• 751
    bu sezon bence yenilenmenin başlangıcı olmalı. yarından itibaren tamamen gençlere şans vererek başlamalıyız yenilenmeye. satın alınacak üç yeni genç futbolcu, altyapıdan gelecek beş-altı futbolcuyla harmanlanıp üç yıl içinde süper takım olmayı hedeflemeliyiz.

    bunun için gerekirse avrupa kupalarına katılmayı da riske atmalıyız. zaten hiçbir getirisi yok ve yıllarca kiralık futbolcu oynatmaktan gına geldi.

    önümüzdeki sezon ffp kuralları da bitiyor sayılır. 2021/2022 sezonu için kısıtlamalar bayağı azalıyor. bu sezon gençlere yönelirsek ve harcamalarımızı minimuma indirirsek bence 2021/2022 sezonunda avrupada ses getirmeye başlayabiliriz.

    umudumuzu asla kaybetmeyeceğiz.
  • 752
    ilk 2 trabzon ve başakşehir olacak belli artık. şampiyon olmasını istediğim takım kulüp yapısından da, taraftarından zerre haz etmediğim trabzon. sebebi ise suni takım başakşehir. şampiyon olmasınlar. fb bjk yarışsa başakşehir ile, fb'yi bjk'yi desteklerim. zerre sevmiyorum başakşehir'i. ayrıca pay 6'ya bölünür, sıkıntılı durum.

    gelelim bize. 3. lük asıl hedef artık ama koptu mu tam kopan, darmadağın olan bir takımımız var. 7. bitirsek de şaşırmam 3. bitirsek de.

    böyle gitti bu sezon da yapacak bir şey yok.
  • 753
    daha önce de çokça dile getirdim, benim için al başakşehir'i, vur trabzonspor'a, al fener'i vur beşiktaş'a.
    hepsi aynı .okun biri laciverti, biri turuncusu, biri siyahı biri de bordosu, yok aslında birbirlerinden farkları...
    ancak gelgelelim, bu sezon özelinde artık başakşehir olsun diye düşünenlerdenim. işin saha içi kısmında daha çok hakettiklerini düşünüyorum, üstelik yarım kalan ve başarıyla giden bir avrupa maceraları da varken (büyük ihtimalle son 8'e kalacakları bir avrupa ligi macerası yaşadıkları da unutulmamalı)
    diğer yandan iktidarca peydah edilen bir takım olmasının, şampiyon olurlarsa pastadan pay alacak takımın 6'ya çıkmasının, belediye imkanlarının, onu da geçtim büyük kulüplerde olmayan köklü kuruluş sponsorluklarının bunlarda olabilmesinin......tümünün farkındayım ancak şu an tercih noktasındayız ve açıkçası ben sağda solda silah atılmasının, korna seslerinin, vıcık vıcık insan selinin şampiyonluk kutlama görüntülerinin olması ve kayıp geçen sezonun gözümüze gözümüze sokulması yerine birkaç gün tv izlemezsem kimin şampiyon olduğunu hatırlamayacağım bir takım olduğu için bu seferlik onlara olan olumsuz düşüncelerimi kısa süre de olsa dondursam iyi olacak noktasındayım.
    hele ki bu pandemi sürecinde, henüz vaka sayıları tam olarak kontrol altına alınamamışken, tam da başakşehir'in mizacına uyacak şekilde, şampiyonluğun sessiz sedasız yaşanıp sonlanması iyi olur diye düşünüyorum.
    tabi son olarak rizespor da o gereksiz başkanı ile birlikte düşerse moral bozukluğumuz bir nebze de olsa azalır.
  • 754
    19 temmuz'da resmi olarak bitecek sezon. madem tamamen havlu attığımızı kabullendik, yapmamız gereken şey önümüzdeki sezon planlamasına odaklanmak. inşallah soso, belhanda, falcao başta olmak üzere, iyi teklifler yapılırsa marcao ve luyindama'da dahil edilip satılmalarını dilemekteyim. bu satışlardan gelecek parayla birlikte, tıpkı 2011-12 sezonunda olduğu gibi iyi bir transfer dinamizmi yakalayarak galatasaray'ın önümüzdeki 5-10 yılına olumlu etki edebilecek genç ve dinamik bir kadro kurabiliriz.
  • 755
    bu sezonda yaşanan başarısızlığı takımda yapacağımız temizlik için fırsata çevirmemiz gerekiyor. elimizdeki oyuncuların hepsi değerini buluyorsa satılabilir. özellikle anlamsız derecede yüksek maaş alanlar. bu oyunculardan kurtulup yeni bir takım inşa etmemiz gerekiyor. scout ekibimiz de bir zahmet iyi oyuncular bulup çıkarmalı artık. düşük maaş bütçesi ile ileriye dönük bir takım kurulmalı. bu takımın başında da fatih hoca olduktan sonra önümüz açık olur zaten.
  • 756
    iyi oyuncuları, etiketli oyuncuları, ya da potansiyelli oyuncuları bir araya toplayınca iyi bir takım kurulmuş olmadığını; maçların bir şekilde oynayarak kazanıldığını tecrübe ettiğimiz sezon. şampiyonluk gitse de fenerbahçe ya da beşiktaş şampiyon olamadığı için görece az hasarla atlatmış olacağız. daha doğrusu en yakındaki iki rakibimizle arayı korumuş olacağız her anlamda...

    tutuk başladığımız, bir ara gaza bassak da durulup covid-19 arası sonrası her maçta biraz daha dağıldığımız ilginç bir macera yaşadık. tek başına olsa üstesinden gelinebilecek bir sürü olay bir sezona sığdı. tüm bunlara bir de 2 senedir fatih terim'den dayak yemekten bitap düşmüş federasyonun art niyeti de eklenince bir ara şampiyonluk hesapları yaptığımız sezonun son dört haftasına "ilk dörtte kalır mıyız" hesaplarıyla giriyoruz.

    aslında sezon öncesi iyimser olmak için çok sebep vardı. kalede güven vermekten bir tık ötesi olan fernando muslera vardı. önünde bir önceki sezon ikinci yarıya damga vuran christian luyindama teixeira marcao ikilisi ile yola devam edilecekti. yuto nagatomo ve mariano ile sağlam bir defans hattıydı kağıt üzerinde. orta sahanın soluna türkiye ligi'ni yalamış yutmuş ryan babel, sağına milli takımda zaman zaman göz dolduran emre " fatih terim adam eder " mor takviyesi gelmişti. göbeğe ise jean michael seri, steven nzonzi, mario lemina gibi kağıt üzerinde çok şeyler ifade eden isimler gelmişti. takımın en önünde ise radamel falcao gibi bir dünya markası ve florin andone gibi bizim taraftarın zayıf noktalarından olan elmander tarzı bir isim olacaktı.

    tüm bunları alt alta koyunca güle oynaya bir sezon geçirilmesi bekleniyordu, ama hiç de öyle olmadı...

    çok tutuk geçen bir ilk yarı, bir iki müdahale ve rakiplerin de seri puan kayıplarıyla bir anda zirveye çıktığımız 8 hafta, görece kabul edilebilir iki beraberlik ve covid-19 sonrası dağılma süreci şeklinde üç şekilde incelemek lazım...

    sezon başındaki en büyük sıkıntı takımın en güçlü yeri sanılan orta sahada yaşandı. feghouli, belhanda, seri, nzonzi, lemina rotasyonu bir türlü doğru kombinasyonu çıkaramadı. bu kombinasyonu ararken pek çok maç da orta saha adına kayp geçti. bu karmaşanın içinde ara ara selçuk'un oyuna girdiği maçlar ise resmen kabusa döndü.

    hoca sezon başında 4-3-3 gibi kurgulamıştı takımı. burdaki temel mantık da orta sahada bu 5 isim içinden 3'lü bir rotasyon çıkarmak, bu arayış sırasında da sağda emre solda babel ile hücumu aksatmamaktı. ancak babel de emre de istenileni vermekten çok çok uzak kaldı. babel rakip yarı sahanın sol kanadının ilk yarısında gömülü bekleyip aldığı her topu kaptıran bir kangrene dönüştü. emre mor zaten az olan oyun disiplini ve mental gücünün üzerine bir de takım komple sol tarafa meyledince pek bir varlık gösteremedi.

    bir istatistik var mı bilinmez ama takımın ilk yarıda yaptığı her 10 ataktan 7'si topun babel'e gittiği, babel'in de 15-20 metre ilerleyip artık imzası haline gelen topu sağına alıp adam geçme denemesi sonrası topu kaptırıp rakibin bizi eksik yakaladığı hücumlara dönüştü. diğer 3 atakta da top zaten babel'e hiç gitmemiştir.

    sağ kanada dönersek emre'ye ne takım ne hoca tam bir güven verebildi. adam geçmeyi pozisyona girmek, asist yapmak ya da gol atmaktan daha çok önemseyen kafa yapısıyla zaten aldığı topları da kullanamadı. kafası çalışan her rakip oyuncu emre'yi köşe gönderine hapsetti. tek yapması gereken emre'ye sahanın dışına doğru bir tarafa çalım atacak şeklinde alan bırakmaktı...

    buna belhanda'nın defansta 10 numara gibi davranıp hücumda ise "ben aslında 8 numarayım ha" tavrına girmesi de eklenince orta sahadan sezonun ilk bölümünde minimum fayda sağlayabildik. bazen lemina, bazen seri'nin iyi performansları resmen güme gitmiş oldu. feghouli ise bir türlü aradığını bulamadı. bir ara göbekte oynamaya çalıştı, olmadı. sağ kanada geçip yanına belhanda arkasına mariano'yu alıp voltranı oluşturmayı denedi olmadı.

    hoca da bu süreçte çok denemeler yaptı. 4-3-3 denedi, 4-2-3-1 denedi, 4-3-2-1 denedi. ancak tüm bu denemelere ve ısrarlı pas oyunu çabasına rağmen orta sahanın sorunlarına çare bulamadı. topu ön tarafa bir türlü geçiremedik. kaptırılan toplar sonrası rakip hücumun bizim kale önüne kadar direnç görmeden gitmesine de bir çare bulamadı.

    takımın ön tarafı demişken. andone büyük talihsizliklerle iki kere sakatlandı. sadece birkaç maç forma giyebildi. falcao da geçmişteki diz sakatlıklarının etkilerini sık sık yaşamaya devam etti. forma giydiği maçlarda da top ona çok nadir geldiği için özellikle ilk yarıda performansı çok düşük kaldı. yamulmuyorsam fatih demireli'nin "vizontele filmindeki televizyon gibi. herkes gelişini halayla kutladı ama kimse kullanmayı bilmiyor" şeklindeki tweeti durumun en net özetiydi.

    ilk yarıdaki tutukluğun, tıkanıklığın sebebi genel hatlarıyla böyleydi. bu durum da zaten defans hattını yoran bir etmen oldu. galatasaray ilk yarıda çok fazla gol yemedi hatta ligde en az gol yiyen takımlardandı belki ama yediği hemen her gol puan ya da puanlar götürdü. özellikle sürekli rakip hücumu göğüslemek zorunda kalan defans hattı genelde maçların son bölümlerinde konsantasyonunu yorgunlukla da birlikte sürekli kaybetti.

    devre arasındaki babel ve emre mor'un gönderilmesi, sol kanada henry onyekuru'nun geri dönmesi, nagatomo-sarachi değişikliği gibi üç temel hamle takımın çehresini de havasını da değiştirdi. babel kamburundan kurtulan takım, emre akbaba'nın da sakatlıktan istekli dönüşüyle hücumda 4-5 farklı alternatife kavuşmuş oldu. takımın biraz da doğaçlama yapma imkanı bulduğu 7-8 haftalık süreçte güzel bir seri yakalandı. 23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçı ise hem motivasyon, hem maç önü hazırlığı, hem de oyun anlamında sezonun zirve noktasıydı. o maçtan sonra kağıt üzerinde kabul edilebilir olan sivas deplasmanından alınan bir puan ve pandemi tartışmaları arasında seyircisiz olarak oynanıp iki takımın da kopuk bir futbol oynadığı beşiktaş derbisi sonrası pandemi arasına herşeye rağmen umutlu girmeyi başardık.

    ancak pandemi koşulları, hocanın ve abdürrahim albayrak'ın covid-19'a yakalanıp atlatması, başkanın ağır rahatsızlığı, en önemlisi de profesyonel sporcuların hiç alışkın olmadığı bir zaman diliminde ve uzunluktaki ara sonrası tüm bunlar yetmezmiş gibi kabus gibi olaylarla geçti. rize'de zaten iyi başlayamadığımız maçta muslera'nın sakatlanması sonrası konsantre olmak zordu, kaybettik. arena'da gaziantep maçında ikinci yarıyı 10 kişi oynadığımız maçı 104. dakikaya 3-2 getirsek de 6 saniye kuralının tarihteki nadir uygulamalarından biri sonrası talihsiz bir penaltıyla berabere bitirdik. başakşehir'i sallasak da yıkamadık. trabzon maçında ise feghouli'nin kırmızı kartı ve var'dan gelen penaltı kararı sonrası çok direnemedik...

    pandemi arasında liderin 3 puan gerisinde giren takım ara sonrası oynanan 4 maç sonunda 11 puan geri düşmüş durumda. onyekuru monaco tarafından geri çağrıldı. falcao net değil. muslera yok, luyindama yok, andone yok. feghouli alacağı cezayla muhtemelen kalan 4 maçın 2 ya da 3 tanesinde olmayacak. kalan 4 haftada ne yapacağız, nasıl yapacağız merak konusu.

    ancak ne yapıp edip en kötü avrupa kupalarına katılım hakkını elde etmemiz gerekiyor.

    çünkü (bkz: 2020-2021 sezonu yaz transfer dönemi) başında sezonun kahramanlarından donk, "yakarsa dünyayı garipler yakar" mariano, orta sahada iş yapan lemina ve vites yükseltmiş olan seri takımdan ayrılmış olacak. onyekuru zaten takımı tarafından geri çağırıldı ve muslera da sezonun bir kısmını kaçırmış olacak. yani aslında "nerelere takviye yapabiliriz"den önce yerini doldurmamız gereken 5 ya da 6 oyuncu olacak.

    ve başından beri sabırla, dirayetle uyduğumuz finansal fair play taahütnamesi sürecinde, eğer katılım hakkı alamazsak, ilk defa avrupa gelirlerinden mahrum kalmış olacağız.

    buna bir de başkanın ağır hastalığı sebebiyle iyiden iyiye "canıyla boğuşurken başkanlık yapmaya çalışan bir adam ve arada bir etrafına toplanıp ne yapacağız diye ağzının içine bakan bir avuç adam" haline dönüşmüş mustafa cengiz yönetimi'nin hareket edemez halini de ekleyince gerçekten avrupa kupası katılım geliri çok daha kritik bir hale geliyor...

    bu iç karartan entrynin sonuna yakışan bir tweetle bitiriyorum...

    --- alıntı ---

    luyindama çapraz
    falcao tendon
    lemina kas x 2737382368
    belhanda çene kırığı
    marcao bağ
    emre akbaba kırık
    onyekuru sıtma
    onyekuru kira sonu
    muslera kırık
    andone çapraz x 2
    fatih terim ameliyat
    pandemi
    başkan ağır hasta
    fatih terim corona
    albayrak corona

    --- alıntı ---

    https://twitter.com/.../1279450037949550593

    biz 23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçında yusuf fahir baba'nın selasını okuduk sandık ama öyle değilmiş galiba...
  • 757
    sırasıyla bitmek bilmeyen falcao transferi, sezona iyi giriş yapamayan takım, art arda gelmeye başlayan sakatlıklar, fatih terim'in ceza alması ve fenerbahçe derbisini kaçırması, ilk 16 haftada toplanan 24 puan, sürekli yenilen son dakika golleri, sıkıcı futbol, gol sorunu, avrupa kupalarına aralıkta veda etme, psg ve real hezimetleri, tuzla faciası(sonra geçtik turu ya neyse)...

    sonra 28 aralık 2019-1 mart 2020 arası 3 ay süren müthiş bir galatasaray dominasyonu. ligde 8'de 8, kupada elense de oynadığı futbolla övgüleri hak eden bir takım. hatta sivas deplasmanında alınan beraberlik bile çok üzmedi çünkü takım iyi oynuyordu. sezon içinde en keyif aldığımız bölümdü. sonra beşiktaş derbisi, seyircisiz, iyi bir oyun ama kaybedilen 2 puan daha.

    mart ayındayız, bitime 8 maç kalmış, bütün maçları kazandığımız taktirde şampiyonuz, yani kazanarak gittiğimiz sürece ipler bizim elimizde.

    ama 3 ay boyunca takım ne yapmış? yatmış arkadaş. o kadar belli ki. hakem hatalarını sabaha kadar tartışalım buyrun ama geçen sene farklı mıydı hakemler. söke söke almadık mı kupaları? rize maçında belliydi gittiğimiz. üstüne sürekli sakatlıklar, şanssızlıklar derken gitti sezon. antep maçında son dakika yenen gol resmen bitirdi bizi.

    neyse daha da uzatabiliriz yazıyı ama olmadı bu sezon. kalan maçları kazanabilir miyiz ondan da şüpheliyim.
  • 760
    ligi belli parçalara bölersek;
    şampiyonluk yarışı;
    1. başakşehir 63
    2. trabzon 61

    avrupa kupaları;
    3. sivas 54
    4. galatasaray 52
    5. beşiktaş 50
    6. fenerbahçe 49
    7. alanya 48

    laylaylom takılan tayfa;
    8. göztepe 38
    9. antep 38
    10. antalya 37
    11. kasımpaşa 36

    ateş hattı;
    12. gençler 32
    13. denizli 32
    14. kayseri 31
    15. konya 30
    16. malatya 29
    17. rize 29
    18. ankaragücü 25

    son 4 maç bayağı hesap kitap yaptıracak.
  • 761
    şampiyonluk yarışında 30. haftada sivasspor ve galatasaray kayıplara devam etti ve son 4 hafta şampiyonluk yolunda başakşehir ve trabzonspor yalnız kaldı.
    küme düşme hattı ise tam bir yangın yeri hala. kalan 4 haftada hem kendi aralarında oynayacaklar, hem de şampiyonluk iddiası sürdüren takımlarla. çok heyecanlı bir finale şahitlik edeceğiz.

    öncelikle puan tablosuna bakacak olursak bu hafta da 16. sıraya en fazla 3 puan farkı olan takımları aldım. diğerleri bu saatten sonra tehlikeye düşmezler diye düşünüyorum. 11. sıradaki kasımpaşa son haftalardaki formuyla kendini kurtardı diyebiliriz. düşme hattının 7 puan önünde.

    ankaragücü 25 puanla lig sonuncusu 30 hafta sonrasında. tarihte 30 hafta sonucunda en iyi lig sonuncusu üç sezonda 26 puanlı takımlar olmuş. ankaragücü bu rekordan 1 puan geride. 19/20 sezonunda lider ve sonuncunun arasında 38 puan fark var. tarihte en düşük fark 18/19 sezonundaki 37 puan olmuş. ligimiz bu bakımdan çok çekişmeli geçiyor.

    12. denizlispor 32
    13. gençlerbirliği 32
    14. kayserispor 31
    15. konyaspor 30
    16. yeni malatyaspor 29
    17. çaykur rizespor 29
    18. ankaragücü 25

    bu takımların aralarında ve şampiyonluk iddiası bulunan takımlarla olan maçları şunlar. küme düşme potasında olan takımları gbkz ile işaretledim, karşı karşıya olanları daha kolay sezebilmek için:

    31. hafta:
    başakşehir - denizlispor
    çaykur rizespor - kayserispor

    32. hafta:
    konyaspor - başakşehir
    denizlispor - trabzonspor

    33. hafta:
    çaykur rizespor - yeni malatyaspor
    trabzonspor - konyaspor
    başakşehir - kayserispor

    34. hafta:
    denizlispor - ankaragücü
    kayserispor - trabzonspor

    notlar:

    küme düşme hattı:
    18. ankaragücü:
    ankaragücü geçtiğimiz hafta dediğim gibi arka arkaya şampiyonluk adaylarıyla çok çetin mücadeleler verdi. hem cezalı oyuncuları da vardı, hem de çok yoruldular. nitekim alanya karşısında pek varlık gösteremediler ve puan tablosunda çıkması çok zor bir yere girdiler.
    bundan sonraki haftalarda bizi ağırlayacaklar ve son hafta küme düşme adaylarından olan denizli deplasmanına gidecekler. tabi denizli 34. haftaya kadar hala potada kalır mı, bilemiyoruz. ben ankaragücü'ne pek şans vermiyorum.

    17. çaykur rizespor:
    küme düşesice çaykur rizespor son dakika golüyle bir başka küme düşme adayı olan konyaspor'a yenildi. benim veya bizim açımızdan bu haftanın tek güzel olayı bu oldu. sinerjimizle bu lanet kulübü ligden göndereceğiz allah'ın izniyle.
    kalan 4 maçın 2'sini küme düşme tehlikesi yaşayan takımlarla oynayacak. keşke puan vermeseydik, şu an ankaragücü'nün 1 puan üstünde olacaklardı. yine de inşallah düşerler. diğer takımlar da canla başla sarılacaklardır zira. küme düşmelerini cani gönülden diliyorum.

    16. yeni malatyaspor:
    sezonun ikinci yarısında en az puan toplayan takım olan yeni malatyaspor herhalde lig bir 5-6 hafta daha uzun sürse küme düşecek gibi duruyor. bu hafta bir başka küme düşme adayı olan gençlerbirliği ile berabere kalıp biraz da olsa nefes alabildiler. fakat tehlike henüz geçmiş değil çünkü her hafta aşağıda puanlar dağıtılıyor.
    kalan maçları arasında küme düşesice çaykur rizespor maçı bulunuyor. sivasspor maçı haftalar önce zor maç gibi görünse de artık pek de stresli geçeceğini düşünmüyorum.

    15. konyaspor:
    konyaspor bu hafta en güzel olan işi yaparak küme düşesice çaykur rizespor'u son dakika penaltısıyla küme düşme hattına gönderdi. bunu yaparken kendisini de o hattan çıkarmayı başardı.
    fakat zor bir fikstür onları bekliyor. 2 şampiyonluk adayıyla kapışacaklar son 4 haftada. başakşehir ve trabzonspor.
    hem kendi akibetleri, hem de şampiyonluğu belirleyecek konumdalar şu an.

    14. kayserispor:
    kayserispor çok güzel bir seri yakalayıp ligin dibinden kurtuldu. ek olarak avrupa kupaları uğrunda çekiştiğimiz beşiktaş ve sivasspor'a da çelme taktı. fakat hala en zor fikstürlerden biri kayserispor'un. 2 tane şampiyonluk adayıyla karşılaşıp, 1 tane de küme düşme adayıyla oynayacaklar. corona sonrası kayserispor'un kalması mucize olur demiştim. olacak gibi. rize'yi de yenerse çok sempatik bir takım olacak. ligin son iki haftasında da şampiyonu belirleyebilirler. ligde kalacaklarını düşünüyorum.

    13. gençlerbirliği:
    gençlerbirliği iki haftadır diğer küme düşme adaylarına karşı kaybedip kendini bataklığa düşürdü ve bu hafta malatya'yla berabere kalarak biraz olsun nefes aldı. küme düşme hattının en olmasa da olur takımı şu an. fikstürleri de pek zor görünmüyor. ne şampiyonluk adayı, ne de küme düşme adayı var kalan maçlar arasında.

    12. denizlispor:
    denizlispor geçen hafta rize'yi yenemedi malesef. bu hafta da antep'i rahatlattı. teknik direktör gitti. şimdi önlerinde şampiyonluk adayları başakşehir ve trabzonspor ile olan maçları var. buradan ekmek çıkmazsa kendilerini puan tablosunun dibinde görebilirler birden bire. zira rakipleri hep karşı karşıya gelecek ve puanlar dağıtılacak.
    son hafta ise ankaragücü ile karşılaşacaklar. o maçta iddia kalırsa iki taraf için çok çetin geçebilir.

    -------------------------------------------------------------------------------------

    şampiyonluk adayları:
    1. başakşehir: 63
    kalan 4 maçın 3'ünü küme düşme potasında olan takımlarla oynayacak. zor bir fikstür. şampiyonluk için tüm maçlarını kazanmaları lazım. trabzonspor enselerinde.

    2. trabzonspor: 61
    trabzonspor kalan 4 maçın 3'ümü küme düşme potasında olan takımlarla oynayacak. bu da zor bir fikstür. onlar da şampiyonluk için tüm maçlarını kazanıp, başakşehir'in bir yerde takılmasını beklemeleri lazım.

    iki takım da konyaspor, denizlispor ve kayserispor'la oynayacak. hem şampiyon belirlenecek, hem de kümede kalanlar.
  • 763
    galatasaray için tam olarak takke düştü kel göründü sezonudur.

    1- iç sahada taraftar olarak rakipleri nasıl boğduğumuzu, futbolcularımızın deplasmanlarda ne kadar sinerek oynadığını biliyorduk ama biz yokken bu kadar aciz olacaklarını herhalde çoğumuz beklemiyorduk. bu takımın taraftarsız oynayamayan, mücadele gücü düşük ve sinirli oyunculardan kurtulması şart.

    2- transfer dönemlerinde istenildiği şekilde kampa oyuncu yetişmediğini biliyorduk ama bu kadar plansız, kötü transfer beklemiyorduk. burada tek hatalı olduğunu sanmıyorum. yönetim kadar terim de bu işte sorumludur kanımca. yönetim hatasızdır demiyorum sakın yanlış anlaşılmasın. hem terim, hem yönetim sorumludur. babel ne işe yaradı? nzonzi, seri, lemina’nın üçünün bir arada oynayacağı mı düşünüldü yoksa biri yedek mi bekletilecekti? bu nasıl bir plan? önce seri kesik yedi, sonra nzonzi. babel’e sürekli top şişirildi, bu mudur futbol anlayışı? emre mor bir kumardı tutmadı, kimseye kızamam. alan carvalho için zamanında günlerce uğraşıp zaman kaybedildi. sonra çılgın bir para diagne’ye bağlandı. sonra falcao için haftalarca uğraşıldı. falcao ligde bir var, bir yok. haftalarca uğraşanlar bu adamın bu durumunu bilmiyor mu? o zaman niye bu işi yapıyorlar? bu forvetlerle zaman kaydedilirken elin scouting ekipleri ne cevherler avlıyordu acaba? bu takımın maalesef sevmiş olsak da bir varmış bir yokmuş oyunculardan kurtulması şart.

    3- terim’in, sezonun ilk yarılarını deneme tahtası gibi hiç edip sonra 8 de kapanır 18 de yaklaşımının her zaman tutmadığı görüldü. terim inadının olgunlaşmış yaşına rağmen hala varlığı görüldü. takım revire dönmüşken, daha emniyetli ve rakibe göre dizilişler yerine 4-1-4-1 ve pas oyunu ısrarı maalesef devam etti. covid-19 arası esnasında benim gibi “en avantajlı biziz, we have fatih terim. oyunculara ciddi bir program vermiştir. hüseyin çimşir, okan buruk, sergen yalçın yanından geçemez” şeklinde düşünenler büyük bir hayal kırıklığıyla avucunu yaladı. iyi bir transfer planlaması yoktu ama yine de şampiyon olabilecek bir kadro vardı. hoca hata benim diyor. bu kolay bir yol. mühim olan çözüm üretmek. bu inat devam eder ve arda turan falan alınırsa gelecek yıl da işimiz zor. bu takımda hocanın inatlaşma ve başarısız denemelerde ısrar etme huyundan kurtulması şart.

    sonuçta taraftar tuhaf ikilemler yaşıyor. avrupa’ya gitmesek de olur, düzgün bir takım kuralım diyenler var. çünkü grupta devlerden fark yiyen, en kötü altımıza alıp üçüncü oluruz diye bahsettiğimiz takımların altında kalmaktan bıktılar ve kızamıyorum. ne var ki buradaki üzücü düşünce, avrupa’ya gitmezsek dinamik ve güzel bir kadro kuracağımız düşüncesi. yahu neden hem avrupa’ya gidip hem de taş gibi takım kurmuyoruz? çünkü genç takım avrupa’da rezil olur düşüncesi var. sanki genç olmayanlar yeteri kadar rezil etmedi. marcao, emin, luyindama, sörloth, süleyman luş, ali yavuz yaşında adamlarla 6-7 yersem gıkım çıkmaz. fakat dev maaşlar alarak kadroyu işgal edenlerle fark yiyince canım yanıyor. ayrıca o gençler ligi her türlü süpürebilir. süpürmezse de canı sağ olsun deriz. milyon eurolar kazanıp durduk yere adam tekmeleyip kırmızı kart görenlerden her zaman iyidir. bu ikilemi spor haberlerinde de görürüz. efendim x kulübü, şampiyonlar ligine giderse y adamını transfer edecekmiş de gitmezse z adamını alacakmış. benim beynim böyle çalışmıyor efendiler. sen taş gibi genç takım kuracaksın. doğru oyunu oynayacaksın. şampiyonlar ligini de hedefleyeceksin, korkmayacaksın. bu ikilemlerden kurtulmak şart. aidiyet hissetmeyen, çoğu kiralık futbolcularla, bir varmış bir yokmuş futbolcularla, vurdum duymazlarla bu iş yürümez. geleceğe sağlıklı bakacaksak geçmişte bıraktığımız oyuncuları da bir zahmet unutacağız. bir de şöyle bir muhabbet var. arda gelirse takımı sahiplenirmiş de, işte mağlubiyeti kabullenmezmiş falan. geçin efendiler bunları geçin. siz mağlubiyeti kabullenen bir sörloth gördünüz mü? ya da ozan kabak?
  • 764
    tarihinde ilk defa 3 buyuklerin ilk 3'de bile bitiremeyecegi bir goruntuye dogru giden sezondur. yani sampiyonluk yarisini basaksehir ve trabzonspor vermekte, birakin bunu 3.luk icin bile 3 buyuk istanbul takimi yeterli oyunu oynayamiyor, sivasspor'u gecebilecek bir goruntu vermiyor. bu noktaya da gelinmesi surpriz degil, yillarin emegiyle(!) cokuse geciliyor. isin vahim kismi, inanilmaz bir borc batagi var, elde gelecege umutla bakacak oyuncu kadrolari pek yok, yani gelecegi planlayacak bir maddi guc de pek yok. burayla ilgili futbol disi da bir ton mesele var elbette de, yeri burasi degil.

    simdi benim takik oldugum mesele su, bu kulupler resmen sahipsiz. en boktan yerli yabanci oyuncu dahi, menajeri arkasinda, oyuncak ediyor koca camialari. anadolu takimi baskanlari kapisinda yatiriyor. ulan sen ben calistigimiz yerde her turlu hakkimiz, maddi manevi olarak firmanin lehine olacak sekilde duzenleniyor, firmalar is yaparken kendi cikarini hep onde tutuyor, ona gore adimini atiyor. bu kulupler garibim, butun hakki hukuku birakiyor ne hikmetse. boktan oyuncu veya 34 yasindaki eski yildiz(!) kapiyi minimum 4 yil kontratla aciyor, imza paralari, bonuslar o bicim. basari yakalayinca aninda zam istegi de geliyor, versen gotu kalkip oynamiyor, vermesen huzursuzluk cikarip gene bozuyor, ne hikmetse basarisiz olunca indirime yanasan bir elin parmagini gecmez. bu forma cocukluk hayalim diyen adam kulubun anasini belletiyor, senin benim hayatimizda gormeyecegimiz parayi atiyor cebe, "ee silah zoruyla mi alindi, adamin hakki" diye de cikiliyor isin icinden. zaten ismi de kocaman(!) bu camialarin, maas skalasi ona gore. anadolu kulubunda 100 bin tl alan adam kapiyi 300bin eurodan aciyor, skala cunku avrupadaki esdeger kulupler oyuncular, ama saha icinde o adamlarla rakip olunca o kaliteyi goremiyorsun, "zaten rakibimiz degiller, bu adamlarin seviyesi yuksek abi" deniyor, e maas isterken seviyeni o belirlemistin birader? elden cikarirken de ayri tantana, satarken de. anadoludan yurtdisindan bonservisle adam alirken, donuna kadar alacak ek maddeler, zorunlu bonuslar ekletiliyor, bir tane daha lehimize isleyen bir is gormedik. telles'den gelecek payi bekliyoruz 7 yildir :)

    fena doldum artik bu duruma, senin benim bilet forma paramla saga sola saciliniyor, sonuc da bu seneki gibi fecaat. ilerleyen donemde de buna alisacagiz sanirim, zira kuluplerin yonetilis bicimi komedi. kulubun menfaatine bir is yapilmiyor, cunku yoneticiler de hesap vermiyor. kulubu yanlis transferlerle, yatirimlarla borca sokan bir baskan, yonetici dahi hesap verdi mi, gorduk mu, sahit olduk mu? her yeni gelen yonetim, eskisine salliyor once, biz duzeltiyoruz deniyor, sonra yillar sonra bir bakiyorsun, bir baska yeni yonetim de onlarin her seyi daha berbat ettigini anlatiyor. biz de saf saf bekliyoruz ki, takimlarimiz futbol akli kursun, avrupa hedefleri koysun, hayal ettigimiz basarilara ulassin. ligin bu seneki durumu, butun bu yillarin yanlislarinin bir sonucu, en kolayi da sucu federasyona, hakemlere atmak. evet kardesim, 3 buyuk de, hatta sampiyonluk yarisi veren trabzonla basaksehir de, federasyon ve hakemlerin gazabina ugruyor, ustlerine oynaniyor, aynen...
  • 768
    adına cemil usta sezonu verilmiş olan futbol yılı.

    uzun uzun her takımın neleri kazandığını ya da kaybettiğini, kimlerin neleri doğru neleri yanlış yaptığını analiz eden bir yazı kaleme alacaktım ama şu an buna ne enerjim var ne de zamanım.

    yine de minik bir değerlendirmede bulunmak istiyorum.

    -sezonun kaybedeni?

    bu sezonun tek kaybedeni vardır. fenerbahçe'dir. şampiyonluk hasretleri 7 seneye yükselmiştir. kolay rastlanacak bir durum değildir. sıradan bir olay değildir. galatasaray'ı baskılayan yanlı hakemlere, mhk'ya, tahkim'e, pfdk'ya rağmen, eski fenerbahçe başkanvekili federasyon başkanına rağmen, türkiye'nin en zengin adamı olan başkanlarının bütün imkanlarına rağmen, spor programları, spor sayfaları fanatik fenerbahçelilerle donatılmış bütün tarafgir televizyonlara, gazetelere rağmen, bütün baskılara ve "zorlu" görüşmelere rağmen, şampiyon olamadılar. tarihlerinde en uzun süre şampiyon olamama süresi olan 7 senelik* rekorlarını egale* etmiş oldular.

    bu sonuç aynı zamanda galatasaray'ın "tek dördüncü yıldızlı takım olma" titrini korumasına da yol açmıştır. kimse bu gerçeği unutmasın.

    bu toplumun tarafsız ve müdahalesiz futbol ortamına özlemi var. kimsenin görünmez eller tarafından finanse edilmediği eşit şartlarda yarışma özlemi var. kavgadan, hakem hatalarından, adil rekabet kavramına inancı yok edecek taraflı kararlardan uzak durma özlemi var. bu sağlanmadığı sürece türk futbolu da marka değerini her geçen gün olduğu gibi kaybetmeye devam edecektir ne yazık ki.

    bizim açımızdan duruma kabaca bakacak olur isek, bu süreçte kolay şeyler yaşamadık. hangi süreçlerden buraya geldiğimizi de herkesin hatırlaması lazım. daha sezona başlarken organize ve profesyonel kötülük oluşumları kurulduğunu fark ettik. bir spor takımının ligde üç sene üst üste şampiyon olmasını engellemek için her yolu denediler. teknik direktörümüz sadece durum eleştirisi yaptı diye 4 maç ceza aldı. başımıza pişmiş tavuk misali olaylar geldi. efsane kalecisinin kaval kemiği kırıldı, başkanı kansere yakalandı, teknik direktörü corona oldu, as forvetinin aşil tendonu kopma noktasına geldi, yedek forvetinin üst üste iki kere çapraz bağları yırtıldı, stoperleri sezonu kapatacak kadar ağır şekilde sakatlandı, yeni transferi bile sıtmaya yakalandı. pandemi sonrası şampiyonluk maçlarına taraftarının sezon başında türkiye kupası kadrosuna yazdığı yedek futbolcularla çıkmak zorunda kaldı. üstüne üstlük, toz tutmuş 6 saniye kuralı bir kereliğe mahsus galatasaray'a uygulandı. sonucunda da şampiyonluk gitti.

    neyleyelim ki bu sezon böyle oldu. yine de dediğim gibi, galatasaray'ın "tek dördüncü yıldızlı takım olma" titrini koruduğu gerçeğini unutmamamız lazım.

    dilerim, sadece 10 ay sonra bir mayıs akşamında, çoktan iyileşmiş ve eskisinden daha güçlü aramıza dönmüş uruguaylı kaptanımızın ellerinde yükselen kupamızla birlikte 23. şampiyonluğu kutlayarak bu kaotik sezonun izlerini bütünüyle silmiş oluruz.

    sağlıklı kalın, galatasaray ile kalın...
  • 770
    şu anki tabloya göre ilk 6, avrupa kupalarına katılma turlarına göre şöyle;
    1, 2. başak-trabzon, trabzon ceza yediği için başakşehir her türlü garantiledi ucl gruplarını.
    3. bitiren ucl 2. ön elemeden başlayacak(katılmak için 3 eleme geçmek lazım)
    4. bitiren uel 3. ön elemeden başlayacak(katılmak için 2 eleme geçmek lazım)
    5. bitiren uel 2. ön elemeden başlayacak(katılmak için 3 eleme geçmek lazım)

    şimdi kupa finali de trabzon alanya, trabzon kazanırsa 4. doğrudan uel'e gidecek, 5. 2 ön eleme, 6. 3 ön eleme oynayacak. alanya kazanırsa kendisi gidecek gruplara.

    bu nedenle içten içe acaba bu yüzden mi kimse 3. olmak istemiyor diye düşünmüyor değilim. galatasaray, sivas tepetaklak, beşiktaş geçen hafta fırsatı tepti, fener zaten bitik.

    dipnot olarak; uel şampiyonu kendi liginden ucl'yi katılımı kazanırsa türkiye'den ucl 2. ön elemeye katılan takım 3. ön elemeye transfer ediliyor, bir ön eleme kar ediyor yani. bu 2 sezondur gerçekleşiyor, muhtemelen bu sezon da gerçekleşir.

    ucl olsun uel olsun doğrudan gruplardan başlamak demek avrupa sezonunu 20 ekimden önce açmamak demek.
    eleme oynama ihtimali doğarsa en iyi ihtimalle 15 eylül demek
    dipnotta yazdığım olay gerçekleşmezse ucl 2. ön eleme turu 25-26 ağustosta, daha ligler başlamadan avrupa kupaları başlayacak.

    hesaplar kitaplar...
App Store'dan indirin Google Play'den alın