• 4
    wta championships - istanbul 2011: gün 1

    kimilerimizin seneler önce hayalini bile kurmakta güçlük çektiği, tabiri caizse bir hayalin cisim bulmuş hali, wta championships - istanbul'un ilk günü gerçekten oldukça etkileyici ve eğlenceli geçti..

    yaklaşık 10 bin seyirci gelmiş tribünlere sağda solda yazan rakamlara bakarsak. salon ful değildi, iş günü ve çalışanlar için ters bir saatte başlamasının da etkisiyle, bunu da hesaba katarsak ilk gün için 10 bin fena rakam değil. maça gelen seyirci de, keyifli an'lar yaşatmadı değil maçın içinde oluşuyla, fakat ilk günün heyecanından olsa gerek, puan sıralarında patlayan flaşlar - özellikle masha'nın maçında -, tüm maçlar boyunca geçmek bilmeyen kuru gürültü, ve alkış başlatma sevdası. özellikle şu alkış başlatma sevdası, gerçekten sinir bozucu. herkes tutturmuş bir alkış başlatma da alkış başlatma..

    kvitova ile vera karşılaştı ilk maçta. inanılmaz bir performans sergiledi ilk maçta vera'ya karşı petra. günün en silik, ve sanırım en kısa süren maçında da vera'yı çok da zorlanmadan geçti petra.

    bu maçın bitiminde, bu kısa aradan faydalanıp, bir burger king yapalım dedik hızlıca, koştura koştura gittik geldik hemen. 3 oyun kaçırmışız sadece, iyi performans sergilemişiz. yalnız, geleceklere tavsiyem, yanınızda yiyecek getirin. çantanıza koyarsınız.

    turnuvadaki favorim, desteklediğim caro ile aga arasındaki maç, turnuvaya yakışır cinstendi kesinlikle. uzun ve etkili rally'ler, çevrilen inanılmaz toplar, bir de benim "come on caro!" nidalarımla, maçı 3 sette almayı başardı wozniacki. kımon caroo!

    günün son maçına gelirken, tribünlerde bir hareketlilik, bir telaş.. ve, beklenen an.. masha kortta! bir ara sadece tribünlere baktım ve herkesin elinde telefon, kamera, masha'yı çekiyor. tribündeki erkek kitlesi de gözle görülür biçimde arttı zaten bu maçta.

    ilk sette yarım saat bile kortta kalamadı masha, tribünler şaşkın.. ikinci sette daha bi' toparlanmış, konsantre olmuş biçimde sahadaydı ve set şansını yakalasa da seti kazanmayı başaramadı, samantha önce yakaladı masha'yı, 5-5 yaptı, servis kırdı, kendi servisiyle günün son maçını galip tamamladı..

    maçtaki "sharapova var dediler geldik" pankartı güldürdü :)

    maçtan sonra, samantha'nın tribünlere attığı imzalı topa uçan adama da helal olsun vallahi demek istiyorum buralardan..

    he bir de, kızlar tek yürek olmuş maç boyunca anladığım kadarıyla, maçtan sonra hepsinin ağzından yükselen tek ses; "oh iyi oldu sharapova'ya.".

    bugünü 100 üzerinden yapılmış bir sınav gibi düşünürsek, 70 alır benden..

    şimdi, sizleri ilk günden çektiğim fotoğraflarla baş başa bırakayım en iyisi mi. fotoğrafların üstüne tıklayın, büüücekler. (arkadaşımın, daha yakın plana giren makinasıyla da çektiğim harika fotoğraflar var fakat henüz elime ulaşmadığından ekleyemiyorum. elime geçtiğinde onlardan da eklerim. fotoğrafları paylaşırken kaynak da gösterirseniz sevinirim..)

    http://jaimelesport.blogspot.com/...nbul-2011-gun-1.html
  • 5
    wta championships - istanbul 2011: gün 2

    2. gün de geride kaldı..

    atmosfer, seyirci katılımı ilk güne göre daha da iyiydi, ilk günkü gibi maç esnasında patlatılan flaşlar, yürüyen insanlar yok denecek kadar azdı dün. doluluk oranı da tahminen 15 bini bulmuştur.

    ilk maçta, sam ile vika karşılaştı. dün, masha'yı deviren sam, bugün vika'nın çığlıklarıyla birlikte oynadığı etkili oyuna karşı koyamayınca mağlubiyet kaçınılmaz oldu. vika da ilk galibiyetini almış oldu böylelikle bu etkili oyunuyla.

    günün 2. maçında li ile masha karşılaştı. doğal olarak, li biraz deplasmanda gibiydi. maria 5 alkışlandıysa, li 1 alkışlandı. çift hatalar bile alkışlanmaya başladı bir ara, o derece. bu arada maria'da da, bende de olan kort çizgilerine basmama takıntısı, veya eşit basma takıntısı baya göze batıyor ve zaman zaman komik an'lar da ortaya çıktı. yerinde sekti vs. çizgiye basmamak için.

    maçtan sonra, turnuvadan çekilmesinin ardından yaptığı açıklamalarda da, ilk maçın yorgunluğunu hala atamadığını ve dönüş için bu turnuvanın erken olduğundan bahsetmiş maria. mariaseverler üzgün..

    günün son maçında, caro, vera'nın inanılmaz, olağanüstü, muazzam oyunu karşısında gerçekten çok iyi tutundu. iddia ediyorum ki, vera'nın kariyerinde bu kadar isabetli, etkili şutları bir arada kullandığı bir başka maç yoktur, veya sayılı bir kaç maç dışında. raketiyle ateş ediyordu diyebiliriz vera için.

    ilk seti rahat geçti vera, sadece 35 dakika sürdü. ikinci sette ise, ilk sete nazaran daha etkili bir oyun sergileyen caro, maçı final setine götürmeyi başardı.

    final setinde vera yine daha etkili olan taraftı ve maçı da kazanmayı başardı. caro'yu "come on caro, you're the number one, you can come back!" şeklinde motive edişlerim de havada kaldı :( neyse, bugün set bile vermeyecek caro, aha da yazıyorum buraya, yazdım.

    bir de, petko ile fotoğraf çekildiğim iyi oldu. sıcak kız. pembe pijamalarıyla(?) takip etti maçları..

    bugünün ilk maçı, vika ile li arasında. ardından caro - petra, son maç da aga - vera.

    vika, caro, aga kazanır.

    ayrıca, görünen o ki, bu maçlardan baya baya matematik uzmanı olacağız, yok averaj hesabı bilmem ne..

    dün çektiğim fotoğrafları, tenisçiler kahvesi'nin facebook hesabı üzerinden paylaştım, buradan buyrunuz. https://www.facebook.com/...866672726&type=1

    http://jaimelesport.blogspot.com/...nbul-2011-gun-2.html
  • 6
    wta championships - istanbul 2011: gün 3

    derbi ve euroleague maçlarının olduğu bir günde, 11 bini aşkın tenissever yine sinan erdem'deydi, açıkçası bugün bu kadar seyirci beklemiyordum, öncelikle bunu belirtmek istedim. hele o son maçtaki atmosfer.. şöyle de bir iddiam var ki, türkye'de tenis organizasyonları daha fazla olsa, futbol ile basketbola olan ilgilerin bir kısmı tenise kayacaktır, net kere net. - he galatasaray - fenerbahçe maçıyla çakışsaydı turnuva, o zaman derbiyi seçerdim, o ayrı.. - çok daha samimi, yakın bir ortam var teniste. dün, yine hakemlerle diyalog kuruldu mesela. türkçe yanlış bir şey söylediklerinde, direk bize bakıyorlar artık, bu sefer doğru mu falan diye işaretleşiyoruz, o derece.

    3. gün, vika - li maçıyla start aldı. beklediğim gibi, maçın başından sonuna kadar kontrolü elinden bırakmadı vika ve li'yi zorlanmadan geçip, yarı finale çıkan ilk isim oldu.

    sonra, petra ile caro çıktı korta..

    dün, caro, set dahi vermeyecek demiştim petra'ya, caro sevgim gözümü köreltmiş anlaşılan, görememişim gerçeği. ilk maçta olduğu gibi, yine çok rahat ve çok etkili bir oyun sergiledi ve caro'nun gruptan çıkma şansını mucizelere bıraktı. olan benim sesime oldu.. maç sırasında, arkalardan gelen "haydi hürrem" sesi de güldürdü. ayrıca söylemeden edemeyeceğim, caro'nun yerinde olsam o fileyi yırtardım! bu ne biçim file şanssızlığıdır böyle turnuva başından beri arkadaş..

    bir kaç gün daha istanbul'da kalmayı planlıyormuş caro.. bi' fotoğraf çekilebilir miyiz ki?

    caro'nun gruptan çıkması için, aga'nın vera'yı 3 sette geçip, bugün petra'ya karşı set alamadan kaybetmesi gerekiyormuş diye biliyordum ama sadece bununla sınırlı değilmiş. oyun averajları var daha, ki caro'nun işi cidden çok zor. neyse, sezonu 1 numara olarak bitirmeyi garantiledi nasılsa.

    gelelim dünün son maçına, dünün asıl maçına..

    vera, 2. günde caro'ya karşı oynadığı müthiş oyunun devamını oynuyormuş gibi başladı maça ve ilk seti sadece 35 dakikada aldı.

    2. sette ise dengeler değişti, daha etkili olan taraf aga'ydı bu sefer. vera'nın servis oyunlarından biraz düşmesini de fırsat bilip, servis kırma şanslarını değerlendirince, ikinci seti 6-2 aldı aga ve maçı final setine götürdü..

    final setinde, yorgunluğun da etkisiyle bol bol servis kırıldı. vera yine çok etkili oynadı fakat aga'nın mücadelesi.. bayılıyorum her topa koşan tenisçilere. vera'nın, kendi servisinde kaçırdığı 3 maç puanından sonra ipler tamamen aga'ya geçti diyebiliriz. gücüne güç kattı aga'nın. bir de bu sırada ben dikkat edemedim fakat vera ile koçu arasında ipler gerilmiş, vera koçunu dışarı göndermiş..

    aga, müthiş, muazzam performansını maçın sonuna kadar sürdürdü, ve maçı almayı da başardı, bileğinin hakkıyla. ayrıca, maçın sonlarında doğru vera'nın gözle görülür biçimde titreyen bacakları dikkatlerden kaçmasın..

    caro için aga'nın destekçisi kesilen ben, baya baya aga'cı oldum diyebilirim artık bu maçla. o kadar bağırmaktan sonra, aga'cı olmamak da olmazdı. iyice kısıldı sesim maçtan sonra.

    bu arada, ana ivanovic'in yeri apayrı, onu karıştırmayalım! o ayrı, caro ile aga ayrı!

    bugün ilk maç li ile sam arasında. dişe diş maç olur, karakolda biter, li kazanır. 2. maç, petra ile aga arasında. şu caro'nun çıkma ihtimalini öğreneyim hele, eğer baya baya zor ise, come on agaa!! günün son maçı da vika ile azarenka arasında. aga yine etkili bir performans sergilerse, 3 maç da 3 sete gidebilir, sanırım gidecek de.

    bir de azar işittik yandaki teyzeden. arkadaşım dünden de sabıkalıymış meğer yine aynı kadından, hatta teyze arkadaşı görünce "bugün de konuşacak mısın?" falan demiş. paso bize baktı zaten dik dik. en son artık o vera'cı, biz aga'cı iken; "şşşş şşşş şşşş şşş, yeter artık!" çekti. bizden sonra da arkadakilere falan söylendi, sonra da vera maç puanlarını kaçırınca gitti. muhtemelen başka bir yerlerden izledi :)

    şinanari nay nayi şinanay nay nanaay!!

    ilk maçta da fotoğrafçılar bir an'da arkamızın fotoğrafını çekmeye başladılar, merak ettim kim var diye, kim var? nihat özdemir. buraya bari eliniz değmesin be..

    fenerbahçe cristian ile golü bulunca, o locanın oralardan gelen ses baya inletti sinan erdem'i, maça gitmediyse, demek onlar inletti.. tarihe tanıklık etti wta de böylelikle..

    masha için de enteresan iddialar çıkmış, yok sokak köpeklerinden korkmuş, yok sasha bir şeyler demiş. bir şey diyeyim mi, bu haberler doğrudur yanlıştır bilemem ama, soğudum ben masha'dan, özellikle bu sene.

    dün çektiğim fotoğrafları facebook hesabı üzerinden herkese açık bir şekilde paylaştım, buradan buyrunuz. https://www.facebook.com/...716184548&type=1 gün 3 fotoğrafları, 117-172 arasındakiler.

    http://jaimelesport.blogspot.com/...nbul-2011-gun-3.html
  • 8
    wta championships - istanbul 2011: gün 5 & 6

    yarı final ve final maçlarını, ilk 4 gün gibi hemen ertesi gününde giremedim blog'a. okuyan, takip eden, bu yazıları bekleyen varsa özür..

    açıkçası, yarı final maçları beklenildiği gibi sonuçlandı diyebiliriz. ne petra, ne de vika çok da zorlanmadan finale çıktı bildiğiniz gibi. yalnız cumartesi'nin benim için tek sürprizi, dulko-pennetta çiftinin elenmesi oldu. günün en güzel olayı da, hiç bir zaman unutamayacağım, peschke'nin bize gönderdiği top. cidden çok komikti ama. önce partneri srebotnik yolladı topu bizim olduğumuz bölüme, baya bi' zıpladım olduğum yerden, ama neden bilmem topu sol tarafa doğru tokatladım. refleks diyelim, ufak çocuk kaptı topu. elimi öptürsem çocuğa yeriydi, topu ona doğru fırlattığım eli. sonra peschke attı bizim tribüne, tam üst tribünlere giderken ışıklara çarptı, dümdüz aşağı gelirken, hoop, ben yine tokatladım! çok şükür bu sefer yine o çocuğun arkadaşı elinden kaçırdı ve top yuvarlana yuvarlana geldi yanımıza. 1 top 1 toptur. bu arada imzanın yanına bir de gülücük kondurmuş peschke. aha da böyle; ":)".

    derken final günü geldi çattı.. inanılmaz bir kalabalık sinan erdem önünde. sanırsın derbi var, o derece. artık karaborsacılar "fazla bilet var mı"ya dönmüşler. onlarda bile bilet kalmamış.

    önce çiftler çıktı korta, huber-raymond çifti 6/4'lük 2. setle şampiyon oldular. pek konsantre olamadım bu maça açıkçası. zaten oldum olası sevmemişimdir çiftler maçlarını, hem oynamasını, hem izlemesini. maç bittikten sonra burger çağırdık dışarıya, o an'lar daha keyifliydi diyeyim çiftler maçından benim için.

    neyse, derken petra ile vika çıktı sahaya..

    her yer pankart dolu, ağırlıklı olarak da petra'cılar doluydu tribünlerde. zaten maçtan önce herkes gibi ben de petra'nın kazanacağını, fakat vika'yı destekleyeceğimi belirtmiştim.

    kvitova maça 5-0 ile başladı, sonra vika 5-5'e kadar getirdi. herkes bi' "n'oluyoruz?" oldu açıkçası. "acaba?"lar havada uçuştu. tribünde vika destekçileri çoğaldı, derken, vika servis kırdırdı, arkasından da petra seti almayı başardı.

    ikinci sete iyi başladı vika ve başladığı gibi devam ettirip maçı final setine taşıdı. final setini de, her ne kadar sempatik gelmese de, kesinlikle bu turnuvayı sonuna kadar hak eden petra aldı ve ilk defa katıldığı bu turnuvayı şampiyon olarak tamamladı. masha'dan sonra bu turnuvaya ilk katılışında şampiyon olan 2. tenisçi oldu petra, dünya sıralamasında da 2. sıraya yükseldi. vika 3'te kaldı. masha 4'e geriledi.

    kesinlikle çok iyi bir işe imza atıldı, hep birlikte. federasyon başkanından, top toplayıcısına, seyircisine kadar. başlarda, salonun tüm kapasitesi kullanılmayacaktı fakat yoğun ilgiyle yeni biletler de basıldı federasyon tarafından ve her gün 10 binin üzerinde tenissevere karşı oynadı tenisçiler. arka arkaya, her gün, işti güçtü demeden geldi herkes. 2020 olimpiyatları için de çok güzel bir örnek oldu. keza daha 2 yıl daha yapılacak bu turnuva burada, seneye yine muhtemelen sinan erdem'de. 4. gün açtığım pankartta da yazdığım gibi, bundan sonra "we want atp champ. too!" hatta ikisi de istanbul'da yapılsın, olmaz mı?

    bir de imza/fotoğraf organizasyonları daha bol olsaydı daha bi' güzel olurdu. tabi bir de ana olaydı. he bir de, seneye fadik atasoy'un yerine başkasının bu turnuvayı sunması sanki daha güzel olacak.

    çok güzel bir organizasyon oldu, emeği geçen herkese cani gönülden teşekkürler..

    turnuva boyunca çektiğim fotoğraflar için, buradan buyurun. https://www.facebook.com/...e=3&l=469a557590

    http://jaimelesport.blogspot.com/...ul-2011-gun-5-6.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın