• 63
    ben maça* taksiyle gittim. bel ağrısı bahane maksat elitlik, zenginlik falan... tam kavşaktan geçerken boş geçmeyeyim diye 3 tane galatasaraylı arkadaşı da aldım 400 metre yürümesin çocuklar diye. bindik gidiyoruz taksici ağır fenerli çıktı ama el sıkıştık, şakalaştık falan maksat elitliğimize halel gelmesin. neyse indik taksiden, çocuklar biraz çapulcuydu ''abi fenerlinin elini niye sıkıyon adam laf sokuyo'' dediler. ben de ''çocuklar hepimiz fransız kültürü ile yoğrulmuş bir kulübün taraftarıyız lütfen bunlar hoş görülebilecek şeyler'' dedim. çocuklar da ''abi biz parsellerde oturuyoz'' dediler. tamam abicim dedim ve salona geçtim. daha doğrusu geçemedim sağda hadomer vardı ona takıldım. ''getirdin mi lan drogba'yı'' dedim sonra ben nasıl ''lan'' derim diye kendimden utandım. o da ''he getirdim bizim evde oturuyo'' dedi. pazartesi açıklayacakmış. önce ersan'ı sonra da drogba'yı.

    biletimi hagi'nin yeğeninden aldım. sağolsun çocuk saatlerce beklemiş. gel abiciğim dedim ama ne dese beğenirsin; ''abi feanor abi gelecekmiş onu bekliyorum'' dedi. sonra feanor'u hayal ettim. koştıur koştur maça geliyordu ve bir an nefret ettim ondan. gelip futbol formasıyla basket maçı izleyecekti görgüsüz. totem diyor ama belli parası yok fakirin. sonra kontrolden geçtim ama 1782 château şarap numunesi şişemi aldılar. ama o şarap 230 yıllık ve bir servet değerinde azizim dedim ama görevli 'geç lan geç' deyince fazla bulaşmak istemedim. salona girdim; yüzlerce insan. bir yandan tarlabaşının ara sokaklarında yetişen orta yaşlı bir adam tribünleri koordine etmeye çalışıyor, herkes tek ses olsun diye çeşitli yerlere ultraslan'ın pankartçısını, bh'çısını, ünicisini yerleştirmiş. bir yandan üni li bir çocuk bizim oturduğumuz yerin önünden üni pankartını kaldırıyor... sonra tribünler başlıyor bağırmaya.

    yüzlerce insan var. çeşitli etnik kökenlerden, farklı maddi olanaklara sahip yüzlerce insan... maçı kopartıyoruz ve yeni sezona dek bir daha hiçbir etkinlikte tribünde rastlayamayacakları başkanlarına drogba diye bağırıyorlar... utanç...

    nah utanç. bak kardeş utanç ne biliyor musun? utanç şu: ali sami yen'in son maçında ''ben beypazarının yerinde olsam galatasaray'a bir koyarım'' demek ve kendini galatasaray taraftarı olarak adlandırmak. bostancı'dan, taaa amını siktiğimin bostancısından her maç kalkıp basket maçına zeytinburnu'na gelen adama senden utanıyorum demek utanç. orada bağıran adama ''sen basket takımının hakkını yiyorsun'' demek utanç. maçtan önce göksenin'i çağırıp sana güveniyoruz diyen adama senden utanıyorum demektir utanç.

    burada doğal reaksiyon ile yaptığın saçma sapan eleştiriler yüzünden seni kınayan insanlara ''siz tayfasınız ühühühğüğü'' diye bok atmaktır utanç. he biz tayfayız amına koyim. o zaman neden ben hadomer'i, barfly'ı, feanor'u ve diğer arkadaşlarımı 4 ay sonra tribünde yanyana gördüm? daha önce de maça gittim ama kendi arkadaşlarımla oturdum şimdi biz tayfayız değil mi? iftira eden, iftiraya uğramadan ölmez. sanılıyor ki bu eleştiriler kendilerine sistematik olarak yapılıyor. sanılıyor ki; biz işimizi gücümüzü bırakıp tek bir kişiye yoğunlaşıyoruz.

    sen saçma sapan yazınca millet eleştirsin sonra da eleştirilince bunlar tayfa de. iyi be ucuz siyasetin de böylesi. insan bir kendisine bakacak önce yazdığı yazı sonunda attığı taş vurduğu kuşa değer mi diye. kendi içinde mantıklıysan her yerde mantık çerçevesinde eleştirilirsin. ona da saygıyla cevap verirsin zaten. ama kendi yalanına kendin inanmıyorsan ''utanıyorum tamam mığ hıh'' diyerek mesnetsiz eleştirilere bir yenisini eklersin.

    yazık-günah arkadaş. maçı tv'den seyret, maç öncesi o takımın her oyuncusunu tribüne çağırıp şimdiye kadar yaptıklarınız için teşekkür ederiz dediğimizi duyma-görme, maç içine andric boş poziysonda kaçırsa bile alkışladığımızı bilme sonra da ''bu takımın hakkını verin önce'' de.

    kardeşim sen her şeyden önce bu taraftarın hakkını ver de sonra eleştir.

    ama kendi takımı için ''ben olsam bunlara bir koyarım'' diyen adamlardan bu akılcılığı bekleyerek akl-ı selim yazılar yazan da suç. keşke mantıklı açıklamalar yerine inci'deki gibi ''naber pampa'' falan yazabilseydik...
  • 96
    bu tezahüratın ilk yapılışı ünal aysal’ın ilk sezonu olan 2011 sezonudur. sayın başkan o sene alamamış olsa da aklında tutmuş ilk fırsatta drogba’ya formayı giydirmiştir. iyisi kötüsü bilemeyiz belki drogba gelmese daha iyi olacaktık ama biz istedik ve dünya gözüyle bir efsaneyi galatasaray formasıyla izledik.

    büyük kulüp başkanlığı nasıl yapılır tam olarak bu olayda gizlidir.
  • 75
    taraftar mevlana gibi huzurlu ve sakin.gel ne olursan ol yine gel şeklinde evrilmiştir.

    ayrıca;

    kanatlardan bindirme ve çalımlarda akarsu gibi ol.

    orta ve adam eksiltmede güneş gibi ol.

    beklerin kusurunu örtmede gece gibi ol.

    hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.

    takımı asistlerinle beslemekte toprak gibi ol.

    kaleciye karşı karşıyada pas verirken deniz gibi ol.

    ya olduğun gibi görün,ya da kanatlarda etkili ol.
  • 66
    birbirimize ne kadar tahammülsüz olduğumuzu gözler önüne sermiştir bu tezahüratın söylenmesi.

    arkadaş biz ne büyük bir hata yaptık değil mi? hay ağzımızı, dilimizi eşek arısı soksun yahu. her maçının ardından şu lanet 2010/11 sezonu bitsin diye sonu gelmez dualar ediyorduk, şimdilerde ise yeni sezon için hazırlık aşamasındayız. amacımız galatasaray'dı bizim, basketbol maçına da* bunun için gittik. bana göre salona gelmeyenin bu tezahüratı yapan taraftarı eleştirmesi, suçlaması mantık çerçevesine sığmıyor. bazı olaylar, bazı destekler televizyona yansımaz. erkek basketbol takımımıza desteğimizi hiçbir zaman esirgemeyen taraftar olarak da tüm galatasaraylılar'ın başkana yönelik bir arzusunu orada dile getirdik. yani bu tezahüratı sadece salondakiler söylemedi; ben söyledim, sen söyledin, biz söyledik.

    biraz çözümleme yapmaya, empati yapmaya davet ediyorum ''utanç'' duyan yazarlarımızı; futbolda başarısız bir sezon geçirmişsin, gelecek sezon için temeller atmaya çalışıyorsun ve taraftar her zaman camianın icraatlarına yönelik en baskın güçlerden biri olmuştur. taraftarın çıldırması ve drogba gibi takıma direkt etki edecek bir oyuncunun transferini istemesinin tek sebebi geçtiğimiz sezonki başarısızlığın izlerini silmektir. bunu sen istemez misin yoksa?

    gelelim tezahüratın basketbol takımımız üzerindeki etkilerine. açıkçası ben bağırırken 1-2 saniye içerisinde kafamdan geçti bu düşünce; ''yahu şimdi oyuncular olsun koç olsun, kırılmaz mı biz bunu söylüyoruz diye?'' burada karşılıklı anlayış ortaya çıkıyor. ben şahsen oyuncuların ve koçun yerinde olsam herhangi bir artniyet aramam, sonuçta amaç aynı: galatasaray'ın başarısı. taraftar üzerine düşen görevi yapmış, maç kopmuş ve bir talepte bulunuyor başkandan. siz sanıyor musunuz maç çekişmeli gitse, ne olacağı belli olmasa, biz o zamanda bağırırdık drogba diye? öyle olsaydı o zaman utanç duymakta özgürdünüz.

    farklı fikirlerin olması her zaman yapıcıdır, olumludur. farklı fikirler oldukça insanlar doğruyu bulur fakat düşünceyi ifade tarzı, eleştirinin yapıcı mı, yoksa yıkıcı mı olduğunu gösteriyor. burası galatasaray'ı konuşmak, fikir alışverişinde bulunmaksa tüm eleştiriler de yapıcı olmalıdır.
  • 33
    fenre küfür etme, beşiktaşa küfür etme, futbolcu isteme, oynamayan topçuya küfür etme, etme yapma etme yapma.

    ulan ne diyecez biz maç boyunca?

    rerere rarara gassaray gassaray cimbom bom !

    bu mudur yani? bütün maç boyu? eğlenemeyecek mi bu taraftar istediğinde?

    istersen bagırmazsın, istersen bagırırsın.

    kimin ne istediginden veya bagırdıgından sa-na-ne?

    yahu, sizin bu kısıtlamalarınız yüzünden sogudum yemin ederim tribünden. ve yazılanları da görünce yalnız olmadığımı görüyorum.

    hakikaten sıktınız.

    ek; manyak gibi de drogba diye bagırdım. hadi utanın benden !!!1!1!
  • 47
    hala bunu haksız göstermeye çalışan yazarlar var efendim. iş çıkışı demeden maça yetişmek için taksilerle millet oraya akıyor. başta orhun ene olmak üzere tüm banvit ekibi atmosferden söz ediyor, dolaylı yoldan elinin ayaklarını dolaştıklarını söylüyor. ve bunu yaratan taraftar 30 saniye, sadece 30 saniye bile eğlenemeyecek?

    ya siz hiç maça gitmediniz, yada evden programlı çıkıyorsunuz. bu ne abicim ya? şu kendimizi sikme hastalığından ne zaman kurtulucaz merak ediyorum? çarşı basket maçında kartal gol gol der bişey olmaz, biz bi drogba dedik aaauuuuu... neyse biz kendi "ayıbımızla" yaşarız merak etmeyin.

    maçta tek beğenmediğim şey, fener tribünlerinde söylenen samanyolu'nun söylenmesiydi. gayrısında bu taraftarın üzerine basketbol taraftarı yok.
App Store'dan indirin Google Play'den alın