1276
1,5 sene önce herkes yıllar sonra şampiyonlar ligi'ne katılmanın heyecanıyla kura çekimlerini yorumluyordu. tam da kura çekimleri sırasında florya'dan o kötü haber geldi. ben bu başlığa sakatlığıyla ilgili gelişmeleri girerken şunu yazdım: "bizim için 30 ağustos 2012 şampiyonlar ligi kura çekiminde belirlenen rakiplerden daha kritik bir gelişme olduğunu düşünüyorum."
sonra tomas toparlayamadı. yaşının etisi ve sakatlığın özelliği bunda çok önemli etkendi. defansın bel kemiğiydi; semih'in akıl hocasıydı. galatasaray tarihinin en az gol yiyen kadrosunun defans üyesiydi. kaybı çok büyüktü. ama bu adamı son kez ali sami yen çimlerinde ağırlama şansını bulduk. yönetim bir jest yapıp bir maç öncesi (hangi maçtı hatırlamıyorum) kendisine plaket verdi. ve taraftara kendisini alkışlama şansını verdi. sonra ultraslan kale arkasına çağırdı ujfa'yı. ben dedim ki şöyle son bir kez okkalı bir yumruk şov yapıp yollamalı bu adamı. arena'da maç seyredenler bilir. artık maçın başlamasına çok kısa bir süre kala doluyor stat. siz boş her yer diyorsunuz ama istiklal marşı okunurken bir de bakıyorsunuz ki dolmuş stat. yine de statta olan seyirciden iyi bir performans çıktı. bunun nedeni ujfa'ya olan sevginin fazlalığıydı. ama ujfa daha ceza sahasını bulmadan ultraslan başka tezahüratlara geçmişti bile. azalan ujfa sesleri arasında bir de güney tribününe yöneldi ujfa.
ah dedim, bir fırsatı daha kaçırdık. değerler böyle yaratılıyor işte. biz ujfa'yı geç bulmuş bir kulübüz. ama bugün hala kendisi galatasaray'dan biz diye bahsediyor. bunda tabii kendisinin karakterinin de etkisi var. röportaj ve twitlerinde atletico madrid camiasına olan saygısını ve desteğini defalarca gördüm. hatırlarsanız "tomas ujfaluji oley oley oley" şeklinde bağrılırdı ona. gayet ağza oturan ve soyadı sırasında tınısından dolayı güzel bir atmosfer oluşturan bir tezahürattı. hiç büyükçe bir topluluk tarafından coşkuyla alkışlandınız mı bilmiyorum. ben bunu yaşadım. o coşkuyu, beğeniyi, takdiri iliklerinize kadar hissediyorsunuz. hayatımda yaşadığım en güzel anlardandır. sanatçıların "o alkışlar yok mu o alkışlar, her şeyi unutturuyorlar" yorumlarına hak verdim ve kendilerine imrendim. hele ki ismimin söylenmesini hayal bile edemiyorum. isterdim ki, ujfa'yı mükemmel bir şekilde uğurlayalım. adını haykırırken son bir yumruk sallatıp, kendisinin hafızasına kulübümüzün imzasını atalım. ama olmadı. zaten olmuyor. olmuyor bu ülkede. böyle bir kültür yok.
bugün yerine gelen defans oyunularının performansından dolayı kendisi yad edilir olmuş. o sakatlık her ne kadar ujfa'ı bizden koparmış olsa da bir yandan da halen tüm taraftarın kafasında çok zor bir dönemden sonra rüya gibi geçen bir dönemin baş aktörlerinden olarak kalacak. hatırlarsanız reyes, forlan, ujfa beraber transfer edilecekken kimse ujfa'yı sallamıyordu. herkes reyes ve forlan üzerine konuşuyordu. sonuçta sadece ujfa gelince de "3'ün 1'ini aldık" yorumları yapıldı. sahada ne alıp ne almadığımız belli oldu. ben bugün mutluyum çünkü ujfa hala "tüm" (sanırım tümü diyebilirim) galatasaray taraftarları tarafından iyi hatırlanacak. halbuki kendisini hiç bir şampiyonlar ligi maçında görmedik. ağır kaldığını ve birçok noktada semih'i yönlendirdiğini biliyorduk. eğer o şampiyonlar ligi maçlarında arkasına sarkan adamlardan goller yeseydik; eminim ki kendisi de bir takım taraftar bozuntusu tarafından en ağır hakaretlerle eleştirilirken bir kısım taraftar tarafından da bu eleştiriler göğüslenmeyle çalışılacaktı. ve bu güzel adamın da gönlünü kıracaktık.
yolun açık olsun big chef! bil ki tüm taraftar sana canı gönülden hakkını helal ediyor!
sonra tomas toparlayamadı. yaşının etisi ve sakatlığın özelliği bunda çok önemli etkendi. defansın bel kemiğiydi; semih'in akıl hocasıydı. galatasaray tarihinin en az gol yiyen kadrosunun defans üyesiydi. kaybı çok büyüktü. ama bu adamı son kez ali sami yen çimlerinde ağırlama şansını bulduk. yönetim bir jest yapıp bir maç öncesi (hangi maçtı hatırlamıyorum) kendisine plaket verdi. ve taraftara kendisini alkışlama şansını verdi. sonra ultraslan kale arkasına çağırdı ujfa'yı. ben dedim ki şöyle son bir kez okkalı bir yumruk şov yapıp yollamalı bu adamı. arena'da maç seyredenler bilir. artık maçın başlamasına çok kısa bir süre kala doluyor stat. siz boş her yer diyorsunuz ama istiklal marşı okunurken bir de bakıyorsunuz ki dolmuş stat. yine de statta olan seyirciden iyi bir performans çıktı. bunun nedeni ujfa'ya olan sevginin fazlalığıydı. ama ujfa daha ceza sahasını bulmadan ultraslan başka tezahüratlara geçmişti bile. azalan ujfa sesleri arasında bir de güney tribününe yöneldi ujfa.
ah dedim, bir fırsatı daha kaçırdık. değerler böyle yaratılıyor işte. biz ujfa'yı geç bulmuş bir kulübüz. ama bugün hala kendisi galatasaray'dan biz diye bahsediyor. bunda tabii kendisinin karakterinin de etkisi var. röportaj ve twitlerinde atletico madrid camiasına olan saygısını ve desteğini defalarca gördüm. hatırlarsanız "tomas ujfaluji oley oley oley" şeklinde bağrılırdı ona. gayet ağza oturan ve soyadı sırasında tınısından dolayı güzel bir atmosfer oluşturan bir tezahürattı. hiç büyükçe bir topluluk tarafından coşkuyla alkışlandınız mı bilmiyorum. ben bunu yaşadım. o coşkuyu, beğeniyi, takdiri iliklerinize kadar hissediyorsunuz. hayatımda yaşadığım en güzel anlardandır. sanatçıların "o alkışlar yok mu o alkışlar, her şeyi unutturuyorlar" yorumlarına hak verdim ve kendilerine imrendim. hele ki ismimin söylenmesini hayal bile edemiyorum. isterdim ki, ujfa'yı mükemmel bir şekilde uğurlayalım. adını haykırırken son bir yumruk sallatıp, kendisinin hafızasına kulübümüzün imzasını atalım. ama olmadı. zaten olmuyor. olmuyor bu ülkede. böyle bir kültür yok.
bugün yerine gelen defans oyunularının performansından dolayı kendisi yad edilir olmuş. o sakatlık her ne kadar ujfa'ı bizden koparmış olsa da bir yandan da halen tüm taraftarın kafasında çok zor bir dönemden sonra rüya gibi geçen bir dönemin baş aktörlerinden olarak kalacak. hatırlarsanız reyes, forlan, ujfa beraber transfer edilecekken kimse ujfa'yı sallamıyordu. herkes reyes ve forlan üzerine konuşuyordu. sonuçta sadece ujfa gelince de "3'ün 1'ini aldık" yorumları yapıldı. sahada ne alıp ne almadığımız belli oldu. ben bugün mutluyum çünkü ujfa hala "tüm" (sanırım tümü diyebilirim) galatasaray taraftarları tarafından iyi hatırlanacak. halbuki kendisini hiç bir şampiyonlar ligi maçında görmedik. ağır kaldığını ve birçok noktada semih'i yönlendirdiğini biliyorduk. eğer o şampiyonlar ligi maçlarında arkasına sarkan adamlardan goller yeseydik; eminim ki kendisi de bir takım taraftar bozuntusu tarafından en ağır hakaretlerle eleştirilirken bir kısım taraftar tarafından da bu eleştiriler göğüslenmeyle çalışılacaktı. ve bu güzel adamın da gönlünü kıracaktık.
yolun açık olsun big chef! bil ki tüm taraftar sana canı gönülden hakkını helal ediyor!