94-95 sezonuydu.
adnan polat takımın başına kocaeli'de iyi bir sezon geçirmiş hoca
reinhard saftig'i getirmişti. kartopunun yuvarlanıp çığ olması gibi saftig'de yanında eski öğrencisi kuzman'ı getirmişti. (bir de
saffet sancaklı'yı, ama allahtan o iş yaptı)
o yıllarda ligde takımların 3 yabancı hakkı vardı. biz de defanstan falco ve stumpf gidince büyük bir panik olmuş olacağız ki hakkımızın birini kuzmanovski'de ezmeye sakınca görmemişiz. zaten o dönem iyi oyuncu da az gelirdi, genelde
norman mapeza'larla falan oynardık.
riske girmeyen bir oyun yapısı vardı. topu alınca eğer boşsa en yakınındaki adama doğru ittirirdi. üstüne biri pres yaparsa kaleciye kesin dönüş yapardı, (ki tam hatırlayamıyorum, kaleci ya
hayrettin demirbaş ya
gintaras stauce idi. ama o geri pasları hatırladıkça bu kadar bunalıyorsam ihtiyar delikanlı olma ihtimali daha yüksek) en çok da pas atıcak kimseyi bulamazsa direk taca atardı. genelde de kimseyi bulamazdı. o ara maçları benim gibi radyodan dinleyenlerin hafızasında bir ışık yakmak isterim:
(bkz:
kuzmanovski taç)
rezalet bir sezon geçirmiştik. sonuna doğru meşhur samsun-antep-antalya yenilgilerinden sonra hem hoca hem kuzman kovulmuştu. ertesi yıl galatasaray souness'lı dönem ve ingiliz ekolüne yönelmişti. kuzman'ın yerine de
barry venison denen adamı almıştık ki o bundan da korkunçtu.
edit:
andrei taganov mesajla hatırlattı, kalede stauce oynuyormuş, hayro o aralar yedeğiymiş. ve kuzman, samsun-antep-antalya serisini göremeden devre arası şutlanmış.