1
2008-2009 turkcell süper ligi baz alındığında birçok sezonda görülmüş hadisedir. 2008-2009 sezonunda yapılan bu tezgah farklı komplekslerin birleşmesinden ortaya çıkmıştır. yeni federasyonun birçok şeyi değiştirme ihtiyacı beraberinde daha sakat hastalıkları beraberinde getirmektedir. bunun asıl amacı sözde adalet sağlamaktır. adalet demişken, önce gelin adaletsizliği inceleyelim. 3 büyükler yayın gelirleriyle olsun, taraftar kitleleriyle olsun, medyalarıyla olsun diğer takımlardan daha ağır basmaktadırlar. bunu dengeleme ihtiyacı hisseden kişi ve kurumlar yapay bir şekilde düşünürler. kompleks edinilmiş fikirler şunlardır: "yahu futbolda kalite yok 3 büyüklerden biri devamlı şampiyon oluyor, bunların yolunu kesip anadolu takımlarına cesaret vermemiz gerekiyor. nasıl olacak?". tabi bu meseleye gelene kadar avrupa kompleksi altta yatar:" avrupada her takım şampiyonluğa oynuyor bizde neden böyle olmuyor?". başka bir kompleks de hakemlikle ilgilidir:"avrupa'da özellikle ingilitere'de maçlar bu kadar çok faulle kesilmiyor.". tuz biber kompleksler de mevcuttur... özellikle vaktiyle kazma futbolcuların ve hakemlerin yıldız futbolcu düşmanlıkları her fırsatta dile getirilir:"kılı döndü! yalandan atıyor kendini! dokunmamış bile!"...
iş bu haldeyken düğmeye basılır... önce otoriter hakemler desteklenir. en güzel örneği asıl mesleği komiserlik olan bünyamin gezer'dir. çatık kaşlarıyla ortalıkta dolaşan bu hakeme "ne güzel bak otoriter haklem" diyerek destek çıkılır. bu hakeme özenen hakemler de peydah olurlar: yunus yıldırım, selçuk dereli, bülent yıldırım gibi... kötü polise her zaman bir de iyi polis gerekir, fırat aydınus bu iyi polislerin başını çeker. hesapta güler yüzlü futbolcu diyalogları iyi olan hakemdir kendisi ve taklitleri de türer hemen: halis özkahya, hüseyin göçek gibi... bu kakemlerin maç yönetme biçimleri eyyama dayalıdır. eyyam deyip geçmemek gerekir. kazma hakem yorumcularının eyyamından bahsetmemek gerekir. eyyam nasıldır örneklerle açıklamak gerekir. ancak eyyam neden doğar? düşük fizik kondisyonundan doğar. neden? galatasaray futbol takımı kondiyon yüklemek için neler yapar? dağda bayırda kros. başka? aletli cimnastik (jimnastik diye bir kelime yok ey bjk!?). peki hakemler ne yapar? düz koşu... hal böyle olunca ne olur? dakika 60'tan sonra hakemleri pozisyonların içinde göremeyiz. düdük mesafesi 50 - 30 metre civarına çıkar. karar doğru da olsa tepki çeker. günümüz endüstriel futboluna endüstriel hakemler gerekir. bu hakemlerin de profesyonel olması lazımdır. ancak öyle değildir eyyam yapmak durumundadırlar. eyyam (yani yapay adalet) ile gördüğünü çalma arasındaki farkları açıklayalım. adı çıkmış bir oyuncu mesela lincoln'ün ölmesi gerekir faul çalındığında. aksi halde hakem kerizlenmiştir. anadolu takımından bir oyuncu yere bıraktığında kendini eğer yanındaki barış özbek'se mutlaka faul yapmıştır. zaten koskoca galatasaray bir faulle yeniliyorsa varsın yenilsindir. futbol içi bütün kararlar küçüğün yanındadır. bu işte futbol dışı komplekslerin ortaya dökülmesinden kaynaklanmaktadır. adalet (!) dağıtılmaktadır. zenginden alıp fakire verilmektedir.
gelelim avrupa komplekslerinin çözümlenmesine. yapay olarak bir anadolu takımının ayan beyan desteklenmesi hibir şeye çözüm olmayacaktır. o takımlar yine senede 5 antrenör değiştireceklerdir. yine dışarıda bekleyen akbaba antrenörler kurtarıcı olarak geleceklerdir. neymiş efendim ingiltere'de bu kadar faul çalınmıyormuş. hakemlerin eyyam yaparak faul çaldığını düşünen zihniyet yine eyyamla faul çalmamayı empoze etmiştir ve etmektedir. avrupa'daki futbolcunun işini ciddiye almasından meydana gelen fizik kondüsyonu ve buna bağlı oyun içinde bir müddet sonra oyundan düşmeyip ilkel beynin karar almasını engelleyerek akıllı oynaması görülmemekte iş hakemde bitmektedir. ilkel beyin bünye yorgun olduğunda ortaya çıktığından oyuncular akıllı değil içgüdüsel kararlar vermektedirler. hakemler de aynı kondüsyonsuzluk içinde olduklarından ilkel beyinlerine empoze edilmiş bu "birşey yok oyna" düşünce yapısıyla kararlar vermektedirler ve "allah'ım ne olur pozisyon golle sonuçlansın da sorarlarsa avantaj derim" diyerek içten içe dualar etmektedirler. en büyük fantezileri de avantaj sonucunda gol olmasıdır. yan hakemler ise günümüzün tetikçileri konumuna gelmişlerdir. nasılsa kimse yan hakem takip etmediğinden ve hakemlere odaklandığından yan hakemin bağlanması en kolay yoldur. başka bir şekilde gözünün önünde olup biten tekmeleri açıklamaları imkansızdır. yan hakemler konusunda en anlaşılmaz olanı da şudur: ofsayt olan pozisyonu devam diye oynatmalarından ziyade ofsayt olmayan pozisyonu ofsayt diye kesmek. fifa'nın talimatnamesi açıkken kabzımal korkusuyla bu hatayı yapmaları inanılır gibi değildir. fifa açıkça der ki:"eğer emin değilseniz oynatın". amacı da gol sayısının artmasıdır. yani hakem emin değilse bayrak kaldırmamalıdır. lakin gelin görün ki "akşam beni yakarlar maratonda" diyerek ofsayt olmayan pozisyonlara (en iyi ihtimalle emin değillerdi diyelim zira olmayan şeyden emin olmaları imkansız) ofsayt demeleri başka türlü açıklanamaz.
medya ayağına gelince; medyada özellikle galatasaray hakkında yorum yapanların eski menajer, eski futbolcu, eski teknik direktör olmalarından kaynaklanan bir yönetimi eleştirme, galatasaray'a veriştirme hali söz konusudur. bununla ilgili açıklamayı bir gsuserden alıntılamak isterim. kendisi çok güzel açıklamış.
edit: medya ayağıyla iligli söz verdiğim kısmını alavgan çok güzel yazmış. (bkz: #20678)
türk futbolunu kötü günler beklemektedir. ortada sanıldığı gibi bir anadolu devrimi yoktur. tamamen jacoben bir tepeden inme devrim yaşanmaktadır. 4 senelik akp iktidarında kasımpaşa'nın her sene yükselip süper ligde oynaması, düşmesi ve seneye tekrar büyük ihtimalle geleceği bellidir. kayserispor'un yaptırdığı stadın ve bütçesinin tek basit sebebi çankaya'da oturmaktadır. belediye kluplerini de göz önüne aldığımızda kenan evren'in vaktiyle ankaragücü'nü ligden düşürmemek için kanun değiştirmesi ile beraber politikanın futbolla en içli dışlı olduğu yılları yaşıyoruz. kimse devrimden bahsetmesin. tezgahtır bunun adı başka da birşey değildir.
iş bu haldeyken düğmeye basılır... önce otoriter hakemler desteklenir. en güzel örneği asıl mesleği komiserlik olan bünyamin gezer'dir. çatık kaşlarıyla ortalıkta dolaşan bu hakeme "ne güzel bak otoriter haklem" diyerek destek çıkılır. bu hakeme özenen hakemler de peydah olurlar: yunus yıldırım, selçuk dereli, bülent yıldırım gibi... kötü polise her zaman bir de iyi polis gerekir, fırat aydınus bu iyi polislerin başını çeker. hesapta güler yüzlü futbolcu diyalogları iyi olan hakemdir kendisi ve taklitleri de türer hemen: halis özkahya, hüseyin göçek gibi... bu kakemlerin maç yönetme biçimleri eyyama dayalıdır. eyyam deyip geçmemek gerekir. kazma hakem yorumcularının eyyamından bahsetmemek gerekir. eyyam nasıldır örneklerle açıklamak gerekir. ancak eyyam neden doğar? düşük fizik kondisyonundan doğar. neden? galatasaray futbol takımı kondiyon yüklemek için neler yapar? dağda bayırda kros. başka? aletli cimnastik (jimnastik diye bir kelime yok ey bjk!?). peki hakemler ne yapar? düz koşu... hal böyle olunca ne olur? dakika 60'tan sonra hakemleri pozisyonların içinde göremeyiz. düdük mesafesi 50 - 30 metre civarına çıkar. karar doğru da olsa tepki çeker. günümüz endüstriel futboluna endüstriel hakemler gerekir. bu hakemlerin de profesyonel olması lazımdır. ancak öyle değildir eyyam yapmak durumundadırlar. eyyam (yani yapay adalet) ile gördüğünü çalma arasındaki farkları açıklayalım. adı çıkmış bir oyuncu mesela lincoln'ün ölmesi gerekir faul çalındığında. aksi halde hakem kerizlenmiştir. anadolu takımından bir oyuncu yere bıraktığında kendini eğer yanındaki barış özbek'se mutlaka faul yapmıştır. zaten koskoca galatasaray bir faulle yeniliyorsa varsın yenilsindir. futbol içi bütün kararlar küçüğün yanındadır. bu işte futbol dışı komplekslerin ortaya dökülmesinden kaynaklanmaktadır. adalet (!) dağıtılmaktadır. zenginden alıp fakire verilmektedir.
gelelim avrupa komplekslerinin çözümlenmesine. yapay olarak bir anadolu takımının ayan beyan desteklenmesi hibir şeye çözüm olmayacaktır. o takımlar yine senede 5 antrenör değiştireceklerdir. yine dışarıda bekleyen akbaba antrenörler kurtarıcı olarak geleceklerdir. neymiş efendim ingiltere'de bu kadar faul çalınmıyormuş. hakemlerin eyyam yaparak faul çaldığını düşünen zihniyet yine eyyamla faul çalmamayı empoze etmiştir ve etmektedir. avrupa'daki futbolcunun işini ciddiye almasından meydana gelen fizik kondüsyonu ve buna bağlı oyun içinde bir müddet sonra oyundan düşmeyip ilkel beynin karar almasını engelleyerek akıllı oynaması görülmemekte iş hakemde bitmektedir. ilkel beyin bünye yorgun olduğunda ortaya çıktığından oyuncular akıllı değil içgüdüsel kararlar vermektedirler. hakemler de aynı kondüsyonsuzluk içinde olduklarından ilkel beyinlerine empoze edilmiş bu "birşey yok oyna" düşünce yapısıyla kararlar vermektedirler ve "allah'ım ne olur pozisyon golle sonuçlansın da sorarlarsa avantaj derim" diyerek içten içe dualar etmektedirler. en büyük fantezileri de avantaj sonucunda gol olmasıdır. yan hakemler ise günümüzün tetikçileri konumuna gelmişlerdir. nasılsa kimse yan hakem takip etmediğinden ve hakemlere odaklandığından yan hakemin bağlanması en kolay yoldur. başka bir şekilde gözünün önünde olup biten tekmeleri açıklamaları imkansızdır. yan hakemler konusunda en anlaşılmaz olanı da şudur: ofsayt olan pozisyonu devam diye oynatmalarından ziyade ofsayt olmayan pozisyonu ofsayt diye kesmek. fifa'nın talimatnamesi açıkken kabzımal korkusuyla bu hatayı yapmaları inanılır gibi değildir. fifa açıkça der ki:"eğer emin değilseniz oynatın". amacı da gol sayısının artmasıdır. yani hakem emin değilse bayrak kaldırmamalıdır. lakin gelin görün ki "akşam beni yakarlar maratonda" diyerek ofsayt olmayan pozisyonlara (en iyi ihtimalle emin değillerdi diyelim zira olmayan şeyden emin olmaları imkansız) ofsayt demeleri başka türlü açıklanamaz.
medya ayağına gelince; medyada özellikle galatasaray hakkında yorum yapanların eski menajer, eski futbolcu, eski teknik direktör olmalarından kaynaklanan bir yönetimi eleştirme, galatasaray'a veriştirme hali söz konusudur. bununla ilgili açıklamayı bir gsuserden alıntılamak isterim. kendisi çok güzel açıklamış.
edit: medya ayağıyla iligli söz verdiğim kısmını alavgan çok güzel yazmış. (bkz: #20678)
türk futbolunu kötü günler beklemektedir. ortada sanıldığı gibi bir anadolu devrimi yoktur. tamamen jacoben bir tepeden inme devrim yaşanmaktadır. 4 senelik akp iktidarında kasımpaşa'nın her sene yükselip süper ligde oynaması, düşmesi ve seneye tekrar büyük ihtimalle geleceği bellidir. kayserispor'un yaptırdığı stadın ve bütçesinin tek basit sebebi çankaya'da oturmaktadır. belediye kluplerini de göz önüne aldığımızda kenan evren'in vaktiyle ankaragücü'nü ligden düşürmemek için kanun değiştirmesi ile beraber politikanın futbolla en içli dışlı olduğu yılları yaşıyoruz. kimse devrimden bahsetmesin. tezgahtır bunun adı başka da birşey değildir.