1
bence oldukça ilginç ve incelenmesi gereken sportif ve sosyolojik boyutları olan bir konu.
subjektif galatasaray taraftarlığı kimliğimden bağımsız olarak kaleme alacak olursak, hem oldukça kalabalık bir arkadaş grubu içerisnde geçen kendi çocukluğumdan, hem de yaşım büyük olmasına rağmen her hafta sonu hala ilköğretim ve lise çağındaki çocuklarla mahalle maçları yapmamdan ötürü elimde yeterince done ve örnek olay mevcut. işin içine pek fazla yorum katmadan olabildiğince gözlemlerimi aktarmaya çalışacağım.
önce kendi jenerasyonumdan başlayalım; bir galatasaray taraftarı olarak en net hatırladığım şeyler 4 sene üst üste şampiyon olmamız ile başlayıp avrupa kupası zaferleri ile tamamlanan o efsane 1996-2000 arası dönem.
o zamanlar yaşamış olduğumuz bu büyük başarılar sağlıklı, mutlu, dolaylı olarak başarılı ve huzurlu bir çocukluk çağı geçirmemize vesile oldu. televizyon başında, gazetelerden, statlardan tam 5 sene boyunca mutlulukların en büyüğünü aldık. gerçekten mutluyduk o zamanlar, haliyle zeka gelişimimiz de bundan olumlu etkilendi. hoş bir doymuşluk ve görmüşlük kattı bize bu tecrübeler. olgunlaştık bir bakıma, hemen freud'laşayım; cinselliği doya doya yaşadık bir bakıma.
fenerbahçe taraftarı olan çocuklar o dönem hep geri plandaydı ve en son vermiş olduğum örneğin tam tersi olacak şekilde ellerinde olmayan bir bastırılmışlık ve başarısızlıktan ötürü müthiş bir huzursuzluk duyuyorlardı. genelde babalarından, dedelerinden duydukları hikayeler ile bizlere kontra yapmaya çabalarken biz zaten malum olduğu üzere bir dönem geçirdiğimizden cevap verme gereği bile duymuyorduk.
6 kasımdaki 6-0 faciasından sonra öyle şımardı ki bu çocuklar, çok sevindiler yani çok mutlu oldular. milli olmuş kadar sevindiler böyle. o kadar mutlu oldular ki, 5 senelik altta kalmışlıkları sanki bir anda geçmişcesine gövde gösterisi yapmaya başladılar bize karşı. gerçi hala çok başarılı bir dönem geçirmiyorlar ama o zamanın zor şartlarından ötürü bu 6-0 hadisesi onlara tutunacak bir dal, noktasal bir hadise oldu. bu olayın bu kadar abartılmış olmasının temel sebebi, bu 5 senelik eziklikleri olarak karşımıza çıkmaktadır.
günümüzdeki gençlere gelirsek, fenerbahçe taraftarı çocuklarda anlamsız bir şımarıklık, çok bilmişlik ve ses yüksekliği seziyorum. aziz yıldırım bence canavar bir jenerasyon yarattı. adam tarikat lideri gibi milyonların psikolojisini alt üst etti, bundan en çok etkilenen de sarı-lacivert renkelere gönül vermiş çocuklar oldu. belki bebek yaşta görmüş oldukları 6-0'lık maç, 10 senelik kadıköy hakimiyeti ve kulüp olarak ne kadar zengin olduklarını vurgulamak en göze çarpan eylemleri. başkanlarının parası ile her şeyi yapabileceğinden ve medyanın da etkisi ile alex de souza başta olmak üzere tüm vasat futbolcularının ne kadar süper yıldızlar olduklarından bahsediyorlar bol bol. bu neslin idolü alex, örnek aldıkları ve iftiharla bahsettikleri kişi ise aziz yıldırım. yaptıkları transferlerde hep ne kadar fazla para ödediklerini ve bizim asla bu meblağları veremeyeceğimizi belirtiyorlar sık sık. son maçlarda kaçan şampiyonluklar, güiza ve şike skandalı ise psikolojilerini en allak bullak eden mevzular. hal ve tutumlarının düşmanca olmasından ötürü bu kozlar diğer takım taraftarı olan çocuklar tarafından daha sert bir şekilde yüzlerine vuruluyor ve ne yazık ki ateşe benzin dökmekten başka bir işe yaramıyor.
bizim cephede ise çocuklar hala olgun, hala dingin. haklarını yemeyelim beşiktaş taraftarı olan çocuklarda da seziyorum bunu, sidik yarıştırmak gibi bir dertleri yok yani. bizimki sportif başarılardan ve camia olarak olgun, hafif batı esintileri taşıyan ve kişi odaklı değil, duruşu esas alan bir kulüp olmamızdan geliyor. beşiktaşlılar ise hiçbir zaman en iyi olamayacaklarını olgunca kabul etmişler ve ıvır zıvır muhabbetlere girmiyorlar. kulübeye bakınca imparatoru kanlı canlı gören bir nesilden bahsediyorum, ayakları ne kadar yere basıyor bu çocukların, ne kadar gururla geziyorlar sokaklarda tahmin edebiliyorsunuzdur. kendine güveni biraz daha fazla, kafası daha rahat bizim veletlerin. mutlular yani hep mutlular ama, istikrarlı bir ruh hali söz konusu, üzüntüler de sevinçler de belirli eşikleri aşmıyor. diğer tarafın mutlulukları bizimkinin on katı, üzüntüleri ise bizimkinin belki yirmi katı. uçlarda yaşıyorlar, elde avuçta makul bir başarı veya derin bir trajedi olmadığı halde hem de!
genelleme tabi bunlar fakat fenerbahçe taraftarı çocuklarda diğerlerine oranla daha bariz ve temeli sağlam olmayan bir şımarıklık var, kendilerini çok yabancılaştırmışlar ve karşılarında kim olursa olsun sürekli ezmeye ve susturmaya yönelik bir tutumları söz konusu. hava atmak hoşlarına gidiyor. bu durum futbol bilgilerine ve hayata bakış açılarına da maalesef doğrudan etki ediyor. bizim çocuklar da "uefa kupası, süper kupa, 4 sene üst üste şampiyonluk" vs. deyince geçmişte yaşayan aptal oluyor, oluyor olmasına da, bu büyük başarıların getirmiş olduğu huzuru hiç yaşamamış birine nasıl tarif edersin ki? "uefa" deyip kalıyorlar işte çaresizce...
aziz yıldırım'a şahitlik etmiş nesil ile aziz yıldırım'la büyümüş nesil arasında gerçekten ve korkunç bir uçurum söz konusu. bizim gençler birbirlerine daha çok benziyorlar. fazla saldırgan değiller.
hadi benim örnekler bir kenara, hakkında en emin olduğum ve doğruluğunu asla tartışmayacağım olgu şudur ki, az veya çok, iyi veya kötü, şu son 10-15 yılda galatasaray, fenerbahçe ve beşiktaş, hatta trabzonspor cephesinde yaşanmış ve hala da yaşanmakta olan olaylar insanlar, özellikle de çocuklar üzerinde derin izler bıraktı ve karakterlerine doğrudan etki etti.
deneyimleyen veya fikri olan diğer insanları da dinlemek gerek tabi bu konuda.
subjektif galatasaray taraftarlığı kimliğimden bağımsız olarak kaleme alacak olursak, hem oldukça kalabalık bir arkadaş grubu içerisnde geçen kendi çocukluğumdan, hem de yaşım büyük olmasına rağmen her hafta sonu hala ilköğretim ve lise çağındaki çocuklarla mahalle maçları yapmamdan ötürü elimde yeterince done ve örnek olay mevcut. işin içine pek fazla yorum katmadan olabildiğince gözlemlerimi aktarmaya çalışacağım.
önce kendi jenerasyonumdan başlayalım; bir galatasaray taraftarı olarak en net hatırladığım şeyler 4 sene üst üste şampiyon olmamız ile başlayıp avrupa kupası zaferleri ile tamamlanan o efsane 1996-2000 arası dönem.
o zamanlar yaşamış olduğumuz bu büyük başarılar sağlıklı, mutlu, dolaylı olarak başarılı ve huzurlu bir çocukluk çağı geçirmemize vesile oldu. televizyon başında, gazetelerden, statlardan tam 5 sene boyunca mutlulukların en büyüğünü aldık. gerçekten mutluyduk o zamanlar, haliyle zeka gelişimimiz de bundan olumlu etkilendi. hoş bir doymuşluk ve görmüşlük kattı bize bu tecrübeler. olgunlaştık bir bakıma, hemen freud'laşayım; cinselliği doya doya yaşadık bir bakıma.
fenerbahçe taraftarı olan çocuklar o dönem hep geri plandaydı ve en son vermiş olduğum örneğin tam tersi olacak şekilde ellerinde olmayan bir bastırılmışlık ve başarısızlıktan ötürü müthiş bir huzursuzluk duyuyorlardı. genelde babalarından, dedelerinden duydukları hikayeler ile bizlere kontra yapmaya çabalarken biz zaten malum olduğu üzere bir dönem geçirdiğimizden cevap verme gereği bile duymuyorduk.
6 kasımdaki 6-0 faciasından sonra öyle şımardı ki bu çocuklar, çok sevindiler yani çok mutlu oldular. milli olmuş kadar sevindiler böyle. o kadar mutlu oldular ki, 5 senelik altta kalmışlıkları sanki bir anda geçmişcesine gövde gösterisi yapmaya başladılar bize karşı. gerçi hala çok başarılı bir dönem geçirmiyorlar ama o zamanın zor şartlarından ötürü bu 6-0 hadisesi onlara tutunacak bir dal, noktasal bir hadise oldu. bu olayın bu kadar abartılmış olmasının temel sebebi, bu 5 senelik eziklikleri olarak karşımıza çıkmaktadır.
günümüzdeki gençlere gelirsek, fenerbahçe taraftarı çocuklarda anlamsız bir şımarıklık, çok bilmişlik ve ses yüksekliği seziyorum. aziz yıldırım bence canavar bir jenerasyon yarattı. adam tarikat lideri gibi milyonların psikolojisini alt üst etti, bundan en çok etkilenen de sarı-lacivert renkelere gönül vermiş çocuklar oldu. belki bebek yaşta görmüş oldukları 6-0'lık maç, 10 senelik kadıköy hakimiyeti ve kulüp olarak ne kadar zengin olduklarını vurgulamak en göze çarpan eylemleri. başkanlarının parası ile her şeyi yapabileceğinden ve medyanın da etkisi ile alex de souza başta olmak üzere tüm vasat futbolcularının ne kadar süper yıldızlar olduklarından bahsediyorlar bol bol. bu neslin idolü alex, örnek aldıkları ve iftiharla bahsettikleri kişi ise aziz yıldırım. yaptıkları transferlerde hep ne kadar fazla para ödediklerini ve bizim asla bu meblağları veremeyeceğimizi belirtiyorlar sık sık. son maçlarda kaçan şampiyonluklar, güiza ve şike skandalı ise psikolojilerini en allak bullak eden mevzular. hal ve tutumlarının düşmanca olmasından ötürü bu kozlar diğer takım taraftarı olan çocuklar tarafından daha sert bir şekilde yüzlerine vuruluyor ve ne yazık ki ateşe benzin dökmekten başka bir işe yaramıyor.
bizim cephede ise çocuklar hala olgun, hala dingin. haklarını yemeyelim beşiktaş taraftarı olan çocuklarda da seziyorum bunu, sidik yarıştırmak gibi bir dertleri yok yani. bizimki sportif başarılardan ve camia olarak olgun, hafif batı esintileri taşıyan ve kişi odaklı değil, duruşu esas alan bir kulüp olmamızdan geliyor. beşiktaşlılar ise hiçbir zaman en iyi olamayacaklarını olgunca kabul etmişler ve ıvır zıvır muhabbetlere girmiyorlar. kulübeye bakınca imparatoru kanlı canlı gören bir nesilden bahsediyorum, ayakları ne kadar yere basıyor bu çocukların, ne kadar gururla geziyorlar sokaklarda tahmin edebiliyorsunuzdur. kendine güveni biraz daha fazla, kafası daha rahat bizim veletlerin. mutlular yani hep mutlular ama, istikrarlı bir ruh hali söz konusu, üzüntüler de sevinçler de belirli eşikleri aşmıyor. diğer tarafın mutlulukları bizimkinin on katı, üzüntüleri ise bizimkinin belki yirmi katı. uçlarda yaşıyorlar, elde avuçta makul bir başarı veya derin bir trajedi olmadığı halde hem de!
genelleme tabi bunlar fakat fenerbahçe taraftarı çocuklarda diğerlerine oranla daha bariz ve temeli sağlam olmayan bir şımarıklık var, kendilerini çok yabancılaştırmışlar ve karşılarında kim olursa olsun sürekli ezmeye ve susturmaya yönelik bir tutumları söz konusu. hava atmak hoşlarına gidiyor. bu durum futbol bilgilerine ve hayata bakış açılarına da maalesef doğrudan etki ediyor. bizim çocuklar da "uefa kupası, süper kupa, 4 sene üst üste şampiyonluk" vs. deyince geçmişte yaşayan aptal oluyor, oluyor olmasına da, bu büyük başarıların getirmiş olduğu huzuru hiç yaşamamış birine nasıl tarif edersin ki? "uefa" deyip kalıyorlar işte çaresizce...
aziz yıldırım'a şahitlik etmiş nesil ile aziz yıldırım'la büyümüş nesil arasında gerçekten ve korkunç bir uçurum söz konusu. bizim gençler birbirlerine daha çok benziyorlar. fazla saldırgan değiller.
hadi benim örnekler bir kenara, hakkında en emin olduğum ve doğruluğunu asla tartışmayacağım olgu şudur ki, az veya çok, iyi veya kötü, şu son 10-15 yılda galatasaray, fenerbahçe ve beşiktaş, hatta trabzonspor cephesinde yaşanmış ve hala da yaşanmakta olan olaylar insanlar, özellikle de çocuklar üzerinde derin izler bıraktı ve karakterlerine doğrudan etki etti.
deneyimleyen veya fikri olan diğer insanları da dinlemek gerek tabi bu konuda.