• 2107
    aşırı yüklenilen! mecradır.
    evet, kağıt üzerinde tff özerk bir kurumdur, ama adı üzerinde "kağıt üzerinde".
    zira bizde bir yerlerden icazet almadan kimse bırakın tff başkanını, adayı bile olamaz.
    bunun anlamı şu, senin koltuğa oturabilmek için icazet aldığın yer/kurum/şahıs, adı her ne ise, "maçlar seyircisiz oynanacak" dediyse, senin "erteliyorum" demen "ağanın pohunun üzerinde s.çmaktır"
    bu nedenle, kendilerinin iş bilmezlikleri, acziyet içinde oluşları...bunlar zaten malumun ilanı, ve tek başına gitmeleri için yeterli sebepler, her şekilde zaten istifa hakkı bile tanınmadan s.ktir edilmeliler o ayrı. ama kimi kime şikayet ediyoruz ki.
    (bkz: balık baştan kokar)
    umarım şu son olaydan sonra, olduğunu pek zannetmiyorum ama varsa biraz vicdanları sızlamıştır, yoksa başka bir beklentim yok bu düzenden, allah'ın izniyle hocamız da, albayrak da iyileşerek normale dönecekler, bundan şüphemiz yok ama emin olun çoğu konuda olduğu gibi, maalesef ülkemiz gerçekleri gereği (bkz: balık hafızalılık), hiçbir şey olmamış gibi bu beyler koltuklarında oturmaya, birilerine şirinlikler yapmaya, basın toplantılarında atıp tutmaya, kameraların önüne maskelerle çıkmaya, bir iki hafta sonra ligin devamıyla ilgili ahkam kesmeye devam edeceklerdir.
    çünkü kendi iradeleriyle gelmediler ki yine kendi iradeleriyle gitsinler...
    zira boşuna dememişler; "bu ülkede her şey olabilirsin ama rezil olamazsın" diye..
  • 2110
    türkiye süper ligini hadi bir sekilde bitirecekler anlıyorum. muhtemelen de alanya antalya cevresinde olacak bu is.
    kendilerine dair merak ettiğim birsey var.
    acaba diger ligler ile ilgili planları ne?
    mesela 1.lig ne olacak?
    2., 3. lig ne olacak?
    bal ligi ile ilgili planları var mı?
    bunlar hakkında çalışıyorlar mı?
    nedense hiç bir tanesinin şu an orayı düşündüğünü zannetmiyorum.
  • 2113
    6 mayıs 2020'de liglere 12 haziran 2020 itibariyle devam etme kararı almış federasyon.

    yok kararı kendi iradeleriyle aldılar, yok tek adamın lafıyla aldılar falan bu kısma girmeden yalnızca görüşümü açıklayacağım;

    pandemi ülkemizde henüz tam olarak bitmemişken, virüsün yayılma hızı bu kadar yüksekken, doğru düzgün tedavisi dahi bulunmamışken liglerin devamına karar verilmesi, ki sadece bizim için de değil aslında tüm bu kararı alan ülke federasyonları için söylüyorum, tam bir skandaldır. o maçlar oynanırken sürekli ikili mücadeleye giren, yüzyüze konuşan, terleri birbirine bulaşan futbolcuların virüs kapmayacağının garantisi yoktur. zaten nihat efendiye de kararın alındığı toplantıda bir gazeteci bu ihtimali sormuş, o da "inşallah öyle bişey olmaz tabi eheheh" demekle yetinmiştir.

    ligler bence de devam etmelidir ama en azından şu virüs olağan seviyeye geldikten, aşısı maşısı bulunduktan sonra devam etmeliydi. bu halde edemez, çok büyük risk var. hele ki bizim gibi saldım çayıra yaşayan, halkının çoğu cahil üçüncü dünya ülkelerinde allah muhafaza facia olur.

    daha fazla siyasete girmeden işimiz allah'a kaldı 2019-20 sezonunda diyorum, susuyorum.
  • 2115
    teşkilat yapısı olarak, futbol federasyonu ile kulüpler birliği, aynı organik şema altında bulunmayıp, kulüpler birliği, federasyonun yerine takımlar ile alakalı çoğu yerde yetkili olması gereken kuruluştur. ancak varlığı fiziksel ve yapısal olarak bulunsa da, herhangi bir aktivitesi, zorlayıcılığı mevcut değildir.

    mesela kulüpler kendi kendilerini ilgilendiren, şikayetçi oldukları durumu kendi aralarında çözmeleri gereken bir meseleyi bu birlik altında halletmeleri gerekirdi. federasyona da yalnızca ligi idare etmek ve lig temsiliyeti dışında pek bir görevi kalmaması gerekiyordu. örneğin fikstürü çekmek, gelirleri dağıtmak, avrupa kupalarına gidecek ve ligden düşecek takımlara karar vermek gibi şeyler kalacaktı.

    fakat ne hikmetse federasyon, mhk hakemlerini koruyup, lig antrenörlerine çifte standartta ceza uygulamaktan kafasını kaldıramadığı için kimse hangi kuruluşun ne yapması gerektiğini de anlayamıyor. mhk hakemlerinden sana ne, bırak kendi komiteleri korusun onları.

    bu federasyon önce asli görevlerini yapsın. hatta kendi ligini ve federasyonunu tanıtsın önce. mesela federasyonun kurumsal bir kimliği, markalaşma süreci falan var mı? la liga, premier lig, bundesliga, şampiyonlar ligi, avrupa ligi, euroleague, euro cup gibi turnuvaların logolarını, standartlarını hepimiz biliyoruz. federasyonun lig için belirlediği bir logosu var mı? maç yayını esnasında ligin kendi dinamiklerine uygun bir yayın şekli, renk paleti, yani kısaca bir kimliği var mı? yok. ama ligimiz en değerli 6. lig derler. ulan senin liginin daha logosu yok. her sene eski bir futbol adamının ismi liglere veriliyor, sezonun ismi de, cismi de o oluyor. mantık olarak güzel gibi dursa da pratik olarak epey yanlış bir durum. premier lig aslanı, bundesliga logosunda topa vole vuran kırmızı arka planlı logo, soluk sarı renkte ligue 1 conforama topu, şampiyonlar ligi yıldızları, euroleague ve nba logoları, her biri herkesin aklında beliriyor hemen. bizde ise bu eski futbol adamlarının siyah beyaz illüstrasyon çalışması oluyor, o da her sene değişiyor. her sene değişen lig ismi mi olur? maçlarda formalarda lig patchleri bile basılmıyor. hazırlık maçı mı oynanıyor, lig maçı mı, belli değil. türkiye kupası'nın bile patchi var. bugün ligin ismi nedir desem spor toto süper lig der herkes. halbuki spor toto ile olan isim anlaşması geçen sezon dolmuştu. bu sezon spor toto kullanılmıyor. haberiniz var mı desem, kaç kişi haberdarım diyebilir?

    federasyon önce bunları halletsin. bugün bein sports süper lig maçlarını yayınlarken kullandığı skorboard bile aşırma. forma sırt yazı ve numara fontu arial kullanıyorsun sen. ne ligi, ne değerinden bahsediyorsun? siktir git önce kendi ligine adam akıllı bir font belirle, onu kullan.

    bıraksınlar kulüpler kendi kendilerini yönetsinler. en azından kendi göbeğini kendileri keserler. bir karar durumunda federasyona ağlanmayıp, meseleyi kendi aralarında kendi teamüllerine göre çözerler.

    şu logo kısmına detaylı örnek vereyim, biraz havada kaldı gibi. görselleri görünce daha net anlayacaksınız.

    premier league: https://gss.gs/cu0.jpg

    la liga: https://gss.gs/pp8.jpg

    serie a: https://gss.gs/mm2.jpg

    bundesliga: https://gss.gs/Vbo.png

    ligue 1: https://gss.gs/jh5.jpg

    eredivisie: https://gss.gs/Ivg.jpg

    primeira liga: https://gss.gs/Uu4.jpg

    premyer liga: https://gss.gs/1WW.png

    süper lig'de ise iki tane logo kullanımı var, profesyonel düzeyde. her ikisi de hem federasyon, hem kulüpler bazında kullanılıyor.

    https://gss.gs/9CM.jpg

    bu ligin logosu olarak geçiyor. aslında turkcell'in sponsor olduğu 2005 yılında tasarlanmış ve turkcell'in isim sponsorluğu yaptığı zamanlarda kullanılan bir logo. fakat turkcell'in sponsorluk anlaşmasının bittiği yıldan sonra da aynı tasarım kullanılmaya devam edimiş. turkcell'den sonra spor toto ligin sponsoruydu, fakat aynı logo spor toto ibaresi ile birlikte kullanılmaya devam edildi.

    https://gss.gs/RGh.jpg

    bu da sezon logosu olarak geçiyor. daha doğrusu sezon ismi değiştiği için, otomatik olarak sezon logosu da her sezon değişiyor. 2014 yılından itibaren her seneyi eski bir futbol insanına adadıkları için. fakat yine kimlik anlamında ikililik oluşuyor. ayrıca sezonun logosu mu olur ya? daha doğrusu sezonun logosu olur, fakat ana logodan farklı bir şey olur mu? atıyorum, ligin 100. ya da 150. yılıdır, ona özel altın renklerde, ama ana tasarıma sadık kalınarak makyajlı bir hali üretilir, ona bir şey diyemem. ancak bu öyle bir şey de değil. ayrıca her sezon değişiyor.

    şöyle bir örnek vereyim, bence çok güzel bir emsal olacak. hani dandik olduğunu çok iyi bildiğiniz, kalitesi beş para etmez bir ürün vardır, fakat ambalajı çok janjanlıdır, albenilidir, sırf pakedi bile ilgi çeker. canlı ve rengarenk ambalajı, müşterilerin estetik duygularına hitap eder. fakat o ambalajı bir açarsınız, ürünün kendisi boktandır. işte öyle bir durum bile yok bizde. bari öyle bir şey yapabilsek. bizdeki ürünün kendi boktan, ambalajı daha da boktan.

    bu kurumda yetkili mercilerde düşünebilen insanların olduğunu çok zannetmiyorum. hobi olarak mı düşünmüyorlar, yoksa genel olarak böyle bir yetileri yok mu, onu pek anlayamadım henüz.
  • 2116
    galatasaray'ın ezeli rakibi. yıllardır bu ligde galatasaray karşıtlığı yaparak alenen taraf tutan bir tff ile yarışıyoruz. unutmayın başkanları değişiyor ama misyonları değişmiyor. aydınlar, demirören, güreli, özdemir... siz sanıyor musunuz ki 2011 haziranından bu yana galatasaray'ın en büyük rakibi fenerbahçe ya da beşiktaş? galatasaray'ın 2011-12 sezonun başlangıcından bu yana ligdeki tek rakibi tff'dir. o kurum, bu uğurda galatasaray'ın avrupa'daki başarısını engellemek için işi yabancı sınırı getirmekten, rakibini kayırmak için play-off oynatıp 9 puan farkı yarım puana düşürmeye, istikrarlı başarısını engellemek için yer yüzünde başka teknik adam kalmamış gibi sözleşmeli hocasını çalmaya kadar uzandırmış bir yapı.

    ve şimdi tff, diğer 17 takımla birlikte galatasaray'ın üç sene üst üste şampiyon olmasını engellemek için tescil ya da kadıköy galibiyetini yok sayabilmek için beyaz sezon planları yapıyor. medya önünde söylenen sözler ve davranışların arkasında yatan emeller bunlardır. galatasaray'ın ve fatih terim'in adının yan yana gelmesinden rahatsız olanların ajandasındaki gündem, ligde kalan 8 haftanın bir daha oynanmamak üzere iptal edilmesidir. corona'nın en ateşli şekilde etkisini gösterdiği günlerde 26. haftayı oynatan ve beşiktaş derbisi galatasaray'ın evinde seyircisiz geçilince 27. haftadan itibaren şak diye ligi tatil eden tff, corona'nın etkisini hafiflettiği ve normalleşme sürecine girmiş dünya ve ülkemizde son 8 haftayı oynatmama fikrine kamuoyu yaratmaya çalışarak diğer 17 takımı ön plana sürmektedir.

    eğer 26. hafta mart'ın 14-15'inde oynanabildiyse, kalan maçlar şimdi çok daha rahat oynanır. şu günlerin atmosferinin mart-nisan atmosferiyle aynı olmadığı aşikar. durum böyleyken liglerin oynanmasına mani görmüyorum. eğer ligler askıya alınacaksa da, bir daha ne zaman başlayacaksa başlasın ilk olarak bu 8 haftanın tamamlanması koşuluyla ertelenebilir. bu konuda söylenebilecek olan tek şey budur.
  • 2117
    gerçekten de son yıllardaki en büyük rakibimiz. özgener öncesi dönemi kesin olarak bilemiyorum. özgener ve sonrası bize karşı tarafsız oldukları hiç bir dönem olmadı. 15 temmuz 2008 yılından bugüne 11 sezon tamamlandı. alınacak 33 kupa vardı. biz bu 33 kupadan 5'i lig 4'ü kupa 6'sı süper kupa olmak üzere 15'ini kazandık. bir kupa sahipsiz kaldı. şikeli sezonu da her şeye rağmen normal kabul ettiğimizde 17-15 gibi bir skor var. biz aslında kulüpler ile olan rekabeti bitirip tff ile mücadele ettiğimiz için o kadar başarımıza rağmen kendimizi yeterli görmüyoruz belki de.

    işin şakası bir yana ülkede diğerleri ve biz durumunun ortaya çıkmasında bu tablo yeterli bir veri. istedikleri kadar suyu bulandırmaya çalışsınlar, mevzu açıkça ortada.

    edit: ulusoy dönemine yaşım yetiyor ama bilgi akışı eskiden bu kadar çok olmadığı için kesin olarak ne olup bittiğini bilmek çok zor. günümüzde aklı başında birisi tff'nin tutumunu çok rahat anlayabilir.
  • 2118
    az evvel kulüpler birliği başkanı mehmet sepil ile birlikte ligin gidişatı ile ilgili toplantı yapan kuruluş.

    bir çok başlık var ama en dikkat çeken konu 7 takımın ligden düşmenin kaldırılmasını ve önümüzde ki yıl 21 takımla oynanmasını istemiş. bu tek kelimeyle skandal.

    16.rize'nin puanı 25, 10.denizli'nin puanı ise 31 yani ligin yarısının net bir biçimde düşme tehlikesi var siz bu takımları hedefsiz bırakırsanız alan 8 maçın hiç bir önemi olmaz bu durum şampiyonluk yarışını direkt olarak etkiler.

    bu şekilde oynanacağına hiç oynanmamalı lig. şampiyonluk yarışı varsa, küme düşmeme mücadeleside olmalı.

    ekleme: şampiyonlukta ki rakibimiz başakşehir'in 8 maçından kalan 6 tanesi küme düşme mücadelesi verecek olan takımlar ile olacak. bu durunda hangi takım başakşehir'den puan alma motivasyonuyla mücadele edecek çok merak ediyorum.

    katiyen kabul edilmemeli.
  • 2121
    her zaman pis islerin icinde olmus kurum. bu haluk ulusoy zamani da boyleydi, senes erzik zamani da ve atanan fenerli federasyon baskanlari zamaninda da. nihat ozdemir'in kardesinin baskisiyla 90li yillarda atanan hakemleri yeni nesil bilmiyor. yani, aslinda degisen bir sey yok. bu ulkede hakemi de yeneceksin. bu kurumsal hafizaya da sahip nadir az teknik direktor var bu ulkede. basindan beri bu numaralari 50 yildir bilen kisi de bizim basimizda. o herseyin farkinda arkadaslar. kendisine guvenin. yine kaciracak hepsini.
App Store'dan indirin Google Play'den alın