• 1826
    bu ülkeyi birleştiren tek şey futbol değildir, hele toksik ortamdaki futbol takımları hiç değildir ama bir kez daha gördüm ki bizi birleştiren başarılı bir milli takımdır. zaten milli takım desteklemeyen kulüpçülere ve avrupa'ya ruhunu satmışlara bir şey diyemem. onlar zaten bizden yana olamazlar. 100 sene önce de böyleydi, değişen bir şey yok. geri kalan her şey hala bizimdir. hala bazı şeyler için ümit vardır. bu ülkeyi çok seviyorum.
  • 1827
    almanya ve pkk lobisine kaybetmiş canım ülkem.

    bizi maçtan önce gerim gerim gerdiler. zaten millet olarak kırılgan bir yapımız var. allah var futbolcularımız asla bir an bile geri adım atmadı ama sahadaki ve monitör başındaki tetikçi elenmemizi izledi. xavi simmons'un mert'in ayağına yaptığı müdahale dünyanın her yerinde kırmızı ama izlenmedi bile. dakika kaç? 20 falan. o karar koca maçı etkiliyor. daha diğer birçok çifte standarta girmiyorum bile.

    dün birileri elenmemizi istedi. bizim hatalarımız bizi ilgilendirir ama sahadaki o başka renk formalı lavuğu yenemiyorsun işte.

    (bkz: 6 temmuz 2024 hollanda türkiye maçı)
  • 1830
    tasarruf tedbirleri kapsamında bir sürü gidere kısıtlama getirilen, kapitalizmin sorunlu paradigmaları nedeniyle diğer zayıf halkalar gibi sürekli ekonomik krizlerle boğuşan, benim yalnız ve güzel ülkem.
    ilginçtir, her şeye kısıtlama gelirken maşallah futbol kulüpleri milyonlarca euro'ları fütursuzca saçmaya devam ediyor. hem de hepsinin borcu gırtlağa dayanmışken. ama tuzu kurular tarafından yürütülen kulüplerimiz biliyor ki nasılsa vergi borçları affedilecek, harika siyasilerimiz oy kaygısıyla kulüplerimizin borçlarını öteleyecek biz marabalarsa tüm bu yükün altında ezilemeye devam edeceğiz.
    velhasıl kelam, futbol piyasasının ülke şartlarına göre tekrar düzenlenmesi gereken güzel yurdum.
    süper lig'de takım sayısını düşür, etrafından dolanılamayacak şekilde maaş ve bonservis sınırı getir, he bir de maçları şifresiz kanaldan -mümkünse trt'den- yayınlat. çözüm basit.
  • 1834
    anayasa mahkemesi’nin kararlarının uygulanmadığı, daha ötesi attığı tweetin sildirildiği ve sitesine entry tarihi itibariyle erişilemeyen ülke.

    gerçekten dayanılması güç bir dönemden geçiyoruz. allah akıl sağlığını, hukuk devletine inancını korumaya çalışan her vatandaşa sabır versin. tarih kitaplarında anlatılması gereken, gelecek nesillere ders diye okutulacak garabetleri her gün yaşıyoruz. çok zor.
  • 1837
    olimpiyatlarda neden başarılı olamıyoruz sorusunun yanıtı basit. ilk önce fenerbahçe adlı örgütün 1 sporcusunu bile milli takımlara almamak gerekli. camialarının yapıları gereği toksikler ve kaybetme gelenekleri var.

    diğer yandan olimpiyat madalyası alan isimlere bakın her biri disiplin abidesi. 6 yaşından itibaren sabahın köründe kalkıyor, bilmem kaç saat antrenman yapıyor, yediğine içtiğine dikkat ediyor ailesi, öğretmenleri bu yolda kendisine destek oluyor vs.

    bizim daha aile yapımızda böyle bir disiplin yok. çocuk midem ağrıyor diyor aman benim minnoşum bugün okula gitme, çocuk öğretmen beni ilk sıraya almadı diye anasına ağlıyor babası öğretmene fırça çekiyor, çocuk x sporu yapıyor başarısız olunca sen bu işi beceremeyeceksin diyerek çocuğu o spor branşından uzaklaştırıyoruz, kız 5 yaşında üstüste 8 ters takla atıyor gündemde voleybol var diye kızı voleybola gönderiyoruz, çocuk 5 yaşında tay gibi sprinte kalkıyor alıp futbola gönderiyoruz…

    özetle hikaye toplumun en dibinde yani ailede bitiyor. kabul edelim aile yapımızda bilinç ve disiplin yok. yoksa özbekistan ya da moğolistan bizden daha iyi tesislere mi sahip ? mevzu disiplin ve kendini adamak.

    biz ülke olarak gevşedik. olimpiyat disiplinli ülkelerin başarılı olacağı yerdir.
  • 1838
    2024 paris olimpiyatlarında ilk 8'e girerek olimpiyat şeref kürsüsüne adını yazdıran ve olimpik diploma almaya hak kazanan sporcuları şöyle olan ülkedir.

    -artistik cimnastik-

    ferhat arıcan 5.'lik
    adem asil 5.'lik

    -atletizm-

    ersu şaşma 5.'lik

    -atıcılık-

    karışık takım şevval ilayda tarhan - yusuf dikeç 2.'lik
    şevval ilayda tarhan 7.'lik

    -boks-

    buse naz çakıroğlu 2.'lik
    hatice akbaş 2.'lik
    esra yıldız kahraman 3.'lük
    busenaz sürmeneli 5.'lik

    -güreş-

    taha akgül 3.'lük
    buse tosun çavuşoğlu 3.'lük
    enes başar 8.'lik
    zeynep yetgil 8.'lik

    -halter-

    furkan özbek 4.'lük

    -judo-

    salih yıldız 5.'lik
    kayra özdemir 5.'lik

    -modern pentatlon-

    ilke özyüksel 6.'lık

    -okçuluk-

    erkekler takım mete gazoz - abdullah yıldırmış - ulaş tümer 3.'lük
    mete gazoz 7.'lik
    elif berra gökkır 8.'lik

    -tekvando-

    nafia kuş 3.'lük
    merve dinçel 5.'lik
    hakan reçber 7.'lik
    hatice kübra ilgün 7.'lik

    -voleybol-

    türkiye a milli kadın voleybol takımı 4.'lük

    -yüzme-

    kuzey tunçelli 5.'lik
  • 1841
    çok güçsüz bir devlet. hiçbir şeyi yönetemiyor. her alanı o alandaki en zenginlere bırakmış durumda. alın burda siz at koşturun diyor ve başka bir şey yapamıyor. futbol alanında ise ali koç/acun ılıcalı buna talip ama takım taraftarlığı mevzusu çok derin ve ele geçiremiyorlar bir türlü. hiçbir alanda bir çatışma yokken futbolda çatışma çıkıyor.
  • 1842
    yalnız ve güzel ülkem. yalnızlaştırılan, kan emicilerin emdiği, eskiden sivri sineklerin geceleri çıkması sürecinden asya kaplan sivri sinekleri gibi güpe gündüz hırsızların, hukuk tanımazların göstere göstere hareket ettiği ülkem.

    sözlük özelinde spora veya futbola dönersek; manipülatör şahısların, öne çıkarılan ve ittirilen bir kaç aileden olması sebebiyle her istediklerini yapabileceklerini sanan kişilerce düşmanlaştırma hiç bir şekilde hız kesmeden devam ettirilmektedir. milli takıma laf ederler, kendi kaptanları kırmızı kalem kullanmaz sırf galatasaray renkleri diye, siyasilere forma hediye ederler atatürk olmayanından bir tane özel yaparlar, aynı gün forma olayı* patlar, basketbolcusu sözde ermeni soykırımı paylaşımı yapar, futbol takım hocası laptop koyar kamera önüne ses çıkmaz fakat şapkasında yazan bir kelimeden ötürü başka takımın topçusu, hocası disipline sevk edilir.

    bu sözde ermeni soykırım paylaşımı için nasıl hareket edilmez anlamlandıramıyorum.
    (bkz: nigel hayes/#4048660)
  • 1845
    türkiye 70'lerde french connection dedikleri uyuşturucu yolu yüzünden eroinle iç içe bir ülke olmuş. ancak eroin alt sınıflarda karşılık bulamamış, özellikle orta ve orta üst sınıfta kullanılan bir uyuşturucu olarak kalmış, sonra ise french connection yolunun çökertilmesi, sıkı yönetim vs derken o etki azalmış.

    günümüzde ise gençleri mahveden çok daha ucuz ama kitlesel olarak eroinden daha tehlikeli bir uyuşturucu söz konusu: meth. eroin bireysel yozlaşmalar yapmış hep çünkü çok hızlı bağımlılık ve kısa sürede ölüm söz konusu. meth ise çürümüşlüğün karşılığı. sadece bireyi değil, içinde çoğaldığı toplumu da çürütüyor. ülkede 10 sene önce sadece breaking bad'te bildiğimiz bu uyuşturucu nasıl oldu da bütün ülkede kitlesel bir salgına dönüştü?

    sebebi basit. ahmakça alkole yapılan zamlar gençleri alternatiflere yönlendirdi; etil, weed hatta kokain bile alternatif oldu pahalılık karşısında. ama asıl tehlike kontrolsüz getirilen afganlarla oldu. 3000 km'lik yolu güvenli ve hızlıca geçme karşılığı yanlarda kilolarca meth getiren afgan ve pakiler, ülkeye bedavadan halliçe meth sokulmasını sağladı. alkol, weed ve kokain derken gençlerin karşısında hızlı bir çözüm çıkıverdi, ucuz ve hızlı kafa yapan meth. hepimizin bildiği yerel örgütlenme elinden (hangi parti olduğunu yazmama gerek yoktur) gençlere dağıtılmaya başladı. biraz haber takip eden herkes kimler uyuşturucu ticareti yaparken yakalanıyor biliyordur. en başta girmesine sebep olan kişiyi de biliyoruz, daha dün o yerel örgütlenme basının elini öptü teşekkür eder gibi.

    yozlaşmanın önüne geçmek artık çok zor. bir jenerasyonu kaybettik. el salvador gibi bütün ağır suçluları içeri atıp anahtarı denize atmadan yeni jenerasyonları da bunlardan koruyamayız.
  • 1846
    543 yıl önce kurulan mekteb-i sultani ve uzantısı olan galatasarayımızı tenzih ederek diyorum ki, eğer bu ülkede futbol denen uyuşturucu olmasaydı, bu ülkenin vatandaşları çoktan kafayı yemişti.

    eğitim kalitesinin düşmesi, tarihi ve kültürel yozlaşma, ekonomik krizler ile alım gücünün azalması; bunların bileşkesi olarak yaşam kalitesinin düşmesi neticesinde vatandaşın en ucuz keyfinin * sigara ve futbol olması gerçekten üzücü.

    bu yüzden ülkemizde, futbol üzerinden kaos çıkaranlara göz yumuluyor. milyonlarca insan sağlık, eğitim ve çalışma hayatı hakkını aramak yerine kaosa sürüklenen futbol çukurunda debelenip duruyor. futbol üzerinden kaos çıkaran şımarık ve küstah yalı çocuğuna, salıncağına binen paralı köpeklere bu yüzden dokunulmuyor çünkü futbol tartışması olduğu yerde vatandaşın, temel hak ve özgürlüklerini savunmak aklına dahi gelmiyor. siyasi otoritenin göz yummasından cesaret alan yalı çocuğu ve paralı köpekleri var olduğu sürece, futbol başta olmak üzere birçok milli değerimiz layığını bulamayacaktır.

    keşke daö gibi vasıfsız birisi yerine donanımlı bir başkanımız olsaydı da, sadece saha içinde değil ülke gündeminde hak ve söz sahibi olarak sesimiz duyursaydık.
  • 1847
    pırıl pırıl, zehir gibi kafası olan evlatlarını yitiriyor. yerlerini savaş artıklarıyla dolduruyor. imparatorluk çatısı altında onlarca farklı etnisite, mezhep, dinden insanı barındırırken aynı imparatorluktan ayrı bir oluşum için her şeyi yapıp günümüzde de tekrar o devletten kalan varise arsızca sığınanları el üstünde tutup kurucu milletini ikinci sınıfa düşürmüştür.

    kendisini oluşturan kurucu unsur artık bundan yoruldu. yaşama güvencesini kaybetmekten yoruldu. ekonomik sorunlarla boğuşmaktan yoruldu. barınma güvencesini yitirmekten yoruldu. normal olan her şeyin anormalize olmasından yoruldu.

    sosyal, iktisadi, bilimsel, teknik, ekonomik kalkınma için insanların sağlıklı bir mental yapı ve uygun zamanının olması gerekiyor.bizde ise her gün daha da kötüye giden yaşamlarla beraber insanlar odağını yitirmiş durumda.

    çocuklar bile sokakta enflasyonu konuşuyor, kantindeki tost fiyatından bahsediyor. daha ötesini konuşmak yersiz kalıyor.

    ülke geleceğini kaybediyor. ülke uçurumdan aşağı yuvarlanıyor. koyun gibi ölümü beklemektense ne zaman toplumsal bir reaksiyon göstereceğiz bilmiyorum.
  • 1848
    inanılmaz bir yozlaşma enflasyonu yaşayan ülke. bu tip vakalar 2010 öncesi de olurdu ama o haberleri tüm türkiye konuşurdu. haftalarca gündemden düşmezdi. toplumsal bir ayaklanma olurdu. şimdilerde ise herkes tepkisiz twit atmakla yetiniyor. bu yozlaşma sadece tek bir alanda değil. hatta futbola bile sirayet etmiş durumda. tribünlerden tutalım, yöneticilere, hakemlere ve yorumculara. bu yozlaşma herkese sirayet ediyor. çok üzülüyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın