yağan yağmurla beraber aklıma düşen eylem. iyidir, hoştur, karizmatik bir eylemdir. hayal edince çim sahada, güzeldir tabi.
ama bana pek de hoş olmayan şeyleri hatırlatır.
minyatür bir çocuk olarak binbir çeşit zorluk çekmiş olduğum için yağmurdan da nasibimi aldım. ilkokulda okulun beton bahçesinde topun peşinden koşarken bir adet orangutan tarafından çarpıldım, evet tarafından. ronaldo'nun düşen yaprak frikiğine özenen bu zalım orta okullu orangutan beni düşen yaprağa çevirip, bahçenin ortasındaki su birikintisine şutladı.
hani uzun atlamada g*t üstüne düşüyorlar ya, o şekilde beton zemindeki su birikintisine düştüm. yerdeki su birikintisi "hüüüp diye içine çeeek beni!" dedi okul pantolonuma ve okul pantolonum da buna süper emici fil güçlü selpak kağıt havluya dönüşerek yanıt verdi, sağolsun. affedersiniz ama her tarafıma su kaçtı yani. kendimden daha ağır bir okul pantolonum oldu, oley!
maç adam eksikliğinden veya hava duruma binaen değil; "hehehehe iyi yüzüyormuşsun ha!", "minnik kurbağa minnik kurbağa kulağın nerede?", "olm su kantinde satılıyor laağn hehehe!", "su küçüğün, yol büyüğün!" gibi çağ açıp çağ kapatan esprilerle gülmekten kırılan kötü gün dostlarım sebebiyle ertelendi.
ıslanmam veya alay konusu olmam değildi mesele. paçalarımdan akan su ile hansel ile gratel masalı gibi iz bırakarak ilerlemem de mesele değildi. hele sınıfa girdiğimde leonidas'ın ordusundan çıkmışa benzeyen gür kahkaha sesleri hiiiiç dert değildi. dert, o eski usül kalorifer peteğinde kuruyana dek oturmak zorunda olmamdı. ne o vicdansız kalorifer peteğini ne de o gün o petek üzerinde kuruyana dek yaşadıklarımı anlatmaya dilim dönmez. bari o lanetin fotoğrafını bulayım dedim. ama kalmamış. sadece hurda döküm petek ilanında bir fotoğrafına denk geldim. beter olsun allahsız kitapsız petek! düşebileceği en kötü yere düşmüş zaten, en ağır pres makinelerinde ezilsin inşallah.
https://gss.gs/i1i.jpg evet, utanmıyorum. bir insan kalorifer peteğinden nefret eder mi? ben ediyorum. beni o kalorifer peteğinden nefret ettiren orangutan utansın.
buraya yazar olarak iyi mi ettim kötü mü ettim bilemiyorum artık. bilinçaltımdaki bu hazin olaylar aklıma geliyor, yazıyorum, yazdıkça tekrar yaşıyorum. yetmiyor bir de yazdıkça aklıma yazmadıklarım geliyor. yüzmesinden futboluna, basketinden voleyboluna sözlüğün ilgi alanındaki her şey bana bir travmamı hatırlatıyor.
hani bir filmde, bir karakterde, bir sahnede kendinizi bulmuş gibi hissedersiniz ya! ben kendimi bula bula nerede buldum biliyor musunuz? ölümlü dünyada serbest'in otelde yediği dayağı anlattığı sahne var ya, heh orada işte. çocukluğum lan bu benim dedim! sinemada millet o sahnede gülmekten kırılırken, ben dertlenip paketimden bir dal sigara çıkarıp ağzıma koydum; çıkar çıkmaz hemen yakayım diye
*... bilmeyenler için çocukluğumun bir buçuk dakikalık özetini de şuraya bırakayım;
https://twitter.com/...082482879209473?s=20 yine çok şükür tabi, sağ salim geldim bu yaşa.
neyse... ne diyordum ben?