kendisi gelmeden önce yaşadıklarımızdan bazılarına kısaca tekrar deyinelim. malum, unutkanlık en büyük zaafımızdır bizim. her alanda...
- 3 kuruş daha fazla kazanacağız diye uefa'da finale giderken devre arasında as stoperimizi satan bir yönetim vardı başımızda.
- tribünde ya da saha dışında futbolcusuna ve teknik direktörüne edilen laflara gıkını çıkarmayan bir yönetimimiz vardı bizim.
- yaz transfer döneminde taraftarını ve teknik direktörünü yok dünya kupası'nın bitmesini belliyoruz, ingiltere'de boşa çıkacak oyuncular belli olsun hele, gana'da çok iyi topçular var gibi sözlerle oyalayan ve transferin son gününde ilk 11'e 2 tane transfer yapan bir yönetime sahiptik biz. hani şimdilerde konuşuyoruz ya futbolcular hemen gelsin takıma adapte olsun diye. misimovic ve insua gibi ilk 11'e yapılmış 2 tane futbolcu, transfer döneminin son günü geldi lan aklın mantığın alıyor mu?
- futbolcunun teknik direktörünü alenen satmasına söz etmeyen bir yönetime sahiptik biz. adam çıkmış utanmadan bizim de hocanın da son şansı diye açıklama yapıyor fakat kulübü idare edenlerden çıt yok. nasıl iş bu? bak o zamanlar bunlar kötü ama normal bir davranış gibi geliyordu fakat şu an tekrar bir düşün böyle bir şey nasıl olabilir diye. çünkü şu zamanlarda güzel bir şekilde yönetildiğimiz için o olaylar çok daha saçma gelecek hepimize. o yüzden bazı şeyleri sık sık hatırlatmak lazım ki tekrar düşmeyelim o hatalara.
- sırf yapılacak stadın açılışında başkan olacak bulunacam diyenlerin ve onun yönetiminin olduğu bir ekip yönetebiliyordu galatasaray'ı düşünebiliyor musun? ve bunun için de gsgm ile saçma sapan bir sürü anlaşmalar yapan bir yönetim... neden? kulüpten ayrılmadan önce şu işi iyi kötü halledeyim diye. e hani galatasaray'ın çıkarları? galatasaray'ın menfaatleri? bizi sadece kötü bir yönetim idare etmemiş bak o günlerde, daha çok kendisini düşünen insanlar yönetmiş.
- ve taraftarını satan bir yönetim... son nokta bu olsa gerek. bu kulübün tek ve gerçek sahibi taraftarlardır beyler bayanlar. taraftar dediğim galatasaray'dan taraf olanlar. ister yönetici olsun ister biletli seyirci. taraftarın kendi tarafını sattığı nerde görülmüş? stat açılışında iyi ya da kötü, senin taraf olduğun kulübe başkanlık yapmış bir insana laf atıyorlar. sen o laf atana haddini bildireceğin yerde onunla birlikte stattan ayrılıyorsun, üstüne o taraftarlara kızıyorsun. görüntülerden tespit edip gerekenleri yapacağız diyorsun. bu ne utanmazlık arkadaş? bu kadar mı korkuyorsunuz lan iktidar koltuğunda oturanlardan? korkuyorsanız bu göreve gelmeyeceksiniz kusura bakmayın. kötü yönetici olabilirsin fakat asla galatasaray'ı küçük düşürecek davranışlarda bulunamazsın. tıpkı rahmetli canaydın gibi.
- ve tüm bunlar hiç yaşanmamış gibi gidip kulübü mahkemeye veren bir başkanımız vardı bizim. hani kol kırılırdı yen içinde kalırdı? kolu kıran sensin, yenilen de sensin fakat mahkemeye de veren sensin. ben hiçbir şey anlamadım bu işten.
yukarda yazılanların son 4 maddesi sadece 1 yılda yaşanan şeyler. bunlardan sadece 1 maddesi bile bir takımın şampiyonluk gidişatını kötü etkileyecek şeyler. neyse ki hepsini 2 yılda yaşadık bitti gitti.
ve bu gidişattan sıyrılıp yeni bir yönetim geldi kulübün başına. hakikaten cesaret isteyen bir hareket. ünal aysal'ın da daha önce kulüp yöneticiliği yapmadığını da hatırlatmak gerekir. insanın kendi şirketini yönetmesi başka, kendisine ait olmayan ve 25-30 milyon insanın gönül verdiği bir kulübü yönetmek başka.
ve bu yönetim, kulübü ilk yılında şampiyon yapmayı başardı. yukarda yaşanılan onca olaya rağmen. bunu ancak yönetmeyi bilen bir insanlar grubu başarabilirdi. ünal aysal olsun, onun yönetimi olsun, fatih terim olsun. idare etmeyi bilen ve bunu başarabilen insanlar bir kulübü bu zor durumdan çıkarabilirdi. çıkardılar da.
2. yılımızda da devreyi lider kapatmış, şampiyonlar ligi'nde gruptan çıkmış bir şekilde yolumuza devam ediyoruz. diğer branşlarda da uzun bir süre sonra şampiyonluk sözünü ağzımıza alabiliyoruz.
osmanlı tarihini bilenler hatırlar. timur'un işgali sonrası devleti fetret devrinden çıkaran bir
çelebi mehmet vardı ve osmanlı devleti'nin 2. kurucusu sayılıyordu. yukardaki yaşananlardan sonra eğer bu gidişatını bozmazsa ünal aysal, tarihteki karşılığını da bulmuş olacak gibi görünüyor.
*