müşteri ise bakış açısı “ben maç izliyorum, izlediğim şey için para veriyorum ve haliyle zevk almak istiyorum” şeklindedir, haklıdır. fakat anlaşılmayan nokta şu, müşteri ise zevk almadığı takımın maçlarını izlesin diye kimse kafasına silah dayamıyor. zevk almıyorsa, verdiği paranın hakkını alamadığını düşünüyorsa gider başka takımı destekler, city taraftarı olur mesela, çok da zevk alır, cidden. yani madem bu işe bir müşteri alışverişi gözüyle bakıyoruz, puma ayakkabıyı sevmediğinde gider adidas alırsın.
yok taraftar olacağım diyorsan, o zaten taraf olmaktır. ihtiyacın olmadığı, hatta aksesuar sevmediğin ve kullanmayacağın halde gidip galatasaray bilekliği almaktır. evdeki tonlarca forman olmasına rağmen gidip her sene çıkan yenisini almak, bir tane de tanıdığına hediye etmektir. kombine alıp gidip statta takımı “desteklemek”tir. imkanın ölçüsünde bunlardan birini, birkaçını yapmaktır, bunu “aaa bak bu bileklik güzelmiş” diyerek değil, “galatasaray kazansın” diyerek yapmaktır.
bu yüzden, kendinizi müşteri gibi hissediyorsanız galatasaray o takım değil. müşterisi olunacak takım değil yani, mesela liverpool, real madrid falan tam müşterisi olunacak takımlar. ıslıklarsınız kötü performans görünce. ama galatasaray’da olmaz. neden biliyor musun? çünkü baba gündüz’ün dediği gibi:
---
alıntı ---
galatasaray bir his takımıdır. renklerine aşık birbirlerine seven futbolcuların takımıdır. galatasaray feragat ve fedakârlıklarla çalışacak futbolcuların takımıdır. galatasaray şımarıkları, kendini beğenmişleri, yalnız kendini düşünenleri sevmez. kısacası galatasaray, `bir halatı hep birlikte çekenlerin, hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilenlerin takımıdır.`
---
alıntı ---
yani neymiş? her kötü sonuçta, her pas hatasında, her istemediğiniz topçuyu sahada gördüğünüzde ıslığı basmayacakmışsınız. çünkü en başta, o adamı sen sevmiyorsun ama etrafındaki takımda oynayan herkes onun arkadaşı. onun moral bozukluğu sadece onun aidiyetini azaltmıyor, yanındaki diğerleri de onunla mutsuz oluyor.
eleştirme demiyor bu arada kimse. tüketme diyor, zarar verme diyor insanlar. mesela ligi 8. bitiren 2010-2011 galatasaray’ını bile maç sırasında ıslıklama, ama maç bitince tepkini göster diyor. başkanın hadsizce siyasete boyun eğerse en sert tepkiyi sen göster diyor. fakat maç sırasında futbolcu ıslıklamak günün sonunda galatasaray’a zarar vermek demek. senin egonu şişirmekten, aha bak tepki gösterdim demenden başka hiçbir işe yaramayan bir eylem. desteklemeye gittiğin takıma zarar verme eylemi. bunu yaparsan net müşterisin, yaptığın hareketin sonuçlarını düşünmüyor ya da umursamıyorsun, asla taraftar değilsin.
eleştiri kültürü hakkında daha önce yazmıştım. öyle saçma sapan eleştiriler, istekler var ki artık, haliyle sizin gibi düşünmeyen insanlarda bu izansızca eleştiriler sonucu ekstra savunma mekanizması gelişiyor. yemin ederim ben fatih terim’i, başkanı eleştirmek istiyorum ama sosyal medyadaki bu düşmanlığı körüklememek için yapmıyorum. mesela başkana sponsorlar nerde diye sormak istiyorum, olmuyor yani, bir de ben körüklemek istemiyorum. fatih hoca’ya alt yapıyı neden hala yapılandırmadığını sormak istiyorum, ama olmuyor. zira yapılan eleştiriler öyle saçma seviyelerde ki bir de ben olumsuz hava yaratmak istemiyorum.
işte yapılan şey tam olarak bu. insan gibi, doğru savlarla, haklı olarak eleştirseniz kimse gelip de ne diyorsunuz siz demeyecek. ama kerem sakatlanıyor, babel’i oyuna aldı diye eleştirmeyin bizahmet. zorunlu değişiklik yaptığında “babel’le mi 3 yıl yapılanıcaz” dersen bunun adı eleştiri olmaz. farkına varın yaptığınız şeyin biraz, daha 1 ay olmadı “fatih hoca antrenman yaptırmıyor, gelen futbolcu geriye gidiyor” diye burda yangın yapalı. bugün futbolcular iyiye gittikçe bu saçma sapan argüman unutuldu mesela. daha 1 ay önce “fatih hoca evlatçı olduğu için akbaba’yı sürekli oynatacak” diyordunuz, aha gönderdi adam evladını.
bir sürü sayarız böyle. takım iyiye gidiyor işte, çok net bu. 4 senedir adamın şikayet ettiği bir transfer politikası ve yönetim vardı, federasyon baskısı vardı vesaire. ilk kez hocanın morali yerinde, kendi takımını kurdu, daha 4 5 maçtır da bu takım birlikte oynuyor. herkes farkında değil mi bunun? ben şunun farkındayım mesela, hocanın bu kez bahanesi yok. bir iki ay içinde artık galatasaray’ın oyun karakterinin oturmaya başlamasını bekliyorum ve buna inanıyorum. ama gerçekleşen onca şeyden sonra, bu sabrı göstermiyorsam samimi olmam, farkında mıyız bunun? insanlar biat falan etmiyor yani, mantıklı olanı söylüyor. adam kendi takımını kurdu ve izin verirseniz yeni bir galatasaray oluşturacak diyor, olmazsa konuşalım diyor, birlikte eleştirelim diyor. ama şu süreçte siz şu genç takımı bi destekleyiverin taraftar olup diyor.
kime ne anlatıyorum, aman ajitasyon, realiteye dönelim diyecek adamlara galatasaray sevgisinin nasıl bir şey olduğunu anlatıyorum. ne anlayacaklar, hiçbir şey.