• 1605
    adaletsizliğin ve çifte standardın artık göze sokulurcasına yapıldığı ortam.

    ağlak zengin bir adam bütün kulüpleri kendi sponsorluğuna muhtaç etmiş, sezon başından beri maçlarına atanan toplam 5 orta hakem, 2 var hakemi var. emre malok isimli var hakeminin tuttuğu takımın fotoğraflarla kanıtlanmasına rağmen halen o takımın maçlarında kritik karar verici olarak görev yapabiliyor. pfdk tarafından ayıp olmasın diye 1 maç ceza verilen yerde yatan taraftarı darp edecek kadar gözü dönmüş futbolcular maça çıkabiliyor. (bizim taraftarımız da net olmayan görüntülerle icardi'nin 3 maç ceza alması gerektiğini savunmuştu.)

    türk futbolunun en kısa özeti bu şekilde. türk futbolunu yakından takip eden insanlar olarak ömrümüzden son iki yılda dört yıl eksildi, istisnasız her güne adaletsizliklerle dolu bir haberle uyanıyoruz, galatasaray'a iftira atılan bir haberle uyanıyoruz, rakip başkanların tehditleriyle uyanıyoruz, terörist damgası yiyerek uyanıyoruz. artık ilahi adalet mi olur, insanlar kendi adaletletini yaratmadan devlet mi el atar göreceğiz.
  • 1606
    benim için bu sene iyice sıkıcı olmuştur.
    önceden genel türkiye ortamından kaçmak için olurdu ama şu an türkiye'nin genel yapısından daha da kötü artık. şu an türk siyaseti türk futbolundan daha iyi hatta.
    her hafta her takım konuşur, her hafta herkes konuşur, sürekli hakem, sürekli tff, sürekli agresiflik, sürekli toksik ortam.
    harbidan çekilecek çile değil. geçen maçlar yokken arkadaş grubunda "ne güzeldi ya maç yokken kafamız çok rahattı" dedik.
  • 1607
    bir tane zenginin elinde oyuncak olmuştur. bize dünya kadar haksızlık yaptırır tepki verirsek carlar, medyayı elinde tutar, yayıncı kuruluşa kadar etki eder, tüm tff kurumlarını ele geçirir vs. vs.

    türk futbolunun bu hale gelmesinde bizim dahlimiz yok. tamamen fenerbahçe ve beşiktaş bozdu ortamı. sülalemiz rahat olmalı ve hiç suçluluk hissetmemeliyiz.
  • 1611
    dibine kadar pisliğe battığı hepimizin malumu. bundan sonraki yıllarda belki daha da kötü olacak. fenerbahçe tekrar şampiyon yapılana kadar da her yıl daha kötüye gideceğini düşünüyorum.

    galatasaray her yıl üzerine koyarak ligin üstünde bi kadro ve sağlam oyununu sürdürmeli bu düzenle başa çıkabilmek için. galatasaray hep iyi olmak zorunda gerçekten. ufak bi sallanışta kendimizi ligin orta sıralarında bulduğumuz malum.

    her ne olursa olsun; futbol modernleştiğinden beri bu kirli ligde bile her yıl hangi takım en iyi oyunu oynadıysa o şampiyon olmuştur. bu yüzden bu sezonu sağlam bitirdikten sonra düzgün eklemelerle birlikte önümüzdeki sezona çok daha sağlam girmeliyiz. 5. yıldızı bize taktırmamak için yine her yolu deneyecekler. savaş boyalarınızı sürün.
  • 1615
    bıktım artık bu ülkenin futbol ikliminden. meczuplardan, satılıklar kalemlerden, adaletsiz kararlardan sıkıldım. her türlü pisliği yapıp sağa sola çamur atanlardan usandım. sene sonuna kadar heyecanlı ve adil bir rekabet istiyorum, birilerinin kayrıldığı, kayrılanların sinir uçlarımızla oynadığı bir düzen istemiyorum. hakeme, federasyona, siyasete rağmen şampiyon olmak istemiyorum. kazanınca rahatlıyoruz ama kaybetseydik her şeyi kaybetmiş olacaktık. en çok ta umudumuzu. adalet olsun artık. ilahi değil önce insani adalet olsun. şampiyonluk ertesi yazıyorum bunları. şimdiden önümüzdeki sene olacakları düşünüyorum. yeter artık bu olanlar. neyse, iyi ki varsın galatasaray.
  • 1616
    var’a yabancı hakemleri koyarak belli bir aşama katedildi, artık sahanın içine de yabancı hakemler konulursa ben eminim ki türk futbolu en az 2 seviye daha yükselir. eyyamcı türk hakemlerinin zırt pırt çaldıkları düdükler yüzünden sahada fizik kalitenin ön planda olduğu futbol malesef oynanmıyor. buna alınabilecek en güzel önlem premier lig’ten hakemleri parasıyla ülkemize getirmektir. bakalım o zaman kolay fauller çalınıyor mu ya da kendini kolayca yere atan oyuncular mücadeleden kaçabiliyor mu?

    yabancı hakemlerle takımlarımızın fizik kalitesi de yükseleceğinden avrupa’da başarı ihtimalimiz daha fazla artar. topun oyunda kaldığı süreyi ne kadar çok artırırsak, avrupa seviyesinde futbola o kadar çok yaklaşırız.
  • 1617
    hakkında oldukça fazla komplo teorisi dönen; ama milyonlarca kişiyi peşinden sürükleyen ülkenin en birleştirici güçlerinden biri. öyleyse bir “komplo teorisi” de benden gelsin:

    ülkenin en büyük ekonomik krizlerinin yaşandığı dönemler, 2001 krizi -ki 90’lı yılların kötü ve belirsiz politikalarının bir sonucudur- ve şu an içinde bulunduğumuz kriz. alım gücümüz dramatik şekilde düşerken, ilgili yıllarda türk kulüplerinin yaptığı atılımlar oldukça ilgi çekici. öyle ki, 90’ların sonu ve 2000 yılında uefa kupasıyla taçlanan galatasaray süreci, devamında dünya 3. lüğü. aynı yıllarda türkiye’ye gelen eurovision zaferi, ülkenin sosyo-kültürel olarak avrupa’ya kendini tanıttığı ve ab’ye girmeye en fazla yaklaştığı dönem. bu dönemin tarihin olağan akışı içerisinde değerlendirildiğini düşünüp devam edelim ve günümüze gelelim. yine büyük bir kriz; bu kriz etrafında iki büyük kulübün muazzam çekişmesi ve süregelen akıl almaz tartışmalar. günün sonunda fenerbahçe’nin yapmayı planladığı büyük atılım; dünyaca ünlü transferler. öyle görünüyor ki 2024-2025 sezonu da oldukça rekabetçi ve galatasaray-fenerbahçe kavgasıyla geçecek. ve yine öyle görünüyor ki bizim alım gücümüz bir süre daha düşük kalmaya devam edecek. aynı şekilde, ekonominin daha iyi olduğu 2005-2018 yılları arasında futbolda olan durum, fenerbahçe ve galatasaray karşısında rekabet gücü yüksek ya da daha önce adı sanı duyulmamış belediye destekli kulüplerin anlık yükselişleri ve sonra silinip gitmeleri. tabi bu yükselişlerin diyeti olarak bazı kişilerin ceplerine giden milyonlarca eurolar, komisyon, menajer ilişkileri, maç başı gelirleri… borçlu kulüpler. futbol iklimine bu yönden bakınca, futbol sosyolojik bütünleşme, ayrışma ve servet aktarım aracı olarak kullanışlı bir alan gibi duruyor.

    yine de, iyi ki varsın galatasaray!
  • 1618
    son 10 yıldaki (2014-2015 sezonundan beri) süper lig, türkiye kupası ve süper kupa olmak üzere 30 kupanın dağılımı aşağıdaki şekildedir:

    galatasaray: 5 süper lig - 3 türkiye kupası - 4 süper kupa
    beşiktaş: 3 süper lig - 2 türkiye kupası - 1 süper kupa
    trabzonspor: 1 süper lig - 1 türkiye kupası - 2 süper kupa
    başakşehir: 1 süper lig
    konyaspor: 1 türkiye kupası - 1 süper kupa
    akhisarspor: 1 türkiye kupası - 1 süper kupa
    fenerbahçe: 1 türkiye kupası - 1 süper kupa
    sivasspor: 1 türkiye kupası

    galatasaray: 12 kupa
    beşiktaş: 6 kupa
    trabzonspor: 4 kupa
    konyaspor: 2 kupa
    akhisarspor: 2 kupa
    fenerbahçe: 2 kupa
    sivasspor: 1 kupa
    başakşehir: 1 kupa
  • 1619
    son on sezon için (bkz: #3944800)

    son 5 sezondaki (2019-2020 sezonundan beri) süper lig, türkiye kupası ve süper kupa olmak üzere 15 kupanın dağılımı aşağıdaki şekildedir:

    galatasaray: 2 süper lig - 2 süper kupa
    beşiktaş: 1 süper lig - 2 türkiye kupası - 1 süper kupa
    trabzonspor: 1 süper lig - 1 türkiye kupası - 2 süper kupa
    başakşehir: 1 süper lig
    fenerbahçe: 1 türkiye kupası
    sivasspor: 1 türkiye kupası

    galatasaray: 4 kupa
    beşiktaş: 4 kupa
    trabzonspor: 4 kupa
    başakşehir: 1 kupa
    fenerbahçe: 1 kupa
    sivasspor: 1 kupa
  • 1620
    büyük liglerin dışında kalan liglere göre bile gelişim göstermemektedir. avrupa'ya sırtını çevirmiş olup ülke içinde kalmıştır. algılar eşliğinde hasetlik izliyoruz başka bir şey değil.

    avrupa şampiyonasında bile hissediliyor. neden oynuyor diye tartışılan isimlere bakıyorum hepsi galatasaray oyuncusu. alınmayan oyuncular için yangın çıkarılıyor ve sorumlusu galatasaray oyuncuları gösteriliyor. kendi genç oyuncuları oynasın da satalım diye bekleyenler var. takımın başında italyan hoca olmasına rağmen oynamayan genç oyuncuları için yine sorumlu olan galatasaray oyuncuları.

    oysa ki bu milli takım kadrosuna sakat sakat katılmış olup hâlâ sakat olan oyuncular var. fb oyuncuları olduğu için kimse sesini çıkarmıyor.

    öyle bir ortam oluşmuş ki ligde şampiyonluk değil de rakibin şampiyonluğunun engellenmesi için mücadele veriliyor. bu çekişme yüzünden kimse genç oyuncu alıp yetiştirmiyor. herkes olmuş oyunculara yöneliyor.

    kerem ve barış gibi kaliteli oyuncuları alt liglerden alıp oynatmamız hem galatasaray’ı hem milli takımı yükseltti. kimse farkında değil. hâlâ herkes düşüşe geçen yabancı yıldızların peşinde.

    özellikle birkaç isim var. ülke futbolunun geleceği için bu isimlerden kurtulmamız gerekiyor. sürekli hakaret, küfür, iftira ile futbola yön vermeye çalışıyorlar. avrupanın hiçbir yerinde buna müsaade edilmez.

    akşam portekiz maçına çıkacağız. oyunu konuşmak yerine niye bu takımın oyuncuları oynuyor kavgası var.

    bazı isimler ve genel zihniyeti değiştirmeden ilerleme kaydedemeyiz. sürekli geriye gidiyoruz.
  • 1621
    fenerbahçe kitlesinden kurtulması durumunda çağ atlayacak olandır. herifler tek başlarına iq seviyesini kabul edilebilir düzeyin altına çekiyor.

    her olay için bir komplo teorisi üretmek, kendi aleyhlerine çalışan bir yapının olduğuna inanmak ve düşmanlık yaratmak dışında hiçbir şey yapmıyorlar. hayal aleminde yaşayıp hayali düşmanlar yaratıyorlar.

    bu sebepledir ki "hayallerle yaşayanı gerçeklerle s*kerler" sözünün doğruluğu defaatle kanıtlıyorlar.
  • 1622
    ortama bakar mısınız, bir grup pislik, servet yardımcı denen herifi başımıza bela etmek için milli takımı ve hocasını yiyor. görülmemiş bir linç dönüyor. bu saatten sonra fbjkli bazı futbolcuların milli takımı sabote etmeyeceğinden emin değilim açıkçası.

    yabancı oyuncu sayısı değişecek deniyor. takımlar transfer ve planlama yapılacak ali koç'un ağzının içine bakılıyor.

    sıfır şeffaflık, sıfır liyakat ve sadece algıyla yürüyen bir yapı. koca bir rezillik.
  • 1623
    artık dibini sıyırdığımız, ağzımıza yanık tadı gelen oluşum.

    8 senedir yurtdışında yaşıyorum, ailemle öyle çok güçlü bir bağım yok. beni türkiye'ye bağlayan bir iki şey varsa biri galatasaray'dır. hayatımda ilk defa bir sezonu "lanet olsun, bitsin şu sene artık diye" izledim. oluşan gerginliklerden, yaşanan polemiklerden tiksindiğim bir sezon oldu.

    insanların artık gerçeğin peşinde değil tamamen haklı çıkmanın peşinde olduğu bir sezon oldu. rakip takımlara olan nefretin, kendi takımlarının sevgisinin önüne geçtiği bir sene oldu. bunun elbette ülkenin içinde bulduğu durumla paralel bir bağlantısı var. hayatımıza olan öfkemizi kusmak için, sinirimizi çıkarmak için somut ya da soyut düşmanlarla uğraşıyoruz.

    bu iğrençlikler bitti, milli takıma sarılalım derken yine aynı gerginlik, aynı ayrışma burada da devam ediyor. o menajerin adamı, öbürü galatasaray düşmanı, diğeri almancıların kankası derken direksiyonu yine başka tarafa kırıyoruz.

    üç dört sene önce tüm işime rağmen premier lig, bundesliga ne varsa izleyen ben artık futbol maçlarını zor izliyorum. buradaki gerginlik beni serie a izlemeye kaçırmadı, futbol topu görmekten kaçmaya götürdü.

    sevdiğim bir tweet vardır, aşağı yukarı şöyleydi "papua yeni gine'de bir kanarya bile esen rüzgardan rahatsız olsa sevinirim" diye. türk futbolundaki bu nefret bu tweet'deki kafada olan bana bile fazla geliyor. hayatı bu kadar uçlarda yaşamak, nefret ve sevgi arasında bu kadar keskin bir yol ayrımı yapmak insanı yoruyor.

    benim için üzücü yanı da artık bunun düzelmeyecek olması. hakem dövüldü, beteri olacak. sahaya taraftar girdi, beteri olacak. alakasız bir yerde bir taraftarımıza ve kızına saldırıldı, daha kötüsü olacak. bu nefret canlar alacak. bir gün pişman olacağız, sonraki gün ona da bir kılıf bulup "ya bu da böyleydi, bu kişilerin x takım taraftarı olduğuna inanmıyorum" gibi altı boş klişe cümlelerle üstünü örtüp geçeceğiz.

    türkiye'de futbol artık benim sevdiğim aşık olduğum oyundan çok uzak. artık tamamen bir nefret kusma ve ötekileştirme aracı. duygu birliği yaşayacağımız tek yer milli takımda bile artık bunu yapamayıp, oyuncuları kendi takım formalarıyla izleme olayı da bunun bir yansıması.

    sıfır özeleştiriyle, sadece nefretle tam hız bu yoldan devam.
App Store'dan indirin Google Play'den alın