kendisinin
galatasaray'dan gönderilmesi
vaka-i hayriyedendir,
dursun özbek yönetiminin aldığı belki de en doğru karardır ve
galatasaray kulübünün büyük kulüp olduğunu göstermesi bakımından önemli olmuştur.
igor tudor öncesi çiftliğine dönüştürdüğü kulüpte, fazla kilolarıyla maçlara çıkmaktan arsız bir şekilde beis görmüyordu. -
tudor'u kişiliğiyle ya da taktiğiyle beğenmeyebilirsiniz, ancak iş ahlâkı yüksek biriydi ve futbolcuların idman tempoları/çalışma düzeyleri konusunda kimsenin gözünün yaşına bakmadan yapılması gerekenleri yaptı, nitekim pek profesyonel futbolcumuz
wesley sneijder form tutar bir vaziyete geldiğinde sezon kapanmak üzereydi-
galatasaray kulübü, kadrosunda böyle bir futbolcu zaten barındıramaz da, eldeki maddî imkanlar ve sezon sonundaki zorunlu revizyon planı nedeniyle gelecek başka ''yıldız'' futbolculara
wesley sneijder'i ve iş ahlâkına aykırı tutumunu açıklayamazdı. üstüne üstlük hâlâ deve yüküyle para alıyordu kulüpten.
nitekim bu sezonki kampa da geç katılarak kendi ipini çekmiş oldu. sen takımın en çok kazanan futbolcusu ol ve kampa gelme;
brezilya'dan sezon ortasında gelen
maicon yeniden sezonbaşı kampı yapsın, geçen sezonki takım arkadaşlarının hepsi 2-3 hafta daha kısa tatil yapsın. (benzer taktiği
felipe melo da uygular, sözleşme görüşmeleri adı altında son dakikada takıma katılır, tatil yapardı) kulübümüzün son 10 yılın en kritik sezonu öncesinde büyük
galatasaraylı
sneijder'in kaprisini çekecek hâli yoktu, olamazdı da zaten.
netice itibariyle 2017-2018 sezonunun en hayırlı olaylarından birisi gerçekleşti ve
wesley sneijder dolgun kalçaları ve dolgun maaşını da yanına alarak kulüpten ayrılmak zorunda kaldı. son 2 sezondaki hem sahaiçi hem sahadışı tavırları ise aldığı maaşın yanında yanına kâr kaldı.
galatasaray taraftarı ise bu süreçte önemli bir imtihanı veremedi.
galatasaray, hiçbir futbolcunun çiftliği değildi. vakt-i zamanında
gheorghe haginin o formayı giydiği, kendisinin
sneijder'den birkaç gömlek üstün bir futbolcu olduğu ve buna rağmen profesyonelliğinden asla taviz vermediği
sneijder'e hatırlatıl(a)madı, hatırlanmadı da zaten. taraftar o kadar çok hatalı patırtı kopardı ki bu süreçte, zannediyorum
sneijder bile buna şaşırmıştır.
o pek beğenilmeyen ve gidişinin arkasından kına yaktığımız
burak yılmaz çin'e gidip türkiye'ye geri gelip ligde 17. golünü atarken, kendisi 1 yıldır adamakıllı hiçbir top oynamadan yaşamını sürdürmektedir.
wesley sneijder konusunda
galatasaray taraftarı artık çuvaldızı kendisine batırmalı.
edit: hakikaten inanılmaz. son 1 yıldaki hareketleri ve yaptıklarıyla kulüple ve taraftarla açık şekilde dalga geçmiş
wesley sneijder'i ne pahasına olursa olsun savunmayı misyon edinmiş insanlar hâlâ mevcut. kendisi gibi bir
cassio lincoln'ümüz de vardı geçmişte. demek ki
lincoln döneminde elle tutulur bir başarı kazanmış olsaydık
lincoln de ne yaparsa yapsın savunulacaktı.
sneijder kulübe çokça katkı vermiş, ancak bu katkının karşılığını dünya üzerinde bu paraları kendisine verebilecek 3-4 ülkeden birinde olarak fazlasıyla almıştır. son 2 sezondaki davranışları ise profesyonellik dışı olup kulübe ve takım arkadaşlarını zerre umursamadan, bir nevi ülkeye, armaya ve taraftara hakaret edercesine gerçekleşmiştir. alacaklarından vazgeçerek ayrılması ise kulübe yaptığı güzellik olmuştur. kendisinin bu noktadan sonra ölümüne savunulması ise taraftar açısından bir nevi
stockholm sendromu olarak görülmelidir.
gheorghe hagi'den sonra 10 numarayı giymiş kimselere -doğal olarak- tepki göstermemiş
galatasaray taraftarının,
hagiile kıyas bile edilemeyecek
sneijder'den sonra formayı giymiş
younes belhanda'ya sırf 10 numara giydi diye tepki göstermeyeyse hiç hakkı yoktur.
belhanda'nın yetenekleri, futbolculuğu, hatta
faslı olması bile tartışılabilir; ancak her kötü oyunu/maçı sonrası
sneijder başlığında ağlayıp çırpınmak hiçbir
büyük kulüp taraftarına yakışmaz: her eksik doldurulur, hiçbir oyuncu vazgeçilmez değildir. hele ki armaya ve kulübe saygısızlık ettiyse.