kinini kusmak için fırsat kollayan yazarların girdiği entryler bu kategoridedir benim için. bu girdiğim entry aslında
ahımız var hocam başlığı altında olmalıydı fakat sol tarafa bakıp da ilgili başlığın yanında +1 görmeyin diye buraya yazıyorum, hem de ofsayt verme kriterlerimden bir kaçını açıklamış oluyorum. ahımız var hocam diye hezeyanlara kapılanlaradır, tuzağa düşüp terimciyim, aysalcıyım diyenleredir en büyük ofsaytlarım, niye mi? buyurun:
ilgili başlığı bir arkadaş açtı, "hata yaptım" dedi sonra, "amacım bu değildi" dedi, her insan hata yapardan hareketle kendi adıma eyvallah diyorum kendisine.
şimdi bu arkadaş başlığı açtı, peşinden benim de dahil olduğum "yapmayın arkadaşlar, zamanı değil"ciler dadandı başlığa. yapmayın dedikçe yapmış olduk, paradoks oluştu, "bug"a girdik. herkes iyi niyetliydi de, sonra kin kusucu tayfa gelmeye başladı. ince ince başladılar, "ahımız vardı ama şimdi yapmayın ya hu" dediler, onlarda dedikçe yapmış oldular ama laflarını da bırakmayı ihmal etmediler. bir çok entry "forum tarzı" diye silindi, başına bir tanım ekleyip canlandırdılar entrylerini, "ulan elim silmeye gitmedi, hazır silinmişken yazmayayım" demedi bu "aslolan galatasary" cı tayfa. demek ki aslolan galatasaray değildi.
sonra "sen benim fikrime nasıl karışırsın" diyen demokrat tayfa geldi, inceden demokrasi dersi verip, hoca'ya da lafı çakıp terk etti başlığı. şimdi kendisine rororo yapanlara cevap verme arifesinde bekliyor, döşenecek yine sinkaflı yazılarını.
"ahımız var hocam" tayfasından olmadığım için, yapmayın, yazmayın bu başlığa dersem, ellerine koz vermiş olacağım bu kendi fikrini söylemekte özgür olan ama karşısındakinin söylediğine atarlanan demokrat tayfanın. olsun sorun değil benim için zira terimci de değilim.
en son, dünyanın en ilkeli, en karakterli tayfası geldi ki çat çat kustular kinlerini hazır fırsatını bulmuşken. gözümün içine baka baka yalan şeyler yazdılar fatih terim hakkında. her fırsatta galatasaray'ı satmakla suçladılar hoca'yı, yalan!! nasıl olsa çoğu genç buradaki yazarların, hatırlamazlar o yılları diye düşündüler herhalde. ne ilkeli bir tavır ama. şimdi hoca'nın her fırsatta galatasaray'ı satmadığını bir anlatalım önce de, sonra devam edelim;
sene 2000, bakma şimdiki yıkık haline, o zamanki italya ligi avrupa'nın zirvesinde. dört sene üst üste şampiyonluğu bir de avrupa kupasıyla taçlandıran fatih terim'e italya'dan teklif gelmiş, hoca'da büyük heyecanla kabul etmiş, gitmiş fiorentina'ya. ne diyor buna ilkeli kardeşimiz? her fırsatta sattı diyor ya galatasaray'ı, işte kastettiği bu, belki çok para verdiler ondan gitti italya'ya, belki kariyerinde sıçrama olarak gördü ondan gitti, kim bilir belki de her fırsatta "bıktım bu ülkeden yeaauu, insanları şöyle, adaleti böyle, ah avrupa'da olsak şimdi söyle böyle olurdu" diyen senin gibi ilkeli, entellektüel tayfa gibi düşünmüştür o da ha? bıkmıştır belki kolpacı basından, iyi gün taraftarından, yalancı yöneticilerden, kaotik ortamdan, "bıktım bu ülkeden ya hu" demiştir belki. ama yok sen kimsin fatih hoca böyle düşüneceksin? ben düşünürüm ancak böyle, paranı ben veriyorum çünkü. sen düşünemezsin, sen toplumun ortak malısın, ben taraftarım, ben senin sahibinim. böyle mi düşünüyorsun mr. ilkeli? aynen böyle düşünüyorsun.
geldik ikinci fatih terim dönemine. hoca italya'dan o bildiğimiz koca egosuyla geri döner. galatasaray'ın başına geçer. eskiden 7/24 florya'da yaşayan hoca, ikinci döneminde maçtan çıkıp özel uçakla bodrumdaki evine gider, bir gün kalır, ertesi gün özel uçakla antrenmana gelir. kendini veremez ilk dönemindeki gibi, işte o çok eleştirilen egosuna bu dönemde yenik düşer, sportif başarısızlık tavan yapar ve kovulur hoca. özhan canaydın tarafından, uefa kupasında villareal'e elendikten sonra kovulur. hani nerede galatasaray'ı satmak? kovuldu adam arkadaşım, ko-vul-du. beceremedi ve kovuldu. o sattı masallarını git cahillere anlat, bize sıkma burada.
ben bu satırları yazarken, ilgili başlığın altına şimdi de son boyut, hakaretçi tayfa geldi. anlamayanları onursuz, gurusuz ve zeka özürlü olmakla suçluyor. bu tayfaya cevap bile vermiyorum. şu iki satırla oynasınlar.
şimdi gelelim zurnanın zort dediği yere. üçüncü fatih terim dönemine. çok yüzeysel geçeceğim zira herkes yaşananları bilecek kadar yaşını başını almış, herkesin yaşı yeter o günleri hatırlamaya dolayısıyla kimse gelip yalan dolan anlatamaz buralarda. benim derdim, ne aysalcı ne de terimci olmadan bu işlerin içinden çıkılabileceğini anlatmak. öncelikle söyleyelim ki; sen milli duygularını kaybettin diye herkesten de aynı tavrı bekleyemezsin. hani demokratik bir ülke ya burası o manada. galatasaray almış yürüyor, iki sene üst üste şampiyonluk, şampiyonlar ligi başarıları falan, tam bu noktada hepimizin hem fikir olduğu operasyon başlıyor. hoca'nın milli duyguları, milli takıma olan zaafı sömürülüyor, kimsenin hayır demeye maçasının yetmediği şahıs telefon açıp, emrediyor, "milli takımın başına geç" peki sen düşünüyor musun hiç acaba, bu kimsenin hayır diyemediği şahsa hayır dersem belki galatasaray'a daha büyük zarar vereceklerdi diye? işte belki hoca düşünüyor da kabul ediyor. hem ne olacak ki zaten dört maçlığına diye de kandırıyorlar adamı. işte tam bu noktada ibne basının tuzağına düşüyorsunuz ahımız varcılar. sanıyorsunuz ki ya terimci olmalıyız ya da aysalcı. biriniz de demiyor ki ya hu bu aşağılık operasyonu başlatanlar belli, bu aysal ile terim aynı taraf, niye bunlara düşman oluyoruz da bu operasyonu organize edenlere düşman olmuyoruz? iki koskoca galatasaray'lı, biri başkan, diğeri efsane teknik direktör, bu aşağılık operasyoncuların tuzağına düşüyor, birinin milli duygularından faydalanılıyor, diğerinin acemiliğinden. ikisi de hata yapıp yaktılar galatasaray'ı. işin özü buyken, sen taraf seçiyorsun. aysal'ı seçenle, terim'i seçen arasında hiç bir fark yok zira bu taraf seçip diğerini öldürenler de düşüyor bu operasyoncuların tuzağına.
sonra "büyük resmi görün" diye ağlamayın buralara gelip. bir de utanın lütfen mümkünse, galatasaray'ı ikiye böldüğünüz için. "yapmayın ağalar" diyenleri omurgasızlıkla, iki galibiyet uğruna davasını satmakla suçladığınız için.
şu herhangi bir kulüp takımını milli takımın üstünde görenlere de iki çift laf edelim. hani türkiyeydi galatasaray? ne farkın kaldı "fenerbahçe cumhuriyeti" diyen meczuplardan? ulan kim getirdi bu tüp kafalıyı federasyonun başına diyeceğine, milli takım'a düşman olmak nedir?
zahmet edip okuyan arkadaşlar bilsin ki, terimciler, aysalcılar ve milli takıma düşman olanların entryleri değil, kendileri ofsayttır benim için. işbu entry de bunları izah etmek için yazılmıştır.