• 1
    son dönemde gördüğüm en çelişkili ikilemlerin başında gelmektedir.
    adam, bütün yıl verdiği beyanatların en az %90'ında "en büyük hedefimiz avrupa kupalarına katılmak" der durur.
    sonra aynı adam, bir sonraki sezon ilk avrupa kupası maçından sonra şikayetlere başlar haftada iki maçı bahane edip.
    aynı kafadaki bir diğeri, geçen sezon katılmak için mabadını yırttığı avrupa kupalarındaki maçlarına, kadroyu ligde zinde tutmak için rotasyonla çıkar..
    biz de sürekli ülke puanının düşüklüğünden dem vururuz.
    ve işin ilginci, aynı adamlar bu sezon da hedefi avrupa kupalarına katılmak olarak koyar...
    değişik bir kafa yapısı vesselam...
    (bkz: rıza çalımbay)
    (bkz: abdullah avcı)
  • 2
    avrupa futbolunu detaylı takip etmeye çalışan biri olarak rahatlıkla diyebilirim sadece -ya da haydi en fazla diyeyim- türk teknik adamlarda olan paradoks/şikayet durumu.

    biraz şov kokuyor bu hareketler. neymiş hafta içi maç olayı zorluyormuş. belli noktalarda şikayet etmelerini anlarım ama madem avrupa maçlarını sallamayacaksın neden gidiyorsun, bırak senden sonraki gitsin madem, belki iş yapar.

    saatlerce konuşulabilir bu konu hakkında ama boş.
  • 3
    dünü çabuk unutan ve günübirlik duygularla gündem değerlendiren bir toplum olmamızdan mütevellit bu toplumda yetişmiş olan bu "teknik direktör" sıfatındaki futbol adamlarının sahip olduğu paradokstur.
    misal takımları sezon başı peş peşe puanlar kaybederse ve avrupa maçlarına da katılıyorsa kötü gidişatın bahanesi haftada 2 maç yapmak olur (sanki bunu bilmiyormuş da haftada iki maç sürpriz olmuş gibi) ama eğer gidişatı iyileştirebilirlerse o günün havasına uygun olarak "hedefimiz avrupa kupalarında kalıcı olmak/hedefimiz gruplardan çıkmak/ hedefimiz avrupa kupasını kaldırmak" şeklinde söylemlerle başarı hedefliyormuş gibi bir görüntü çizmeye çalışırlar. neticede hamasete bayılan bir toplumuz.
App Store'dan indirin Google Play'den alın