1868 yılında kurulmuş türkiye’nin en büyük ve en köklü yardım kuruluşudur.
yaşadığımız son depremde ise ne sahada, ne ekranda ne de sosyal platformlarda öne çıkamadığı gibi kimsenin bağışlarında dahi tercih etmemeye çalıştığı bir kurum haline dönüşmüştür.
neredeyse iki yıl olacak ama hala daha ‘silivri soğuktur!’ düşüncesi bazı şeyleri ifade etmeme engel olabiliyor ama deneyeceğim…
kendi insanımız kendi afet kurumuna dahi güvenemez hale geldiyse ne düşünebilirsiniz acaba! dün ahbap gönüllülük hareketi’ne olan bağışların ardından kimi kıymeti kendinden menkul ne idüğü belirsiz züppelerin bu parayı dillerine dolamaya başlayıp saldırmaya başlaması, kendilerinin hiç vermediği ve muhtemelen veremeyeceği hesapları ahbap için manidar şekilde sorma girişimleri tam da bu güvensizliği net olarak açıklamıyor mu?..
yurt dışı konsolosluklarının bile yardım için diyanet vakfı’na yönlendirme yapması buradaki gurbetçileri rahatsız ederken bürokratları rahatsız etmiyor mu…
yüz yılı aşkın kurumları itibarsızlaştırılıp içini boşaltmışken size güvenilmesini nasıl bekleyebiliyorsunuz! ülkeyi afet durumunda koordine etmesi için kurduğunuz kurumun başına şeyhi için kitap yazan adamı getirdikten sonra ortaya çıkan bu manzara size nasıl sürpriz gelebiliyor mesela…
kendi halkından, askerinden korkan bir güruhun her şeyin sahibiymişçesine takındıkları bu nobran tavrın bir tokat olarak yüzlerine döneceğini nasıl görmezler…
keşke ahbap’a hiç gerek kalmasaydı… keşke gönüllüsü olduğumuz kızılay’dan başka bir kurumu aramasaydı gözlerimiz… keşke…
keşke ‘lastik’ kullansaydı babalarınız…
edit :
imla