ne soğuk ne sıcak, ama olabildiğine bira kokulu bir akşamdı...
kalifiye jurnal, mehmet ve bendeniz biletlerimiz ellerimizde
**yeni açık üst girişine doğru haşin ve gaddar adımlarla yürüyorduk. önce
vay acondios çıktı karşımıza. selam verişi ve bizlere ayaküstü anlattığı stada geliş serüveni adeta
#567141'de yaşananların habercisiydi...
turnikelerden içeri girdik.
polis amca önce kalifiye jurnal'in üzerini aradı.
her halinden üstün italyan tasarımı olduğu belli olan hırkasının cebinde ne olduğunu sordu. kalifiye jurnal yarım ağızla "burun spreyi" dedi. ancak polis ve ben bu "burun spreyi" ifadesini "kuru sıkı" olarak anladık. bir anda soğuk bir sessizlik hakim oldu ortama ama çok sürmeden bu yanlış anlaşılma düzeltildi. sırada ben vardım. üzerim aranması gerekiyordu. polis bana baktı...
çekindiği her halinden belliydi.
tanımıştı beni...
elimi omuzuna koydum ve "memur bey vazifenizi yapın lütfen" dedim.
utandı.
belli ki daha önce hiç bu kadar zengin birisinin üzerini aramamıştı...
üzerimi aradı ve "buyrun adnan bey, iyi eğlenceler" diyerek uğurladı bizi.
artık içerideydik.
yeni açık üst'teydik...
ortalık buram buram fakir kokuyordu. ancak ali sami yen'in o asil havası herkesi bizim düzeyimize çekiyordu adeta....
önce dansçılar abidik gubidik figürlerini sergiledi. "bakın oğlum bakın! biz show yapıyoruz!" havasındaydılar ancak kimse onları iplemiyor herkes belki yüzlerce defa gördüğü o unutulmaz zafer görüntülerini sahaya kurulmuş dev ekranlardan izliyordu. ne zamanki kale arkasında bulunan sarı-kırmızı balonlar serbest bırakıldı, işte o zaman hayatım boyunca hiç yaşamadığım ve bir daha asla yaşayamayacağım o duyguyu yaşadım, yaşadık... tüylerim diken diken olmuştu. hiç kimse farkında değildi ama ali sami yen'e aslında o balonlar uçarken veda etmiştik. çünkü o uçan balonların birisi hagi'nin monaco'ya attığı gol idi, birisi 14 mayıs 2006 galatasaray kayserispor maçından sonra geçmeyen dakikalarla doluydu, birisi tanju çolak
ın neuchatel xamaxa attığı goldü... o kadar barizdi ki; her balon ile o unutulmaz anlardan birisi tasvir edilmişti.
nereden mi biliyorum?
biliyorum, çünkü o balonların arkasından dakikalarca benim gibi bakakalanlar dikkat etmiştir; balonların hepsi yeni açık ve numaralının kesiştiği yöne,
aslantepe'ye doğru uçuyordu...
hele o havai fişek gösterisi...
inanın o an
eşkıya filminin final sahnesinde şener şen'in yaptığı gibi "geliyorum eskıyalar..." diyerek yeni açık üst'ten atlayasım geldi. (u: ama sonradan buradan atlarsam en fazla kalçamı kıracağımı ve üzerine bir de rezil olacağımı düşünerek bu sevdadan vazgeçtim...)
söz konusu an için:
http://www.ressim.net/61/upload/271ca21b.jpg http://www.ressim.net/61/upload/10983df1.jpg neyse efendim maç başladı.
zevksiz geçen müsabakanın tat vermeyen dakikalarında kalifiye jurnal'in kardeşi
kalifiye jurnal jr* ile tanışma fırsatımız oldu. kendisi tam bir
eski katalunya beyefendisi idi. çok hazzettim kendisinden.
biz bu muhabbetleri ederken
aykut erçetin üstüne düşeni her zamanki gibi yaptı ve gol yedik. o an kalifiye jurnal'in "yok abi! bu insua'yı ancak 1 gol-1 asist
* yaparsa affederim!" demesi ile sıradışı olaylar başlayıverdi...
ardından ben "la ben uzağı göremiyorum! bari goller bu tarafa olsa..." demem ve
kalifiye jurnal jr'in "abi sen merak etme1 parasını veririz bütün golleri bu kaleye
* atarlar!
*" demesi...
ilk yarıdan aklımda kalanlar bunlardı. dudağımda kalanlar ise keskin çekirdek tuzu tadından başka birşey değildi...
devre arası geyiğine kalifiye jurnal'in benim nokia bilmemkaç00'ım ile dalga geçmesi ve akabinde bir cebinden bilekberi diğer cebinden ise ayfon çıkarması ile başladık. adeta sidik yarıştırıyorduk anlamsızca... oysa ikimizde zengindik, para bizde boktu, böyle bir çekişmeye hiç gerek yoktu... ve herşeyden önemlisi ben ve nokia bilmemkaç00'ım ezim ezim eziliyorduk. allahtan bir kaç dakika sonra
kj ayfon'undan bize resim göstermek isterken "aaa bunda güncelleştirme olunca resimler gidiyordu..kem küm.." falan diyerek sustu da biz de onunla "hehehe daha telefonu güncellerken dosyaların silinmemesi için kullanılan programı bilmiyi! hehehe" şeklinde dalga geçerek durumu eşitlemeye çalıştık.
ardından ikinci yarı başladı...
özgür katalunya, barcelona ve messi düşmanı kj, o dakika başladı
insuacan kardeşimize laf atmaya! sebebi sonradan ortaya çıktı!
insua arjantinliydi.
messi de arjantinliydi.
messi barcelona demekti.
barcelona ise katalunya demekti.
işte kj sırf bu yüzden her fırsatta "bu maç 3-1 biter
*. ama insua'dan bir gol bir asist gelmezse onu asla affetmeyeceğim" diyor ve sahada tüm içtenliği ile mücadele eden
insuacan'ımıza veriyordu negatifi, veriyordu negatifi...
dakikalar hızla geçiyordu ve ardından birşey oldu "hass*ktir" nidaları ile kutlanan! servet çetin rövaşata ile gol atmıştı
*.
korkmaya başlamıştım...
birkaç dakika sonra ise ceza sahasına çalımlar ve şık bir verkaç ile girerek gol arayan servet çetin'i görmem ile beraber artık korkudan altıma s*çmaya sadece bir "ıkınma" kalmıştı.
ve dakikalar 79...
kalifiye jurnal jr: "abi bak
dakika 80 gol 80!"
gol oldu. o an altıma sıçmak üzere olduğumu hissediyordum. bu kardeşler
* ve kehanetleri beni korkutuyordu. ve golün geçersiz olduğunu anladık. hayatımda ilk defa galatasaray'ın attığı bir golün iptal olması ile sevindim. çünkü bu golün iptal olması hala yaşananların mantıklı bir açıklaması olabileceğinin kanıtıydı.
ardından insua'nın 3. gole yaklaşması ama çaprazdan topun az farkla auta giderek kj'nin "bir gol bir asist" kehanetinin gerçekleşmemesi...
yeniden doğmuş gibiydim.
sonrasında ise kazım ve 3-1...
inanılmaz bir geceydi...
bazen simpson'ların hallowen haftası bölümü tarzı anlar yaşasam da hayatımın en duygusal gecesi idi...
sami yen'i ne çok sevdiğimi anladığım,
severek ayrılmanın ne demek olduğunu anladığım, anladığımız bir gece idi...