759
fatih terimden sonra mutlak bir değişim olacaktır,bu gayet gözle görülür bir gerçek ancak,fatih terimin görevin başına gelmesi,müthiş bir jenerasyon yakalanacağı anlamına gelmiyor.neden?
cevabı hepimiz biliyoruz aslında.altyapı eğitimi.
birtek futbolcuların değil,ciddi anlamda teknik direktörlerin ve yöneticilerinde alması gereken bir altyapı eğitiminden bahsediyorum.yabancıların aldıkları maaşların,altyapı gelişimine engel olduğu ve bu yüzden de sınırlandırmaların meşru olduğu saçmalığına inanan,ya da bu inanca biat eden(fatih terim gibi,aksine inandığını belirtse de ses çıkarmayan) ve bizden de bu saçma algıyı kabul etmemizi isteyen,bütün bu zümrenin alması gereken altyapı eğitimi kısaca.
öncelikle türk futbolunun gelişmemesinden yakınan bu tiplere,futbol sosyolojisi dersleri vererek başlamak lazım.jupp derwall'in dediği gibi futbol basit bir oyun değildir,üzerine düşünmeli,en rasyonel adımları atmalı ve sabretmelisiniz.bugün içinde bulunulan dönem gibi,anlık parlama gösteren genç futbolcuları milli takıma angaje edip,takımında başarılı antrenörleri milli takım yönetimine getirerek,ancak ülke futbolunun pisliklerini halının altına süpürebilirsiniz.ve bu futbolu uzun vadede bataklığa sürükler.(bir sene önce avrupada,eski günlerine dönüşün sinyalini veren galatasaray futbol takımının 2013-2014 sezonundaki dalgalı bir grafik göstermesi).hele de tüm bunlara sebep olan o ülkenin federasyonu ve federasyonun başında pervasızca hareket eden,futboldan bihaber bir şahıssa vay,vay...
gel gelelim şu futbol sosyolojisi olayına.aslında oyuncuya dokunuşlar bu hususta çok önemlidir(bkz: seni buraya getiren yeteneğindir burada kalmanı sağlayacak olan şey ise karakterindir).geneli zor şartlar altında büyüyen bu çocuklar,ilk profesyonel imzalarıyla birlikte hayalini dahi kuramayacakları paraları kazanırken,zaten günümüz futbolunun popüler kültüre sıkı sıkıya bağlı bir cenah oluşu,futbolcuların değişim psikolojilerini iyi idare edememe sorunsalına,akabinde de birçok genç yeteneğin kaybolup gitmesine ya da bir türlü istenilen seviyeye gelemeyip sıradan birer futbolculara dönüşmelerine neden oluyor.
yukardaki problem,türk-futbolunun genel sosyolojik problemi aslında.bununla birlikte ayrı bir sorun daha var,ele alarak bu sosyal probleme tümevarım yapabileceğimiz.
algılama ve konsatrasyon problemi...
futbol kondisyon,teknik,taktik boyutun ötesinde jupp derwall'in dediği gibi yeni anlamlar kazanıyor.futbolda kalecililk dahil bütün mevkilerde oynayan futbolcuların antrenman ve maç sonralarında edindikleri kazanımlarını,yorumlanıp geliştirlebilmeleri için algılama düzeylerinin yüksek olması birincil şart.zaten gelişkin olan özelliklerinizde konsantre olma problemi yaşamazsınız,bunu çözüm yolunu bildiğiniz soruda heyecan yapmadan sonuca ulaşmak olarak da yorumlayabiliriz.
şimdi türk futbolunun genel sorununa baktığımızda da tam da bu noktaya geliyoruz,ne peki en fazla yakındığımız sorun ?
basit hatalar...
eğer bir savunma oyuncusu antrenmanda en az 50 kere çalıştığı pozisyonda hata yapıyorsa,bir golcü antrenmanda en az 50 kere çalıştığı pozisyonda duramıyorsa(bu varyasyonları bütün mevkiler için sayabiliriz),bu adamın ciddi anlamda kavrayamama problemi var demektir.içgüdüsel ya da kondisyonel açıdan futbol sizi ancak bir erkan zengin yapar,daha fazlası için okumalı,araştırmalı,çok sıkı çalışmalı,buna yönelik antrenman yapmalı kısacası odaklarınızı futbola çevirmelisiniz.
bir topluma zeka ya da algı enjekte edemeyeceğinizden,bu algı gücünü yükseltmek için farklı yollara başvurmalısınız,futbolcuya popüler kültürün vaadettiğinin ötesinde futbolu kavratmaya yönelik naparsınız artık bilinmez,bilbaolular gibi toplu kitap okuma tartışma seansı mı yaparsınız,alman disiplini mi uygularsınız,galatasaray altın jenerasyonu gibi doğal-dostluğun takımını mı kurarsınız bu sizin methodsal yaklaşımınız.ancak yapmamanız gereken şey barizdir o da zaten futbol konsantrasyonları pamuk ipliğine bağlı olan futbolcularınıza,ve gitgide iyice tefeci-tüccar mentalitesine yaklaşan anadolu kulüplerinize,ortaya koydukları hiçbir elle tutulur başarı yokken,sırf futbolunuzu millileştirme safsatası adı altında direkt ya da dolaylı yoldan da olsa tanıyacağınız ekonomik imtiyazlardır.
bu kafayla ancak,iyi bir jenerasyon yakalıyoruz diye demeçler verir,ishak doğan'nın ivanovic,tarık çamdal'ın dani alves,mustafa pektemeğin david villa,alper potuğun zidane olduğu tatlı tatlı rüyalara dalar,macaristan muadili takımlardan 3 yiyip,bak hep altyapı,yabancılar,melo,drogba helelöhölölö diye terleyerek uyanırsınız.