• 1002
    çok kuralcı kaideci kurumdur.

    vay amına koyayim. şike yaptığı ayan beyan belli kulübün kulüp binasındaki pilot kaleme bile ceza vermeye götün yemesin, ülkenin ve ülke futbolunun yüz karası olan bir hadiseyi ceza vermeyip olayı avrupa'dan men raddiyesine kadar taşı, ondan sonra 2 tane afrikalı futbolcu coğrafyasının büyüklerinden birini, bir anadolu takımı da yüce atasını anıyor diye ceza ver.

    kanınızın kilosu kaç para ulan kansızlar. kendi pisliğinizde boğulursunuz inşallah.
  • 1003
    şike süreci başladığından beri dillendiriyorum, basılması gereken kurumdur. alenen işgal edilmelidir. çünkü; biz istediğimiz kadar avrupa birliği ile müzakere yapalım, yüzümüzü batıya çevirdik zırvaları sıkalım, şampiyonlar ligi'nde oynuyoruz diye avrupa'ya ait olduğumuzu sanalım; bu ülke orta doğu ülkesidir ve en geçer akçe güney amerika'da insanların benimsedikleri eylem biçimleridir. bunlara arjantin tipi iş lazım kardeşim, basacaksın bu kurumu, çağıracaksın basını "sizin geçmişinizi sikerim ulan ben, düzelecek bu işler!" diye açıklama yapacaksın. olması gereken budur.
  • 1004
    --- alıntı ---

    http://www.tff.org/...285&ftxtID=19584

    allah' ın adını zikredelim evvela zira o yerde ve göktedir. ne yaparsanız yapın o' nun haberi olacaktır. o her şeyi bilendir zira kandırılamaz. bunu bir kenara koyuyorum zira ben her şeyi bilemem, gördüklerimden sonuç çıkartır önceden bildiklerimi de bu sonuçlara uygularım. ortaya hegel' ci bir anlamda -biraz indirgemeci olsa da- bir sentez çıkar. neyse bu yüzden aşağıda yazacaklarımdan incinecek olan varsa peşinen özür diliyorum zira bu yazıyı okumanız için mesaj kutularınızı taciz edeceğim. bunun için de ayrı bir özrü borç bilirim. başlayalım mı?

    öncelikle bu sözlükte siyaset yasak diye biliyorum. ama ben bu yasağı deliyorum kimi zaman ve bu tavrıma da devam edeceğim müsaade edilirse. bu konuda bana müsamahakar yaklaşan moderasyona da teşekkürü borç bilirim.

    siyaset kavramı bizim ülkede çok korkulan bir kavram. sebebini anlamak zor değil zira biz bir türlü karşısındaki farklı fikirde olan adamla tartışmayı öğrenememiş bir toplumuz. biz de tartışılmaz kolay kolay; kavga edilir. şimdi münazara kültürünün oturmadığı yapılarda farklı fikirlerin savunulduğu alanlardan biri olan 'siyasetin' de bir kavga aracı olması ve ayrışmaları kolaylaştıran bir fail olarak görülmesi çok normal. açıkçası sözlükte de, günlük hayatta da siyaset denince uyanan negatif duyguları bu perspektifte açıklayabiliriz. yani aslında siyasetin yasak olmasının nedeni 'yaprak dökümü' dizisindeki güven hokna' nın oynadığı kadın karakterin klişe sözüyle: 'aman huzurumuz kaçmasın' düşüncesi. vallahi çok da haksız bulmuyorum böyle düşünenleri zira bu ülke hiç yoksa bir kez temelinde siyasi ayrışmanın bulunduğu bir anarşi ortamını gördü 1970' lerin sonunda. her ne kadar o ortam 'yaratılan' ve 'yapay' olsa da sonuçta fail yine siyaset olarak belirlendi.

    bu durumun üstüne bir de ülkemizdeki 'mühür kimdeyse süleyman o' dur' şeklinde açıklanabilecek yönetme pratiklerini koyun. ne çıkar ortaya? karşıt görüşe tahammülü olmayan 'siyaseten hasmı' olarak gördüğü klikleri 'makamının gücüne dayanarak' bastıran boğan, hiç olmadı onlarla kavga eden iktidar odakları. peki bu iktidar odaklarının son faaliyeti ne oldu? gezi olaylarının sahalara yansımasını engellemek için 'siyasetin her türlüsünü stadlarda yasak ettiklerini' söylemek. elbette bu bir yalan.

    neydi stadlarda siyaseti yasaklarken gerekçe?

    'tüm dünyada futbol sahalarının yalnızca futbolun oynandığı ve izlendiği alanlar olması hedeflenmektedir'

    en büyük rakibinin saha dışında yaptığı şikenin aklandığı, yani futbolun daha çok saha dışında -inşaatlarda, tarlalarda- oynandığı ülkede bu gerekçeye götünüzle güldünüz değil mi? vallahi ben güldüm şahsen. durun ama daha bitmedi.

    siyasi olan nedir? diye sorduğumuzda siyasetin yalnızca politika hatta günlük politika bağlamında yandaş ya da muhalif olmak anlamına geldiği bir ülkede yaşıyoruz. hatta üzülerek görüyorum ki sözlüğümüzde bile siyaset bu indirgenmiş anlamında kullanılıyor. halbuki siyasi olan sizin benliğinizi oluşturan kimliğin herhangi bir parçasına ilişkin olandır. insanın kimliği ise tek bir şeyden oluşmaz aksine birbirine eklemlenmiş çeşitli unsurların bir araya gelmesiyle oluşur. dolayısıyla aslında 'özel olan her şey siyasidir.'* ve 'iktidar sizi nereden vurursa o sizin kimliğiniz olmaya başlar.'* bugün 'atatürk' imgesi -hani bize şu milli eğitimde filan verilmiş olan- büyük saldırı altındadır. bu imgenin problemli olduğu zaten bir gerçek ama bunu benimsemiş insanların bu saldırıdan incinip o imgeyi daha da sahiplendikleri tartışılmaz. yani 'atatürk' e saldırı onu bitirmez aksine kendini 'atatürkçü' olarak tanımlayan odakları daha da kenetler, radikalleştirir. günümüzde 'atatürk' ün saldırı altında olduğunu düşünmeyen var mı bilmiyorum ama varsa şöyle 1 ay geriden gelip bir haber taraması yapsınlar yeter. ya da bana ulaşsınlar ben göndereyim gerekli haberleri. bak daha iptal edilen, teşrif edilmeyen milli bayramlarda olanları filan saymıyorum. bunu unutmayın bir kesimin bir değeri saldırı altındaysa o kesim onu kimliğinin bir parçası haline getirip sahiplenir. yani şunu demeye çalışıyorum: bir maça 'yüce atatürk' yazısıyla çıkmak da siyasidir.

    hatırlayın sırf başını örtüyor diye okuma hakkı elinden alınan kadınları... onlar ne yaptı vaz mı geçti okumaktan? elbette hayır. daha da sıkı sarıldılar başından alınmak istenen örtülere, daha sıkı sarıldılar 'özgürlük' kavramına ve artık 'başını örtme' eylemi bir siyasi simge haline geldi. bugün o azimli savunucular iktidarda çünkü gerçek olan mağduriyetleri halkta yankı buldu ve halk iktidarı onlara vermeye uygun gördü. kendi deneyimleri ve iktidara geliş süreçlerinden dersler çıkarmamış olsalar gerek bugün aynı mağduriyeti rövanşist bir eğilimle karşı tarafta yaratıyorlar.

    şimdi bazı kişiler diyor ki atatürk hepimizin değeri bu yüzden siyasete alet edilemez. buna da götümle gülüyorum yalan değil. nerede yaşıyorsunuz siz arkadaşlar? atatürk nerede herkesin değeri? böyle bir şey mümkün olabilir mi? atatürk' ten ala bir siyasi figür var mı lan ülkede? bugün her türlü siyasi akım kendini atatürk' e olan mesafesi üzerinden konumlandırmıyor mu? bugün bir parti 'biz atatürk' ün partisiyiz bu yüzden bize oy verin' derken atatürk siyasete alet edilmiş olmuyor mu? bugün başka bir parti 'kemalizm' e çakarak saflarını sıklaştırmıyor mu? ben size şunu söyleyeyim: insan olmak dışında herkesin ortak değeri olan hiçbir şey yoktur. dolayısıyla bu hariç her şey siyasidir. bir maça 'kadına karşı şiddete hayır' pankartıyla çıkmak da siyasidir, ' yüce atatürk' yazılı tişörtlerle çıkmakta. çünkü bunlara muhalif olan hoşuna gitmeyen birini bulmak her zaman mümkündür. ve bu tarz şeyler eğer gerçekten yasaksa cezalandırılmalıdır. bu bağlamda ben de fethiyespor' un ceza alması gerektiği görüşündeyim.

    amaaaaaa.... işte burada kocaman bir 'standart' problemi var renktaşlar. 'standart' bir uygulamanın bir kuralın üzerinde uygulanacağı kişi ya da olaydan bağımsız olarak var olup; uygulama kazanması olarak tanımlanabilir. bir nevi objektivitedir, kişiden kişiye uygulamanın değişmemesidir. peki ülkemizde standart var mıdır uygulamalar konusunda? bun 'evet' diyen galatasaray taraftarı en iyimser tabirle 3 temmuz 2011' den beri tv izlemiyor, internet kullanmıyor, haber okumuyor hatta mağaradan çıkmıyor olsa gerektir.

    biz bu ülkede sırf fb yaptı şikenin aklandığına şahit olduk. maçtan önce -2011- 2012 sezonu şampiyonluk maçı- kazanan kupayı sahada alsın diye anlaşıldıktan sonra kaybedince 'kupa diye tutturdular' diyen yanar dönerleri, kupayı vermemek için kırk takla atan 'güvercinleri' gördük. bu ülkede yaptığınızın yanınıza kalıp kalmayacağı kim olduğunuza göre değişir. maalesef durum bu.

    şimdi dönelim fethiyespor' a. yapıkları kurallara aykırıdır. evet spora siyaset karıştırmaktır. lakin biz ne kurallara aykırılıklar gördük cezasız kalan. bu noktada şu soruyu çok net sorabiliriz 'iktidara yaranmak için yaptığınız gösteride gücünüz fethiye' ye yetti di mi? aksi takdirde şu hareketler nasıl pfdk' ya sevk edilmedi:

    http://www.fbhaber.org/...si-secdeye-yattilar/

    evet din de siyasidir. peygamberimizin ölümünden sadece 25 yıl sonra sıffin savaşı' nda müminler tüm müslümanların üstündeki iktidar olan halifelik için birbirine girmiştir. o günden itibaren alimler arsındaki görüş ayrılıklarının da etkisiyle mezheplerin türemesine ortam hazırlanmıştır. her biri de hak yolunun kendisi olduğunu iddia etmiştir. bugün herhangi bir mezhepten olan kişi dinin siyasallaşmasından payını almıştır.

    cdn1.haberdar.com/...

    cdn1.haberdar.com/...

    olaymedya.com/...

    peki ya bunlar? evet r4bia işareti de siyasidir. başbakan mitinginde r4bia işareti yaptığından ayrıca da ayrıştırma nesnesidir. kendi içinde barındırdığı anlamlardan bağımsız olarak bugün herkesin görebileceği şekil -yani twitter' da kameralar önünde maçta filan- rabia işareti yapmak hükümetin mısır politikası ve başbakanın mısır hakkındaki sözlerine destek vermek anlamını taşımaktadır.

    galeri7.uludagsozluk.com/...

    bildiğim kadarıyla bursaspor da bu pankart için pfdk' ya sevkedilmemiştir

    www.google.com.tr/...

    sahi beşiktaş ve cevahir' in adının pfdk ile geçtiğini duyan olmuş mudur? halbuki bir siyasiye taraftar ve takım adı kullanarak seslenmek futbola siyaset karıştırmak değil de nedir?

    daha da örnek bulunabilir ama gerek yok. bunların hiçbiri pfdk' ya sevkedilmemiş, ceza verilmesi düşünülmemiştir.

    işte 'yüce atatürk' yazılı tişörtlerle çıkmak da bunların başka bir versiyonudur. ama ne hikmetse adaletin kılıcı sadece fethiye' ye karşı keskindir. galasatasaraylı taraftarlar olarak bize düşen her samimi insan gibi uygulamalarda bir standart ve samimiyet talep etmektir. zira adlet bir gün herkese lazım olacaktır. fener için gece gece kanun değiştirilmesine ses çıkaranlar bu olay karşısında da susmamalıdır. eğer samimilerse tabi. zira 'haksızlıklara karşı iki ayak üzerinde dikilmek, ona boyun eğmekten kolaydır.'*

    http://i.milliyet.com.tr/...fft99_mf1108997.Jpeg

    bize de bu yakışır.

    velhasıl kelam hepimizin bildiği gibi bu ülkede siyaset filan değil muhalif olmak yasak.

    bir de 1453 kartalları vardı. sahi ne oldu onlara?

    --- alıntı ---
  • 1005
    hem febeli hem akepeli. iki kurumunda ortak yönettiği ülkenin en önemli ve en tarafsız olması gereken kurumlarından birisi. öyle bir hale gelmiş ki artık bu kurumu tanıyan insanlar verecekleri kararları çok kolay tahmin edebiliyor. şike olayları yaşandığında fenerbahçe'nin puan cezası bile almayacağını biliyorduk. ya da geçmiş olsun başbakanım pankartına, rabia selamlarına hiçbir yaptırımın yapılmayacağını. atatürk gibi türk halkı için siyasetten çok fazlasını ifade eden birisi için ve afrikalıların atatürk gibi gördükleri bir insan için giydikleri basit ama anlamlı bir tişörte ceza vermeyi düşünecek kadar gözleri dönmüş. peki bugün sporla uzaktan yakından alakası olmayan bir bakan, bir iktidar milletvekili ölse o haftasonu 9 stadyumda da anılmayacak, saygı duruşunda bulunulmayacak, sahaya pankartla çıkılmayacak diyebilir miyiz? ya da yüce atatürk tişörtlerini fenerbahçeliler giyseydi pfdk'ya sevkedilirdi diyebilir miyiz? r.i.p. mandela tişörtlerini sow ve webo gösterse kesin pfdk'ya sevkedilirdi diyebilir miyiz? bu kurum yoldan çıkmıştır. her geçen gün daha da batmaktadır. verdiği kararlar 80 milyonluk ülkenin en az 60 milyonunu ilgilendiriyor, etkiliyor. her allah'ın günü adaletsiz davranmaya, hak yemeye uğraşıyorlar. hesabınızın sorulacağı günü dört gözle bekliyorum.
  • 1011
    kepazelikleri yurtiçi sınırlarından taşıp, uluslararası boyuta ulaşan kurum. önce başkanları y. demirören, espn tarafından yılın en kötü spor adamı seçildi. şimdi de fifa başkanı blatter, drogba ve eboue'nin nelson mandela'yı anma olayının pfdk'ya sevk edilmesinden dolayı kınama yayınladı.

    www.habervitrini.com/haber/sepp-blatter-tffyi-topa-tuttu-740676/
  • 1013
    mızrağın ucunda bunların değil, bunları buraya koyanların kafasını görmek istiyorum. bu söylediğim nefret söylemi ya da belalı entry olarak nitelendirilebilir. oysa ki; mızrak ve kafa ile burada kast ettiğim bir alegoriden öte değildir ve nefret de insani bir duygudur. nefret edilecek icraatlar yapanlardan nefret edilir ve bunun beyan edilmesi düşünce özgürlüğünün temelidir. nefret söylemi sadece dezavantajlı kimselere yöneltilirse suçtur. kendini koruyabilecek gücü, parası, nüfuzu olan; iktidar sahibi olan kişi ve kitlelere yönelen nefret, adaletsizliğe delalettir.

    edit: değerli bir rica gereği yapılan bir takım değişiklikler.
  • 1015
    galatasaray taraftarı tüpçü ve ekibi gibi camiamıza resmen düşmanlık güden kişileri tff'de, suat kılıç gibi spor bakanlarını, olumlu ya da olumsuz bir tedbir talebi hakkında 4 ayda karar veremeyen mahkemeleri istemiyorsa bu ülkenin en büyük illeti olan akp'ye oy vermeyecek. veriyorsa da şikayet etmeyecek.

    ünal aysal gerekeni 2 sene önce söylemişti. bu ateş üfleyerek sönmez. en azından üzerine işemek lazım. biz 20 milyon taraftarı olan bir camiaysak bu ahlaksızlara, allah korkusu olmayan hak yiyicilere tarihin unutamayacağı bir ders vermeliyiz.

    o gün o sandıkta akp'ye oy basacak herkes bilsin ki kendileri vurdukları o damgayla galatasaray'ın geleceğine ipotek koyuyorlar.
  • 1016
    --- alıntı ---

    drogba'nın disiplin kuruluna sevkedilmesi olayına afrika'dan bakınca ne gördüğümü anlatacağım.

    futbol acayip bir şey, her tarafımızı sarmış, ortak bir dil olmuş. hiçbir şeyde ortak bir payda bulamadığın insanla bile sadece futbol konuşabilirsin, futbol deyince orada herkesin söyleyecek bir şeyleri vardır. her seviye insan futbol sayesinde aynı seviyede buluşabilir.

    nelson mandela ve didier drogba. başta michael jackson olmak üzere bazı afroamerikalı şarkıcılar, belki birkaç tane daha siyahi insan. bunlar afrikalının kabile şeyleri gibi. martin luther king var ama o değil mesela.

    bu federasyon bu ikonlardan ikisini aldı, afrikalının gözünde türkiye'yi bir anda bitirdi.

    afrikalı bir hamal düşünün. önce bizim ülkemizdeki bir hamalı düşünün, sonra bir de afrikalı hamalı düşünün, bu adam insanlığın kendi içindeki sıralamada bilgi, fikrine önem verilme, saygı görme, insandan sayılma gibi kriterlerle değerlendirildiğinde en aşağıdadır. bu adam bile bana didier drogba'nın nelson mandela tshirt'ü giydi diye neden cezalandırıldığını soruyor. adamın türkiye ile ilgili bildiği tek şey drogba'nın galatasaray'da oynadığı. ikinci bir bilgi yok. belki kendi ülkesinden bir oyuncu zamanında türkiye'de bir takımda oynadıysa onu da biliyordur. kısaca adamın türkiye ile tek bağlantısı futbol. ne kadar güzel bir yer olduğunu, ne güzel mevsimleri olduğunu, içinde ne güzel insanların yaşadığını, denizindeki balığının tadını bilmez. bildiği tek şey türk federasyonunun drogba gibi bir yarı tanrıya, hem de mandela gibi bir yarı tanrı yüzünden ceza vermesi. adamın duyacağı nefrete gel.

    türkiye futbol federasyonu bu adamı aldı türklere antipati besleyen bir adam haline getirdi. sadece bu adam olsa iyi, afrika'nın tamamı neredeyse bu tür adamlardan oluşuyor. onlar insanlığın en altında geziniyorlar. afrikalı nüfus yığınları; bütün gün eşek gibi çalışır, azıcık para alır, kiliseye gider paranın bir kısmını orada pasteur'a kendi isteğiyle kaptırır, futbol seyreder, uyur, sabah kalkıp eşek gibi çalışmaya gider. en önemlisi bu adam sorgulamaz, bir şeyi kötü olarak gördüyse o artık kötüdür.

    drogba'nın giydiği mandela tshirt'unun bizim coğrafyamızla ya da avrupa coğrafyasıyla alakası olmadığı o kadar açık ki buradan bakınca. adam bir afrikalı olduğu için giymiş onu, türkiye'de şu grubu sevindireyim, şu grubu üzeyim, avrupa'da şunun sempatisini kazanayım demiyor adam. adam kara kıtanın bir ferdi olduğu için üzerinde taşımış. bu tshirt olayı bizim coğrafyamızda değil afrika'da geçiyor. onu drogba giyince sadece o giymiş olmuyor, tüm afrika halkları içlerinde mandela tshirt'ü ile gezmiş oluyor. burada drogba'nın ülkesi olmamasına rağmen ölünce tanrı, isa ve drogba ile buluşacağına inanan adamlar var. mandela'nın ülkesinden çok uzakta olmasına rağmen burada günlerdir yas tutuluyor. bizim federasyon ise tüm bu insanların nefretini kazanıp türkiye'yi bir öcüye çeviriyor. türkiye onlar için uzakta bir ülke, drogba ve mandela sevilmiyor, bitti.

    daha eğitimli insanlar, sorgulamayı öğrenmiş olanlar ise ısrarla soruyorlar neden? ortadoğu'da biz insanların fazla esktremist olduğunu söyleyebiliyorum ancak. herkesi sevemeyiz, çünkü herkesi seversek birbirimizi de sevmek zorunda kalırız. bu son cümleyi içimden diyorum sadece.

    --- alıntı ---

    https://eksisozluk.com/entry/38951982
  • 1017
    fenerbahçe için gereken bütün önlemleri aldığına inandığım kurumdur.

    şimdi size biraz şahsi komplo üretkenliğimle durumu açıklamaya çalışacağım.

    fenerbahçe'nin şike yaptığı ve bunu birçok kez yaptığı mahkemelerce kanıtlanmıştır. karşılığında kulübün başta başkanı olmak üzere hapis cezasına çarptırılmış isimler de vardır. hal bu iken fenerbahçe, avrupa'da eşine rastlanmamış cezalarla karşılaşılan bu durumda(puan silme ve/veya lig düşürülme cezaları), hiçbir cezai yaptırım uygulanmadan yoluna devam etmiştir. bunun üstüne 3 temmuz ile başlayan sürecin devamındaki sene oynanan lig, süper final denilen eşine rastlanmamış bir uygulama ile puan farkını açtığımız sistemde resmen bize yetişsinler diye karşımıza çıkarılmıştır. bir nevi cezai yaptırım bize uygulanmaya çalışılıp, fenerbahçe'ye tabiri caizse kıyak geçilmeye çalışılmıştır. ama gerekeni yapıp şampiyon olduk o ayrı. kupanın verilmemesi de ayrı bir fiyaskodur ona girmiyorum bile ancak bu örnek bile federasyonun ne kadar yanlı olduğunu göstermiştir.

    gelelim ikinci senemize, alnımızın akıyla gerçekten büyük çabalarla şampiyonluk ipini göğüsledik. hakemler alışkın oldukları göreve devam ettiler ama yenilmedik onlara da. ince ince bizi doğramaları bizi şampiyonluktan etmedi. ve dördüncü yıldıza bir adım daha yaklaştık geçen sezonun sonu itibariyle. bu arada uefa da fenerbahçe'nin şike yaptğına karar verip avrupa kupaları'na katılmasını yasakladı ki bu da sezon başında alınan karardır uefa tarafından. bizim federasyon ise daha hiçbir ceza vermemiştir. ama uefa şike ve ırkçılık adlı iki konuya da avrupa üstünde hangi kulüpte olursa olsun standart yaptırım uygulama kararı aldı. bu alınan karar daha önceden bilindiği ve tahmin edildiği için de federasyon ve fenerbahçe bazı önlemler almaya başladılar.

    gelelim komplo teorime.

    benim görüşüm şudur; puan farkının açılması, hakemlerin beşiktaş ve bizi ince ince doğrarken; fenerbahçe ve kasımpaşa'yı da kayırması gerçekten de bilinçli bir propogandadır. şimdi olayın özü bana göre şudur. uefa'nın olası bir puan silme durumunda puanın bu sene silinmesi kararlaştırılırsa farkın çok açılmasına izin vermeden fenerbahçe'yi potada tutmaktır. bu arada da kasımpaşa'yı zirveye yakın tutarak onların da önünü açmaktır. eğer fark açılırsa da puan silindikten sonra sezon sonuna süper final koyulabilir de. neden olmasın?
  • 1019
    ziraat türkiye kupası kuraları çekilirken ne kadar saçma sapan işler yaptıklarını bir kez daha göstermişlerdir. zaten ziraat türkiye kupası oynanış bakımından tam bir saçmalık ama neyse yapacak bir şey yok.

    grup kuralarında üçüncü takımın belli olduğu an, son kalan takım da aynı anda belli olur değil mi sevgili sözlük?* iki kulübün de adını gruplara yazacaklarına, "efendim şimdi de x kulübü yöneticisini davet ediyoruz" diyor oradaki hanım kız. kulüp yöneticisi geliyor, son topu çekiyor, niye çünkü orada 4 numaralı top görünmesi lazım ne olur ne olmaz belki 5 numara çıkar herkes dumur olur. neyse yönetici kameralara "ahanda 4 bak monaco gördünüz mü?" diyor. sonra 4 numaralı takım gruplara yazılıyor.

    aynı şekilde grup belli olduktan sonra fikstür çekiminde de aynı saçmalık oluyor. bir de masada oturan tff yöneticileri de yorum yapıyor "hımm ilk hafta deplasmana gidiyorsunuz, hayırlı uğurlu olsun" diye, "ulen monaco madem hepimiz biliyoruz niye adamı yerinden kaldırıp o pokemon topu mudur sürpriz yumurta mıdır neyse onu çektirmeye geliyorsun, yaz direk fikstür de kulübün adını. **
  • 1021
    web sitelerinin arşiv kısmında geçmiş yıllara ait geniş bilgi var.
    en azından 1990 1991 sezonuna kadar liglerin puan durumunu falan eklemişler. gayet güzel.
    hatta aynı kısımda sezonların "yıllık"larıda söz konusu.

    pdf formatında hazırlanmış bu dökumanlarda, şampiyonun resmi kapakta olacak şekilde hazırlanmış sezona ait geniş bilgiler var.

    yalnız ilginçtir, en son 2011 - 2012 sezonu için yüklenmiş bu yıllıklar. galatasaray'ımızın iki sene üst üste şampiyonluğunu belgelememek için herhalde artık böyle bir uygulama yapmaktan vazgeçmişler.. bilemedim.

    http://www.tff.org/default.aspx?pageID=545
  • 1022
    bir maçla ilgili kararı vermek için en az 25-30 gün bekleyen şey.* (bkz: 22 eylül 2013 beşiktaş galatasaray maçı)

    bugün de 15 aralık 2013 kasımpaşa beşiktaş maçını oy çokluğuyla en baştan, o günkü kadrolarla oynatılmasına karar vermişler.** sarı kartlar vs. hepsi de iptal edilmiş.*

    oradaki adamlar bu 20-30 gün boyunca ne yapıyorlar bu maçlarla ilgili çok merak ediyorum. maç oynanıyor, sıkıntılar belli, neden 20-30 gün bekleniliyor bir karar için kardeşim ? vereceğin karar da belli yani üç aşağı beş yukarı... sorusu da belli maç yeniden oynatılacak mı? kural hatası var mı ? ya evet diyeceksin ya hayır, bu iki kelimenin birini seçmek bile en az 25-30 gün sürüyor ya ben ne diyeyim...
App Store'dan indirin Google Play'den alın