5
futbolu konsol oyunlarından ayıran en önemli olgudur.
biraz uzun yazacağım, daralan atlasın entryi…
konuya basitçe bir iş yeri gibi bakılmalıdır. birbirini tamamlayan insanlar, görevler, yöneticiler, işçiler beyaz yakalar ve patronlardan oluşmalıdır.
iş tecrübesi yüksek olan insanlar beni daha iyi anlayacaktır fakat genel olarak daha iyi açıklayacak olursam, biraz baş şişireceğim:
her gün gittiğin iş yerinde gördüğün patronunun, yanında çalışan arkadaşının, altında çalışan insanın, üstünde çalışan yöneticinin, çaycının ve iş yerinde muhatap olduğun tüm insanların yüzünü görmeye mahkumsun.
çalışırken senin eksiğini kapatan insanların varlığı, gördüğünde mutlu olduğun insanların selamı, sana yenilik katan insanların sözleri seni sabah kalkıp işe götüren yan motivasyonlardır. aksi taktirde daha düşük bir motivasyonla uyanırsın. kazandığın maaşın karşılığında yaptığın sözleşmenin sonucu olarak güne uyanırsın. bu da hem hayattan alacağın keyifi, hem iş yerindeki performansını, dolayısıyla işin sonucu, hem de diğer insanlara katabileceklerini azaltacaktır.
demem o ki;
bir takım kurarken önemli olan şey birbirini seven, birbirinin açığını kapatan, iyi bir teknik ekibin kontrolüne bıraktığına emin olduğun, birbirine bir şeyler öğreten futbolcuları ve teknik ekibi seçmektir. yoksa iyi futbolcuları alıp yanyana koymak başarıyı getirmez. eğer takımın iyisini kuracaksan bu faktörleri göz önünde bulundurmak zorundasın.
neticede bu insanlar(tüm takım) sabah kalkıp işe gider gibi idmana, maça ya da kampa gidiyor. neredeyse her gün birbirlerini görüyorlar. birlikte vakit geçiriyorlar. aynı işi birlikte yapıyorlar. aynı ortamda bulunuyorlar. aynı masada oturuyorlar. bunun katlanabilir olması için yukarıda saydığım faktörlerin gerçekleşmesi gerekmektedir. bu işi başarıyla kotarabilmeleri için ortada “birlikte” halledilmesi gereken bir iş olduğunu herkesin iyice anlaması gerekiyor.
yoksa “x” futbolcuyu almışsın “y” futbolcuyu almamışsın değil mevzu. ya da “m?!” ve “d?!” futbolcuyu neden yok pahasına gönderdin sorusuna ekonomik cevap bulmaya çalışmak da değil… x’i alırken y’i de neden aldın, “m” yi gönderirken “s”’yi neden aldın sorularına vereceğin cevaptır mevzu.
yani yaptığın hamle takımdaki hangi eksiği giderecek sorusuna cevap verebilmektir önemli olan! olaya böyle bakmaz isek neler yaşanacağını gördük. işe dirayetsiz bir başkan ve hocalarından korkarak giden 10-15 genç, 3-4 deli ve 3-4 profesyonelle kalkışınca sonuç ne oldu gördük. futbolcular kalite olarak kötü değildi. kurulan takım kötüydü. yoksa marcao nelsson ikilisine sahip bir takım 13.olabilir mi!
tüm bu sebeplerden 2022/2023 transfer sezonunda galatasaray’ın nispeten doğru yolda olduğunu seziyorum. ortada yapılanın bir iş olduğunu bilen bir patron* ve bu işi kotarabilecek bir yönetici * var başımızda. takımı iyi kuracaklar, gerisi biraz şans, biraz gayret…
görim benim takımımı…
biraz uzun yazacağım, daralan atlasın entryi…
konuya basitçe bir iş yeri gibi bakılmalıdır. birbirini tamamlayan insanlar, görevler, yöneticiler, işçiler beyaz yakalar ve patronlardan oluşmalıdır.
iş tecrübesi yüksek olan insanlar beni daha iyi anlayacaktır fakat genel olarak daha iyi açıklayacak olursam, biraz baş şişireceğim:
her gün gittiğin iş yerinde gördüğün patronunun, yanında çalışan arkadaşının, altında çalışan insanın, üstünde çalışan yöneticinin, çaycının ve iş yerinde muhatap olduğun tüm insanların yüzünü görmeye mahkumsun.
çalışırken senin eksiğini kapatan insanların varlığı, gördüğünde mutlu olduğun insanların selamı, sana yenilik katan insanların sözleri seni sabah kalkıp işe götüren yan motivasyonlardır. aksi taktirde daha düşük bir motivasyonla uyanırsın. kazandığın maaşın karşılığında yaptığın sözleşmenin sonucu olarak güne uyanırsın. bu da hem hayattan alacağın keyifi, hem iş yerindeki performansını, dolayısıyla işin sonucu, hem de diğer insanlara katabileceklerini azaltacaktır.
demem o ki;
bir takım kurarken önemli olan şey birbirini seven, birbirinin açığını kapatan, iyi bir teknik ekibin kontrolüne bıraktığına emin olduğun, birbirine bir şeyler öğreten futbolcuları ve teknik ekibi seçmektir. yoksa iyi futbolcuları alıp yanyana koymak başarıyı getirmez. eğer takımın iyisini kuracaksan bu faktörleri göz önünde bulundurmak zorundasın.
neticede bu insanlar(tüm takım) sabah kalkıp işe gider gibi idmana, maça ya da kampa gidiyor. neredeyse her gün birbirlerini görüyorlar. birlikte vakit geçiriyorlar. aynı işi birlikte yapıyorlar. aynı ortamda bulunuyorlar. aynı masada oturuyorlar. bunun katlanabilir olması için yukarıda saydığım faktörlerin gerçekleşmesi gerekmektedir. bu işi başarıyla kotarabilmeleri için ortada “birlikte” halledilmesi gereken bir iş olduğunu herkesin iyice anlaması gerekiyor.
yoksa “x” futbolcuyu almışsın “y” futbolcuyu almamışsın değil mevzu. ya da “m?!” ve “d?!” futbolcuyu neden yok pahasına gönderdin sorusuna ekonomik cevap bulmaya çalışmak da değil… x’i alırken y’i de neden aldın, “m” yi gönderirken “s”’yi neden aldın sorularına vereceğin cevaptır mevzu.
yani yaptığın hamle takımdaki hangi eksiği giderecek sorusuna cevap verebilmektir önemli olan! olaya böyle bakmaz isek neler yaşanacağını gördük. işe dirayetsiz bir başkan ve hocalarından korkarak giden 10-15 genç, 3-4 deli ve 3-4 profesyonelle kalkışınca sonuç ne oldu gördük. futbolcular kalite olarak kötü değildi. kurulan takım kötüydü. yoksa marcao nelsson ikilisine sahip bir takım 13.olabilir mi!
tüm bu sebeplerden 2022/2023 transfer sezonunda galatasaray’ın nispeten doğru yolda olduğunu seziyorum. ortada yapılanın bir iş olduğunu bilen bir patron* ve bu işi kotarabilecek bir yönetici * var başımızda. takımı iyi kuracaklar, gerisi biraz şans, biraz gayret…
görim benim takımımı…