1
hamdü senalar olsun, bendeniz beş yaşında kısa donla dolaşırken evde tadilat yapan babama yardıma gelen refiklerinden biri önce klasik "kuş ötüyor mu? keh keh keh..." sualiyle beni tanıştırıp akabinde de "cim bom bom..." diye çemkirttiğinden beri galatasaraylıyım. o günden bu yana tek bir kez bile nedamet duymadım galatasaraylı olmaktan. bilakis memleketim, yaşım, mesleğim gibi asli unsurlarından biri oldu kimliğimin.
mamafih, deliler gibi merak ettiğim şeylerden biri var: zengin bir kulübün taraftarı olmak acaba nasıl bir duygudur? maddi sorunlarla boğuşmayan, istediği futbolcuyu almaya muktedir, panpanla pes ya da fifa oynarken alınabilecek kıvamda bir kadroya sahip devasa bir evropa kulübünün "fan"ı olsam nasıl olurdu? heyhat, şu ana kadar bilemediğim bundan sonra da bilemeyeceğim bir his olarak kalıp gidecek.
ancak yine de aklımda az buçuk kurgulayabiliyorum. zengin kulüp denince akla real madrid gelir ilk olarak elbette. faraza bir madritista'yım. adım da josé. yakin arkadaşım javier'le kulübün geleceği hakkında hasbihal ediyoruz:
javier: lan ne biçim top oynuyoruz be josé. efsanemiz diye de zidane'ı getirdiler başımıza. bir halta yaradığı yok!
ben: allahtan kork be... zidane'dan bahsediyon oğlum. dikkatli konuşsana, atıyoruz işte dörder beşer.
javier: ne yapayım ben sporting gijon'a beş gol atmayı be oğlum. benzema tam sığır zaten?
ben: benzema sığır mı? lan adam leblebi gibi gol atıyor. fernandao gibi fizikli bir adam iyi olurdu aslında yedekte...
javier: aasdafdfds... o kim lan? ya o değil de şu ronaldo çok formsuz. işi gücü şov ibnenin.
ben: ronaldo derken cristiano'dan bahsediyon değil mi?
javier: he ya. şu kroos'u da sepetleyip yerine şöyle adam yiyen bir zenci bulsak. makelele'nin yerini hala dolduramadık.
ben: ?!.?%&+
javier: yıllardır şl'yi de kazanamıyoruz zaten hıammına...
ben: lan daha iki sezon önce aldık ya.
javier: yetmez lan yetmez! ne biçim madridlisin sen dürzü?
ben: de puta madre*!
evet, genlerimin en ücra köşelerine bile işlemiş tamahkarlık. benden madridista olmaz. adamların her şeyin en iyisini bile beğenmiyor. bir de chelsea taraftarı olduğumu düşünelim. adım ricky. dostum john'la muhabbet ediyoruz bu kez.
john: baba var ya takımı baştan aşağı değiştirmek gerek. forvete lewa'yı, orta sahaya da pogba'yı almalıyız diyorum. sen ne diyon?
ben: bilmem ki... şey... çok tutmaz mı? yani pahalı olabilir biraz...
john: hahaha... taşak mı geçiyon lan. abramoviç'in çerez parası o. sen kimi istiyon?
ben: ne bileyim, lawal hem genç hem ucuz bir alternatif olabilir diye düş...
john: şat dı fak ap ricky... get dı fak aut!
bir de bayern taraftarı helmut olmayı deneyeyim. bu sefer arkadaşım bavyera'nın gülü helga'yla oktoberfest'te bir yandan biraları tokuşturuyor bir yandan da takımı konuşuyoruz.
helga: helmut duydun mu pep gidiyormuş!
ben: hasss.... biliyordum ya böyle olacağını. alacaklardı bizden bir gün o adamı :( tüpçü mü ayarttı ki? hikmet karaman mı gelse ki? almancası da var?
helga: o kim helmut? ancelotti geliyormuş.
ben: ya bilmiyorum ki... çok para ister şimdi o. ona vereceğimiz maaşla muhammet demirci'yi alırız bence...
helga: jajajaja*... ne parası ya. 270 milyon euro kuru para var kasada. çok tatlısın valla...
ben: sevişelim mi?
görüldüğü üzere ağır galatasaraylılık sendromundan, zengin kulüp taraftarı olmanın ne menem bir duygu olduğunun hayalini bile kuramıyorum maalesef. hamurum ağır fukaralıkla yoğrulmuş benim.
neyse, bari helga'yla yaptığım muhabbeti ilerleteyim zihnimde. dördüncü bardağı da devirdi zaten zilli, inşallah iş çıkar :(
mamafih, deliler gibi merak ettiğim şeylerden biri var: zengin bir kulübün taraftarı olmak acaba nasıl bir duygudur? maddi sorunlarla boğuşmayan, istediği futbolcuyu almaya muktedir, panpanla pes ya da fifa oynarken alınabilecek kıvamda bir kadroya sahip devasa bir evropa kulübünün "fan"ı olsam nasıl olurdu? heyhat, şu ana kadar bilemediğim bundan sonra da bilemeyeceğim bir his olarak kalıp gidecek.
ancak yine de aklımda az buçuk kurgulayabiliyorum. zengin kulüp denince akla real madrid gelir ilk olarak elbette. faraza bir madritista'yım. adım da josé. yakin arkadaşım javier'le kulübün geleceği hakkında hasbihal ediyoruz:
javier: lan ne biçim top oynuyoruz be josé. efsanemiz diye de zidane'ı getirdiler başımıza. bir halta yaradığı yok!
ben: allahtan kork be... zidane'dan bahsediyon oğlum. dikkatli konuşsana, atıyoruz işte dörder beşer.
javier: ne yapayım ben sporting gijon'a beş gol atmayı be oğlum. benzema tam sığır zaten?
ben: benzema sığır mı? lan adam leblebi gibi gol atıyor. fernandao gibi fizikli bir adam iyi olurdu aslında yedekte...
javier: aasdafdfds... o kim lan? ya o değil de şu ronaldo çok formsuz. işi gücü şov ibnenin.
ben: ronaldo derken cristiano'dan bahsediyon değil mi?
javier: he ya. şu kroos'u da sepetleyip yerine şöyle adam yiyen bir zenci bulsak. makelele'nin yerini hala dolduramadık.
ben: ?!.?%&+
javier: yıllardır şl'yi de kazanamıyoruz zaten hıammına...
ben: lan daha iki sezon önce aldık ya.
javier: yetmez lan yetmez! ne biçim madridlisin sen dürzü?
ben: de puta madre*!
evet, genlerimin en ücra köşelerine bile işlemiş tamahkarlık. benden madridista olmaz. adamların her şeyin en iyisini bile beğenmiyor. bir de chelsea taraftarı olduğumu düşünelim. adım ricky. dostum john'la muhabbet ediyoruz bu kez.
john: baba var ya takımı baştan aşağı değiştirmek gerek. forvete lewa'yı, orta sahaya da pogba'yı almalıyız diyorum. sen ne diyon?
ben: bilmem ki... şey... çok tutmaz mı? yani pahalı olabilir biraz...
john: hahaha... taşak mı geçiyon lan. abramoviç'in çerez parası o. sen kimi istiyon?
ben: ne bileyim, lawal hem genç hem ucuz bir alternatif olabilir diye düş...
john: şat dı fak ap ricky... get dı fak aut!
bir de bayern taraftarı helmut olmayı deneyeyim. bu sefer arkadaşım bavyera'nın gülü helga'yla oktoberfest'te bir yandan biraları tokuşturuyor bir yandan da takımı konuşuyoruz.
helga: helmut duydun mu pep gidiyormuş!
ben: hasss.... biliyordum ya böyle olacağını. alacaklardı bizden bir gün o adamı :( tüpçü mü ayarttı ki? hikmet karaman mı gelse ki? almancası da var?
helga: o kim helmut? ancelotti geliyormuş.
ben: ya bilmiyorum ki... çok para ister şimdi o. ona vereceğimiz maaşla muhammet demirci'yi alırız bence...
helga: jajajaja*... ne parası ya. 270 milyon euro kuru para var kasada. çok tatlısın valla...
ben: sevişelim mi?
görüldüğü üzere ağır galatasaraylılık sendromundan, zengin kulüp taraftarı olmanın ne menem bir duygu olduğunun hayalini bile kuramıyorum maalesef. hamurum ağır fukaralıkla yoğrulmuş benim.
neyse, bari helga'yla yaptığım muhabbeti ilerleteyim zihnimde. dördüncü bardağı da devirdi zaten zilli, inşallah iş çıkar :(