2012-13 UEFA Şampiyonlar Ligi Son 16 Turu Rövanş Maçı
21:45 Veltins Arena
2 - 3
  • 451
    bu sıralar yurtdışında yaşıyorum , çevremde fazla futboldan anlayan yabancı yok , sadece bir kaç tanesiyle maç muabbeti yapabiliyorum. bu maçtan önce turu schalke'nin geçeceğinden o kadar eminlerdi ki, fark bile olabilir diyorlardı. hatta yüklü miktarda bahis de oynamışlar eğer yalan söylemiyorlarsa.

    aslan takımım öyle bir maç çıkardı ki , öyle bir futbol oynadı ki, öyle bir sonuç aldı ki her zaman olduğu gibi yüzümüzü kara çıkarmadı , başımızı dik tuttu. henüz o tipleri göremedim ama görünce onlara tavsiyem çeyrek final için bahis yapacakları zaman önce bana danışmaları olacak:)

    maça gelirsek herkesin hem fikir olduğu üzere ilk yarı inanılmaz bir top oynadık. schalke gibi güçlü bir takıma böyle bir futbol sergilemek gerçekten şapka çıkarılacak bir durum. ikinci yarı , rakibin de müthiş baskısıyla maalesef geriye çekilmek zorunda kaldık. endişe içinde seyretmediğimiz dakikalar olmadı değil ama zaten şampiyonlar ligi çeyrek finaline öyle güle oynaya dünyada hiç bir takımı çıkarmazlar.

    turu 2-2 ile de geçiyorken bir de maçı kazanmak tam anlamıyla kadayıfın üzerinde kaymak oldu. böylece bence schalke de çok üzülmemiş oldu, çünkü diğer türlü namağlup olarak elenmiş olacaklardı , daha çok içleri yanacaktı:)

    maçta tüm takım 14 oyuncusuyla müthiş ve hatasız oynadı ama bence maçın en kritik adamları emmanuel eboue ve albert riera idi. çünkü rakip takımın en etkili oyuncuları olan michel bastosve jefferson farfan karşısında oynayan oyuncularımız bu iki bekimizdi. iki bekimiz de bu çok tehlikeli 2 kanat oyuncusuna karşı hem defansta mükemmel oynadılar hem de olabildiğince hücuma destek vermeye çalıştılar. hatta riera, burak'ın golünde asist de yaptı. daha ne olsun:) eboue'nin de bastos gibi çok güçlü bir oyuncu karşısındaki fizik gücüne hayran kaldım.

    bu zaferde emeği olan herkese helal olsun , gerçekten müthiş bir maçtı , nefis bir geceydi ,inşallah darısı çeyrek final maçlarına...
  • 455
    http://www.zonalmarking.net/...-with-schalke-width/
    aslında çok güzel anlatmış maçı, kısaca diyor ki:
    " terim ilk maçın aksine klasik 4-4-2 yerine 4-3-1-2 diamond ile çıktı. selçuk ve hamit beklere destek olurken, melo draxler'a göz açtırmadı, bekler çıkarken melo defansın ortasında kaldı ve sneijder bu pozisyonda çok iyi oynadı, hem pozisyonlar üretti hem de 2 şutu vardı.
    daha sonra terim sneijder'i kenara alarak, amrabat'ı oyuna dahil etti böylece kanatları daha iyi kapatmaya çalıştı fakat bu durumda da draxler ortada rahatladı ve pozisyonlar bulmaya başladı, hatta golünü atsa kahraman bile olabilirdi.
    sonuç olarak terim'in seçtiği diamond dizilişi çok iyi iş yaptı, schalke'nin beklerini çıkarmadı, melo draxler'i ilk yarı kitledi ta ki 4-4-2'e geçene kadar. yine de bu dizilişde üst düzey * takımlar sorun çıkarabilir."

    bence şu maçın 2.yarısı tekrar izlenilmeli özellikle gençlerbirliği ve schalke 04 maçında, sneijder çıktıktan sonra orta sahayı kaybetmemizi gözden geçirmek lazım, kanatları sadece 4-5-1'de kullanmalıyız, 4-4-2'de merkezi rakibe teslim ediyoruz ve dağılıyoruz çünkü 2 tane merkez orta saha ile göbeği tutamayız, zaten üst düzey takımlarda 2'li merkez orta saha ile oynayan yok, demek ki adamların bir bildiği var.

    edit: imla
  • 461
    ilk yarıdaki mükemmel futbolun verdiği zevkin yanında, ikinci yarı kalpten götürecek kadar stres sahibi yaptırmasıyla madalyonun iki yüzü misali bir maç olmuştur. ama umut'un golü ve son düdük ile birlikte stres yerini huzura bıraktı ve galatasaray'ın çeyrek finalde olduğunu müjdeledi. ve şuan tek gerçek galatasaray'ın çeyrek finalde olduğu, yeni zaferlere adım attığıdır.
  • 462
    ilk yarısında hamit'in sadece orta sahanın değil takımın dümenine geçip oyunu yönlendirdiği insan üstü bir enerji ortaya koyduğu maçtır. ikinci yarı hamit ve drogba oyundan düştü, takım skoru koruma psikolojisine girdi ve çok pozisyon verdi. sneijder yorulmuştu ve oyundan çıkarılması bence de doğru karardı. ama yerine giren amrabat dengeleri o kadar bozdu ki maç gidiyor diye endişelendik haliyle. ne drogba ne burak ne de orta saha oyuncularıyla anlaşabiliyor. topu önüne istiyor alıyor ve kaptırıyor. tecrübesizliği çok net belli oldu ve hücumumuzu kitledi.

    bunun dışında bence maçı kesinlikle hak ettik. yediğimiz ilk golün öncesinde drogba'ya yapılan hareket net olarak faul. ilk yarıda çok daha fazla gol bulabilirdik. burak, selçuk, muslera maç boyunca mükemmele yakın oynadılar. semih, dany, melo, eboue keza çok iyi savunma yaptılar.

    her ne kadar ikinci yarı geriye çekilmemiz bizim adımıza olumsuzluk olarak gözükse de şöyle bi bakıyorum takımda vasatı aşamayan, sırıtan bir tek amrabat'ı görüyorum ki o da zaten kısa süre oyunda kaldı. tüm oyuncularımızın bu denli üst düzey mücadele ortaya koyduğu ve iyi oynadığı bir maçtan mağlup ayrılmak kesinlikle adaletli olmazdı. özetini 85. izleyişim. bi o kadar daha izlerim.

    (bkz: helal olsun çocuklar)
  • 465
    skoru yuzunden hala suratimdaki salak siritisin eksik olmadigi mac. takimimizla ilgili aldigim notlari bugune kadar yazmadim zira ilk gece yazsaydim aynen baris manco ile adam olacak çocuk oylamasina donup herkese "on puan on puan on puan" diye haykirabilirdim.

    muslera: sen nasil bir seysin be fernando? turu bize getiren adamdi. refleksleri guclu oldugu kadar akli da harika calisiyor bu cocugun. 10 yildir bu seviyeleri oynuyormus gibi duruyor. sakinligiyle herkese guven veriyor. cikardigi toplarla rakibin moralini bozuyor. turun anahtarini o çevirdi. umut'un golu oncesi zaman gecirmeyip hemen selçuk'u gormesi pastanin uzerindeki çilek oldu.

    eboue: onunde oynayan bastos sezonun en etkileyici performanslarindan birini sergilerken, eboue asla ona ezilmedi. her pozisyonun icindeydi. ikili mucadelelerde ayakta kaldi. ilk yarida sagdan sagdan yardirarak takimimizi ileri tasidi. cok iyi oynadi.

    semih: nasil korkuttun bizi çocuk? tur mur umrumda olmazdi sana bir sey olsaydi. cok kostun, mucadele ettin, ilk defa bu heyecani yasadigini bilmesek anlamazdik hic.

    dany: herkesi korkutuyor bu çocuk ama ben cok seviyorum. hizi muazzam. mudahaleleri kritik ve yerinde. ustelik bu macta riske de girmedi. topu riske girmeden taca atabilecegini de gosterdi. defansimizi bunalttiklari dakikalarda cok dikkatliydi.

    riera: kolay degil, karsisinda farfan ve uchida vardi. selçuk'un ve sonradan amrabat'in da destegiyle elinden geleni yapti. hucumda cok varlik gosteremedi ama esas gorevi de bu degildi. bir de umut bulut'un golunden sonraki sevincin ne guzeldi lan!

    felipe melo: macin gorunmeyen kahramaniydi. iki yildir deplasmanlarda manchester maci haric ne bir avrupa maci, ne de bir derbi kaybetmediysek bunun en onemli nedenlerinden birinin kendisi oldugunu bir kez daha gosterdi. ciktigi her kafa topu mucadelesinde topa o vurdu. kritik yerlerde kritik delikleri kapatarak savunmamizi o ayaga kaldirdi. her pozisyonun icindeydi ve kart gormemek icin de cok dikkatliydi. boyle oynamaya devam et aslanim.

    hamit altintop: ne diyeyim ben sana be hamit? daha schalke'de oynarkenden beri en sevdigim futbolculardan biriydin. bize geldiginde bayram etmistim. bence oyuna zeka katarak cok da faydali oluyordun. ama oyle bir gol attin ki, hildebrand degil butun brandlar da gelse o topu oradan alamazdi. ercan taner'in de dedigi gibi buyuksun hamit. buyuksun.

    wesley sneijder: ilk yari cok iyi top oynadi. guzel deplase olarak surekli pas opsiyonu oldu. eboue'nin pasinda ceza sahasinin icinden sik bir gol denedi olmadi. ikinci yari sahada cok yoktu. mac 2-2'ye geldikten sonra attigi tehlikeli bir sut disinda hatirlamiyorum kendisini. kenara gelmesi cok dogruydu. yerine bir savunmaya yonelik ismin alinmamasi da oyle. bir de umut bulut'un golunden sonra fatih hoca'ya sarilisi ve o sevinci nasil da takim oldugumuzu anlatiyor bence.

    selçuk inan: son 2 sezonda galatasaray'in bu olcude kabuk degistirmesinin saha içindeki mimari oldugunu bir kere daha ispatladi. her hareketinde akil vardi. sol iç dogmus gibi oynadi. savunmada harikaydi. hucumda da iki asist yapti.

    didier drogba: saha içinde bulunmasi bile rakiplerin ondan cekinmesi icin yeterli bir sebep. cok kostu, mucadele etti. tecrubesiyle takima guven verdi. uc tane akil dolu golluk pas verdi. her kafa topuna cikti, bir kismini aldi, geri kalaninda rakibi rahatsiz etti. yaptigi yugoslav faulu sonrasi gordugu sari kart bile profesyonellik kokuyordu. burak yilmaz'in golu sonrasi yasadigi sevinci goren kariyerinin basinda bir isim zanneder seni didier.

    burak yilmaz: 2012-2013 sampiyonlar ligi'nin en iyi 11'i yapilsa, burak yilmaz kesinlikle orada olur. attigi gol de degil bunun tek sebebi. burak oyle bir verimlilikle oynuyor, oyle olmayacak pozisyonlarda gol atiyor ki, alkislamamak elde degil. bugun butun avrupa onu konusuyor. gecen sezon 33 gol, bu sezon 22 gol atti burak. bir bucuk yilda 55 resmi gol eder. daha ne yapsin?

    gokhan zan: semih'in sakatlanmasi sonrasi oyuna girdi. sampiyonlar liginde bu sezon ilk defa forma giyiyordu ama hiç siritmadi. seviyorum seni candan adam.

    nordin amrabat: sneijder'in yerine oyuna girdikten sonra ciddi bir hareketlilik katti. hucum disinda savunmaya da cok yardimciydi. kritik noktada 88. dakikada yaptigi bir faul sonrasi yurekleri agizlara getirse de iyi mucadele etti. gol pozisyonunda burak'i gorebilse maci daha once de koparabilirdik ama vurmasina da kizmadim ben.

    umut bulut: o kadar hakkiydi ki sampiyonlar liginde gol atmak. galibiyet golumuzu attigi icin cok sevindim. aldigi kisitli surede cok kostu yine her zamanki gibi. sampiyonluk ve sampiyonlar ligi yolunda onun performanslarina cok cok cok ihtiyacimiz var.

    hepinize helal olsun. ne mutlu galatasarayliyim diyene.
  • 466
    --- alıntı ---

    düşler tiyatrosunun şanlı cim bomu; schalke 2-3 galatasaray

    maçın başında fenerbahçeli türk spor medyası sanki tur atladığımızda sevinecekmiş bir sahtekarlığın içindeydi. maçın sonunda yine onlardan biri, hem de belki en çok itibar göreni, hakemin galatasaray'ı tuttuğunu söyledi. iddia sanki galatasaray'ı, sıradan, pazara düşmüş bir takım gibi görüp bahiste oynanmaz oranlar verdi. biz bu maçın bedelini son 2 lig maçında 5 puan vererek ödedik. net konuşalım, kimse kimseyi kandırmaya kalkmasın, galatasaray tur atladı diye sevinen bir fenerbahçeli var ise bana göre spor tarihinin en büyük sahtekarıdır. hatta ben harbiden sevinen var ise onun da karşısındayım. galatasaray şovu, büyük galatasaray taraftarı ve yeni doğmuş çocukların düşleri içindir. gerisi yalandır. nitekim hiç bir galatasaraylı da aynı şekilde fenerbahçe tur atladı diye memnun olmaz, olmayacaktır.

    düşler tiyatrosunu biz kurmuştuk yıllar önce. logosundaki 8 yıldızdan biri bizdik. son 8 takımın oynadığı ligti kurulduğunda. ve ne mutlu bize ki bu 8 takım içine 3. defa girmekteyiz. aslında macera 1988 yılında son 4 takıma girdiğimiz de başlamıştı. ve benim içinde tarih yeniden başlıyor artık. şampiyonlar liginde 6 maçı döve döve oynatıyorlar her ülkeden bir veya iki takıma. bursaspor, trabzonspor, beşiktaş bile oynadı bu 6 maçı. beni kesmez, beni şu yeni atladığımız tur maçına çıkıyor olmamız bile kesmezdi. koskoca galatasaray oynadığı 6 maçtan ilk 2 ye giremeyecekse benim için o sezon kayıp sezondu. benim saydığım maçlar +6 maçlarıdır. 2 si geçilmiştir.

    türkiye'deki gazozuna maçları önemsediğimizin, öfkelendiğimizin gerekçesi zadok the priest'i dinlerken bizimkilerin elleri kalplerinde görüp tüylerimizin diken diken olduğunu hissetmektir. ne yazık ki bu büyük şov için de kendi ülkende şampiyon olmak durumundasın.

    dün gece sahaya çıkacak galatasaray 11 i için anket düzenlenip taraftara sorsalardı, % 100 aynı takımı çıkarırlardı. böyle maçları sıradan maç kıvamında oynamış, turnuvayı kazanana verilecek kupayı ellemiş 2 futbolcusu vardı galatasaray'ın. 2 si final oynamış, 1 i dünya kupası ellemiş, kalecisi kıta şampiyonu olmuş, galatasaray'ın, gözbebeği golcüsü, adını şimdiden galatasaray kalamozasına altın harflerle yazmış profesör'ü, orta sahada hırlayan melo'su, savunmanın kalesi asimo'suyla bir büyük takım olarak hamit'in doğduğu topraklardaydık.

    maçtan endişesi olan galatasaraylı hemen hemen yok gibiydi. galatasaray'ın böyle maçları nasıl oynayacağının canlı şahitleriydiler. hele ki aslan yaralıysa çıktığı arena'ları hasıma dar ettiğini defalarca seyretmiştik. bu maça da aynı duygularla çıktık. grande'nin takımı zincirlerinden boşalmış gibi başladı maça. bıraksa, daha ilk 15 dakikada boğacaktı. hamit'in deneme füzesi az farkla dışarıdaydı. sarı ejder kendi klasına yakışır şekilde eboue'nin kestiğine gelişine vurdu. kaleyi abluka altına almıştık, bir de parçalı fil denedi şansını. gol gelmesine gelecekti de acaba biz bir aptallık yaparmıydık, demeye kalmadı, auta giden topa riera son anda dokundu. hakem bizi tutmuştu ya fenerbahçeli içi kan ağlayan medya maymununa göre, o an gözüne perde inmişti görmemişti, görse bile söylemeye tenezzül etmemişti. drogba vuracaktı kafayı, arkadan ittiler, semih kötü başlamıştı, saçma sapan bir gol yedik.

    hiç önem vermedik, biz zaten gol yiyeceğimizin hesabını yaparak oynuyorduk. ve işte o an artık geldi. futbolun tanrıları hamit'e kestikleri cezayı kaldırmıştı. ama hamit yine bildiğini yapıyordu. bilimden şaşmıyor, topa direğe nişanlayarak vuruyordu. direğe vurdurursa şanssızlık, az farkla dışarı giderse büyük bir şut, az içeri giderse de büyük bir hamit golü olacaktı. hamit'ten umudunu kesmeyen galatasaraylılar, diğer galatasaraylılardan 10 ar santim daha fazla sıçradılar havaya. diğer kale arkasında her na pahasına olursa olsun, kombinesini değişmeyen almanlar'ın cehennem sessizliği vardı. arena'nın diğer tribünlerinde ise her mavi rengin etrafı sarı kırmızı renklerle abluka halindeydi. büyük eksiklik, tribün tezahüratını yönlendirecek tecrübeli galatasaray taraftarının o gece orada olamayışıydı. bu maçın şanına yakışır avaz maç boyunca duyulmuyordu. nerede o dağ başları, nerede o pınarbaşları.

    marşsız yürüyordu takım, biz talimatı maçtan önce vermiştik çocuklara, grande'den, başkan'dan bile önce. fiziki olarak yokuz, şampiyonlar ligi marşını elleriniz kalbinizde bizi düşleyerek, hissedin, biz milyonlarca galatasaraylı aynı şeyi yapacağız, gücünüze güç katacağız. nitekim hamit kendi doğduğu şehirde, kendisinin şut yağmuruna tuttuğu kaleye mıhladığında deli danalar gibi ultraslan tribününü aradı. rengi, sesi aradı, çığlığı duydu ve oracıkta formasını öptü. unutulmuş galatasaray karakteri yeniden hayat buluyordu. tay burak'tan gol beklemeyen galatasaraylı, galatasaraylılığı bıraksındı. o da aynı şeyleri düşünüyordu. riera'nın can havliyle kestiği top tay'ı parlatmış, son metrelere burun buruna girmişti. artık ya o topa dokunacak ya geberecekti. hem tay burak'ın, hem büyük galatasaray taraftarı'nın görecek günleri vardı daha. son sözümüzü son düdükle beraber söyleyecektik.

    ikinci yarıda abluka altında olacağımızı en iyi bilen grande idi. cümbür cemaat yüklendiler. maçtan sonra hoca, gol yiyeceğimizi tahmin ettim, adam değiştirmeyi içime sindiremedim dedi. takımı 2-1 e yatıyor demesinler diye, 3. golü aradı, burak'ın şutunu kaleci mucize çeldi. durum 2-2 iken bile golcü çıkarıp golcü aldı. muslera büyük takımın büyük kalecisi gibi direniyordu. çok günahını aldım, ama hepsi bu maç içindi be uruguay'lı. son maçlarda fikrim değişti, topu degajla oyuna sokuyor diye kızıyordum, isteyen olursa anında nasıl verdiğini gördük. barca dahil, dünya'da hiç bir takımın kalecisi, kale bombardıman altındayken, maçın bitimine 10 saniye kalmışken topa sahipken, topu oyuna sokmaz, hiç bir takımın 8 numarası ısrarla topu istemez, hiç bir takımın santraforu ileriye doğru koşmazdı( ünal aysal hariç). ara pasını profesör, yuvarladığında iddia'nın patronlarının ocağına incir ağacı dikiliyordu. varmıydı lan elimizden yenilmeden kurtulmak? umut bulut, özelde takım, genelde ülke puanını alarak, galatasaray başkanı'da vad ettiği primi, söke söke kazanarak biniyorlardı dönüş uçağına.

    biz bu turnuvanın yolcusu değil hancısıyız. nice takımlar geldi geçti, adı sanı duyulmamış kasaba takımları bile dinledi o tüyler ürpertici marşı. oynadılar ve gittiler, biz buradayız, hep burada kalacağız. bu turnuva bizim.

    ey büyük galatasaray; bir kere daha yüzümüzü ağarttın, bir kere daha deplasman düşü kurdurdun. bir kere daha düşeceğiz yollara. bir kere daha büyük konuşan taraftarlarını haklı çıkardın. büyük maçların takımı olduğunu yeniden gösterdin yedi düvele. avrupa'nın heyula belası yeniden hortlamıştır. son 13 senenin en büyük maçından muzaffer çıkmıştır. kurulsun masalar, çekilsin halaylar, zaferin kutlu olsun şanlı galatasaray.

    ne mutlu bu sabah galatasaraylı olarak uyananlara.

    --- alıntı ---

    http://mahalletakimi.blogspot.com/...n-sanl-cim-bomu.html
  • 474
    hayatımın en güzel hediyelerinden birini bana yadigar bırakan maçtır.

    ulan istanbul'dan binlerce kilometre geldik, galiba maç bitiyor ben bu anları ölümsüzleştirip maç bitimini kaydedeyim derken, muslera topu oyuna hızlı sokar ve olaylar gelişir. *

    buyrun efendim, işte kamerama takılanlar ve sözlük yazarı kardeşlerimiziden bazılarını da içeren büyük goygoy.

    http://www.youtube.com/watch?v=QEk-N1u5-t8
App Store'dan indirin Google Play'den alın