyordu. kazanılan kornerler ve yapılan ortalarda da neftçi'nin zayıf karnının hava topları olduğu "ayan beyan" gözüküyordu. işte o anların birinde taylan'ın milimetrik ortasında linnes kafayla diagne'ye gol pası veriyor, diagne üç-dört gün evvel yaptığı gibi yine direği nişanlıyordu. bu pozisyonda kaleci mammadov'u direk korurken, iki dakika sonra babel'in serbest vuruşunda mammadov becerisini sergiliyordu. galatasaray adına golün gelmesi yakındır derken, babel'in topla fazla oynamayıp, vatandaşı cruyff'un "basit olanı yap" sözünü hatırlaması ve "demarke" pozisyonundaki linnes'e pas vermesi ve norveçli sağ bekin ortasıyla "king kong" diagne bu sezon adına ilk resmi golünü kaydediyordu. hazırlık döneminin en formda ve hırslı oyuncularından biri olarak lanse edilen ve idman olmadığı günlerde dahi florya'da antrenman yapan diagne çalışmasının meyvelerini şimdiden toplamaya başladı bile.
atılan golle birlikte galatasaray oyunun hakimiyetini elinde tutarken, tempoyu da çok yükseltmeden linnes ve sarrachi'nin bindirmeleriyle de kanatlardan yokluyordu ev sahibinin kalesini. atılacak ikinci gol takımı oldukça rahatlatacaktı ama gol geciktikçe, neftçi'nin de fatih'in kalesine gelme iştahı kabarmaya başlıyordu. özellikle 40. dakikadan sonra siyah-beyazlılar hakem devreyi bitiren düdüğü çalana kadar "misafirlerin" kalesini ablukaya aldılar. o anlarda laval'ın luyindama'yı geçip, ceza sahası içinde vurduğu top filelerle buluşmadıysa, futbolun ilahlarının fatih'in yanında olmasındandır.
devre neftçi adına golsüz bitti bitmesine de, ev sahibi topçular sanki oyuna hiç ara vermemişçesine, 46. dakikada kazanılan bir korner atışında mbodj'la eşitliği sağladılar. bir zamanlar fatih terim köşe vuruşlarında oyuncularına ön direk-arka direk müdafası yaptırırdı, nagatomo'yu çokça arka direği savunurken hatırlıyorum. perşembe gecesi sahada olsaydı, o topu çizgiden çıkaran oyuncu olarak anacaktık kendisini... eşitliği sağlamanın coşkusu, rehavet ve dikkatsizliğe sebep olunca, galatasaray iki dakika sonra ömer'in kullandığı köşe atışında diagne ile gole yaklaştı, mammadov başarılıydı ama dönen topta taylan luyindama'ya "al da at" ikramında bulundu. futbolun tanrıları "erken golle" yine galatasaray'ın tarafındaydılar zira 1-1 gidecek maç, fatih terim'in öğrencileri adına sıkıntıya sebep olabilirdi.
skor olarak öne geçen galatasaray, maçta ipleri tekrar eline aldı ve oyunu rakip yarı sahaya yıktı. 57. dakikada feghouli'nin harika pasına ceza sahasına giren emre kılınç, kendisinden bu yıl çokça göreceğimiz tarzda bir çalım ve vuruşla rakibin yüreğini ağzına getirirken, 5 dakika sonra mammadov'un pasını yakalayıp, diagne'ye rahat bir gol asisti yapıyordu. cumartesi gecesi falcao iki gol, bakü'de diagne iki gol, hiç de fena istatistik değil galatasaray forvetleri için... king kong diagne attığı gollerden daha fazla alkışı, maç içinde yapmış olduğu mücadele, rakibe pres ve maçın sonlarında bir çok forvetin "aman, bu topa da vurulmaz ki" diye hamle yapmayacağı babel'in sert ortasında vurduğu kafa ile topladı. umarım bu azim ve hırsı kaybolmaz.
maçın havasını ve gidişatını koklayan fatih terim, pazar günkü başakşehir karşılaşmasını da düşünerek, emre'yi kenara alıp, maç temposu yakalaması için arda'yı sahaya sürdü. o anda linnes'in koşup, pazu bandını kaptana takması oldukça şıktı. babel de son 10 dakikada yerini jimmy durmaz'a bıraktı ve galatasaray antrenman temposunda maçı 3-1lik skorla sonlandırdı... darısı perşembe günü sami yende hajduk split maçına...
kaynak ve maçtan fotoğraflar:
http://ultrasmovement.blogspot.com/...u1-3galatasaray.html