iyi oyuncuları, etiketli oyuncuları, ya da potansiyelli oyuncuları bir araya toplayınca iyi bir takım kurulmuş olmadığını; maçların bir şekilde oynayarak kazanıldığını tecrübe ettiğimiz sezon. şampiyonluk gitse de fenerbahçe ya da beşiktaş şampiyon olamadığı için görece az hasarla atlatmış olacağız. daha doğrusu en yakındaki iki rakibimizle arayı korumuş olacağız her anlamda...
tutuk başladığımız, bir ara gaza bassak da durulup covid-19 arası sonrası her maçta biraz daha dağıldığımız ilginç bir macera yaşadık. tek başına olsa üstesinden gelinebilecek bir sürü olay bir sezona sığdı. tüm bunlara bir de 2 senedir fatih terim'den dayak yemekten bitap düşmüş federasyonun art niyeti de eklenince bir ara şampiyonluk hesapları yaptığımız sezonun son dört haftasına "ilk dörtte kalır mıyız" hesaplarıyla giriyoruz.
aslında sezon öncesi iyimser olmak için çok sebep vardı. kalede güven vermekten bir tık ötesi olan fernando muslera vardı. önünde bir önceki sezon ikinci yarıya damga vuran
christian luyindama teixeira marcao ikilisi ile yola devam edilecekti. yuto nagatomo ve mariano ile sağlam bir defans hattıydı kağıt üzerinde. orta sahanın soluna türkiye ligi'ni yalamış yutmuş ryan babel, sağına milli takımda zaman zaman göz dolduran emre "
fatih terim adam eder " mor takviyesi gelmişti. göbeğe ise jean michael seri, steven nzonzi, mario lemina gibi kağıt üzerinde çok şeyler ifade eden isimler gelmişti. takımın en önünde ise radamel falcao gibi bir dünya markası ve florin andone gibi bizim taraftarın zayıf noktalarından olan elmander tarzı bir isim olacaktı.
tüm bunları alt alta koyunca güle oynaya bir sezon geçirilmesi bekleniyordu, ama hiç de öyle olmadı...
çok tutuk geçen bir ilk yarı, bir iki müdahale ve rakiplerin de seri puan kayıplarıyla bir anda zirveye çıktığımız 8 hafta, görece kabul edilebilir iki beraberlik ve covid-19 sonrası dağılma süreci şeklinde üç şekilde incelemek lazım...
sezon başındaki en büyük sıkıntı takımın en güçlü yeri sanılan orta sahada yaşandı. feghouli, belhanda, seri, nzonzi, lemina rotasyonu bir türlü doğru kombinasyonu çıkaramadı. bu kombinasyonu ararken pek çok maç da orta saha adına kayp geçti. bu karmaşanın içinde ara ara selçuk'un oyuna girdiği maçlar ise resmen kabusa döndü.
hoca sezon başında 4-3-3 gibi kurgulamıştı takımı. burdaki temel mantık da orta sahada bu 5 isim içinden 3'lü bir rotasyon çıkarmak, bu arayış sırasında da sağda emre solda babel ile hücumu aksatmamaktı. ancak babel de emre de istenileni vermekten çok çok uzak kaldı. babel rakip yarı sahanın sol kanadının ilk yarısında gömülü bekleyip aldığı her topu kaptıran bir kangrene dönüştü. emre mor zaten az olan oyun disiplini ve mental gücünün üzerine bir de takım komple sol tarafa meyledince pek bir varlık gösteremedi.
bir istatistik var mı bilinmez ama takımın ilk yarıda yaptığı her 10 ataktan 7'si topun babel'e gittiği, babel'in de 15-20 metre ilerleyip artık imzası haline gelen topu sağına alıp adam geçme denemesi sonrası topu kaptırıp rakibin bizi eksik yakaladığı hücumlara dönüştü. diğer 3 atakta da top zaten babel'e hiç gitmemiştir.
sağ kanada dönersek emre'ye ne takım ne hoca tam bir güven verebildi. adam geçmeyi pozisyona girmek, asist yapmak ya da gol atmaktan daha çok önemseyen kafa yapısıyla zaten aldığı topları da kullanamadı. kafası çalışan her rakip oyuncu emre'yi köşe gönderine hapsetti. tek yapması gereken emre'ye sahanın dışına doğru bir tarafa çalım atacak şeklinde alan bırakmaktı...
buna belhanda'nın defansta 10 numara gibi davranıp hücumda ise "ben aslında 8 numarayım ha" tavrına girmesi de eklenince orta sahadan sezonun ilk bölümünde minimum fayda sağlayabildik. bazen lemina, bazen seri'nin iyi performansları resmen güme gitmiş oldu. feghouli ise bir türlü aradığını bulamadı. bir ara göbekte oynamaya çalıştı, olmadı. sağ kanada geçip yanına belhanda arkasına mariano'yu alıp voltranı oluşturmayı denedi olmadı.
hoca da bu süreçte çok denemeler yaptı. 4-3-3 denedi, 4-2-3-1 denedi, 4-3-2-1 denedi. ancak tüm bu denemelere ve ısrarlı pas oyunu çabasına rağmen orta sahanın sorunlarına çare bulamadı. topu ön tarafa bir türlü geçiremedik. kaptırılan toplar sonrası rakip hücumun bizim kale önüne kadar direnç görmeden gitmesine de bir çare bulamadı.
takımın ön tarafı demişken. andone büyük talihsizliklerle iki kere sakatlandı. sadece birkaç maç forma giyebildi. falcao da geçmişteki diz sakatlıklarının etkilerini sık sık yaşamaya devam etti. forma giydiği maçlarda da top ona çok nadir geldiği için özellikle ilk yarıda performansı çok düşük kaldı. yamulmuyorsam fatih demireli'nin "vizontele filmindeki televizyon gibi. herkes gelişini halayla kutladı ama kimse kullanmayı bilmiyor" şeklindeki tweeti durumun en net özetiydi.
ilk yarıdaki tutukluğun, tıkanıklığın sebebi genel hatlarıyla böyleydi. bu durum da zaten defans hattını yoran bir etmen oldu. galatasaray ilk yarıda çok fazla gol yemedi hatta ligde en az gol yiyen takımlardandı belki ama yediği hemen her gol puan ya da puanlar götürdü. özellikle sürekli rakip hücumu göğüslemek zorunda kalan defans hattı genelde maçların son bölümlerinde konsantasyonunu yorgunlukla da birlikte sürekli kaybetti.
devre arasındaki babel ve emre mor'un gönderilmesi, sol kanada henry onyekuru'nun geri dönmesi, nagatomo-sarachi değişikliği gibi üç temel hamle takımın çehresini de havasını da değiştirdi. babel kamburundan kurtulan takım, emre akbaba'nın da sakatlıktan istekli dönüşüyle hücumda 4-5 farklı alternatife kavuşmuş oldu. takımın biraz da doğaçlama yapma imkanı bulduğu 7-8 haftalık süreçte güzel bir seri yakalandı.
23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçı ise hem motivasyon, hem maç önü hazırlığı, hem de oyun anlamında sezonun zirve noktasıydı. o maçtan sonra kağıt üzerinde kabul edilebilir olan sivas deplasmanından alınan bir puan ve pandemi tartışmaları arasında seyircisiz olarak oynanıp iki takımın da kopuk bir futbol oynadığı beşiktaş derbisi sonrası pandemi arasına herşeye rağmen umutlu girmeyi başardık.
ancak pandemi koşulları, hocanın ve abdürrahim albayrak'ın covid-19'a yakalanıp atlatması, başkanın ağır rahatsızlığı, en önemlisi de profesyonel sporcuların hiç alışkın olmadığı bir zaman diliminde ve uzunluktaki ara sonrası tüm bunlar yetmezmiş gibi kabus gibi olaylarla geçti. rize'de zaten iyi başlayamadığımız maçta muslera'nın sakatlanması sonrası konsantre olmak zordu, kaybettik. arena'da gaziantep maçında ikinci yarıyı 10 kişi oynadığımız maçı 104. dakikaya 3-2 getirsek de
6 saniye kuralının tarihteki nadir uygulamalarından biri sonrası talihsiz bir penaltıyla berabere bitirdik. başakşehir'i sallasak da yıkamadık. trabzon maçında ise feghouli'nin kırmızı kartı ve var'dan gelen penaltı kararı sonrası çok direnemedik...
pandemi arasında liderin 3 puan gerisinde giren takım ara sonrası oynanan 4 maç sonunda 11 puan geri düşmüş durumda. onyekuru monaco tarafından geri çağrıldı. falcao net değil. muslera yok, luyindama yok, andone yok. feghouli alacağı cezayla muhtemelen kalan 4 maçın 2 ya da 3 tanesinde olmayacak. kalan 4 haftada ne yapacağız, nasıl yapacağız merak konusu.
ancak ne yapıp edip en kötü avrupa kupalarına katılım hakkını elde etmemiz gerekiyor.
çünkü (bkz:
2020-2021 sezonu yaz transfer dönemi) başında sezonun kahramanlarından donk, "yakarsa dünyayı garipler yakar" mariano, orta sahada iş yapan lemina ve vites yükseltmiş olan seri takımdan ayrılmış olacak. onyekuru zaten takımı tarafından geri çağırıldı ve muslera da sezonun bir kısmını kaçırmış olacak. yani aslında "nerelere takviye yapabiliriz"den önce yerini doldurmamız gereken 5 ya da 6 oyuncu olacak.
ve başından beri sabırla, dirayetle uyduğumuz finansal fair play taahütnamesi sürecinde, eğer katılım hakkı alamazsak, ilk defa avrupa gelirlerinden mahrum kalmış olacağız.
buna bir de başkanın ağır hastalığı sebebiyle iyiden iyiye "canıyla boğuşurken başkanlık yapmaya çalışan bir adam ve arada bir etrafına toplanıp ne yapacağız diye ağzının içine bakan bir avuç adam" haline dönüşmüş mustafa cengiz yönetimi'nin hareket edemez halini de ekleyince gerçekten avrupa kupası katılım geliri çok daha kritik bir hale geliyor...
bu iç karartan entrynin sonuna yakışan bir tweetle bitiriyorum...
---
alıntı ---
luyindama çapraz
falcao tendon
lemina kas x 2737382368
belhanda çene kırığı
marcao bağ
emre akbaba kırık
onyekuru sıtma
onyekuru kira sonu
muslera kırık
andone çapraz x 2
fatih terim ameliyat
pandemi
başkan ağır hasta
fatih terim corona
albayrak corona
---
alıntı ---
https://twitter.com/.../1279450037949550593 biz
23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçında yusuf fahir baba'nın selasını okuduk sandık ama öyle değilmiş galiba...