• 2
    başarı normalleşmesi başlıklarının eleştirildiği günlerden günümüze, gerçekçilik adı altında bir geçiş yapıldı. yangın yerine dönmesi gereken ortamda herkes kendi idollerini alevlerden kaçırmanın derdinde. bu ortamda pozitiflik beklemek hiç akıl karı değil, elbette bir reaksiyonu olur avrupa rezaletlerinin hele de iki kupasız yerel sezondan sonra.

    yahu hocanın kendisi şampiyonlar ligi müziği ile çıkmadı mı kutlamaya 2018'de? "bir hayalim var" diyerek gelmedi mi? kimse kupa 1 beklentisi içine girecek kadar ütopik takılmıyordur bence, burada hoca belli bir mesaj vermişti. neyse, st. johnstone'u geçip en azından konferans ligine kalırsak belki bazı şeyleri hatırlarız ama takımdaki kötü havayı öyle cicaldau, boey, van aanholt gibi harbiden gerçekçi transferlerle dağıtmak da kolay olmayacak.
  • 3
    süper lig'de futbol oynandığını sanan, gerçi birkaç senedir başarı alamıyoruz ama oradaki alınabilecek başarılarla yetinen taraftardır. galatasaray eskiden bir avrupa takımıydı. psv gibi bir takıma karşı içeride dışarıda ezilecek bir takım değildi. ilk maç psv'den 5 yiyince içerideki maça bilenecek bir takımdı. en azından buna ses çıkarın. en azından buna alışmayın.
  • 7
    bu vasat seviciler kendilerine ekonomik gelişmeleri hiç bahane etmesinler. çünkü galatasaray’ın takım bütçesi pekala şampiyonlar liginde çeyrek final görebilecek bütçe.
    35-40 milyonluk takım kuruyoruz her sene, bizim yarı bütçemiz ile bizden defalarca daha iyi ve ne yaptığını bilen oyunlar oynanıyor avrupa’da. zaten bizim oynadığımız şey bir nevi bir alt limit olmalı, daha kötüsü olamayacak bir baz bizimkisi, bunun için bütçeye filan da gerek olmamalı yani, ne 40milyon eurosu?
  • 8
    doğrusu için
    (bkz: vasata alıştıran teknik direktör)

    28 temmuz 2021 galatasaray psv eindhoven maçı'ndan sonraki basın toplantısında, fatih terim hocamız garip bir şekilde oynanan oyundan memnun, yediğimiz golleri hatalı tercihlerden buluyor vs.

    özellikle de ilk yarım saatteki oyuna vurgu yapıyor.
    bu apaçık taraftarı aptal yerine koymaktır.
    biz farklı maç mı izledik bilmiyorum ama ben sahada güzel bir futbol falan izlemedim.

    hocanın kendisi vasata alışmış, taraftar da alışsın istiyor.

    vasata alışmak demek, yoğun bakımdaki hastanın peyderpey yaşam serüveninin sonuna gelmesi demek.
    hasta ölüyor ama doktorun umrunda değil.

    ben isyan ediyorum, itiraz ediyorum ve bu hastayı başka doktor tedavi etsin diye rica ediyorum.
  • 10
    hepimiz seve seve alışacağız. kafamızı be kadar daha kuma gömeceğiz acaba? her şey kabak gibi ortada ama görmemek işimize geliyor sanırım. galatasaray türk kulübüdür ve türk liginde oynamaktadır. geliri liradır. bulunduğu konum avrupa’nın doğusudur. gelir kazandığı parası gün geçtikçe erimektedir. avrupa futbolunun merkezi olan batı ve orta avrupa’ya uzak mesafededir. ligi kalitesizdir. bir oyuncu almak için batılı rakiplerine göre her zaman daha yüksek ücret verme zorunluluğu vardır. futbol kültürü olmayan bir ülkededir. antrenör ve insan kaynağı olmayan bir yerdedir. en kötüsü de kendisini hala dev aynasında gören taraftarları vardır. dua edin psv’ye eleniyoruz. beş yıl içinde sion gibi takımlar yürüye yürüye eleyecek takımlarımızı. eskiden biraz paramız vardı. artık ne paramız var, ne de insan gücümüz. futbolda kalifiye insan yok ülkede neredeyse. marka değeri yerlerde ligimizin. sonra gelip vasat falan diyoruz. şartlar biraz daha iyiyken bile 5-6 yılda bir piyasaya çıkıyorduk zaten anca gücümüz ona yetiyordu. artık birazcık iyi olan şartlar bile yok. vasata alışmakmış. hep vasattık ki zaten. hatta vasat bile değil çoğunlukla da kötüydük.
  • 11
    gerekçesi ekonomi olmaması gereken taraftar. eğer sebep buysa o zaman bi zahmet teknik direktörü de vasat maaşa alışacak, yok öyle 3 kuruşa 5 köfte yani.
    maçlara gelince “abi kalite farkı, kur farkı vs.vs.” ama maaş almaya gelince terim’e 2.5-3milyonu bayılıyoruz. yahu madem umutsuz vakayız, daha niye o zaman hocamıza cl kupası alacakmış gibi maaş ödüyoruz.
    takım kuruyorsun bütçen psv’nin 2 katı, hocan 2 katı maaş alıyor ama sorun ekonomi öyle mi? e yuh artık, bu nasıl bir izansızlık.
  • 12
    sadece banka borcunun 2.2 milyar tl olduğu bir kulüpte vasata alışmak zorundasınız.
    bu arada genç yetenekli oyunculara yatırım yapmak, bedavaya taylan alıp ondan çok iyi
    bir 6 numara çıkarmak yapmak zorunda olduğunu iştir.
    melo’nun galatasaray’a transfer olduğu 2011 yazında dolar kuru 1.50 tl, euro kuru 2.20 civarındaydı.
    yani tribünden geliriniz yıllık 100 milyon tl ise bu 42 milyon euro yapıyordu.
    bugün 100 milyon tl tribün geliriniz olsa 10 milyon euro bile yapmıyor.
    o dönem 10 futbolcuya bonuslarla beraber 4 milyon euro maaş verseniz, sadece yıllık 100 milyon tl’lik tribün geliriniz bile maaşlarını çıkartıyordu.
    bugün 100 milyon ile ancak feg ve falcao’nun parasını ödeyebiliyorsunuz.
    1 euro avrupa’da hala 1 euro ama burada artık 10 tl.
    bütün geliri neredeyse tl olan kulübün bir futbolcuya 4-5 maaş verme imkanı yoktur.
    evet herkes ister o iyi isimlet katılsın ama doğru yöntem potansiyelli oyuncuları alıp geliştirip satmak ve kulübün durumunu sürdürebilir bir hala getirmektir.
    bunu istemek vasata alışmaksa, evet ben vasata alışıyorum.
  • 13
    bir vasata alışan (!) taraftar olarak 30 yaşında yıldız ismi transfer edip 4 sene dolgun maaşını ödemeyi kabul etmiyorum. hala bu tip transfer isteyebilenlere de hayretler içerisinde bakıyorum. hadi hiç kötü örneğimiz olmasa anlayabilirim belki ama örnek bol yani.
    22-23 yaşında gence 6-8 m euro verilmez diyenler yaş ortalaması 23 falan olan kuzey takımlarından biri bizi tokatlarken feghouilinin göbeğini sıvazlasın
  • 16
    bunlardan biriside benim. çocuklarımı eglensinler diye çadır kampına götürüyorum, vasat otellerde tatil yapıyorum. evime alisveris yaparken eskisi gibi kaliteli ürünleri tek çırpıda alamıyorum. kaliteli ürünleri, çok uygun fiyata denk gelirse alıyorum, yoksa vasat tabiri ile ortalama ürünleri alıyorum. benim yaşadığım hayat vasat ve vasat altına düşmüşse, tuttuğum takımın kendini kanıtlamamis, genç, ortalama veya ortalama altı futbolcu transfer etmesini kendime dert edecek değilim. toplum kaliteye ulasamazken, futbol takımlarının ulasmasini beklemek hayalcilik olur. bana kalsa tüm takimi 250 300 bin euro maaş alan sekidika tarzı oyuncularla yaparım. 15 milyon euro'ya geçmemeli maaş ortalaması.
  • 17
    sanırım anlamını bilmediği kavrama alışan taraftar.

    keşke alışsa ' vasata' çünkü ülke futbolu olarak dibi gördüğümüz gibi futbolcu maaşlarının da vasat üstü olduğu bir dönem.

    ülke futbolu olarak keşke vasata alışsak. belki bir nebze düzelir ligimizdeki kalite.

    not: vasat kelimesi türkçe'de "orta, iki şeyin ortasında olan, ortalama" anlamına gelir.

    kaynak -> https://turkcenedemek.com/kelime/vasat/
  • 18
    bugün bir mucize olsa ve galatasaray başkanlığına geçecek olsam kaleden başlayarak muslera'ya derim ki;

    baba biz avrupa'da kupalarında son otuz küsur maçta iki galibiyet almış sıradan bir takımız. takım maliyeti galatasaray'ın üçte birine denk takımların şamar oğlanı olacaksam, lig de anadolu takımlarına bile oyun üstünlüğü kuramayacaksam bir oyuncuya 3-5 milyon euro maaş bağlamamın da bir anlamı yok. kusura bakma derim. şimdi diyeceksiniz ki, falcao, babel, soso varken muslera mı? ben de diyorum ki, onu bile gönderirim. şu avrupa kupası performanslarının, ligde oynanan futbolun karşılığı 55 milyon euro yıllık takım bütçesi midir?

    biz oldukça sıradan bir futbol ülkesiyiz. hatta genel anlamda sıradan, vasat altı bir ülkeyiz. neden insanlar futbol konusunda bizi üstlerde görme gereği duyuyor açıkçası pek de anlamıyorum. dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biri finlandiyalı bir adam çıkıp da; bizi futbolda vasata alıştırdılar diyor mudur ki? ödenen paraların karşılığı buysa, bu neticeler ve bu oyunsa bırak vasat kalsın oyuncusu da...
  • 19
    bu tanımlama kibrin ortaya çıkardığı bir tanımlamadır. bu tanım ortaya çıktığı günden beri galatasaray avrupa’da sadece 1 galibiyet almıştır.

    bu tanımlamadır ki güncel olarak verim alamadığı falcao, feghouli ve babel gibi 3 futbolcuya 2 senedir yaklaşık toplam 30 milyon € dökülmesinin altında yatan korkuyu ifade eder. vasata alışmamak şu bahsettiğim riski almak demektir.

    bu riski alacak lüksü olan kulüpler arap şeyhlerinin kulüpleridir.
    (bkz: manchester city) (bkz: paris saint germain)

    elimizdekilerin suyunu sıkmamız gerekirken, bu gereksiz tanımlamayla şımarıklığımızı meşrulaştırmak, bence çok büyük bir hatadır…
  • 20
    dip yerine vasata alışması isabet olan taraf grubu. zira ülke futbolu olarak dibi görmüş durumdayız.

    cv’si cafcaflı, idealleri maddi sınırlar içersinde ki vasat üstü (!) yıldız futbolcular yerine, idealleri ve hedefleri olan, kendini kanıtlamaya muhtaç isimleri tercih ederim.

    kadro da 1-2 yıldız futbolcu olabilir ama onlar da kesinlikle çok büyük profesyonel ve mesleğine saygılı, takıma örnek isimler olmalı.
  • 21
    şımarık olmayan, neyin ne olduğunu farkında olan yaştan alakasız aklı başında olan taraftar.
    diagne,babel,feghouli ve falcao şu an senin borcunun %10 kadar senelik maaş alıyor.
    vasata alışmak ayrıca kötü oyuncuyu al oynat değil, olmamış oyuncuyu al sonrasında oldur.
    taylan, bir rizespor kupa maçında sol ayağı ile linnes'e milimetrik pasa geçirince olur bu çocuktan diyen taraftardır. sonucunda oluyor da.
    bunun dışındakiler lafügüzaf. tartışma kapanmıştır.
  • 22
    "vasata alışmak"tan kastedilen çok belirsiz olduğu için yorum yapmak zor. eğer aktif emeklilik yaşamaları için falcao tarzı veteran oyunculara servet ödemek yerine gerek altyapıdan çıkarn, gerek scout ekibinin yıldız adayı olarak belirlediği potansiyelli gençlerden bir kısmını takımda görmek isteyenler vasata alışmış kabul ediliyorsa ben böyle isimlendirilmeye razıyım.

    ancak vasata alışmaktan kasıt psv gibi takımlardan 5 yiyerek elenmeyi olağan kabul etmekse ben yokum arkadaş. kimse beni "bu kadroyla bu kadar" martavalına ikna edemez. kimse beni galatasaray adının olduğu her yerde umut vardır sözünün aksine inandıramaz. "bu kadro ile bu kadar" ise 10'da biri bütçemize sahip anadolu takımlarından neden defalarca 3-4 yedik? "bu kadro ile bu kadar"sa rakibin iki katı maaş bütçesine rağmen neden "bu kadro"? vasata alışın derken kastedilen son avrupa galibiyeti aldığımız zamanı hatırlamamaksa bu kabul edilemez. hiçbir ekonomik ya da siyasal durum da buna gerekçe gösterilemez. galatasaray'ın başarıları hiçbir zaman psg tarzı "bastım parayı aldım kupayı" tarzı olmadı zaten, böyle bir beklentisi olan da yok.

    galatasaray adının olduğu her yerde umut vardır. ancak itiraf edelim, 21 temmuz 2021 psv eindhoven galatasaray maçında bu umuda sahip olmayı bile bize çok görenler oldu. bu durumu normal karşılamayanlara da yangıncı taraftar yaftası yapıştırıldı. vasata alışmak bu ise hiçbir sebep beni buna alıştıramaz. cuma kıyamet kopacaksa ve perşembe avrupa maçı varsa, rakipten bağımsız ben takımımın kazanmak için sahaya çıkmasını beklerim. galatasaray taraftarı olarak bu hakkımdır.
  • 23
    alışsın alışmasına da bu vasata sadece niye taraftar alışıyor orasını anlamıyorum. o zaman bi zahmet teknik direktörü de “vasat maaş”a alışsın. madem bütçe itibariyle avrupa’da başarı beklememek gerekir(ki öyle birşey yok, bizim takım bütçesi cl çeyrek final görmesi gereken bütçe), madem kur şöyle oldu harcamaları kısmak zorundayız filan, e yahu birader niye teknik direktörümüze cl kupası alacakmışız gibi maaş veriyoruz? sonra bu hoca 3te1’i kadar maaş alan hocalara acı şekillerde elenip geliyor, bi tutarsızlık yok mu yani burada?
  • 24
    genç ve gelecek vaadeden futbolcular alacağız diye cicaldau, morutan, harrouri gibi vasat isimlerin peşinden koşmanın anlamı yok. çünkü biz bu vasat isimlerin hepsini ilk 11 için düşünüyoruz. bize denayer, jakup moder, ribery, marcao ve beklenen patlamayı yapamamış ya da yeterli süre alamadığı için beklenen gelişmeyi gösterememiş, makul fiyata alınabilecek gedson gibi isimler lazım. ayrıca babel, falcao, fegholi, diagne gibi futbolcuları gönderemiyorsak faydalanmamız gerektiğini düşünüyorum. çünkü bu futbolculara yaklaşık 15 milyon euro garanti ücret ödüyoruz. bu kadar garanti ücreti ödüyorsak bu isimleri kadro dışı bırakmak yanlış olur. eğer adam gibi bir taktiğimiz, oyun sistemimiz olsa bu kadar yetenekli futbolcudan mutlaka verim alırdık. unutmayalım galatasaray'ın sistem eksikliği kadar kalite eksikliği de var.
  • 25
    bu konu belli aralıklarla gündemimize giriyor. daha da girecek gibi. ortada bir yanda kalitenin ve mükemmeliyetin temsilcileri, diğer tarafta da vasata alışan gariban, vizyonsuz taraftar var. here we go again yani. başlayalım o zaman.

    falcao, feghouli, seri, nzonzi, misimovic, elano gibi örnekleri koyup, alın işte vasat olmayan oyuncularla ne hale düştük demesi kolay. ama öte yandan hagi, popescu, taffarel, sneijder, melo gibi örnekler de var. o zaman hangisi doğru: takımı yıldızlarla doldurmak mı, tamamen mütevazı oyunculara yoğunlaşmak mı?

    bu soruya cevap vermeden önce şuna cevap vermek lazım. burada vasat dışı olarak adlandırılan, dünyanın en büyük takımlarında forma giymiş ya da giyebilecek; tüm uluslararası camianın tanıdığı futbolcular, futbol oynamak için avrupa ligleri arasında ilk 10'da yer almayan türkiye ligi'ndeki galatasaray'a niye gelsin?

    1- sarı kırmızı renklere gönül vermiş, sevdamızın uğruna her şeyi terk etmiştir.
    2- diğer ülkelerde alamayacağı anormal bir parayı tercih etmiştir.
    3- yaşı ilerlemiştir/düşüşe geçmiştir. artık büyük liglerde zorlanmaktadır.

    birinci seçenek çok akla yatkın değil. ikinci seçenekte sadece parayı düşünen kişi senden daha çok para veren çin ve arabistan'ı tercih ediyor zaten. 3'e kalıyoruz.

    yani olay şu: sen galatasaray olarak fenerbahçe olarak beşiktaş olarak yıldız futbolcu alamazsın. sen "çaptan düşmüş yıldız" alabilirsin, "gözden çıkarılmış yıldız" alabilirsin. yaptığın tüm vasat olmayan transferler, başka bir takım yararlanamadığı ve gitmesini istediği için sana geliyordur.

    (buraya bir parantez açayım. omar gibi alioski gibi, yaşı çok değilken, taraftarı da seviyorken sözleşme sonu biraz daha yüksek maaşa sana gelebilecek oyuncular var tabii. ama bunlara vasat denmesi de iki tane kötü performans verdikleri maça ve değerli taraftarlarımızın ağzından çıkacak iki lafa baktığı için, büyük takımlarda oynamayan/oynayacak kalibrede olmayan oyuncuları vasat kabul ediyoruz şu an.)

    vasat olmayan oyuncuyu en formda haliyle almana imkan yok. sana kadar düştüyse alabiliyorsun. dolayısıyla vasata en yakın haliyle alıyorsun. hatta belki de vasatın bile altına inmişken alıyorsun ama bunu aldıktan sonra fark ediyorsun. vasat oyuncuyu ise, genellikle en formda haliyle alıyorsun. burada rotasyonu doldurmak için yapılan fırsat hamlelerinden değil, çıkışta olmasına rağmen taraftarın "vasat" dediği oyunculardan bahsediyorum. senden düşük ligde, düşük takımda oynayan bir oyuncuyu, en iyi en parlak halindeyken alıyor ve bazılarının deyimiyle vasata alışıyorsun.

    diyelim önünde ayıptır söylemesi iki at yarışıyor. birisi 70 km hızla efsane başlamış, ama sonra hızı 30'a düşmüş. diğeri yavaş yavaş başlamış ve hızı 25'e çıkmış. aralarında 100 metre kalmış. birinin hızı sürekli düşüyor, diğerininki sürekli yükseliyor. uzun vadede hangisinin kazanacağını düşünmek daha mantıklı? hızı düşen at yorulmuş haline rağmen tekrar şahlanabilir ya da hızı çıkan at bir anda durabilir elbet ama akıl, mantık, izan hangisinin daha kazanmaya yakın olduğunu söyler?

    ya da iki hisse var gördüğünüz. biri 200 lira'dan 70 liraya doğru hızla düşüşe geçmiş. diğeri 1 liradan 60 liraya çıkmış. hangisini almak akıl karı? üstelik 70 liraya düşeni garip şekilde 150 liraya alıyorsun. çok daha pahalı.

    2004-2005 sezonu akçaabat sebatspor örneği sıkça aklıma geliyor. 2003-2004 sezonunda ligi 13. sırada bitiren takım, sorunu kalitede bulmuş olacak ki o sezon atılım yapıp türkiye'nin büyük takımlarında oynamış oyuncuları hedef aldı. savunmaya trabzonspor'un efsane futbolcusu ogün'ü, orta sahaya fenerbahçe'de 3 sezon oynamış hakan bayraktar ve yusuf şimşek'i, hücum hattına ise beşiktaş'ın unutulmaz golcüsü oktay derelioğlu'nun yanına birkaç sezon önce gaziantep'te fırtınalar estiren hasan özer'i aldı. bu oyuncular büyük takımlardan vazgeçmiş ve akçaabat sebatspor'a kalite katmaya gelmişti.

    o sezon akçaabat sebatspor sonuncu oldu. tüm yıldızlarıyla birlikte bir alt lige yol aldı. daha yakın örnek 2017 yazında nasri, menez, vainqueur, djorou gibi avrupa'nın bilindik isimlerini alıp ligde küme düşmekten zor kurtulan antalyaspor.

    eğer sen de tek sorunu kalitede görürsen, avrupa'nın büyük takımlarının düşkünlerini toplayıp büyük ihtimalle avrupa'nın akçaabat sebatspor'u olursun. takımına bir altyapı yaratmadan kaliteli çaptan düşmüş oyuncuları yığayım dersen elinde yüksek bütçeli bir enkaz bulursun.

    bizim takımın özünü; yükselişe geçen, emeği ve çabayı ön plana koyan, kendini daha büyük anlar için ispat etmeye çalışan oyunculardan oluşturmamız lazım. kadromuzu taraftarının giderken "oh be rahatladık" dediği yıldızlarla değil, balkanlardaki küçük bir kulübün arkasından gözyaşı döktüğü isimlerle dizmemiz lazım. manchester city'nin maaş bütçesinde ufak bir rahatlamaya değil, fk molde taraftar forumlarında yankılanan "bu adamı nasıl yollarsınız" tartışmasına ihtiyacımız var.

    büyük takımların artık istemediği; kaliteli ama düşmüş oyuncuları şifayla, şerbetle, taraftarla, parayla iyileştirip eski günlerinden bir kuple sunmaları için el açmak bir yol. ama senden daha düşük takımdaki yükselişte olan oyuncuları alıp, yükselişlerine senin takımında devam etmelerini sağlayıp, bir sonraki transferinde büyük takımların istemesine sebep olmak çok daha güzel bir yol. üstelik ilkine göre kulüp ekonomin için çok daha karlı. burada sana kalan en önemli iş, iyi oyuncuyu iyi şekilde seçmen. bu oyuncunun 17 yaşında wonderkid olması gerekmiyor. 23 yaşında, burada ismini ilk kez duyan taraftarın youtube'u transfermarkt'ı açıp 10 dakikada vasat ilan ettiği adamı da izleyip kazandırabilmek maharet. transfermarkt-youtube-wiki üçgenine bakıp 10 dakikada hiçbir sorumluluğu olmadan etiket basan insan 20 kez dahi haklı çıksa bile görüşünün bir kıymet-i harbiyesi yoktur çünkü atmıştır ve tutmuştur. izleyenlerin görüşü ve tercihi her koşulda daha kıymetlidir.

    kaliteye de elbette yer var. genç takımların, hazır olmayan çıkışta ekiplerin handikaplarını kapatacak tecrübeli/yıldız isimlere uygun bütçelerle asla hayır denmemeli ama önce bir nesil oluşturmadan, bir temele sahip olmadan gidilecek tüm ex-yıldız isimler büyük bütçeli bir başarısızlık riskidir. hagi'nin h.şükür-arif-okan-suat-bülent-tugay-h.ünsal-ergün-davala'lı takıma geldiğini, sneijder-drogba'nın 6 ay önce şampiyon olup şampiyonlar ligi'nde gruptan çıkmış bir takıma katıldığını unutmamak lazım.

    alışmadığımız bir vasat varsa o da hiçbir emek harcamadan, yarım saat oyuncu izlemeden, yarım yamalak bilgiyle yapılan "24 yaşına kadar ülkeden çıkmadıysa topçu olmaz" "madem o kadar iyi büyük takımlar neden almadı" "bu kadar ucuza bırakılıyorsa kötüdür" gibi tembel yorumların vasatlığıdır. esas vasatlık, kendi dümdüzlüğünün farkında olmadan kulübün kurtuluş reçetesini tek parmak şıklatışta bulduğunu zanneden inceliksiz fikirlerin hala karşımıza çıkıyor olmasıdır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın