• 527
    moralim çok bozuk sözlük... ingiltere'de yaşayan sözlük yazarlarımız onaylayacaktır ki ingiltere'de hastaneye gittiğinizde ölüm kalım anında değilseniz size müdahale etmezler. nitekim annemi hem sol kol ağrısı hem de göğüs sancısı sebebiyle hastaneye getirdim. nitekim hem anneannem hem de dedem kalp krizi geçirmişti ve bu yüzden korkumuz var. 25 saatlik bir bekleyişte sadece ekg ve röntgen çektiler, kan testi cabası. kan testi temiz çıktı çok şükür. kolesterol oranı ise yediymiş. doktor bunun çok yüksek olduğunu söylüyor. ekg sonucu hakkında bilgilendirme yapmadılar ama monitöre baktığımda 75-76bpm arası atıyordu. ekg'de bir sorun olsa mutlaka söylerlerdi diye düşünüyorum.

    4 aydır çok yoğun bir tempoda koşuşturdu. aşırı stres yaptı, çok üzücü günler geçirdi. bir yanım hep bu süreç yüzünden kalbi kötü etkilenmiştir, cuma tertemiz çıkar sonuçları dese de bir yanım korku ile sarsılıyor.

    5 günlük yatış verdiler. her ne kadar ilk başta çok süründürse de ingiliz sağlık sistemi yatıya aldıktan sonra çok güzel ilgileniyorlarmış diye duyuyordum hep, maalesef şahit olacağım cuma'ya kadar. söylenene göre anjina'dan şüpheleyorlarmış. cuma'ya kadar kapsamlı testlerden geçeceği, ellerinden geldikçe güzel ilgilenecekleri söyleniyor. dolayısıyla bir şeyi varsa da yoksa da cuma belli olacak... bir şey belli değilken dahi çok büyük moral bozukluğu yaşıyorum ve gözüme uyku girmiyor. istemsiz kötü senaryolar canlanıyor kafamda... allah kimseyi sevdikleri ile sınamasın...
  • 529
    sevgili sözlük, kendimi çok kötü hissediyorum.nasıl başlasam ne yazsam bilemedim. birkaç saat önce canımın içi ablamın ölüm haberini aldım. kanaer ile mücadele ettiğimiz yılların ardından tedavi sırasında ortaya çıkan komplikasyon nedeniyle hiç beklenmedik şekilde hayatını kaybetti. bu satırları yazarken içimde koca bir sıkıntı ve ağırlık işe beraber sıfır hissiyat. benim gibi duygusal ve yufka yürekli biri ablamın haberini aldığımdan beri hiçbir şey hissetmiyorum. belki dokunsalar ağlarım ama güçlü olmam gerek. çünkü gece vakti ablamın hasta olduğunu düşünerek araba sürmeye çalışan ve arkada endişeli şekilde bekleyen anneme hissettirmemem lazım. saatlerdir yoldayız ve herşeyin bittiği anı yaşamaya 2 saat var daha. normalde ağlardım ama bunu yazarken bile ağlamadım.
    bu illet hastalığın sonunun birgün böyle biteceğini mesleğim dolayısıyla biliyordum. ama böyle bir şekilde aniden geleceğini hiç düşünmemiştim. kendimi bu ana hiç hazırlamıştım. sırtımda hissettiğim yük üzüntümden de ağır. çünkü geride kalanlar için onlarca dram var ve hepsine karşı sorumluluklarım var.
  • 530
    sevgili sözlük, o kadar büyük işsizlik stresi yaşıyorum ki içim içime sığmıyor artık. 27 yaşında bir insan olarak deyim yerindeyse henüz bir baltaya sap olabilmiş değilim. öğretmenlik mezunuyum, aynı zamanda yüksek lisans da mezunuyum ama hiçbir katkısını, faydasını göremedim. ocak ayında doktoraya da başlayacağım muhtemelen ama artık para kazanmak istiyorum. küçük bir şehirde yaşadığım için burdaki özel sektör oldukça kısıtlı. okullar asgari ücret bile teklif etmiyorlar. bazen hiçbir zaman kendi kendimi geçindirebilecek kadar bile para kazanamayacağımı düşünüyorum. aile evinde yaşamaya devam ediyorum, babama rahat bir yaşlılık yaşatamadığım için, hala bana baktığı için kendimden utanıyorum. bu satırları yazarken de çok utanıyorum ama artık çok bunaldığım için bir yerlere bir şeyler karalayıp derdimi paylaşmak, bir nebze de olsa kendimi rahatlatmak istedim. muhtemelen sabah saatlerinde bu yazımı okuduğumda da utanıp sileceğim zaten. bu halde olduğum için hiçbir şeyi veya hiç kimseyi de suçlamıyorum, ben başaramadım. bir gün işlerin tersine döneceğini umuyorum ama umudumu da kaybetmek üzereyim.
  • 531
    alzheimer hastası bir babam var. eski tip babalardan; baba full mesai çalışır, çocuklarını az görür, haftasonları lise arkadaşlarıyla okey oynamaya kahveye gider öyle babam vardı eskiden. 6-7 yıldır alzheimer hastalığının pençesinde. başlarda alzheimer olduğunu anlamadık, aynı soruyu defalarca soruyordu başlarda. biz de kendisine baba söyledik, anlattık ya diye kızıyorduk. sonraları alzheimer teşhisi koyuldu. teşhis koyulduktan sonra ilaçları kullanması iyi mi oldu, kötü mü oldu anlamadım. ilaçlar babamın enerjisi aldı, içine kapanık birisi oldu. doktorlar ise, onu daha uzun süre sizinle tutmak için ilaçları veriyoruz dedi ama ne o bizle geçirdiği vakti anlıyordu, ne de biz.

    babamın dayısı alzheimer hastasıydı, amcamı da alzheimer hastalığından kaybettik. en son babama gen testi yaptırdık, acaba bu hastalık genetik mi diye? ve evet, genetik olduğu bilimsel olarak kanıtlandı. sıra bana geldi, ben de genetik testi yaptıracağım, eğer bende de babamdaki bozulmuş gen pozitif çıkar ise potansiyel alzheimer hastası olacağım. konuştuğum genetik doktorlar, 3-5 yıla bu genetik bozulmanın önüne geçirebileceğini düşünüyorlar ama bu şimdilik temenni. umarım, genetik olarak bozulmuş gen bende de çıkmaz, eğer çıkarsa çocuğuma da aktarmış olabileceğim ve o da gelecekte risk altına girmiş olacak.

    keşke bu ülkede yasal olarak ötanazi hakkı tanınsa insanlara, ne eşimin ne de çocuğumun beni alzheimer hastası iken beni görmelerini, günden güne erimeme şahit olmalarını istemem.
  • 533
    saatlerdir final projesini bitirmeye çalışıyorum, bir yandan öğrencilerin kağıtlarını okuyorum, yorgunluktan her şeyi çift çift görmeye başladım, yoruldum. davinson sanchez başlığını gördüm, sonra anderson talisca, sonra da bu başlık. alt alta üst üste o kadar çok s harfi geldi ki bu başlığı da sözlük sertleşme duvarı diye okudum bir anlık gafletle. dedim sözlük gece gece azgınlıktan ne hale gelmiş...

    yorulduk be.
  • 534
    amk yalnızlığına harbiden demir attık ya.

    belki de bu yüzden galatasaray'a bu kadar bağlandım, ufacık şeyde salak saçma yorumlar yapmaya başladım. insan büyüdükçe akıllanır, durulurken tam tersi oldu. benim izlediğim ilk tam sezon süper lig 2010-2011 sezonuydu. o sene henüz 12-13 yaşlarındaydım. lige 2'de 0'la başlamışken, karomuz çok kötüyken bile bende şampiyon oluruz umudu vardı. şimdi ise lige iyi başlamış, son 2 sezonun da şampiyonu olan teknik direktörüne* 2 maçla istifa yazan birine dönüştüm. son 10 yıldır falan hayatımda düzgün giden tek şey galatasaray, onun da tepetaklak olmasını istemediğim için sürekli pireyi deve yapıyorum. 12-13 yaşındaki isiey 25-26 yaşındaki isiey'den daha muyluydu, daha az derdi vardı. bu demek değil ki ben galatasaraylı değilim. ben lise bitene kadar üstümde galatasaray'ın bir ürünü olmadan dışarıya çıkmazdım. lise bittiği gibi de gittim koluma hayat sarı kırmızı dövmesi yaptırdım. kısacası ben yaşadığım bok gibi hayata galatasaray ile tutunan bir adamım.

    bu başlığa insanlar gerçekten dertlerini anlatıyorken böyle saçma bir şeyle meşgul ettiğim için özür dilerim. kötü zamanlar geçirdiğim için sözlükte toksikleşme potansiyelim çok fazla, o yüzden bir süre tatile çıkıyorum.

    galatasarayla kalın, lütfen yan branşlarını unutmayın.
  • 538
    sözlüğün aşağı yukarı 20. gününden beri buradayım. sanırım hagi ile birlikte toplamda sözlükte en çok zaman geçiren insanımdır. 32 bin küsur entry, alt alta koysak kaç cilt olur kim bilir. bunun içinde format gereği tanım içeren entryler, konu sınırlaması dahilindeki entryler kadar çoğu ağlama ve dertleşme duvarına olmak üzere kişisel konularda da entryler var. çoğu sınırlama dahilindeki entryde bile araya sıkıştırılmış neler neler vardır.

    bütün bu dağınık girizgahın bir sebebi var elbette. gelmek istediğim nokta burası vesilesi ile yüzümü bile görmemiş pek çok insanın iyi kötü benim hakkımda az biraz izlenime sahip olması. çok sağlıklı bir ruh haline hiçbir zaman sahip olmadığım malumdur diye düşünüyorum. yazarken sonuna kadar inandığım, günlerimi aylarımı o ruh halinde yaşadığım ama yıllar sonra denk gelince "ne uçmuşuz be" dediğim çok entryler var. sözlükteki başlığıma da dönüp baksak 17 yıla yaklaşan sözlük hayatı boyunca dönem dönem depresif olduğuma dair entrylerin dizildiğini görmek mümkün.

    arda turan konusunda mesela ne kadar öfkeli entryler girdiğimi, bu uğurda çok farklı ithamlara/eleştirilere maruz kaldığımı hatırlayanlar vardır. ruh halimdeki engel olamadığım öfke patlamalarını galatasaray düşmanlarına yöneltip sakin kafayla okuyunca şaşırdığım ama yayından da kaldırmadığım nice entryler da vardır. zira o "sakin kafa"nın devam süresi yıllar geçtikçe kısalıp görülme sıklığı da azalmaya başladı.

    hatta yağız sabuncuoğlu ve şürekası nefretinin obsesyon sınırını da geçtiği yerde girdiğim bir tansel taşanlar entrysi var malum. olayı hatırlayanlar hatırlar, tekrar tekrar yazıp da gerginlik çıkarmanın kalp kırmanın alemi yok. birileri elçi olmak zorunda kaldı, birileri araya girmek zorunda kaldı, belki bazı insanlar da benim yüzümden alttan almak zorunda kaldı. ben de hem maruz kaldığım etkiye tepkinin(haklı olarak) verdiği hissiyatla, hem de sonradan biraz sakinleşip yaptığım şeyin ne olduğunu idrak edince üzülüp utanmıştım.

    hem bir kez daha özür dilemek hem de entry az biraz ilgi alanımız dahiline sokmak için bu örnekle anlatıyorum. benim "hayatımda bir şeyleri gerçekten değiştirmem gerekiyor mu acaba" sorgulamalarına girmeme sebep olan ilk olaydı. bu sorgulama tabi şimdi dönüp bakınca ne kadar sağlıksız olduğunu benim bile fark edebildiğim şekillerde uzun bir süre daha devam etti.

    sözlüğü izmir'de bir öğrenci evinde keşfettiğimdeki yaşımın neredeyse iki katı yaşına geldim. bundan bir süre önce bu sorgulamalar tüm hızıyla devam ederken; çok sevdiğim, ilgilenmeyi/üstüne düşünmeyi çok sevdiği psikoloji bölümünü yüksek lisans seviyesine kadar okumuş ancak ülkenin şartları gereği bunu işi olarak yapamayan bir arkadaşımın tavsiyesiyle bir şeyleri değiştirmek için adımlar atmaya başladım.

    çok uzun yılların tortusu, çok uzun yılların yıpranmışlıkları, yaşanmışlıkları, belki yaşanamamışlıkları ve daha bir sürü şeyleri var. bir de aslında ne olduğunu keşfettiğim, yıllardır yokmuş gibi yapmaktan ya da kolayca teslim olduğumdan üzerine yapışmış olan bir dolu problem var. terapi yapıyorum ve dünya günlük güneşlik demeyeceğim, öyle bir dünya da yok zaten.

    her gün bu konuda bir şeyleri öğrenmek, keşfetmek, aslında teslim olmadan da üstesinden gelebileceğini görmek değişik bir his. bir yandan faydasını gördükçe insan tercihinden dolayı mutlu oluyor, bir yandan da tabi yanlış da olsa ara ara geçmişine hayıflanıyor. tabi bazen yaşadığın şeyi ne olduğunu bilerek yaşamak onun etkisini daha da büyütebiliyor.

    burada geçirdiğim 16-17 senede, sayısız yazar mesaj yoluyla ya da başka bir iletişim kanalıyla tavsiye vermiştir bu konularda. pek çoğunu da kulak arkası etmişimdir. ya da dinler gibi yapıp biraz da onun üzerine dert boca edip iletişimi koparacak hale getirmişimdir. yine burada olsun, twitterda olsun, başka galatasaray platformalarında olsun pek çok kişiyle dönem dönem samimi olup sonra bu sağlıksız ruh hali sebebiyle zıtlaşma hatta nefrete kadar gitmişliğim de olmuştur.

    35-36 yaşlarında kendine, zihnine, hayata dair yeni yeni şeyler öğrenmek işte bazen böyle entryler girdiriyor insana. bugüne kadar böyle konularda hep ya aşşırı derece negatif patlamalı entrylerimi okudunuz, ya okuyanın içini bayıltan saçma sapan depresif ağlamaları ya da en az onun kadar anlamsız yalancı bahar masallarını.

    bu sefer de böyle sakin bir entry olsun. belki bundan sonra bu sakinlik daha bir hakim olur hayatıma...
  • 539
    çok yoruldum be sözlük. insanların herkesi kötü niyetli sanmasından, herşeyi kötü niyetli görmesinden, üç günlük dünyada gereksiz hırslara sahip olmasından ve bu hırslar yüzünden birilerinin ayağını kaydırmaya çalışmasından gerçekten çok yoruldum.
    iyi niyetli olmaktan yoruldum. insanları sevmeye, onları anlamaya çalışırken onların insan sevmediğini kimseyi anlamak istemediklerini görmekten yoruldum.
    anlaşılamamaktan ve sürekli içimde birşeyleri biriktirmekten yoruldum.
    insanların kötü niyetli olmasından, her hareketimde temkinli davranmaya çalışmaktan, söylemek isteyip söyleyemediklerimi yutmaktan yoruldum.
    "si. işinizi bilmem neyinizi" diyememekten yoruldum.
    bu kadar zor mu iyi insan olmak diyememekten yoruldum.
    kimseyle sorgulanmadan dertleşememekten yoruldum.
    niye lan bu kadar hırs nedir yani ya. şurada kaç sene yaşayabileceğiz ya. bu kadar zor mu ya iyi insan olmaya çalışmak, empati kurmaya çalışmak.
  • 540
    10 yılı aşkın süre önce manisa soma'da hayatını kaybeden 301 madenciyi hiç unutmadım. ömrümün sonuna dek unutmayacağım…

    bolu kartalkaya'da hayatını kaybedenler için de çok üzgünüm.

    yıllar geçiyor, onlarca yüzlerce hatta binlerce vatandaşımız ihmalkarlık, sorumsuzluk ve denetimsizlik yüzünden hayatlarını kaybetmeye devam ediyorlar.

    yeri geliyor asgari ücretle çalışan insanlar, yeri geliyor tatil için bir otel odasına günlük binlerce dolar ödeyebilecek ekonomik güce sahip insanlar ölüyor.

    hepsinin sebebi: maden sahipleri, otel sahipleri, fabrikatörler, müteahhitler, avm sahiplerinin cebinden iki kuruş fazla para çıkmasın. denetime gelen mühendise güzel bir ziyafet çektirelim, gerekirse biraz rüşv.. maddi yardımda bulunalım ki otelimizi, firmamızı mühürlemesin. düzgün, dürüst, liyakatli biri denk gelirse patronu üzerinden işten atmakla tehdit edelim, yazdığı raporu bir şekilde "revize" ettirelim…

    paranın kölesi olmuşsunuz. canlarına kıydığınız insanlar umurunuzda bile değil, vicdanınız da sızlamıyor. en fazla bir soruşturma açılır, o da delil yetersizliğinden dolayı bir şekilde kapanır zaten… ya da dosya zaman aşımına uğrar. aman diyeyim ifade vermeye, duruşmaya falan giderken en şık takım elbiselerinizi giymeyi unutmayın!

    ben gerçekten bıktım, usandım, yoruldum artık. ama binlerce km uzakta olsam da bu konuları kafaya takmadan edemiyorum.

    "allah belanızı versin" demeyeceğim, çünkü vermiyor. gözünüz doysun!

    https://x.com/seda_ozen/status/1881643138487394308
  • 541
    (bkz: #3959064)
    (bkz: #4036603)
    (bkz: #4042212)
    (bkz: #4048048)
    (bkz: #4048334)
    (bkz: #4055029)

    döndük dolaştık yine bir ameliyat öncesi -meraklanmayın küçük bir ameliyat-dert yanmaya buraya geldik sözlük. konuyu özetleyen entry'leri yukarıya bıraktım ama özetin özetiyle 1,5 yıla yakın bir süredir kolon kanseri ile savaşıyorum ve bu sürede 2 tane özellikle 2. olanı çok büyük ameliyatlar atlattım. kalın bağırsağım tamamen alındı ve karnımda geçici dışkılama torbası ile yaşıyorum. burdan sonra çok fazla gündemi meşgul etmemek adına yazmadım, soranlara da sadece özelden cevap verdim.

    kemoterapiye başladık. 2 haftada bir şeklinde, 12 kür, 6 ay sürecek. 4. seferini aldım. kemoterapi ile birlikte altuzan adında tümör düşmanı akıllı ilaç da alıyorum kemoterapi günleri. kemoterapi adına her şey yolunda gidiyor fakat bu sefer eylül'de yaşadığım büyük ameliyatın sonrası etkileri çok problemli geçiyor. bu süreçte;

    - karnımdaki bir apse 1 ay boyunca her gece tir tir titrememe neden oldu. apsenin 1 aylık bir ömrü olduğu hemen eriyeceği düşünüldü. titremeler gerçekten de 1 ayda bitti.
    - daha sonra sırtımda amansız bir ağrı başladı bir iki kez acile gidip gelmeler olduktan sonra tetkiklerde sağ böbreğin sorunlu olduğu apsenin de hala yerinde olduğu belirlendi. apse operasyonda direnajla alındı. böbreğe nefrostami adlı ameliyat sonrası mesaneye takılan idrar torbasına benzer bir şey takıldı.
    - ağrılarım dinmedi. ameliyat sonrası vücudum bir türlü toparlanmadı. karnım dışkı torbasına bağlı olduğu için yeme içme konularında zorlandım. bazen karnımda inanilmaz şişmeler ve ağrılar oluştu defalarca acile gittim yatışa verildim.
    - sağ bacağımda anlamsız bir aşırı şiddetli ağrı başladı.
    - bu süreçte psikolojim artık iyice bozuldu. sık sık ağlama krizleri geçirdim, geçiriyorum. ağrıların dayanılmaz boyuta ulaştıği noktalarda teklif gelse ölümü kabul edebilirdim. bunu söylemek çok üzücü, biliyorum... 4 ay önce ameliyata 72 kilo ile giden ben gün itibariyle 53 kiloya kadar düştüm. kabul etmesem de bizzat çokça şahit olduğun için ölüme giden bir kolon kanserinin yollarından geçiyormuş gibi hissettiğim anlar oluyor. ayrıca manevi ağrılarım da var. her an yanımda olan ve beni öylece, tükenmiş durumda gören eşim adına da çok üzülüyorum. daha yeni evli sayılırız ve evlendik evleneli hastalıklarla uğraşıyoruz...
    - böbreği kurtarmak için nefrostomonin stente dönüştürülmesine karar verildi. devlet hastanesinde 15 dakika ve basit bir işlem sözüyle girdiğim operasyon 2 saat ve akıl almaz ağrılı geçti. operasyonda hüngür hüngür ağladım. yine de nefrostomi duruyordu 2 hafta sonra kontrol olacaktı ve bilin bakalım ne oldu. 2 hafta sonraki kontrolde stentin çalışmadığı ve değiştirilmesi gerektiği söylendi. o ağrılı işlemi hatırlayınca eve gidince bir daha ağladım. neyseki yarın sabah gerçekleşecek bu ameliyatta anesteziden tam uyutma sözü aldım. inşallah ama inşallah sözlerinden dönme gibi bir durum olmaz.
    - bacak ağrım için ağrı bilimine gittim. bana bir ilaç verdi ve sanki iyi geliyor gibi.
    - ameliyat sonrası vücut toparlamam daha yeni yeni sonlanıyor. aynı zamanda süreçte kemoterapi de aldığım için ve kemo aldıktan sonra 5-6 gün sonrasında nerdeyse sıfır beslenebildiğim için bir türlü kendime gelemiyorum. hoş, sonraki günler beslenmeye müsait olsam da bu sefer de korka korka yemek yiyorum çünkü karnım tıkanıp patlayacak gibi olabiliyorum ve sonum yine acilde oluyor...

    durum böyle sözlük, maalesef geçen seneki güçlü ipeyro çok yıprandı. dört bir yandan darbeler alıyor ve dayanacak gücü kalmadı. yine de olumlu bakmaya çabalıyorum hala... haftada 3 kez acile kaldırılmalarım, hastaneye yatışlarım falan o kadar sıradanlaştı ki evde huzurlu anlarımı çok özlüyorum. çok bir şey değil, eşim ve kedimle huzurlu akşamlarımızı istiyorum...
  • 542
    güzel bir ilişkim varken sevdiğim kadın daha doğrusu eskiden sevdiğim kadın ilişkinin yük olduğunu söyledi ayrıldı ve kısa süre sonra başka biri ile sevgili oldu, sonuç olarak başka biri için beni terk etti.

    son dakika şampiyonluk kaybeden malum takım taraftarı gibi hissediyorum. onyekurudan koşu olunca jailson çaresizliği var içimde.hasan kabze'nin golü sonrası inönü sessizliğine kapıldım.

    ben bunu hak edecek ne yaptım sözlük, tüm bu fedakarlığın emeğin sevginin sonucu kıçımıza tekme yemek miydi? çok öfkeliyim ve üzüntülüyüm sözlük, ben bunu hak etmedim. lanet olsun. ben onu o kadar severken beni bırakması çok koydu be sözlük.
  • 543
    yine, yeniden derin bir yalnızlık.

    en yakın dostum ile aram bozuldu. düzelecek gibi de durmuyor.

    dost edinmek, bir dostluğun kıymetini bilmek neden bu kadar zor keşke bir bilseydim.

    şimdi ne tatsız olacak. sevineceksin, sevincini paylaşamayacaksın. kafa dağıtmak isteyeceksin, o kafa denkliğini bulamayacaksın. üzüntülü ve sıkıntılı anlarında da yükünü hafifletecek bir destek olmayacak.

    çok zor çok.
  • 545
    ne başarırsam başarayım hiçbir şey mutlu etmiyor. ev, araba, para, ünvan hiçbiri beni heyecanlandırmıyor.

    ağrıma giden de hani önemli bir şeyin saatinin gelmesini beklerken vakit geçsin diye arayıp boş yapabileceğin insanlar vardır ya, öyle biri kalmadı etrafımda.

    çok derin bir yalnızlık hissediyorum. hayatı böyle ezberden yaşıyorum. konsantrasyonum, odağım sıfır. işte, evde, dışarıda içimde zerre istek yok, zerre hissiyat yok. durmadan bir overthinking hali. içim böyle ölmüş gibi. bir şeylere odaklanmak ve bu süreci unutup mutlu olmak için çok çabalıyorum ama olmuyor bir türlü.

    belki güzel günler gelecek. geçici olduğuna ve her şeyin yoluna gireceğine inanmak istiyorum. ama şu sıralar hiçbir şeyin beni heyecanlandırmaması korkutuyor ya umut kalmadıysa iyileşmelik için diye.

    yine galatasarayla biraz kafa dağıtıyorum, allahtan diyorum takımın 3 sene üst üste şampiyonluğa ve beşinci yıldıza namağlup ilerlediği, çok iyi bir dönemine denk geldi takımın. 2021-2022 gibi bir sezon olsa ne yapardım bilmem mesela.

    güzel günler neredesiniz, neredesiniz…
App Store'dan indirin Google Play'den alın

Güvenlik hatası! (Ref)