resim
Ünal Aysal
Görev:Başkan
Takım:-
Yaş:83
Uyruk:Türkiye
  • 3826
    getireceği teknik direktör ne kadar başarılı olursa olsun, fatih terim'i kulüpten kovamasıyla tarihe geçmiştir. evet kendisinin gözümdeki değeri, bu hamleyle sıfıra inmiştir. fatih terim ulan bu, herkesin gıpta ile baktığı adam. fenerli arkadaşlarımın, sırf fatih hocanın saha kenarındaki duruşunu görmek için maçlarımızı seyrettiklerini biliyorum. saha kenarındaki "kolej takımı" havasını görmek için izliyorlardı bizi. çünkü onların takımında ne yaparlarsa yapsınlar, bir türlü oluşturamadıkları şeylerden biriydi bu. peki sen ne yaptın başkan? önce yönetimdeki muhaliflerini temizledin ve fatih hocayı yalnızlaştırdın, ardından milli takımdan teklif gelmesini fırsat bilerek, fatih hocaya kabul etmeyeceğini bile bile, resmen bizans oyunu oynayarak basın üzerinden iki senelik sözleşme teklif ettin. her şey açıkça ortada başkan, fatih hocayı istemediğini cümle alem biliyor, ama bunu delikanlıca halledemedin ne yazık ki. sana şampiyonluklar kazandıran hocana ihanet ettin. her şey açık ve net bir biçimde ortada. galatasaray'ı kurumsallaştıracağım diye, hissizleştiremezsin başkan! bu kulüp, dilekçe ile bakanlığa müracaat edilerek kurulmuş kıytırık bir kulüp değil, bunu en iyi senin bilmen lazım. ama kurumsallaşma sevdan, bir çuval inciri berbat etti. 24 eylül 2013 tarihiyle fiilen biten başkanlığını nereye kadar devam ettireceksin gerçekten çok merak ediyorum. istediğin başarıyı kazan, istediğin kupayı getir önümüze koy, ama bu yaptığın unutulmayacak başkan!
  • 3827
    kendisinin de belirttiği üzere futboldan zerre anlamamaktadır. zaten anlasa fatih terim'e florya'nın anahtarını verir ve sen hem teknik direktörsün hem de florya'nın tek sorumlusu, yanında kimi görmek istiyorsan al onla çalış kimi görmek istemiyorsan söyle ayıralım. bir tek bana hesap vermekle yükümlüsün der kaç yıllık sözleşme istiyorsa imzalardı. fatih hoca para peşinde değil, adam zamanında hagi'nin galatasaray'a gelmesi için para almamayı teklif edebilen biri, gönlü zengin ve o gönülde sadece galatasaray var.

    ama başkan öyle mi? o simsar, cin. ticaretten gelmiş amına koyim, nerde dalavere, cinlik açıkgözlülük orada bizim efsane başkan. ama hepsinden beteri, burjuva bu adam ve emrindeki yönetim. adanalı fatih onlara göre köylü, hatta lümpen! çok çok iyi bir iş adamı olabilir, ama şu anda galatasaray'ın belini fena bükmekte olan kişidir.
  • 3828
    söylenecek daha çok şey var ama şu yazıyı aynen paylaşmak istiyorum kendisine tapınanlara:
    galatasaray'da fatih terim, "galatasaray değerleri" gerekçesiyle görevinden alındı. bunun altında yatan gerçekleri geçmişten bugüne gelerek irdelemek gerek...

    ünal aysal, fatih terim’e telefon etmiş, hoca telefonu açmamış ve olaylar gelişmiş... başkanlık makamına saygısızlık varmış ve “galatasaray değerleri” gerekçesiyle fatih terim görevden alınmış. sizce galatasaray tarihine geçecek ve unutulmayacak büyüklükteki bir kararın gerekçesi gerçekten bu olabilir mi? cidden sebep telefon edince ulaşamamak mı?

    fikrimce liseli ergen aşıkların ayrılmasını andıran bu bahanenin arkasında devasa bir birikmişlik yatıyor ve yine kendi fikrimce bu birikmişliğin sorumlusu da başta sayın başkan ünal aysal’dır. neden?

    her şeye bugünden bakmak çok daha kolay belki ama gerçekleri görebilmek için filmi yaklaşık 2.5 sene önceye almakta fayda var.

    beş başlı yönetimle savaşmak

    o günleri şöyle bir hatırlayın. tarihinin en kötü dönemlerinden birini geçiren bir galatasaray, başkanından takımına dağılmış, derbeder olmuş bir kulüp… galatasaray başkanlığına talip olan ünal aysal’ın da ilk toplantısından bu yana sloganı belli: “başarı, başarı, başarı…” galatasaray tarihinin bence bu en zorlu görevine getirilen fatih terim’e o dönem bırakın yönetim, taraftar nezdinde kredi açan kişi sayısı o kadar fazla değildi. takımı bırakacağını söyleyeninden tutun, 2.fatih terim dönemine dem vurana kadar ortada büyük bir tepki de vardı. aynı şekilde başkan ünal aysal bugün olduğu kadar güçlü bir tek figür değildi. tam tersine galatasaray kongresinde birbiriyle anlaşamayan ne kadar blok varsa onların temsilcilerine yönetimde önemli görevler vermiş, birbiriyle çalışması neredeyse imkansız beş başlı bir hydra yaratmıştı.

    işte fatih terim’e bugün bu kadar saygı duyuyorsam galatasaray tarihinin en vasat kadrolarından birini dönüştürüp neredeyse yüzde 100 isabetle işler yaparak şampiyonluğa taşıması kadar bu beş başlı yaratıkla savaşıp bir yandan da galatasaray politikacılığı yapmasıdır. tam da bu yüzden fatih terim’in aldığı o ilk şampiyonluğun anlamı çok daha büyüktür ve terim’e özeldir. bugün “egosu çok yüksek” klişesiyle eleştirilen terim, normal bir teknik adamın asla çalışmayacağı, grima solucandil edasıyla başkana durmadan “daha iyisiyle çalışabiliriz” suflesini veren hatta işi abartıp bilic’e fatih terim’in arkasından teklif götüren yakın çalışma arkadaşlarına rağmen bu saçma sapan koşullarda sadece galatasaraylı olduğu için her şeyi göze alıp mücadelesini sürdürmüştür. bugün daha güçlü bir konumda bulunan galatasaray’ın ilk şartı olan başarı öyle çok kolay gelmedi. bu yüzden fatih hocayla ilgili a deyince “egosu yüksek” diyenlerin önce oturup bunları bir düşünmesi gerekiyor.

    kurumsallıkta zirve…

    ha, sanmayın ki fatih terim ikinci senesinden itibaren rahat çalıştı. aksine, bu kadar zorlu bir şampiyonluğun ardından hocanın eli güçlenecek sanırken sanki beklentilerin altında kalmış gibi muamele gören bir terim vardı. sanırım futbol tarihinde bir ilktir. en basitinden assaidi transferini hatırlayalım. hocanın da istediği assaidi ile kulüp adına görüşme yapan heyet yıllık 1.4 milyon avroya anlaşmışken başkanın danışmanı bülent tulun’un gidip assaidi’ye daha fazla para teklif ettiği günleri unutmadık. ya da kulübün resmi internet sitesinden fatih terim’e haber dahi vermeden hocanın adını kullanarak tulun’un transferde yetkili olduğu açıklaması yaptığı günleri…

    galatasaray’da transferler bu saçmalıklara rağmen ya da saçmalıklarlar sebebiyle yapılıyor. çok değil, bu senenin ocak ayını hatırlayın. fatih terim’in kendi beyanatıyla transfer istediği iki tane bölge vardı: sol bek ve yaratıcı özellikleri olan bir kanat. transfer dönemi boyunca görüşme yapılan iki isim ise yine danışman yönlendirmesi ve önderliğinde wesley sneijder ve aurelien chedjou’ydu. didier drogba piyangosu hocanın da rızasıyla gelmiş olabilir ancak toplamda ortaya çıkan tablo belli: sol bek ve kanat oyuncusu lazımdı, 1 ay sonunda imza bedelleri ve bonservisler dahil 15 milyon avro harcanıp bir 10 numara ile santrfor alınmıştı. peki egosu yüksek denilen hoca ne yaptı? fiziksel olarak iyi durumda olmayan sneijder ile drogba için sistemini de komple revize ederek şampiyonlar ligi’nde schalke turunu alıp ligde de şampiyon oldu. bunları ya çabuk unutuyoruz ya da genlerimiz gereği başarları padişahlara mal etmeye alışkınız. bu zaferleri alan padişah değil, komutandı, zaman zaman padişaha rağmen bunlar yapıldı.

    peki bunun sonucu olarak ne oldu? fatih terim’le başkan ünal aysal arasında köprü olan isimler yönetimden çıkarıldı ve tamamen aysal’ın tek adamlığına biat edecek, inisiyatif alma şansı olmayan bir yönetim modeli getirildi. bu bir…

    milli mesele…

    bunlar dün olandı, şimdi bugüne gelelim. mevzunun milli takım meselesiyle başladığını ve bugüne geldiğini hepimiz biliyoruz. yönetimin rasim ozan kütahyalı ve diğerleri başta olmak üzere başlattığı operasyon bir yana, birçok galatasaraylının hocaya kırgın olmasının başlıca sebebi de zaten “demirören’le anlaşmış” olması. fakat burada da gerçeklerle yüzleşmemiz lazım. bir kere milli takım adına fatih hocaya giden yıldırım demirören değil, doğrudan başbakan… ve katılın veya katılmayın, fatih terim için milli takım kutsal bir yer, görev yapması istenirse de gidecek türde bir adam. başbakan’ın özel olarak hocayı arayıp bunu da hiçbir şekilde saklamayışı, bakanların doğrudan açıklamalarıyla bunu işaret etmeleri de tabloyu ortaya koyuyor. bir acil eylem planı olarak terim, milli takım’ın başına getirildi ve hocanın hayata ve milli takıma bakış açısı da bu kabulü gerektirdi. bunu bir kenara yazalım.

    peki bu şartlarda yönetimin duruşu ne olabilirdi?

    1- fatih terim’e iki takımla aynı anda çalışamayacağını iletip başka bir hocayı göreve getirmek.

    2- fatih terim’le her şartta devam edip hocayla sezon sonuna kadar yeni bir sözleşme yapmak.

    peki fatih hocayla başkan arasında köprü kuran öğelerin tamamından arındırılmış yönetim ne yaptı? ikincisini mi? hayır hiçbirini… zaten sorun da o, kamuoyunu tamamen manipule edip fatih terim’in altını oyarak, taraftar nezdinde itibarsızlaştırmaya çalışarak bu operasyonu gerçekleştirmek ve bunun benim nazarımda affı yok.

    galatasaray yönetimi kamuoyuna milli takım için dört maçlığına izin verdiğini ilk günden açıklamış durumda. bunun dışında fatih terim’le çalışmaya devam etmek adına yapılabilecek tek şey vardı: fatih hocayla konuşup yeni bir sözleşme yapmak veya terim’le sözlü olarak bu yıldan ötesi üzerine de planlar yaptığınızı, uygun bir vakitte bunun resmiyete döküleceğini hocayla da anlaşarak ifade etmek…

    bu noktada yapılan neydi? resmi internet sitesinden ve resmi hesaplardan fatih terim’le 2 yıllık sözleşme yapılma kararı alındığını deklare etmek… kağıt üstünde belki iyi gözüküyor ama sorun şu: fatih terim’le sözleşme yapılmak istenirken bundan fatih terim’in haberi yok! bunun masumane bir tavır olduğunu söylemek fazlasıyla naif bir yaklaşım. bunun sözlükte tek bir karşılığı var, o da fatih terim’i kamuoyu nezdinde “bakın biz sözleşme yapacaktık ama kendisi kabul etmedi” noktasına çekmek, onu güçsüz düşürmek… takdir edersiniz ki fatih terim bu hamlelerin ne niyetle yapıldığını hepimizden iyi bilecek tecrübeye sahip… “birileri rahat etsin diye sözleşme imzalayacak değilim, galatasaray kulübü beni kovmadığı sürece buradayım“ demenin de bir anlamı vardı.

    1+3 yıl imza attı meselesini ise yıldırım demirören açıklık getirdi. hoş, yıldırım demirören gibi bir isimden "galatasaray başkanı gazete haberine göre mi hocasını gönderiyor?" ayarını yemek bile galatasaray adına düşünen durumun ne acı olduğunu gösteriyor.

    her şeyin önemini yitirdiği an

    bu kadar yazdık, çizdik, bir şeyler söyledik ama her şeyi bir kenara bırakıp odadaki fili de unutmayalım. galatasaray, 40 yıllık bir galatasaraylıyı, hayatta olan en büyük galatasaray figürünü “galatasaray değerleri gereğince”, “başkanlık makamına saygısızlık” gerekçesiyle görevden almıştır, tek taraflı olarak bu kararı alarak pratikte kovmuştur. bunu da fatih terim’e haber vermeden, doğrudan medyaya açıklayarak haberi buse terim’in kendisini aradığı telefon konuşmasında öğrenmesine sebebiyet vermiştir. belki hoca bunu sözleşme teklifini her şeye rağmen kabul etmediği andan itibaren biliyordu ya da bekliyordu. bu ayrı bir şeydir ancak fatih terim gibi bir figürü görevden alıyorken bunu onla beraber bir basın toplantısıyla söyleyemeyip idman sonunda kızından öğrenmesini sağlıyorsanız kusura bakmayın, bu magazinden öte fatih hocaya bir küfürdür, hakarettir. galatasaray tv, fatih hocanın görevden alınış kararını vermeden demirören’in “hemen görüşmelere başlamak istiyoruz” haberini veriyorsa hele… sadece ve sadece bu şekilcilik dahi fatih terim’in kovulmasından da öteye götürür bu işi.

    işte tam da bu sebeple yukarıdaki yıllara dayanan sağlıksız yapı ve anlaşmazlık için başkan ünal aysal’ı haksız bulmakla birlikte kendi tercihlerine saygı duyabilirdim ancak fatih terim’e yapılan bu –bana göre- kumpas ve gönderme şekliyle sayın aysal’a ve icraatlarına saygı göstermek artık mümkün değil. bir futbol kulübünde her şey transfer şovu ya da güç gösterilerinden ibaret değildir ve “galatasaray değerleri” adı altında bu işi yapmanın benim sözlüğümdeki karşılığı da belli…

    hocaya çalışma süreci boyunca rahat bir çalışma ortamı sağlamak şöyle dursun, ilk geldiği andan beri kafasını sürekli bu güç dengeleriyle, satranç tahtasıyla meşgul edenler şu anda bir de fatih terim’e aleni şekilde galatasaraylılık dersi vermeye kalkmış durumda. her şeyin anlamsızlaştığı an işte bu ve bu uzun uzadıya yukarıda bahsettiğimiz her ama her şeyden tek başına daha mühim ve önemli. hocayı ağlatarak galatasaray kulübünden göndermeyi "galatasaray değerleri" kisvesi altında göndermenin karşılığını ben burada kelimelere dökmek istemiyorum.

    bu saygı dersinden sonra kişisel kanaatimce galatasaray’da sorun yaratan bir ego varsa bunun sahibi de açık şekilde sayın başkan ünal aysal olduğudur. zamanında bir başka tarihi fiyaskoda franck ribery’nin elden kaçışında sorumlu ve yetkili olan danışmanının da fikirleri ışığında tarihe “fatih terim’e galatasaraylılık dersi vererek kovan başkan" olarak geçeceğini umarım biliyordur.
  • 3833
    şikeye karşı en sert tepkisi nedir acaba biri söylesin de biz de bilelim. yapılan şike sürecinden galatasaray'ı uzak tutmaktır. başka da bir şey yapmamıştır. o süreci uzaktan seyrettik. hiçbir şekilde müdahil olmadık.ne federasyon seçimlerinde, ne mehmet ali aydınlar'ın istifasında galatasaray'ın istediği bir şey olmamıştır. play off sisteminden tutun da yabancı kuralına kadar. savunulsun savunulmasın demiyorum da güzelleme yapılabilecek daha farklı şeyler var. misal takıma 40 yılını vermiş teknik direktörü bir çırpıda nasıl da gönderdi gibi.
  • 3834
    benim için bitmiştir. bundan sonra 4. yıldızı da taksak, 10 sene üst üste şampiyon da olsak, şampiyonlar ligini de alsak, 150 tane sponsor bulup senede 500 milyon euro kar bile yapsak, gözümde ne kendisini ne de yönetiminin zerre değeri yoktur.

    bu saatten sonra kendisini kurtarabilecek çilek, muz, kiwi veya anans gibi meyvelerde mevcut değildir. dediğim gibi cristiano ile messi'yi transfer etse bile aziz yıldırımsporlu taraftarlar gibi ne başkan taraftarlığı yaparım ne de destek veririm bu başkana.,

    takımıma desteğim sonsuz, başkana ve yönetime ise destek verirsem bir daha galatasaray maçı izlemek nasip olmasın. başarılıyken de istifa diyeceğim aslolan galatasaray'dır dedikleri gibi. 2011 yılına kadar hayatında futbol maçı izlememiş, kulübü şirketin müdürünü yönetir gibi yönetmeye çalışan iş adamı bozuntularına destek vermem.

    şampiyon takımın hocasını gönderip ne yapmaya çalıştığını herkes gördü. fatih terim ile şampiyon olamasak bile sorun etmezdik ama bu hareketinle sene sonu şampiyon olamazsan seni o koltukta oturtanın aklına tüküreyim.
  • 3835
    son hamleleriyle kendi kendini rezil edebilecek cok riskli bir surecin baslamasina neden olacak gibi gorunuyor.

    stratejik bir zekasi oldugu konusunda ciddi suphelerim var.

    bir oyun planinin olmadigi anlasiliyor, olsaydi hocayi bugun aciklardi.

    olasi kotu sonuclarda yalpalayacaktir. maalesef o kotu sonuclar da cok uzak degil. rize, juve, akhisar... kolay bir fisktur degil...

    tokezledigi anda da kapaklanir...

    olan ise cok degerli donemi ayak oyunlariyla heba edilecek galatasarayima olur, hazin tarafi bu butun bu yasananarin...
  • 3836
    fatih hocayla ilgili kararında haklı yada haksız o iki ucu açık bir konu hepimizin haklı sayabilecek birbirine zıt bir sürü fikri var ama gerçek şu ki şu an kulüp başkanı başka biri olsaydı bayağı bir karamsar olurdum. müthiş zeki bir insan bir çok şeyi önceden sezebiliyor, her zaman özgüveni yüksek bir duruşu var ve ben onun galatasarayı çok büyük sıkıntılar içine sokacağına pek ihtimal vermiyorum. *
  • 3837
    ünal aysal'ın fatih terim'i kovma nedeni basittir. sezon sonu şampiyon olmamız halinde dördüncü yıldızımızı takacağız. o yıldız geldiği andan itibaren de fatih terim'in taktığı dördüncü yıldız olarak tanımlanacaktı. ünal aysal bunu yediremedi. ünal aysal burada galatasaray sevgisinden falan durmuyor. burası onun egolarını tatmin etmek istediği yeni bir kurum. ünal aysal fatih terim'i yollamazdı adamın kafası çalışmıyor mu böyle bir kumar oynasın diyenler iki seneden fazla süredir hiç mi tanımadınız bu adamı. kumar kaybetme ihtimalinin çok yüksek olduğu bir oyundur ama ünal aysal'ın kaybedecek bir şeyi yok. bu adam zaten kısa bir süre içinde gidecek. başarısız olursa mayıs ayında basın karşısına çıkıp, 'hocamızı göndermek o şartlarda gerekli bir husustu, aslında görev süremin sonuna kadar hocamızla çalışmak isterdim ama olmadı. dış etkenler bizi o noktaya sürükledi. yanlış yönlendirildiğime katılmıyorum, fikir alışverişleri oldu ama son kararları hep ben verdim. tabi giderken çok güzel bir tablo bırakıyoruz. üç sezonda iki kere şampiyon olmak kolay bir başarı değil. umuyorum bundan sonra da böyle devam eder.'

    aysal'ın amacı sadece galatasaray'ı bir yerlere getirmek değil, galatasaray'ı bir yerlere getirirken başrolde olmak, sonsuza kadar unutulmamak. bunun için yönetimdeki tüm güçlü isimleri kovup bakın ben her türlü başarılı olurum, herşeyin anahtarı ben de mesajı vermek istedi. ama bu da egosuna yetmedi. fatih terim'i kovdu. bugün mourinho gelse avrupa'dan kupa getirse ünal aysal hep bir numarada olacak. şunu unutmayın ünal aysal kulübü bıraktığı andan sonra kulüp ölüm döşeğinde olsa bir bardak su uzatmaz.

    son konu bu takım derbiyi kaybetse terim takımın başında olmaya devam ederdi. ünal aysal bu takımın durduralamayacağını gördü ve iştahı kabardı. bu sezon avrupa liginde de iyi noktalara gelebiliriz. kimsenin doğru düzgün siklemediği dünya'da popüleritesini en iyi koruyabildiği yer olan türkiye'den bu senede bir takım yarı final ya da final oynayabilir. tabi biraz şansla kupada gelebilir. aysal o kupaya terim ile oynamak istemedi. başrole geçip altına getirdiği bir adamla oynayacak. hayırlı olsun. zaten terim olsa her türlü ikinciliği zorlardık şampiyonlar ligi gruplarında.
  • 3841
    savunucularının argümanlarını masaya yatırma vakti gelmiştir.

    *tez*: gördüğüm en zeki adam.

    *antitez*: her ne kadar galatasaray bir spor kulübü olsa da, futbolun baş rol oyuncusu olduğu hepimizce malum. zeki bir insan, sezon öncesi hazırlıklarını birlikte geçirdiği, kendince oynatmak istediği sisteme göre ve imkanlar dahilinde transferini yapmış, kısaca tüm stratejisini belirlemiş hocasını bak isminin terim olmasına gerek te yok, herhangi bir teknik direkörü dahi ligin beşinci haftasında, yetmezmiş gibi juventus maçına sadece 6 gün kala kovmaz.

    zeki bir insan eğer daha fazla hocasıyla çalışamayacağını düşünüyorsa, kendisiyle anlaşamayacağı sonucuna varmışsa ya da kendince ters gelen hareketlerinin kulübe zarar verdiğini düşünüyorsa en azından bir devre arasını bekler. üstün zekalı insan ise, fatih terim'le sistem konusunda mutabakata varamadık, ancak kendisiyle mayıs 2014'e kadar sözleşmemiz var. sezon sonuna kadar kendisiyle birlikte olacağız. 2014 senesi için ise yeni bir yapılanmaya gideceğiz der.

    bu sayede hem kurulmuş olan sistemi riske atmaz, hem de geleceği daha sağlam temeller üzerinde inşaa edecek zamanı yaratır.

    kendisinin zekası şirket yönetimi üzerinedir. ancak ve ancak galatasaray bir şirket değildir. buraya daha sonra değineceğim.

    *tez*: kendisi galatasarayı idari yönden ayağa kaldıran büyük başkandır.

    antitez: aslında her şey tam da burada başlıyor. inan kıraç'ın başını çektiği masonik olduğu iddia edilen bir oluşum, düzenlediği bir operasyonla polat'ı devrip kendisini başkan yaptı. polat yönetimi cidden çok başarısız sezonlar geçirdi. galatasaray'ın geçmiş on yılı her anlamıyla dibe çöktüğü bir dönemdir. buna kimsenin itirazı olamaz sanırım. ancak herkesin göz ardı ettiği bir gerçek var.

    daha fazla dibe batamayacak kulüp tam da polat'ın kellesi alındığı dönemde tünelin ucundaki ışığı görmeye başlamıştı.ufukta kurtuluş umudu belirmişti. kulübün kangrenli kolu olan şirket birleşimi gerçekleşmiş, endistrüyel futbola ayak uydurmamıza olanak sağlıycak stat bitirilmiş, su adanın piyasa değeri 150 milyon dolarlar seviyesine çıkarılmış ve üçüncü köprü güzergahı rivanın değerini tavan yapmıştı.

    işte aysal tam da böyle bir zeminde başkanlığa aday gösterildi. zaten var olan imkanların farkında olmasaydı bu işlere girip te taşın altına elini falan sokmazdı.

    aysal göreve gelmeden önce gerets'le ön protokol imzalayarak zaten bu işten zerre anlamadığını göstermişti. allahtan ali dürüst floryanın bitik durumda olduğunun farkındaydı. bu işleri az çok bildiğinden, ona göre floryadaki enkazı olsa olsa terim kaldırabilirdi. zor da olsa bir şekilde aysalı bu konuda ikna etmiş olmasaydı zaten bugün ne aysal kalmıştı ne de o içi boş kurumsallığı.

    ne diyorduk, idari başarı.

    bugün a.ş'deki hisse oranını umursamıyorsunuz. ama iş hiç te öyle değil. şirketin hisselerini satmak rivayı satmaktan farklı bir şey değil. sadece göz önünde olmadığı için çoğu kişi farkında değil. bugün kulübe ait şiketin sadece %55'i bize ait. 300 liraların üzerindeki hisse fiyatları satıldıkça nasıl değer kaybetti belki bir çoğumuz bilmiyoruz.

    çok fazla rakamlara girip konudan şaşmak istemiyorum. ancak bilançonun ne olduğunu bilen yazarlar kulübün finansal olarak düzlüğe çıkmadığını, aksine borç yükünün giderek arttığının farkındadırlar.

    sermaye artırımını amerikanın keşfi sananlar var. onu bile eline yüzüne bulaştırdı. bir sene arayla iki defa sermaye artırımı mı yapılır. bedelli artırımlar iflasa giden şirketler için gereklidir ancak yatırımcının da ister istemez canını yakan hadiselerdir. bu işi bir kerede halledip geride bırakmak varken, işi dallandırıp budaklandırmak şirketin itibarını zedelemiştir. açılmış yüzlerce davaya bir okadarı daha eklenicek. sen ne hakla külübe ait şirketi mahkeme mahkeme süründürüyorsun diye sorarlar adama.

    *tez*: kulübü kurumsallaştırıyor. büyük adam.

    *antitez*: en traji komik hadise de bu kurumsallaşma olayı. aysal'ın kurumsallaşma dediği şey biat etmekten öte anlam taşımıyor. külübün şirketine pozisyon açıp personel istihdam etmek kurumsallaşmak ise şu an baya kurumsal bir kulübüz.

    en başa dönücek olursak galatasaray bir şirket değildir. burayı bir şirketi yönettiğin gibi yönetemezsin. ortada bir dernek, o derneğe ait kongre üyelerinin oylarıyla sçilmiş bir yönetim kurulu var. bu yönetim kurulunu, oraya buraya istediği personeli atayan istediğini kovan bir yapıya dönüştürmek kimsenin haddi değil.

    galatasaray bir his kulübü. değerleri, mazisinden gelen derin bir kültür mirası var. sen herkese benim işe aldığım personel gözüyle bakarsan, bu kulübü tam anlamıyla şirketleştirmeye kalkarsan karşında er ya da geç taraftarı bulursun. koskoca kulübü şirket gibi düşündüğünden beni de müşteri olarak görüyor. yakında anlar taraftarla müşteri arasındaki derin farkı.

    kulübün yaşayan en büyük efsanesine de bu zihniyetle yaklaşıp eleman ayağı çekemezsin. çekersen de böyle ayarı yersin. terim galatasaray uğruna kendisine çok bile dayandı.

    kendisi okadar kurumsal bir kişi ki, efsanesini kovuyor, kendi televizyonundan bir kişi de çıkıp korkusundan terim'le alakalı objektif bir değerlendirmede bulunamıyor. terim'in doğrularını yanlışlarını masaya yatırıcak bir program yayınlamıyor. bu yapılanın zamanlamasını tartışmaya açamıyor. yapılış şeklini eleştiremiyor. taraftarını telegol izlemek zorunda bırakıyor ki terime karşı oluşturulan cephe büyüsün. çalışanları suçlamak istemiyorum, ekmek parası sonuçta. ters bir şey söylerse kendisinin de kovulacağını biliyor.

    bu kurumsallaşma işi, sonu tek adamlığa giden ucu pis bir değnek. haziran 2012'de, hazır gücü arkasına almışken seçim kararı alması, yönetimdeki muhalif kanadı izole etmesi de niyetini açıkça gösteriyor.

    üzülerek görüyorum ki, bazılarımıza göre başımızda; zeki, idari açıdan üstün başarılar sergileyen, kulübünü kurumsallaştırmış büyük başkan ünal aysal var. nedense ben hiç rahat değilim. futbol iyi gittiği sürece başkanlığına devam edecek aysal'a güvenim hiç ama hiç kalmadı.
  • 3844
    bugün sadece tarihe not düşmek için yazıyorum, yapılan vefasızlığı galatasaray camiası hiçbir zaman sinesine çekmeyecektir. ancak söyleyeceklerim başka, ünal aysal camiamızın başkanlığına bir şekilde finansal deha bizi borçtan harçtan kurtaracak kurumsal yapıyı galatasaray'a oturtacak söylemleriyle geldi. sportif başarılarla ivme yakaladık ve altın çağımıza girdiğimiz dönemde bir anda kurumsallaşasımız* geldi. şu anda teknik direktör, yardımcılar ve personel görevlerinden ayrılmış, oyuncular demoralize olmuş ve takım ne olacak ne bitecek bilmeden belirsizlik içinde bekliyor.

    diyeceğim o ki; arkadaşlar kendimizi kandırmayalım bu kurumsallaşma değil resmen temizlik projesidir, kelle almadır. yöneticilerle başlamıştır, personelle devam etmiştir bunun belki oyuncu ayağı da olacaktır. yani aysal bana sorarsanız vaatlerinden birisinde çok ciddi hata yapmıştır. (henüz erken, biraz bekle gör diyenler çıkacaktır yahu yıllardır tanıdığımız insanlara veda edişimize bakın iletişime bakın rasim ozanlar falan medya üzerinden kendi hocasına vurduran başkan mı kurumsallık getirecek.)

    gelelim ikinci ayağa, ki bana göre bam teli de burası çünkü söz konusu olan galatasaray'ın istikbali yani ekonomik istikrar. kulübümüz büyük bir borç yükü altında stad gelirleri, forma, sponsorlar, bilet, sportif başarılar, sermaye arttırımı falan derken son açıklanan mali raporda borcumuz 250 milyon dolar görünüyor. transferler* * yapıyoruz gider kalemi* sürekli büyüyor. galatasaray başarıya muhtaç halde ki pastadan en büyük dilimi alsın yoksa ekonomik sürdürülebilirliği ciddi hasarlar alacaktır. açıkça söylüyorum, ben galatasaray'ın ekonomik olarak batağa gittiğini böyle giderse iflas bayrağını çekeceğinden korkuyorum. şimdi burada yahu yöneticiler şöyle iyi adamlar mesleğinin erbabı diyenler çıkacaktır. arkadaşlar fatih terim'e "şimdi de gitsin fb'yi çalıştırsın" diyen adnan nas bir finansal denetleme ve danışmanlık şirketi eski başkanı, bu tip kişiler aslında ne yapar biliyor musunuz ? makyaj ve kredibilite, yani bütçeniz sizi zarar eden ekside bir şirket olarak gösteriyorsa ehil bir finans danışmanı birkaç yöntemle ortada hiç bir problem yokmuş gibi gösterebilir. ve üzgünüm ama gerçekte de olan budur, araştırın aysal'ın medyada defalarca "teknik olarak iflas ettik" tarzı demeçlerini görürsünüz eğer sermaye artırımı yapamasaydık küçük yatırımcıdan para çekemeselerdi neler olabileceğini düşünün. üstüne bir de şöyle diyin iyi de sürekli sermaye artırımı "değirmen suyu" ile bu çarklar döner mi ? ben düşününce dönmeyeceğini anladığım için yazıyorum. yahu 2015-16 sezonu bilet gelirlerinin bir kısmını kredi alabilmek için denizbank'a ipotek ettik, istikbalimizi. geriye ne kalıyor, galatasaray'ın gayrimenkulleri riva arazisi mesela. kamuoyunda kurtuluş projemiz olarak dillendirilen, emniyet subabımız. gel gelelim orada da alengerli şeyler açık kaynaklarda görülür olmuş. aysal'ın rivadaki kulüp arazisine komşu yerlerde seneler öncesinden faaliyeti olduğu şirketler bazında kanıtlanabilir gerçektir. belki kendisine haksızlık yapıyorum ancak hayatının büyük bölümünü yurtdışında geçirmiş, aktif işadamı sayın aysal'ın 75 yaşındayken galatasaray'a başkan olmasının başlıca sebebini galatasaray'ı yüceltmek olarak görmüyorum. bence kişisel faydalar daha ön planda galatasaray başkanı sıfatı türkiye'de iş, bağlantı, güç anlamında daha nüfuzlu, kapıları kolay açan kişidir. biz ünal başkanın finansal hokus pokuslarından, o ise bizim imajımızdan faydalanıyor. ayrıca kendi yatırımlarının olduğu rivadaki en büyük arazilerden birine sahip takımımızın yönetiminde geliştirdiği projelerle dolaylı olarak kendisi de karlı çıkıyor. hayata geçmiş riva gayrimenkul projesinden akacak kaynaklar galatasaray'ı ekonomik dertlerinden kurtarır. ancak, kötü giden mali tabloda ekonomik çıkmaz oluşur "son çare" olarak arazinin satışı gündeme gelirse bunu galatasaray'a yapılmış ihanet sayarız, peşini de bırakmayız kim alır ne yapacak takipçisi oluruz. işte serhat ulueren ünal aysal'ın geleceğiyle ilgili yorumda "mayıs 2014'te 500 milyon dolar borç bırakarak kaçacağı" gibi ilk baktığında ipe sapa gelmez bir fikri öne sürmesine biraz da bu yönden bakmak gerektiği düşüncesiyle dipnot olarak koyuyorum. arkadaşlar diyecektir ki onu ciddiye alarak bunlara mı kafa yordun ? yorarım arkadaş söz konusu galatasaray ise yorarım. 40 yılını galatasaraya vermiş fatih terimi önce milli takımı, sonra sözleşmeyi öne sürerek daha sonra ise "galatasaray örflerine" karşı gelmesi sebebiyle bir çırpıda kovabilen başkanımız düşündürtmüştür bunları.

    önümüzde zorlu bir süreç var, en başta da belirttiğim gibi bu uzun yazıyı tarihe not düşmek ilerleyen vakitte geriye dönüp bakmak için yazdım. umarım uzun zamanlar sonra tekrar okuduğumda "hakkını yemişim" diyerek okurum. aksi takdirde bizim için felaket senaryosu gerçekleşmiş olacak.
  • 3845
    benim anlamadıgım nokta şu; fatih terim yollandıktan 10 dakika sonra trtspor'da direk teknik direktör isimleri belirlenmişti. di matteo, mancini falan. nasıl belirlendi bu isimler ? 10 dakikada mı belirlendi . tabikide hayır. haftalar öncesinden kazdılar hocanın kuyusunu. basına da isimler öncede sızmıstı. hersey önceden planlanmıstı. e ünal aysal fatih hocanın ayrıldıgı gün basın toplantısında dememiş miydi '' suan hiçbir hoca ile görüsmedik '' diye. yalancısın başkan. büyük yalancısın.
  • 3846
    başkanlığını yaptığı on altı kişilik yönetim kurulunda, kendisi, asbaşkanı ve iki başkan yardımcısı dahil ve otomatik üye galatasaray lisesi müdürü hariç toplam dokuz üye galatasaray lisesi mezunudur.

    bahsi geçen yönetim kurulu, başkan tarafından bizzat ve özenle seçilmiş, olağanüstü bir genel kurulla apar topar seçtirilmiş ve bizzat başkan tarafından "tam istediğim gibi oldu" şeklinde yorumlanmıştır.

    zira, aynı başkan kulübün idari yapısının "liseci" zihniyetten kurtarılması gerektiği ve kurumsallaşması gerektiğini de belirtmiştir.

    kurumsallaşma yolunda, kulüp içinde pek çok "profesyonel" görevlendirilmiştir. galatasaray sportif aş genel müdürü ve icra kurulu başkanı lütfi arıboğan * * * ve sportif direktör de yine bir başka gs liseli olan bülent tulun olmuştur.

    bütün bu denklem içinde, başkan ya lisecileri, yine gs lisesi mezunu arkadaşları sayesinde alt etmeye çalışıyor - ki içlerinde benim tanıdığım isimlerin hepsi liseli oldukları kadar lisecidirler - ya da...
  • 3847
    istifaya çağırmak gayet tabi haddime fakat nankörlük olur. allah razı olsun, bizi dipten aldı buralara kadar getirdi lafım yok. ama bundan böyle hocamı kovarak duygularımın katili olan adamdır, hissiyat bırakmamıştır. canlı şahit olmama rağmen 2010-2011 futbol sezonu bile alamadı o hissiyatı içimden. hep başarı, başarı, başarı dedin ya başkan, bundan sonra yerler komple yaş tahta haberin olsun.

    (bkz: türkiye'de hiçbir başarı cezasız kalmaz)
  • 3848
    ilk kriz anında nasıl bir hamle yapacağını bekliyordum ve o intihar etmeyi seçti.

    kulübü holding gibi yönetmeyi hedefliyor ama bilmesini isterim ki spor kulüpleri kar amacı güdmezler. onlar için öncelikli hedef sportif başarı. eğer sportif başarı olmazsa isterse kasayı her sene 200 milyon euro artıyla döndürsün nafile. ilk seçimde postalanır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın