• 1352
    bu topluma dahil olan her türkiye cumhuriyeti vatandaşı varsa isteklerini, düşüncelerini yasa güvencesinde özgürce açıklayabilir. "silivri soğuktur" lüzumsuzluğu bu ülkenin vatandaşlarının sindirilip, yok sayılmasına giden yolun ilk adımı oldu ne yazık ki. hepimizi birden susturamazlar. toplum buna alıştırıldığı için haksızın sesi gür çıkarken, haklı her yerden sürgün ediliyor.
  • 1356
    spor sözlüğünde entry girerken bile pesimist bir dünya görüşünü düstur edinmeme vesile olan canım vatanım. sahi bir gün fabrika ayarlarına döner miyiz ? bak muasır medeniyet seviyesinden bahsetmiyorum. çok basit lan valla bak. din ve devlet işleri birbirinden ayrılsın. erk tek elde toplanmasin güç ayrılığı ilkesine sadık kalalım. bir de insanlar birbirine düşman gözüyle bakmasın saygı duysun. bu mk. zaten açlık sınırında yaşamaya alıştık bari motive olabilecek birşey verilsin fazla şey mi istiyorum.
  • 1362
    birşeyleri okurken moralimin bozulduğu ülke. sporda bölünmüş, siyasette bölünmüş, inançta bölünmüş, cinsiyete bakışta, eğitim sisteminde mesleklerde bölünmüş, vatandaşı bölünmüş bir ülke olduk.

    hiçbir siyasetçiyi ve lideri ayırmadan söylüyorum. selçuklu’dan osmanlı’ya oradan “cumhuriyet”e tüm yöneticiler bu bölünmüşlükden sorumludur.

    çözümle ilgili iki kelam yazardım fakat polemik yapmak o kadar ruhumuza işlemiş ki, polemik yapmaya gücüm yok.
  • 1363
    cehaleti doruklarda yaşayan klasik bir ortadoğu devletine dönüşümünü mükemmel bir şekilde tamamlamış ülke. ben buradan dönüş olduğunu da kesinlikle düşünmüyorum. vatan gerçekten cennet ama üzerinde yaşayanların çok büyük kısmıyla beraber aynı havayı solumak zorunda olduğum için lanet ediyorum.

    bu ortadoğululaşmadan tabi ki galatasaray da nasibini aldı. bugün hastanede kurşun yağdıran psikopatın bir diğeri sırf kurşun birine denk gelmediği için hiç ceza almadığı gibi galatasaray kaptanlığıyla ödüllendirildi üzerine de bir doktorun ömrü boyunca kazanabileceği paranın çok daha fazlası göbek büyütsün diye verildi.

    türkiye'dir galatasaray.
  • 1365
    sadece ekonomi ve enflasyon ile değil; cehalet, siyasi islam, mülteci krizleri ile de boğuşan ülke.

    son 20 yılda o kadar yozlaşmış bir ülke haline geldik ki; ülkeye yapılan köprü ve yollar ülkenin tüm pisliklerini adeta örter hale geldi. pislikler halının altında iken biz sadece yol ve benzeri yapılar ile gururlanir hale gelmiş vaziyetteyiz. ülke resmen bir zamanların yüzde ellisinin verdiği kararların ceremesini çekiyor. ısrarla da yıllardır aynı hatalarda ısrar ediyoruz.

    yakın gelecekte her şey daha kötüye gidecek ve biz bu leş günlerimizi arar duruma geleceğiz.
  • 1367
    ahlaki olarak tam bir çöküşte olan ve cehaleti destekleyen ülke. pisliğini yapan, insanlara psikolojik veya fiziki şiddet uygulayanlar bir şekilde serbest gezebilirken hak savunanlar hep mağdur oluyor. benim yaşadığım apartmanın sahibi zır cahil olan olan zat, evden çıkartmak istediği ve kira kontratı devam eden inanılmaz iyi eğitimli kiracılarının daire elektriklerini kesiyor, apartmanın asansörünü kapatıyor, hayvanlara şiddet eyleminde bulunuyor, apartmanın otopark kapısını kilitleyip otoparkı kullanılmaz kılıyor, kiracılara sokakta sözlü tacizde bulunuyor ama kendisine hiç bir şey yapılamıyor orada burada tandığı olduğu için. ve bu durum erenköy gibi güzide olduğu söylenen bir semtte bile gerçekleşiyor. şimdi biri çıkıp o küfürbaz şahısa iki tokat atsa hemen suçlu olacak ama değil mi…
    edit: bu zır cahil şahıs 1979’da, zamanında ailesinin sahip olduğu sinop’taki bağını bahçesini, dağını satıp istanbul içinden o dönem değerli olmayan bu görece mütevazi araziyi almış ve buraya binayı konduruvermiş. konum zamanla şehir merkezi haline gelmiş. cahil elemanın hayattaki tek başarısı bu. ailesinin arazisini sinop’ta satıp burada tek apartmanlık bir ufak arsa almak… haydi gelin de uğraşın şimdi.
  • 1368
    her geçen gün iyice bataklığa saplanan güzel vatanım.
    son yıllarda ülke o kadar çirkinleşti ki, hiç bir şey keyif vermiyor.
    eskiden transferler maçlar heyecanlandırırdı, şimdi keyfi kalmadı.
    amacım buraya siyaset taşımak değil ama gelecek 1-2 yılda çok kötü günler bizi bekliyor.
    ülkenin iç işleri bakanı açıklamasına bakar mısınız?
    " biz cumhuriyet'in ikinci asrında kendimiz gibi yaşayacağız, medeniyet değerlerimizde ne varsa, onu yaşayacağız, milli irade ne diyorsa onu yaşayacağız, dışarıdan ithal anlayışlarla bir gelecek inşa etmek niyetinde değiliz "

    milyonlarca ne idüğü belirsiz mülteci, kayıp yüzbinlerce silah, önümüzde iran, afganistan örnekleri varken şeriyatın alt yapısını oluşturma çabaları...
    karşı çıkan, tepki gösteren kimsenin olmaması...
    gözlerimizin önünde cumhuriyet rejimini yıkma çalışmaları yapılıyor, geleceğe dair çok umutsuzum.

    kaynak;
    https://www.cumhuriyet.com.tr/...paign=Slider%20Haber
  • 1372
    30 yılda bir kendini tekrar eden memleket.
    eğitim sistemi köklü ve kalıcı şekilde muasır medeniyetler seviyesinde değişmediği sürece bu kaos ortamından çıkamayacaktır.
    eğitimsiz halkı istedikleri gibi güdebildikleri için bu da işlerine gelmeyecektir.
    köy enstitüleri tekrar açılmalı ve en ücra köşeye bile eğitim aynı şartlar altında gitmeli.
    bu ülkenin vatandaşlarının bunu yapabilecek gücü kudreti var.
    ancak siyasilerin eliyle sürekli geri çekiştirilen, paçasından tutulan bir halk var.
    bu hükümetlerden ve partilerden bağımsız olarak böyle.
    zihniyet bu.
    o bakımdan başta söyledim zaten.
    30 yılda bir tekrara düşüyoruz.
    ananem anlattı, annem anlattı şimdi sıra bana geldi. ben de çocuğuma anlatacağım.
    ya da en basit şekilde coğrafya kaderdir deyip işin içinden sıyrılabiliriz.
  • 1373
    bu ülkenin aydınlık yüzlü gençleri kimi kimden kurtaracak da aydınlık günlerine döndürecek merak ediyorum. bu sefer düşman ingiliz, fransız, yunan değil daha da kötüsü bu sefer ülkenin en büyük düşmanı bildiğin ayşe teyze, kapı komşun, çocukluk arkadaşın vs.

    https://twitter.com/.../1544686633894780929

    toprağın bir sıkıntısı yok zaten üzerinde yaşayanlar kanser, ekstra kalitesiz. hepimiz sövüyoruz ya suriyeli, afgan, paki diye işte onların sadece temel eğitime maruz kalanları. özünde hiçbir fark yok. ne yapacaksın lav silahıyla oturduğun mahalleyi mi yakacaksın? biz şeyhler, dervişler, müritler ülkesi değilsek kim şeyhler, dervişler, müritler ülkesi onu da merak ediyorum. çoğu islam ülkesinde bizim burda ayağının altına yattıkları şarlatanları anında asıyorlar. türkiye şeyhlerin, dervişlerin, müritlerin 1 numaralı adresi. dünyada buradan daha güzel karşılandıkları bir ülke yok.

    yani bende bazı salt gerçekleri göz ardı edip umut dolu şeyler söylemek isterdim ama bence ülke bitti okeye dönüyor...
  • 1375
    yüksek öğrenimin sözde bedava olduğu ülkem. yeni mezunlardan yüzde 300 farkla tahsil edilen öğrenim kredisini almak birçok öğrenci için tercih değil zorunluluk. kyk bursu alabilenlerden kaçının gerçekten bursa ihtiyacı var herkes biliyor.

    bugün istanbul'da üniversite kazanıp anadolu'dan istanbul'a gelen bir öğrencinin en kötü şartlarda, sadece başının üstünde bir çatı olması ve karnının tok olması için ayda 3000 lira harcaması gerekiyor. yemekhanelerin durumu 4 sene önce bile iyi değildi, şu an 3 öğün devlet okulu yemekhanesinden yemek yiyip dengeli beslenmiş olmak mümkün değil. devlet yurtları zaten asker koğuşundan hallice. ilk depremde harabeye dönecek 60 yaşında gecekondudan çıkma rutubetli apartman dairelerini 4 kişi kiralamaktan bahsediyorum üstünde çatı olmasından.

    memleket ziyareti için otobüs/ uçak bileti, haftada bir kez arkadaşlarla dışarda iki bira içmek, sinemaya/tiyatroya gitmek, maça gitmek gibi en temel giderler bile öğrenci bütçesini sarsıyor.

    son yıllarda grind, yani kaba tabirle hayatta kalmak için kıçını yırtmak ve it gibi çalışmanın kutsanması anlayışı amerika'da itin götüne götüne sokuluyor. bizde daha da kutsanıyor. şimdi bu mecrada böyle tepkiler gelmeyecek belki ama şu yazdıklarımı sokakta söylesem "gitsinler part time çalışsınlar, öğrenci de öğrenci gibi yaşasın canım, biz de vaktiyle hem çalıştık hem okuduk" diyecekler.

    şimdi bölüm var bölüm var. her bölümün yükü öğrencilerin ders çıkışı günlük 100 liraya 8 saat ayakta koşturarak kafelerde çalışmasına müsade etmiyor. kaldı ki neden ders sonrası dil öğrenecek, kitap okuyacak, araştırma yapacak gençler çalışmak zorunda olsunlar? bunların hepsi için itirazlar hazır. "sanki herkes böyle düzgün öğrenci, sanki sırf aileden kaçmak, ortam yapmak için dandik okullara gidenler yok." bunların hepsini işittim. boğaziçi'ne, itü'ye derece yaparak yerleşmiş ve karnı aç kalan, gofretle kahvaltı yapan bir sürü arkadaşım oldu. okulun adı olmasa ne çıkar? herkesi genellemek ne kadar doğru? öyle ya da böyle, "üniversite oku hayatını kurtar" yalanıyla yetiştirilmiş gençler şu an açlık ve sefaletle yüzleştiriliyor ve artık hepsi tünelin ucunda da ışık olmadığının farkında.

    ben artık öğrenci değilim, yıllar oldu mezun olalı ama benim zamanımda bile öğrenci hayatının zorlukları katlanarak artmaya başlamıştı. şu anda öğrenci olan gençlerin durumunu hayal bile edemiyorum. yarış atı gibi koşulan 12 yıllık ilk ve orta öğretim sonunda bir o kadar da ekonomik olarak doğrulmak için zaman harcaması gerekiyor insanların. yeni mezunu geçtim, iş hayatında 5 sene tecrübesi olan insanlar kendi dairelerinde yaşayamıyor, senede bir tatili, giriş seviye bir araba sahibi olmayı düşleyemiyor. istinaları vardır, sözüm ona başarılılar vardır ama genel tabloda çoğunluk için yazdığım senaryo gerçeklik. başarı hikayeleri on kişiyi anlatıyorsa duyulmaya değer görülmeyen başarısızlık hikayeleri on bin kişiyi anlatıyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın