• 26
    tek bir planım var o da her maç 120km koşacak bir takım yaratılması. koşmayan oynamasın bu kadar basit. o yüzden alman hoca istiyorum. neden mi? almanya'da 10 takım 120km üzerinde koşuyor her maç ortalama.
    başarısızlığa tahammülüm var ama tembelliğe miskinliğe ruhsuzluğa tahammülüm yok.

    geçtim güzel futbolu, pozisyonu, yardımlaşmayı, bireysel hatayı, kaçan golü, pas hatasını, koşun lan, koşun!
  • 28
    aralarında çok değerli düşüncelerin bulunduğuna emin olduğum ama aynı derecede hepsinin bu platformda atıl şekilde bizlere has depolanıp gideceklerine inandığım planlar.

    bu kısır döngüden kurtulmanın yolu kulübün çizgisinin değiştirilmesidir.

    bu yolda benim asıl merakım galatasaray camiasında şu duruma birebir etki edebilecek yetkililerin (futbolcular, teknik heyet, yöneticiler, divan kurulu ve diğer üyeler) taraftarı kurtarmak için herhangi bir plan üzerine kafa yorup yormadıkları...
  • 29
    2011 mayıs ayında yapılanları yapmak.

    başkan değişti. albayrak, dürüst geri gelecek. hoca değişip yerine işleri düzeltebilecek doğru adam gelecek. takım değişecek. mustafa sarp kılıklı selçuk, pino kılıklı burak, ali turan kılıklı veysel vs. vs. bu takımın %70'i değişecek. savaşacak, yetenekli, çalışkan futbolcular bulunacak. elmanderler, ujfalusiler, eboueler gelecek. taraftar inadı bırakıp passolig alacak. anadolu maçlarını en az 35 bin kişiye oynayacağız. şampiyonluk şarkısı düşmesin dillerden diyeceğiz. emre çolak, semih kaya geri dönecek. melo'ya orta sahada partner bulacağız. dikine gidebilen, ara pası atabilen, savunma yapmasını bilen, yorulmayan, frikik atabilen, korner atabilen, penaltı atabilen bir 8 numara bulacağız. kulübeden gelip skoru değiştirebilecek adamlar bulacağız. sadece hücum olarak değil, savunmada kalede orta sahada da sonradan girdiğinde, sakat cezalı adam yerine oynadığında, türkiye kupası maçında etkili olacak adamlar bulacağız. tabiki en önemlisi işleyen çarka çomak sokmayacağız. inşallah duygun başkan bize öncelikle 2000'i değil 2012 ruhunu yaşatacak.
  • 30
    sorunun radikalse çözümün de radikal olmak zorunda. takımla 3 maça çıkmamış adamı kadro dışı bırakmakla olmaz öyle eskişehir, trabzon gibi.

    problemli bölge neresi? orta saha? defans? forvet? bireysel yetenekler? hayır! sorun tek. dikine oynayamayan topçularla 3'lü orta saha çıkarmak. çözüm net;

    --------------------melo-----------------

    --umut gündoğan--engin baytar-----emre çolak--

    ----------------wesley sneijder----------------

    ---------------umut bulut--ümit karan(edin dzeko)--------

    ümit karan gibi son vuruşçun, mahalle ağzıyla beleşçin yoksa beleşçi alacaksın. engin, umut yorulunca selçuk, hamit kozunu oynayacaksın. emre çolak gibi tek pası en iyi oynayan beli en hızlı dönen adam gibi birini bulacaksın ya da onu hiç kesmeyeceksin.

    açın selçuk inan'ın engin baytar'ın ilk seneki futbolunu izleyin. bütün numaraları ileri oynamak. elmander topu tutarken hücuma yerleşebilmek, mevkilere dağılabilmek.

    şimdi bunu yapmak için 5-6 saniyeleri var. onu da defansif pozisyon olarak almaya çalışıp sıçıyorlar. melo hep iyi ama ilk sene daha iyiydi neden? çünkü önlerindeki adamlar harika hücum pozisyonu aldılar, melo'ya da boşlukları kapamak kaldı.

    şimdi melo 20 metre görüş açısı içinde. o zamanlar 35-40 metre görüş açısı, müdahale opsiyonu vardı. şimdi yok. selçuk götünün dibinde.

    o kadar kanat neden alındı allahaşkına? yasin, tarık, sinan, bruma, olcan, veysel. bir de kadro dışı kalanlar var, yabancıya takılanlar; sabri, eboue, hakan balta, telles.

    karar vereceksin, kanat oyunu 60'dan sonra defansta boşluk bırakan adama saklayacaksın. tek çare bu.

    bruma-olcan = umut g. - emre çolak

    iç taraftan açamıyorsan yönelirsin kanatlara.

    emenike'den 5 metre geride koşmaya başlayıp geçilen chedjou'nun suçu yok. onun kadar koşmak zorunda değil. sorun orta sahadan o pası geçirmemek, o şutu o açıyla çektirmemek.

    malesef orta saha kanadı diye bir şey modern futbolda artık yok. ya 4-3-3 kanadı var moda ya da bek kanat var ileri çıkan. giggs falan eskide kaldı artık.

    sorun çok basit; dikine oynayan topçular.

    en iyileri kim? erkan zengin(kanat ama olsun, bi kere yan pas vermişliği yok), emre belözoğlu (türkiye'nin en iyisi), güray/bilal/zokora üçlüsü

    ama bunlar komşu tavuğu. engin baytar yukarıdaki isimlerden emre hariç hepsinin eline verir.
    umut gündoğan selçuk'tan daha iyi dikine oynar.
    emre çolak gerektiği zaman kanata da iner en isabetli ortayı yapar.

    elinde dolma yapmak için bütün malzemeler var tutturmuşsun makarna diye. al ye makarna anasını satayım.
  • 31
    en beğendiğim başlıklardan birisi. gs futbol takımının problemleri:
    1- çözüm hocayı göndermek olmamalı. ama ısrar edilecek hocayı da doğru seçmek lazım.
    2- hocayı göndermek neden kötü. her gelen hoca kendi transferini istiyor. problemleri anlıyor çözüm hamlesi yapmadan gidiyor. yeni hoca problemleri tekrar görmesi için zaman gerekiyor.
    3- gs'yın pivot santroforu yok. ilerde top tutabilecek oyuncusu yok. ben burak'ın kötü santrofor olduğunu düşünmüyorum. sadece tek forvet oynayamaz. beşiktaşın erciyes maçını izliyorum şu anda. bjk hücum ederken top demek ba veya gökhan töre'ye gelmezse takım çoğalamıyor. olgun hücum olmuyor.gs'yın hücumda etkin olamaması top tutamamaktan kaynaklı.
    4- orta saha takozsuz olmaz. takoz futbolculara örnek, hürriyet, atiba, veli, ceyhun. geçen sene gs taraftarı ceyhunu istemedi. ama kafaya çıkacak, biraz faullü oynayacak, sert orta sahaya ihtiyaç var.
    5-defans problemini mancini yekta stoperlerin arasına sokarak bir nebze çözmüştü. ama yine gol problemi yüzünden defansif anlayıştan iyileşme görülmedi.
  • 32
    yazmadan edemeyeceğim başlık. gs'yı ve hocasını eleştiren arkadaşlardan rica ediyorum, eleştirirken şunları unutmasınlar. terim'in gs'yı schalke'yi elediğinde 2 yıllık takımda. ilk sene avrupada oynamadı. hatta türkiye kupasında da oynamadı. demek istediğim şu:
    1- avrupada özellikle şampiyonlar liginde oynarken takım kurmak çok zor. çünkü ideal 11 diye bir durum söz konusu değil. ideal 11 olmayınca takım olamıyorsunuz.
    2- takım olmak için kazanmak şart. nasıl kazanırsan kazan ama kazan. kazanamayız takım olamazsın. ayrıca kimyanı bozacak mağlubiyetler almayacaksın. real madrid ile oynayıp, farklı kaybedince takım dağılıyor.terimin kimyasını bozan da real madrid maçıdır.
  • 33
    "çorbada benim de tuzum bulunsun" diyerekten katkı yapmaya çalıştığım plandır efendim.

    sizleri çok çok önemli bir konuya dikkat etmeye davet ediyorum.
    öncelikle söylemek isterim ki takımımızın bir çok konuda eksiği var ve bu eksiklere ciddi anlamda kafa yormamız gerekiyor. ben yalnızca bir tanesine yorabildim. diğer alanlara da sözlükteki diğer arkadaşlarımın yoğunlaşmasını istiyorum.

    benim çözüm önerisi sunduğum konu takımımızın yıllardır kanayan yarası olan sağ ve sol bek pozisyonlarını nasıl kullanışlı hâle getirebileceğimiz ve bu mevkilerde oynayacak olan oyuncuları hangi kıstaslara göre seçeceğimiz ile ilgili. bu konuda olcay şahan'ın sol ayağı kadar olmasa da kendime göre müthiş bir teknik geliştirdim. okuyunca eminim siz de hak vereceksiniz.

    hazırsanız başlıyorum.

    fm oynayanlar bilir futbolcuların özellikleri teknik, zihinsel ve fiziksel olarak 3'e ayrılır. fakat ben bu kategorilere bir yenisini daha eklemek istiyorum. renksel!
    evet yanlış duymadınız. peki nedir bu renksel özellikler?

    cevabı çok basit. futbolcuların isim ve soyisimlerindeki renklere bakarak takıma mükemmel bekler kazandırabilirsiniz. tabi ki tüm renklerin analizini yapamadım fakat yalnızca galatasaray üzerinden giderek 3 renge yoğunlaşabiliriz. bunlar kırmızı, beyaz ve sarı.

    öncelikle isim ve soyisminde kırmızı bulunduran oyuncular kesinlikle tarihimizdeki en iyi bekler.

    (bkz: hakan üns[al])
    (bkz: ümit dav[al]a)
    (bkz: [al]bert riera)*
    (bkz: hakan b[al]ta)*
    (bkz: tomas ujf[al]usi)*
    (bkz: carlos [al]berto de oliveira capone)

    bunlar kesinlikle yaşına, kariyerine, yeteneğine bakılmadan transfer edilmesi gereken adamlar. adında ya da soyadında kırmızı veya türevleri bulunuyorsa bonservisiyle beraber parayı basıp alıcaksın. sırf bu nedenle (bkz: tarık çamd[al]) ve (bkz: [al]ex telles)e olan inancımı asla yitirmiyorum.

    ikinci dikkat etmemiz gereken renk ise beyaz. bu renk tam bir kapalı kutu, tamamen şans. mükemmel de çıkabilir elinde de patlayabilir.
    iyiye örnek vermek gerekirse

    (bkz: fatih [ak]yel).

    her ne kadar sonradan fenerbahçe'ye falan gidip bize karşı saçma sapan hareketler yapmış olsa da kabul edelim bizde oynadığı dönemler efsane top oynuyordu. kötü örnek ise malesef

    (bkz: orhan [ak]).

    orhan ak nedir yaa.

    tabi ara renkleri de unutmayalım. bu beyaza hafif bir kırmızı ilave ederek (bkz: ergün [penbe]) gibi müthiş bir beke de sahip olabilirsiniz.*

    ve geldik en can alıcı noktaya. takımımızın renklerinden biri bile olsa asla ve asla bulaşmamamız gereken bir renk var. sarı! evet ben daha örnek vermeden kimleri kastettiğimi anladınız.

    (bkz: sabri [sarı]oğlu)
    (bkz: veysel [sarı])

    bunlara her ne olursa olsun asla yaklaşmamalıyız. belki yanlışlıkla kendi kulüplerinde veya altyapıda parlamış olabilirler ama asla buna kanmamalıyız. hatta bu sarının laneti o kadar büyük ki bu yetenek düşmanı rengin grubuna, saçlarını boyayanları

    (bkz: junichi inamoto)

    ve bu rengin ilk üç harfini isimlerinde barındıranları da dahil edebiliriz.

    (bkz: mustafa [sar]p)
    (bkz: mohamed [sar]r)

    umarım galatasaray yönetimi ve gözlemci ekibi bu tavsiyelerimi gözardı etmez.

    teşekkürler.

    (bkz: sonunda bana da kafayı yedirdiniz)
App Store'dan indirin Google Play'den alın