• 20
    maçın öyküsü şu şekilde olan maç:

    saat 17.00'ye kadar bugün günlerden galatasaray.
    saat 18 civarı ilk 11leri açıklandıktan sonra; yahu sinan gene mi yok. rodrigez nasıl yedek kalır. umut hala ilk 11 de. hoca sen bizle dalga mı geçiyorsun.
    saat 19:45 civarı; ilk yarı çöpe gitti. ya da gene iyi oynamıyoruz.
    saat 20:15 civarı; gooooollllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll ya da goller.
    saat 20:30 civarı; hoca değişiklik yap hoca. orta saha otoban oldu.
    saat 20:45; iyi oynamadık ama haftayı 3 puanla kapatmak güzel. hafta sonu rahatça rakiplerin maçını izleyebileceğiz.
    saat 20:46; rıdvan'ı aç.
  • 21
    3 maçlık galibiyet serisinin ardından araya milli maçlar girince hızımız biraz kesilmiş olabilir. "3 maçı da akıcı ve etkili bir oyunla mı kazandık sanki" derseniz haklısınız. yine de ard arda galibiyetler takımları her zaman havaya sokar.

    seriye 4. maçı eklemek, benfica maçı öncesi morallenmek, fenerbahçe deplasmanı'na en azından kafa kafaya gitmek için;

    saldır galatasaray !
  • 19
    (bkz: yine mi günlerden galatasaray)

    (bkz: brace yourself balance is coming)

    yine denge dolu, saçmalık dolu bir maçla birlikteyiz. son maçın iyi oynayan oyuncularının oynaması beklenmezken, jose rodriguez' in kesik yemesine kesin gözüyle bakılıyor çünkü çok formda. selçuk' un selçuk kontenjanından, birlo' nun da astana maçında attığı golden dolayı 35 maç daha üst üste oynamasına kesin gözüyle bakılıyor. denayer sakatlığı sebebiyle oynayamayabilirmiş yarış yaz hemen sabri' yi sağ beke. umut bulut malum videodan dolayı
    https://www.youtube.com/...amp;feature=youtu.be

    kesin oynar. bu videoyu izleyen hamza hoca face' te paylaşır ve '' etkilenmiş hissediyordu '' notunu ekler.

    sinan gümüş mümkün olduğu kadar az dakika alır. anlayacağınız: (bkz: ohooooooo gene mi amcalar) antidepresan öneririm.
  • 124
    arenada klasik bir lig maçı. galatasaray'ın karşısında her hangi bir küçük takım, ve onun başında da takımı'ndan da küçük hoca. 1. dakikadan başla vakit geçirmeye, futbolun ırzına geç, bir gol bulursan yat, beraberliğe, hatta tek farklı yenilgiye bile razı ol, yürü git kim tutar seni şifo mehmet.

    sneijderin ve podolski'nin başına birer kazma vermiş, aman şut attırmayın. onlardan insanlık dışı gol yemezse, diğerleri atsın, nasıl olsa hemen unutulur. seyir zevkinin içine eden hocalara sarı kart falan vermek lazım, 3 sarı kartta misal 1 puan falan silinmeli. maçta 22.000 kişi var, 33.000 i kombine, bileti olan bile maça gitmiyor. niye gitsin? sabri'yi, bilal'i, umut bulut'u canlı izlemeye giden taraftara üstün hizmet maaşı bağlanması gerek kulüp tarafından.

    galatasaray maçı öncesi başlıyor heyecan, kadro açıklanınca da eleştiri. sinan niye yok? cevabı da yok. umut bulut oynayacak, parayı futbolun baş çelişkisi alacak. 1 metreden boş kaleye vücudunu topa değdiremeyen kazma. ve ilk yarısı heba olan maç. ve ofsaytı bozan sabri'nin kademeye girememesi ile gelen beklenmedik gol.

    ve beklediğimiz gibi kötü futbol.

    bereket golü yemişiz, berabere devam etse değişiklik 70 de olacak. bence her maç arena'da erken gol yememiz lazım, iyi futbol seyretmemiz için. hamza'nın kafasında maçın başında iyi futbol oynatmak gibi bir düşünce yok. sanki ülkeye yeni gelmiş yabancı hoca gibi, rakibi tanımıyor, ilk yarı çözecek, ikinci yarı vakti kalır nasıl olsa operasyona girecek. beklediğimiz gibi yasin başlama düdüğüyle beraber oyunda. ilk yarı en çok topla buluşan iki muhteşem kanat akını yapıp içeri kesen cipsi yok. normalde bilal'in çıkması lazım ama şansına güveniyor, bilal bir şeyler yapacak. ve sol kanat muhteşem çalışıyor. belki gençler'in sağ tarafında bir ocak keşfedildi, stoperler bile oradan atak yapıyor. neyse ki bu maç sağda, unutulanlar dışında hareketlenme var. sabri iyi maç kontenjanını dolduruyor. umarız bu maç iyi oynadı diye sabri'yi, benfica, fener maçlarında oynatmaz. ve poldi geldiğinden beri en iyi maçını çıkarıyor. hatırlayan çıkar belki, poldi için takım oyuncusu, takım kötü oynarken iyi oynamaz demiştim. ikinci yarı döktürülen tempoda poldi ustalığını konuşturdu. adam asmaca oynadığı pozisyonda şut açısı bulabilseydi, şimdi hepimiz onu dinliyor olacaktık.

    yasin'in şutlarından bunalan kaleci, birini zorlukla kornere çelebildi. ne var ki belayı sadece bir kaç saniyeliğine savuşturabilmişti. semih kaya ile hiç bir kafa topuna dokunamayan stoperlerin ikisi birden havalandı, ikisi birden kafa attı, yere düştüklerinde tabela değişmişti. yasin'e yedeklik yaramış, eğer bilerek yedek bırakmışsa tebrik etmek lazım. banko başladığı maçlardan çok daha etkiliydi. bunlara en büyük ceza yedek kulübesi, kaleciyi dövmeye devam etti. baktı ki köşelerden yemiyor, artık bilerek veya değil bacak arasından çaktı ve fişi çekti.

    bir de baktık burak yılmaz oyuna girdi son 5 dakika. iyiydik oysa. ne büyük taraftarız, ülkenin oynayan en büyük golcüsü bizde, fener maçına yetişti diye üzülüyoruz.hakemi kandırdı, kendi yaptığı faulü penaltı çaldırdı. çok da kötü bir penaltı kullandı. buraya not yazalım dursun. fener maçında veya benfica maçında penaltı olur da burak atarsa kesin kaçırır. bu penaltıyı 10 kaleciden 9 u yemez. maç berabere olsa gençlerbirliği kalecisi de yemezdi. maçta ki tek ofsayta da yakalanıp, siyatik sinirlerimizi kaldığı yerden azdırdı.

    benim için ülkedeki futbol, bir sonraki galatasaray maçının başlama düdüğüne kadar bekleme odasındadır. muhtemelen, zift medyası iyi oyun, farklı galibiyet sonrası, fener maçı öncesi anaları ölmüş gibi üzülerek yayın yapıyordur. aslında salyaları akıtan delirenleri seyretmek de bir zevk de, ben onu bile seyretmem, yazılanları okumam.

    ölümüz bu, 45 dakikalık futbolumuzla şampiyonluğun en büyük favorisi yine biziz. maçın adamına poldi'yi yazıyorum, kapatıyorum.
  • 68
    bir adet işbilmez yüzünden heder olacak olan maç. sneijder solda, podolski sağda, bilal de forvet arkası oynayacağına herkes yerine geçse, podolski solda, yasin sağda, şıno da forvet arkasında oynasaya. ama olmaz, beyefendi bilal'i kendi transfer ettirdi ya, illa oynatacak. yasin'le sinan zaten üvey evlat. camianın çocuğu kontenjanına giremedikleri için oynayamıyorlar.
  • 126
    sinan yılmaz'ın (extensor) maçla ilgili yazısı.

    ***

    artan kalite

    çok eleştirilse de hamza hamzaoğlu'nun takımının oyun kalitesi artıyor. peki bu şans mı?

    maçtan önce yazdığım analizde galatasaray için iki tane başlangıç planı önermiştim. hamza hamzaoğlu bunun birincisini tercih etti.

    başlangıç dizilişi. dörtlü savunma. önlerinde selçuk ve jose, sağda podolski, solda sneijder ve aralarında da bilal olacaktı. takımın en çok koşan üç oyuncusu jose, bilal ve selçuk'un merkezde aynı anda oynaması hem takımın koşu mesafesini ve direncini arttırabilecekti, hem de bir mehmet özdilek takımına karşı yapmanız gereken, çok sayıda oyuncu ile merkezi tutma işlemini sağlayabilecekti. ayrıca podolski'nin sağdan solla, sneijder'in soldan sağ ile ve bilal'in forvet arkasında şut tehdidi oluşturması sağlanacaktı.

    ben maçtan sonra yapılan yorumlardaki gibi, galatasaray ilk yarıda kötü oynadığına falan katılmıyorum. bence galatasaray iyi oynadı ama iki tane ani kontra atak pozisyon verdi ve bunlardan biri gol oldu. bunun dışında birçok pozisyonu da kaçırdı. takım çok hızlı ve etkili paslaştı ve çok etkili şut ayakları vardı. ancak son noktada doğru pas veya şut gelmedi. bu da bence bu şablonun ilk kez oynanmasının getirdiği bir uyum sıkıntıyla ilgiliydi. 5 ortasaha jose-selçuk-poldi-bilal-sneijder çok üstün teknik kapasiteye sahipler ve 566 pas, 483 isabet bu sayede doğuyor. hamzaoğlu takımın hücum gücünü her geçen hafta yükseltiyor. en çok şut atan, en çok pas yapan, isabetli pas yapan, isabetli şut atan vs vs. neredeyse bütün hücum istatistiklerinde zirvede. takımın koşu mesafesi de yükseliyordu ama bu maçta 106.5'a düştü. sebebi de rakip... gençlerbirliği tamamen gömülü oynadığı için koşulacak bir maç olmadı. dün hamzaoğlu galatasaray'ın başında 47. maçını oynadı. onun galatasaray'ının maç başı gol atma ortalaması 2.23. bu olağanüstü bir sayı. son 4-5 yılda ne fatih terim'in, ne mancini'nin, ne prandelli'nin, ne ersun yanal'ın, ne aykut kocaman'ın, ne ismail kartal'ın, ne biliç'in, ne samet aybaba'nın... hiç kimsenin ulaşamadığı, hatta yaklaşamadığı düzeyde bir gol sayısı bu. 47 resmi maç 105 gol!

    hamzaoğlu'nu her gün, her hafta kıyasıya eleştirip, her defansında da karşılığında onun başarısını izleyenler. bu duruma bir isim takmıştı. yani hamzaoğlu hiç onların istediğini yapmıyordu ama her seferinde de kazanıyordu. eh onlar yanılamayacağına göre! tek bir ihtimal vardı. hamzaoğlu, 'şans şansoğlu' adını almalıydı.

    ben futbolda şansa inanmam. veyahut daha doğrusu değer vermem. çünkü şans bir maç olur, iki maç olur hadi bilemediniz 3-5 maç olur. hakem kritik bir hata yapar, kırmızı+penaltı çalar falan. fakat şans 47 maç sürmez.

    futbolu çocukça yorumlayanlar. 'o çıktı da bu girdi, şurada 4-5-9-2 sistemiyle oynadı diye subjektif anlatır durur.' net tablo ise şu... 3 kupa da değil. net tablo bir teknik direktörün takımının ne kadar hızlı top çevirebildiği, ne kadar etkin bir şut gücü oluşturabildiği, ne kadar koşabildiği, ne kadar gol atabildiği vs. ha yine de insanlar bunları bırakıp sneijder sol açık oynar mı falan diyecek. oynar. mancini çok iyi bir düzen kurar ve o dönemde neredeyse koca sezon sol açık oynayıp çok da başarılı olur sneijder. futbol öyle bir şey değildir! bambaşka bir sistemde her oyuncu alışmadığınız bir pozisyonda farklı bir rolde başarılı olabilir. ama yine de futbolu atari oyunlarından öğrenenler ezberlerinden vazgeçmeyecekler. yorumları 'o orada oynar mı' sığlığından derine geçemeyecek.

    halbuki hamzaoğlu'nu doğru yerden eleştirmeleri gerekir. bu kadar etkili bir hücum takımı nasıl 47 maçta 52 gol yedi? neden hala savunmada şu geri dönüşlere çözüm bulunamadı? 47 maç oldu. neden gol yemeden şöyle rahat rahat maçı 1. dakikadan 90. dakikaya kadar galatasaray sürklase edemiyor? sorulması gereken bunlar! o şurada neden oynadı, neden oynamadı değil.

    ***

    benim bu maç öncesi 2. önerim. yine ortayı biraz daha yardımlı kılabilmek için jose'nin sağda oynamasıydı. 4-2-3-1 sisteminde devam ederek. solda podolski, merkezde selçuk ve bilal ve 10 numarada da sneijder.

    hamzaoğlu maç öncesi analizimde yazdığım planlardan ilkini denedi ve artık net şekilde gördük ki, (osmanlıspor maçında da, astana maçında da görmüştük) jose çok potansiyelli, harika bir kumaş olsa da o bölgenin, daha doğrusu o rolün oyuncusu değil. ya da o rolü alacak kadar tecrübeli değil. jose pozisyonunu tutamadığı için, o bölge gereksiz yere boşalıyor ve rakip için kontra imkanları artıyor. bakın forvet arkası olan bilal topu kaptırdığında topu alan oyuncu hemen stoperlerin önünde boş kalmaz. orada bir hat daha olması gerekir ve o hatta da selçuk ve jose olmalı. jose o pozisyonu kesmeliydi. osmanlıspor maçında da ilk gol benzer şekilde yendi. bakın beşiktaş'ta oğuzhan da böyle. merkez ortasahayı dolduracak hem tecrübeleri hem oyun alışkanlıkları yok. sahanın farklı bölgelerinde jose'nin yeteneğiyle yaptığı çok önemli işler görüyoruz. topu kullanması, driplingleri, boşa çıkıp top istemesi, oyunu hızlandırması, doğru yerlere prese gitmesi gibi harika fundamental özellikleri var. ancak önemli bir eksiği de var. topun önünde kaldığında geri dönmesi çok uzuyor. yani top, galatasaray kalesine jose rodriguez'den yakınsa, jose topun arkasına geçip pozisyonunu tutmak konusunda geç kalıyor. bu ya onun hırsıyla ilgili ya da kondisyon seviyesiyle ilgili.

    ilk yarı bittiğinde jose'nin selçuk'tan da bilal'den de iyi oynadığı ortadaydı. çünkü fundamentali daha iyi. kumaşı daha iyi. meziyetleri, rakip kale önündeki etkinliği daha iyi... ancak görevini yapmak olarak, bulunması gereken yerde bulunmak olarak o rolü işleyemiyordu. golü yediren hatayı yapan... (gerçi bir 10 numaranın top kaybı yapması gol yediren hata olmamalı. 10 numara dediğiniz, risk alır top kaybı yapar, ortalama maç başı 20-30 tane top kaybeder, 10 numara topu kaybettiğinde onun arkasında kademe olmalı) ve ilk yarı tutuk görünen bilal yerine jose'nin çıktığını gördüğümde hamza hocaya kızdım. "bilal'e çok güvendiği için jose'ye haksızlık ediyor" diye düşündüm ama tam tersi çok haklı çıktı. galatasaray daha derli toplu kalabildi ve topu kaptırdığında kontra yemedi. aksine hemen 3. bölgede geri kazanıp rakibini boğdu. 2. yarı tamamen boğuldu gençlerbirliği... bilal penaltı noktasında kafayı vururken unutmayalım bir merkez ortasahaydı! (bu arada çok iyi penaltı noktası koşuları yapıyor, bugün bir iki pozisyonda arkadaşları görmedi ama penaltı noktasında çok boştu. başakşehir maçında umut'un attığı golde de... çok tecrübeli ve akıllı, nereden gol çıkacağını iyi seziyor)

    hamza hamzaoğlu şunu yarattı. ve bu sezon gün geçtikçe bunu arttırıyor. sağlı sollu akınlar gelirken galatasaray rakip yarı alanda 3-5 oyuncuyla birlikte olabiliyor. bu yenilirken de böyle. osmanlıspor maçında da yaklaşık 30 tane şut var. daha güçlü rakip atletico madrid karşısında da yenilse bile sağlı sollu akınları var galatasaray'ın. bu da biraz 4-2-3-1 sisteminde ısrarla ilgili bir şey. 4-2-3-1 ofansif bir sistem. bugün bu kontraları hemen ertesi maçta önlersiniz, bu mesele değil. mesele hücum gücünü yitirmeden bu savunma önlemini arttırabilmek. yani bir stoperi derine ön libero koyarsınız veya jem'i koyarsınız 4-3-3 yaparsınız ama 4-3-3'le kolay kolay bu kadar üretken bir takım olamazsınız. her maç 15-25 arası şut atamaz, her pozisyonda rakip ceza alanı çevresinde 3-5 oyuncu ile olamazsınız. prandelli geldiğinde hamzaoğlu'nun aksine 2'li ortasahayı değil 3'lüyü düşündü. melo-selçuk-dzemaili yaptı. veya yekta'yı koydu. önde de sneijder-bruma ve burak denedi. daha kapalı oynuyordu, kontra falan vermiyordu ama galatasaray sahasına gömülüyordu. galatasaray savunma çizgisi de ortasaha çizgisi de çok daha gerideydi. galatasaray bölge kalabalık hücum edemiyor, rakibi sağlı sollu boğamıyordu. mancini'nin 3'lü ortasahalı galatasaray'ı da 46 maçta 82 gol atmış (ki çok önemli işler yaptı ben çok beğenirim ve kalsaydı başarılı olacağını, lucescu'nun galatasaray'ı gibi bir takım yaratacağını düşünürüm) hamzaoğlu'nun 2'li ortasahalı galatasaray'ı 47 maçta 105 gol atmış. arada 1 maç ve tam 23 gol fark var!

    gol yeme olarak ise mancini 46 maçta 47 iken hamzaoğlu'nun takımı 47 maçta 52. şimdi hamzaoğlu gol yeme sorununu çözemedi galatasaray onun döneminde de maç başı ortalama 1.1 gol yiyor ama takım artık çok daha fazlasını atıyor. şimdi bu hücum gücünü yok etmeden hamzaoğlu'nun bu kontralara bir çare bulması lazım ki gelişim ona denir. hücumu azalttıktan sonra savunmayı sağlama almanın bir mantığı yok. o zaman tolunay kafkas takımı gibi oluyorsunuz. maçlar 0-0'a bağlanıyor. peki ne yapabilir? hem hücum böyle kalacak hem de bu kontraları engelleyecek? bence eldeki hiçbir oyuncu ile olmuyor. bilal'i, selçuk'u veya jose'yi defansif ortasaha gibi kullanmakla olmuyor. eh jem'i veya hakan balta'yı o şekilde kullansanız işte o zaman zaten hücumdan bir adam eksiltmiş olacaksınız ve hücum gücünüzü bozacaksınız. o halde oraya çok koşan, defansif olarak dinamik, etkili bir oyuncu almak şart. yazdan beri defalarca yazdığım üzere galatasaray'ın en büyük ihtiyacı ne santrfor ne başka bir mevki. galatasaray koşamayan durarak oynayan melo'da da geçen sene aynısını yaşadı. artık ozan gibi hem çok koşan hem de pozisyon tutan bir oyuncu almalı galatasaray. melo sadece pozisyonu tutuyordu. rakip yarı alanda yoktu. ne hücuma katılım olarak, ne prese katılım olarak yoktu. şimdikiler hücuma katılıyor ama prese katılacak sertliğe sahip değil. öte yandan pozisyon tutmakta da zorlanıyorlar.

    bugün jose'nin o rolü üstlenemediğini görünce, galatasaray'ın oraya bir oyuncu almasının şart olduğuna kanaat getirdim. o oyuncu alınana kadar da ikinci şablonun daha doğru olduğunu düşündüm. yani jose sağda, bilal ve selçuk merkezde, sneijder 10 numarada, podolski solda. böylece hem poldi alışkın olduğu yere geçecek, hem de jose çok daha özgür bir rol alacak. jose aynı zamanda bekini de çıkarabilecek bir oyuncu. sonra ortasahaya da yardım eder. daha çok top çalıp, daha verimli olur bence.

    neden yasin değil de jose?

    "neden dün çok iyi oynayan yasin'i değil de ille de jose'yi düşünüyorsun?" derseniz... hem merkez ortasahada kalabalık olmak önemli çünkü yasin merkeze yardımlı bir oyuncu değil. hem de yasin'i sonradan kullamak çok faydalı. şöyle ki, hamzaoğlu'nun da maç sonu değindiği gibi takımlar ilk devrelerde çok daha güçlü ve dayanıklı olurlar. ilk yarılarda baskıyı arttırmak zordur. o yüzden yasin'le başlamaktansa, yasin gibi dinamik, yetenekli, delici driplingleri olan çabuk bir oyuncuyu sonradan sokmak yorulan ve yıpranan rakip karşısında çok daha etkili olabiliyor. tıpkı atletico madrid maçında 2. yarı giren yasin gibi bu maçta da 2. yarı giren yasin daha etkili oldu. lucescu gençlerbirliği'nden ahmed hassan'ı transfer ettiğinde hep böyle kullanırdı. ahmed hassan yasin gibi dinamik, hücumun her bölgesinde oynayan, çok çabuk ve delici bir adamdı. rakip yorulduğunda ahmet hassan girer ve rakibi çabukluğu ve yeteneğiyle delerdi. her maç sonradan girip gol atardı neredeyse... yasin de tıpkı böyle bir joker olarak değerlendirilebilir.

    muhtemelen zaten deportivo bu jose'nin sorununu fark etti. önce merkez ortasahaya koyup sonra haftalarca sağ kanatta özgür bırakmaları bu yüzdendir sanıyorum. merkez ortasaha için pozisyon tutabilen bir oyuncu değil. bence sağda çok verimli olabilir veya bir defansif ortasahanın yanında veya önünde de başarılı olabilir. hatta belki bu maça başlangıç düzeninde bilal yerine 10 numara jose, jose yerinde de merkezde bilal olsa daha iyi iş yapabilir ama sağ taraf şimdilik en uygunu gibi. sonrasında grosskreutz geldiğinde jose nasıl kullanılır onu zamanla göreceğiz. ama yine de galatasaray devre arası bir siyahi atlet bulmalı, bu salt uzun boylu bildiğimiz klasik ön liberolardan olmamalı. daha çok appiah gibi bir oyuncu olmalı.

    sanırım devre arasına kadar en iyisi bu olacak...

    ------------------------muslera

    denayer----chedjou---------hakan-------carole

    ----------------selçuk-----------bilal

    ----jose--------------sneijder-----------podolski

    ------------------------burak

    http://www.footballium.com/...tay/422-artan-kalite
  • 128
    bülent tümurlenk'in güzel bir sözüyle başlayayım ' galatasaray takımı melo varken 12 kişiyle oynuyordu. şimdi ise umut'la 10 kişi oynuyor.' umut koşuyor falan ama kesinlikle 11 oyuncusu değil. bunu herkes gördü bir tek teknik direktör görmedi. başakşehir maçında da son izlanda maçında da sonradan girerek iyi oyuna katkı sağladı. madem forvet yok, forvetsiz çık kardeşim maça. arena'da oynadığımız maçlarda zaten bir şekilde oyunu rakip kaleye yıkıyoruz. umut'a ihtiyaç yok.

    maça gelecek olursak ilk yarı kimin nerde oynadığı belli olmayan bir oyunla bir iki pozisyon dışında topun bizde olduğu fakat üretkenlikten uzak oynadık. ilk yarıda jose ve podolski'yi beğendim.

    ikinci yarı jose'nin çıkması hayal kırıklığına yol açtı. ama bu maç için doğru değişiklik olduğu farkına vardım. bilal'in uzaktan şut tehdidi var, duran top tehtidi var, attığı gol onun için lüks aslında. ondan beklenti daha farklı. jose ise şut atması gereken yerde bile şut atmaktan çekinen bir oyuncu. fakat diğer yönleriyle ben olsam şu takımda her maça on birde başlatırdım.

    golün erken gelmesi zaten maçı kazanacağımızın işaretiydi. chedjou bunları iyi yapıyor. sıkıştığımızda topla dikine çok iyi çıkıyor. yasin'in hakkını teslim etmek lazım. hocaya kızgın olduğu halde maça kendisini verebiliyor. 'beni ilk yarı oynatmadın, bak ben buyum' der gibi oynadı. sabri'yi de beğendim. 2 golde katkısı var, boş kaleye umut'un direğe nişanladığı topta da ortayı yapan kendisi. denayer döndüğünde maçların 2.yarılarında sağ kanatta değerlendirilebilir.

    maçtan önce takımın geleceğinden umutsuz olduğumu söylemiştim. bu maçın ikinci yarısında oynadığımız oyunu özellikle benfica maçında oynarsak geleceğe daha umutlu bakabilirim. benim için kıstas benfica maçıdır. orta sahanın ortası hala düşündürüyor olsa da oyunu rakip kaleye yıktığımızda neler yapabileceğimizi göstermiş olduk.

    çarşamba gününü şimdiden sabırsızlıkla beklemeye başladım. alınacak bir galibiyet çok şeyi değiştirir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın