şampiyonluk yolunda beni bayağı ürkütmüş olan maç.
uzun galibiyet serisi üzerine gelen mecburi deprem arası sonrası 3 maçtır aynı senaryoyu yaşıyoruz. rakipler normal olarak bizim maçlara iyi çalışarak çıkıyor. mücadele ediyoruz, aman aman bir pozisyon bulamasak da rakibi çok bunaltıyoruz. her maçın benzer dakikalarında, tam da önümüzde maçı istediğimiz gibi oynamaya fırsat verecek bir süre varken, rakibin benzer pozisyondaki tartışmasız kırmızı kartları verilmiyor. dün şansımız yaver gitti ve kazandık. bir önceki hafta mesela o kadar yaver gitmedi. bir sonraki maçta ne olacağı meçhul.
öte yandan karşımızda bizden daha kötü kadrosuna ve daha kötü oyununa rağmen
23 maçta 18 penaltı çalınmış takım var. gol atan tek forvetine eli kırmızı kart cebinde 30 metre depar atıp son anda sarı kart gösterilen, takımı ayakta tutan tek defans oyuncusuna 20 haftadır 4. sarı kartı bir türlü çıkmayan bir rakip var. üstüne üstlük sosyal medyasından televizyonlarına kadar her yerde lehimize hakem hataları döndüğüne dair ciddi bir algı var.
iyi oynamak, kötü oynamak, mücadele etmek falan evet güzel şeyler. ama bu ligde yetmiyor hiçbir zaman. billong sezonunda yaşananlar ortada, geçen sezon trabzonspor'un ne kadar "itildiği" bu sezonki hallerinden belli zaten. hakkımız olanı almak için bu kadar "ekstra" faktörle uğraşmak gerçekten yoruyor insanı...
her ne kadar
fredrik midtsjö'nün adana demirspor'a attığı golü en romantik taraftar hissiyatıyla
şampiyonluk alameti olarak yorumlamak mümkün olsa da, bu sezon ilk defa bana şampiyon olamayabileceğimizi düşündürmüş maçtır.
umarım filmin sonunda iyiler kazanır.
yoksa gerçekten bu kadar emeğe, planlamaya ve kadroya çok yazık olacak...