• 802
    "idlib'le ilgili mutabakatların uygulanması konusunu görüşen iki liderin, rusya ve türkiye'nin idlib'de koordinasyonu sürdürmeye hazır olduğunu söyledi."
    benim de ayni haberi okuyup yanlistir diye ciddiye almadigim ama yabanci kaynaklarda da okuyunca adına utandigim güzel ülkemiz. bizi vuranlarla koordinasyon yürütmek?

    otur sınırında? asker yığ? barikatlar yap? kimseyi yaklaştırma?
    ne işimiz var rus drone'larinin cirit attigi mıntıkada hava korumasi olmadan? buna kim ön ayak oldu ve neden kimse bunu sormuyor?
    edit: şehit sayimiz, basına verilenden farkli olabilirmiş. eksi sözluk'te mesaj ortaminda konuşulanlar bu sekilde. hatay'da acil tabut siparislerine ulasmislar. bilemiyorum ne derece dogrudur...
  • 803
    fillerin tepişmesinde kendisine biçilen rolü acı acı oynamaya devam eden güzel ülke.

    halkı da ne yazık ki ideolojiden öte karakteri haline gelmiş olan savaşçı, milliyetçi, fetihçi kafa yapısının bedelini ödemektedir. dış politikadaki piyon rolü halkın tamamının bu zihniyeti aracılığıyla ülke içinde yeterli tepkiyi toplayamamaktadır. zira ceddin dede nettin baba da, dağ başını duman almış da bu konulara aynı noktadan bakmaktadır.

    her konudaki amansız bölünmeye rağmen bu milleti hala bir arada tutabilecek tek konu askeri ve ordusudur. nereye, neden, ne sayıda olursa olsun askerin gitmesi bu milleti hipnotize etmeye yeter. hem iç politikada bir nefeslenme şansı verir, hem de dış politikadaki maceralara kılıf bulma olanağı sağlar...

    bu halkın bu milletin karakteri aynı zamanda kaderidir. hangi görüşten olursa olsun zayıf karnı değişmezdir. bu sebepten tarih boyunca bu zayıf karnı üzerinden manipüle ve suistimal edilmeye mahkumdur.

    bu zayıf karnını kullanıp onu suistimal etmeyenleri ise aynı zayıf karın her fırsatta keyifle katletmiştir...

    bu da ayrı bir ironidir...
  • 807
    açıklanan resmi sayılara göre 33 şehit vermiş ülkemiz.

    bunu söylemek istemezdim ama son gelen bilgi şehit sayısının 82 olduğu. sayının daha da artabileceği söyleniyor. daha önce yanılmayı bu kadar istememiştim ama kaynak eski bir emniyet müdürü.

    gencecik insanların vebali kimdeyse umarım aynı acıyı yaşarlar. çok şey yazarım ama bu güzelim siteyi zora sokmak istemiyorum.
  • 808
    33 şehidi olan ülke.

    kırmızı bayrak kavak ağacından yapılma tabuta sarılacaktır. kavak en değersiz ağaçtır. kerestesi de pek değersizdir
    ama bayrak sarılınca şehide layık bir tabut oluverir.
    vekiller, belediye başkanları, valiler, kaymakamlar, siyasetçiler filan cenazeye katılacaktır.
    doğrusu bu ya, epey görkemli bir cenaze olacaktır.

    çok değil, 1 sene önce 5 parasız vaziyette cenazenin kalktığı meydanda gezinen genç artık bir tören alayının omuzlarındadır. bu sırada askeri bando çalmaktadır.
    hayatın boyunca yoksul yaşadın ama bak ölürken devlet seni kutsamıştır.
    bu sırada televizyonlarda bolca duygusal haber, aileler, yetimler, dullar...
    reyting o biçim.
    bu samimiyetsiz süreç yalnızca 2 gün sürecektir.
    2 gün sonra o şehitleri, yetimleri, dulları, ana babaları kimse anımsamayacaktır.
    hatta şimdiden bile herkesin gözü dolardadır. lan biraz alsak mı, geç mi kaldık acaba ?
    şimdi bile birileri dolardan köşeyi dönmüş vaziyettedir.

    nasılsa kendi çocukları vatan borcunu parayla ödemiştir. hatta bir kısmı para bile ödemeden vatan borcunu bir sağlık raporuyla yerine getirmiştir.
    bir bakan ''benim tek arzum şehit olmak'' demedi mi ?
    büyük bir siyasetçi şehit tabutunu göstererek ''ne mutlu ailene, ne mutlu sana '' demedi mi ?
    öyle de bir makara tutturmuş gidiyoruz. şaka gibi ülkeyiz neticede. mizahı severiz değil mi ?
    iyi de bu mizah değil, taşak geçiyorsunuz artık şehitle be.

    az sonra f16'lar havalanıyor efendim, müjdemi isterim, 1457 tane terörist etkisiz hale getirildi.
    10 senedir ısıtılıp ısıtılıp sofraya sürülen bazı cesetleri gösteren fotoğraflar özel kuvvetler kan kusturdu diye pazarlanacaktır.
    bu sayede gazın da alınacaktır.

    ve kandırma kendini... sen de o kadar üzülmedin değil mi ? ''haberler 10 şehit daha varmış'' ...dediğinde bir kaç dakika için öfke dolacak, geberteceksin bunları diyeceksin.
    sonra akşam yemeği için mekan bakacaksın...

    çok değil, 2 ay sonra düşman olduklarınız ile dost olunacak, el sıkışıp gülümseyerek poz verilecektir.

    neredeyse 20 senedir tekrarlayan bu süreci yine yiyeceksin. yine yeni yeniden...

    oysa;
    ''bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.''

    diye uyarmışlardı seni...

    onu bile unuttun...
  • 809
    yine yeniden işbilmez yöneticileri yüzünden maalesef güvenemediğimiz resmi rakamlara göre 33 evladını kaybetmiş acı içindeki ülkem. ekonomisi kötü insanlar artık zıvanadan çıkmış durumda patlamaya hazır bir bomba gibi geziyoruz allah sonumuzu hayır eder inşallah ama bu gidiş hiç iyi değil.

    https://halkweb.com.tr/...raydi-simdi-20-lira/

    çok fazla uzatmaya gerek yok beka beka diyenlere şunu izletmek lazım. bu insan müsveddeleri burada nefes alabilsinler diye aslan gibi vatan evlatları şehit oldu pisi pisine...
  • 811
    2015 yılında suudi arabistan kralının ölümünde yas ilan edip, bayrakları yarıya indiren ama bu vatan için sürüklendikleri suriye bataklığında 33 vatan evladı için birşey yapmayan canım ülkem. yüksek ihtimalle bizler göremeyeceğiz fakat insanların kaçıp gitmek istediği bir ülke olarak değil de eğitim, bilim için gelmek istedikleri bir ülkeye dönüşmemiz dileğiyle.
  • 812
    bugün 33 şehitle kan ağladı,
    yarın bu devam eder
    öbürüsü gün gündem yavaştan değişir,
    gelecek hafta hepsi unutulur.
    yakılan askerler unutulmadı mı
    kaçımız güneydoğu'daki operasyonlarda şehit düşen askerlerin adını sayısını hatırlıyor.
    hepsini geçtim bu operasyonların tarihini bile tahmin ediyorum çoğumuz hatırlamıyoruz.
    "unutmak bir devrimdir." demiş nazım hikmet,
    mesele unutmaysa, millet olarak çoğumuz lenin'le, troçki ile marat'la, robertspierre ile yarışacak devrimcileriz.
    bugün hepsi kahraman bu 33 askerin,
    sözlük temasını değiştirmiş türk bayrağı yapmış,
    çok iyi çok güzel.
    ne olacak bir hafta sonra
    ne olacak bir ay sonra , bir yıl sonra,

    ben birkaç nesil askerlik geçmişi olan bir aileden geliyorum. çok şükür ailemizden birinin yıllardır şehit haberi gelmedi ama çevreyi iyi kötü biliyorum. bir asker için en zor şey nedir bilir misiniz, ne uzun nöbetler, ne çektiği acılar. en zorlandığı şey arkadaşın annesine arkadaşının şehit düştüğünü vermektir.
    o anne içten içe mahvolur ama ağzından her seferinde vatan sağolsun sözü çıkar,
    üniformalı birini görünce kendi oğlu sanar, oğlumun kıyafetlerini ütüler, temiz tutar.
    bunlar sadece manevi durumu,
    maddi konular hakkında yazmaya utanırım.

    demem o ki bu bir memleket meselesidir. a partisi b partisi değil. yönetenleri seçen millet, kararlara etki eden millet, etki edemiyorsa yine bunun sorumlusu millet.

    en nihayetinde bütün şehit olan askerlerimizin inşallah mekanı cennet olur. aktif olarak çalışan, mücadele eden askerlerimize de allah yar ve yardımcıları olsun.
    hiç umudum yok ama umarım unutulmazlar. umarım son olur bu şehitler. şu bataklıktan umarım bir an önce çıkarız.

    edit: varian şimdi uyardı. şehit sayımız 34 olmuş. allah rahmet eylesin. çok eklenecek bir şey yok aslında.
  • 813
    bir çocuğun büyümesinin ne demek olduğumu ancak ebeveyn olduğunuzda anlayabiliyorsunuz. hasta olunca uykusuz geçen geceleri, ilk adımını, size, hayata, çevreye umut dolu gözlerle bakışını...
    çocuklar öldü dün, 20’sinde, 30’unda, 40’ında...
    onlar ki anne ve babalarının gözünde hep sabaha kadar başında bekledikleri çocuklar...
    ve o çocukların çocukları... gece hasta olduklarında başında bekleyecek bir babaları yok artık veya umutla hayata dair bir sevincini paylaşabilecekleri bir babaları...
    hayatı savaş meydanlarında geçmiş atatürk şöyle demiş:
    ‘mutlaka şu veya bu sebepler için milleti savaşa sürüklemek taraftarı değilim. savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. hakiki düşüncem şudur: ulusu savaşa götürünce vicdan azabı duymamalıyım. öldüreceğiz diyenlere karşı, “ölmeyeceğiz” diye savaşa girebiliriz. ancak, ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir.’
    gayrısı ata’nın lafının üzerine başka söz laf-ı güzaf.
    başımız sağolsun.
  • 814
    memleketin canı gitmiş, resmi rakamlara göre 33 şehit vermişiz ancak gayriresmi rakamlar çok daha korkunç, rusya çıkıp biz terörist unsurları vurduk türk askerinin orda olduğunu bilmiyorduk diye ülke itibarını 2 paralık etmiş, memlekette kimsenin gözüne 2 gecedir uyku girmemiş, yemin ediyorum 2 gecedir uykusuzum ama ülkenin tek yetkilisi, kaç çocuk yapacağıma bile karışan adam çıkıp tek bir açıklama yapmamış. şehit sayımız belirsiz, bizi kim vurdu belirsiz, askerlerimiz niçin düşman atış talimi yapsın diye korumasız şekildr orda belirsiz, niye ordayız o bile belirsiz, onlar niye burda belirsiz ama herşeyi bilen kişi çıkıp vatandaşını aydınlatmıyor. dünyaya biz terörist unsurlarla değildik diyen bile yok, delirecem.

    işte böyle yönetilen garip ülkemdir.
  • 815
    27 şubat 2020 tarihinde resmî rakamlarla 33 askerin yaşamını yitirdiği idlib saldırısında kimler sorumlu sorusunun sorulmadığı ülkem.

    hatırlarsanız suriye’ye operasyon için bir tezkere oylaması yapıldı. bu tezkereye akp, chp, mhp ve iyi parti evet oyu verdiler. bizde olayı sadece iktidara yıkmak gibi bir basit alışkanlık vardır. oysa yurtta sulh cihanda sulh diyen mustafa kemal’in partisi de en az diğerleri kadar sorumludur. imamoğlu sebebiyle chp’ye oy vermişler olarak bizler de en az akmhp’liler kadar sorumluyuz. bugün göte göt demeyeceksek yarın konuşmaya hakkımız yoktur.

    bu konuda bir özeleştiri bekliyorum.
  • 818
    içerisinde bulunduğu insanlar topluluğunu haketmeyen ülke.. o kadar vefalı insanlar var ki içerisinde aklın durur. hayat pahalılığı ve artan vergilerle beli bükülür ama yine de dişini sıkar, sesini çıkarmayı bilmez. sesini çıkarsa ülkeye ihanet ettiğini düşünecek saflıkta insanlar vardır bünyesinde. vatandaşları askere gider, vurur, vurulur ama yine de hakir görülür ülke tarafından. doğduğu günden başlayarak borçlu olur, öldüğünde bile bitmez bazen ödediği borçlar. kurtuluş savaşında, kıbrıs savaşında, kore savaşında, pkk ile yapılan savaşta ön saflarda kullanılır, savaştan döner yine vergi borcunu öder. yetmediyse 15 temmuz'da devletini sokaklardan toplar ki o devleti feto denilen oluşuma tüm can damarlarını teslim etmiş ve vatandaşına ihanet etmişken yapar bunu.

    dünyada bu kadar ülkesine hizmet edip karşılığını bu kadar alamayan bir topluluk yoktur. devletin varlığının amacı vatandaşa hizmettir. vatandaş doğacak, büyüyecek, okuyacak, evlenecek, vergisini verecek, çocuk yapacak ve ölecek.. devlet de vatandaşın bunları yapmasını güvenli bir şekilde sağlayacak. bazen gerçekten çok abarttığımızı düşünüyorum devlet kavramını. ülkenin vatandaşlarının %80'i devlete verebileceği şeylerin kat be kat fazlasını verirken, o devlet sürekli vatandaşına sırtını dönüyor. bu sadece şimdilerin sorunu değil. atatürk'ün ölümünden itibaren ve atatürk'ten önce osmanlı devletinden beridir süregelen bir gelenek bu. osmanlı devletini kuran oğuz boylarına ihanet edip sarayda tek bir türke bile görev verilmedi nice zamandır. üstelik gerçekten akıllı bir milletken türkler. vatandaşına hakettiği şekilde değer veren tek lider atatürk'tü. köy enstitüleri kuruldu, köylüye değer verildi, çağdaş olmasına yardımcı olundu, şimdilerde 200 senede yapılamayacak devrimleri 15 senede yaptı fakat atatürk'ün mirasını da tarihe gömdüler. hem de onun izinden gidiyoruz diyen zihniyet yaptı bunu. neyse çok sinirliyim.

    vatandaşı olarak bu ülkeyi haketmiyoruz. bu ülkenin vatandaşı şu an atıyorum polonya'da olsa, iddia ediyorum polonya şu an avrupa'nın en güçlü ilk 3 ülkesinden biri olur. neymiş tembelmişiz, bok öyleyiz afedersiniz. tembel olmaya teşvik ediliyoruz desene sen şuna. eğitim sisteminden başlıyor tembel yapılmak. değilse kurtuluş savaşında cepheye kağnıyla silah taşıyan kadınlarımıza söylesene sen tembelliği? yahut ordan oraya cepheye sürülen, savaş bitince de yeni bir ülke kurulan vatandaşına söylesene bu tembelliği? üstelik eski alışkanlıklarının hepsi kaybolmuşken, alfabeden kılık kıyafet devrimine ordan da eğitime kadar her alanda değişikliğe öyle ya da böyle ayak uyduran vatandaşına anlatasana sen tembel olduğunu? biraz düşünün neden böyle söylediğimi. anlayacaksınız..

    ve son yaşanan olaylar.. benim için sayıların önemi yok. 3 olur, 33 olur, 3300000 olur. senin vatandaşın orda ölürken sen burda interneti yavaşlatamazsın. sen devlet olarak, ordaki vatandaşlarının güvenliğini sağlayacaksın. sağlayamıyorsan da devleti yönetiyorum iddiasında bulunmayacaksın, hadi onu geç bir özür borçlusun yahu vatandaşına bir özür. ben hatırlamıyorum yaşanan bunca olaydan sonra bir kere özür dilendi mi? istifayı falan geçtim bir kere özür bile dilenmedi vatandaşa bu devlet tarafından. o kadar çok sinirliyim ki, söyleyecek o kadar çok şeyim var ki, resmen boğazımda düğümleniyor..

    ve ben bu satırları yazarken bile 50 defa düşünüyorum aman ceza alır mıyım diye. bunun ne kadar kötü bir şey olduğunu biliyoruz zaten. hepimizin söyleyecek bir şeyi olup söyleyemememiz. neyse deyip geçiyoruz çoğumuz ki doğru karar. çünkü demezsen sen vatan haini olarak ifşalanıyorsun o çok sevdiğin devlet tarafından. senin ve yedi sülalenin üstü çiziliyor. sokağa çıksan insan yüzüne bakamayacak hale geliyorsun. çok akıllı hareket gerçekten.. çok klas... türkiyeymiş... peh...
  • 822
    maçları erteleme yerine seyircisiz oynamatmayı seçen ülke yönetimine sahip ülkem. şimdiden söyleyeyim liglerin hepsi ertelenecek salı günü yapılacak toplantıda. biz de derbiyi seyircisiz oynadığımızla kalacağız. dıj güçler gösterecek doğruyu, maçlar seyircisiz, okullar tatil, cuma namazı tam gaz. akıl fikir diliyorum.

    (bkz: coronavirus nedeniyle maçların seyircisiz oynanması)
  • 824
    o kadar büyük saçmalıklar, tutarsızlıklar içinde yönetiliyor ki... canım ülkem, ah canım ülkem...

    coronavirus nedeniyle süper lig'in ertelenmesi konusunda bu saçmalıkların en net halini gördük. konu galatasaray falan değil. konu hala, ısrarla izlenmeye çalışılan ben yaptım oldu zihniyeti, profesyonellerden destek alınmaması, hak yemekten korkulmaması, güvenliğin hiçe sayılması, tutarsızlıklar; ama en kötüsü, herkesin bir kişiden korktuğu için bunları dile getirememesi ve ülkede temiz kalan tek oluşumun buna karşı çıkınca cezalar alması.

    gerçekten geçen hafta yaşananlara bakınca, güntekin onay, serdar sarıdağ, ahmet ağaoğlu gibi tiplerin yüzleri bile kızarmadan ama zorlanarak yaptıkları açıklamalar, erman toroğlu gibi doğruyu söylemeye çalışan tiplerin yüzleri kızararak ve zorlanarak yaptıkları açıklamalar sonrası mustafa cengiz ve fatih terim'in duruşlarını da ekleyince, cumhuriyet dönemi öncesi padişahçı tiplere karşı jön türklerin, atatürk'le bile fikir telakkisinde bulunabilen insanların, tevfik fikret gibi bildiğini söylemekten çekinmeyen, kimseden bir fayda ummayan, kol kanat dilenmeyen güzelliklerin bu kulübe bu kültürü nasıl yerleştirdiğini anlıyorum. şu an o genel kurulda önüne geleni eleştiren insanların haksız dahi olsalar bildiklerini söylemek, özgürlük düşüncesine verdikleri değere bir kez daha hayran oluyorum.

    bu kadar saçma sapan bir konu üzerinden bu kadar genel değerlendirme yapılır mı? yapılır. neden yapılır, çünkü o kadar net gösterdi ki işlerin nasıl ilerlediğini...

    federasyonun konumu şu;

    çarşamba sabah: ligler ertelenmeyecek, seyircisiz oynama yok.
    çarşamba akşam: ligler seyircisiz oynanacak.
    perşembe akşam: başakşehir'in avrupa maçı seyircili oynanacak.
    cuma sabah: evet evet, ligler seyircisiz oynanacak.
    salı sabah: ligler ertelenecek.

    tutarsızlığın nedeni: bir kişinin çıkıp karar vermesi, o kişiye fikir beyan edebilecek cesarette bir yetkilinin bile olmaması.

    yorumcular çıkıp şunu soruyorlar bir de; efendim mustafa cengiz salı günü çıkmış demiş ki biz dezenfekte ettik, 50000 kişiye hazırız, sonra işte çarşamba günü neden seyircisiz oynuyoruz demiş. tutarsızmış.

    ulan yüzsüz şeref yoksunu, virüsün tehlike seviyesini de mustafa cengiz mi ölçsün? galatasaray virüs tehlikesi sebebiyle salı günü üstüne düşeni yapmış, stadını dezenfekte etmiş. devletin görevi bilgi vermek, devlet gelmiş demiş ki ertesi gün, virüs bundan biraz daha tehlikeli durumda, bu hal varken 50000 kişiyi oraya getirmek sağlıklı olmayabilir. o zaman mustafa cengiz ne diyecek? elbette diyecek ki ben görevimi yaptım, fakat madem bu tehlike o ölçüde, bu maçların oynanması benim futbolcularım, çalışanlarım için de risk.

    neden risk? çünkü benim tek çalışanım futbolcular değil. o çalışanlar içinde arabası olmayan temizlik görevlileri var mesela. o temizlik görevlileri işe nasıl gelecek? toplu taşımayla, en iyi ihtimalle taksiyle. ya o kişiden gelirse virüs? ne bok yiyeceksin o zaman?

    neyse... konuyu uzatmaya gerek yok.

    gerçekten utanç verici bir dönemde yaşıyoruz. bu utanç verici dönemde, içimizdeki güzellikler daha değerli. onların değerini daha çok bilelim.

    https://gss.gs/pC8.jpeg
App Store'dan indirin Google Play'den alın