1
zorda olana, maddi / manevi el uzatmaktır.
sosyal medya kanalları ve galatasaray sözlük gibi duyarlı platformlarda fikirler üretilir, ardından bu fikirler yayılır,
ve karınca kararınca oluşan bu yardım eli, düşkün durumdakilere uzanır.
depremzedeler,
lösemili çocuklar,
organ nakli bekleyen yoksul insanlar,
öksüz ve yetimler,
ve niceleri...
bizim memleket, hem coğrafi, hem de sosyolojik olarak tarihin en trajik yurtlarından biridir.
savaşımız da eksik olmaz bizim, depremimiz de, din çatışmalarımız da, sosyal adaletsizlikler de,
ve en acısı, dünya'nın satürn'e villa döşediği dönemde, bizim memlekette 1 gecede yüzlerce ölüm yaşanmasıbir kömür madeninde.
dikkat edin, dönem 1800'lerin sonu ya da 1900'lerin başı değil.
sanayi devrimi gerçekleşeli daha yeni olmadı,
ramazzini, meslek hastalıkları kitabını daha dün yazmadı...
böyle bir ülkede, sosyal dayanışma şart. çünkü devlet imkanları yoksula yetersiz, güçlüye yeterliancak...
insanlar güvenmiyor otoriteye, protestolar da bu yüzden zaten.
ve pekala, yazıyı yazmaya da iten, sosyal sorumluluk projesinde reklamın önemi, ya da bir başka deyişle, reklamın yeri ne denli önemli?
bir elin verdiğini diğeri görmeyecek, eyvallah.
gönderilen tırlarla fotoğraf çektirmek hoş değil, doğru.
kabul bunlar, ama temelde itiraz ettiğim bir nokta var.
eylem ne kadar oportünist, ya da ne kadar popülist amaçla yapılmış olursa olsun, reklamı olursa,yardım eden çoğalır kardeşim.
van için soyunan, ya da gezi'de bayrakları ile gelip "biz buradayız" diyen çarşı'nın, popülist tutumunun ben de farkındayım.
ama bunu sen, ben bu şekilde görüyoruz. her bünyeye böyle tezahür etmez bu durum.
futboldan da, eylemden de anlamayan yan komşumuz selma abla'ya beşiktaş forması aldırıp, gazın içinde protestoya yollayan adamlar bunlar,
ve senin tabirinle yaptıkları "reklam".
sırf ben bunu yazdığım için, sen bana "çarşılı galatasaraylı" da diyebilirsin, olsun, canın sağolsun...
başka bir örnek, şu mavi kapak toplayıp engellilere araba alma projesi.
üniversitede, endüstri mühendisliği kulübü başkanlığı yaparken, denizli'de bu projeyi üniversite içinde başlatan ilk kişiyim.
çeşitli afişlerle okulun dört bir yanına da etkinliği astırdım. yani aslında, reklam yaptım.
ama bu reklam, kendime hayır duası almak, ya da anarşist bir hatunu düşürüp düdüklemek amacıyla değildi.
ben 2000 civarı kapak toplamıştım.
valilik duydu,belediyenin haberi oldu, projeye ortak oldu kurumlar ve denizli genelinde müthiş bir şekilde yayıldı proje.
resmileşti.
belki de 10larca engelli kardeşimize yeni arabaları gitti bu proje sonucu.
ben neye mi sahip oldum?
inanç olarak çok kuvvetli bir yapım yok, o nedenle işin sevabında çok olmadım.
bir gelir de elde etmedim. evde, sadece, valilikten bir teşekkür belgesi vardır, o.
yani reklam, sosyal sorumluluk projesi yapana bir şey kazandırmaz ekonomik anlamda, ama ihtiyacı olana çok şey kazandırır.
iyilik, içinden gelerek yapılır. ve yayılması için, elinden geleni yaparsın.
fazladan 2 aile daha mutlu yaşayacak, bırakın şimdi reklam tartışmayı...
karıştırılan noktaya geliyorum şimdi.
hani ihtiyaç sahibi utanmasın, çekinmesin diye söylenmez ya iyilikler, çok doğru.
ama bu, yanındaki öğrenci kardeşinin cebine koyduğun 300 lira için geçerli.
kadının kocası ölmüş, çocuğu yetim kalmış, enerji bakanı "sorumluların gözünün yaşına bakmam" demiş, baş sorumlu kendisi olduğunu bilmeden...
dünyası başına yıkılmış o kadıncağızın, utanma duygusundan önce üzüntüsü var, ne yapacağım telaşı var, öfkesi var.
sen burada, bu projelerin reklamını yapacaksın kardeşim.
galatasaray başkanı yapacak, fenerbahçe yönetim kuruluyapacak, çarşı yapacak, ultraslan yapacak, ing bank yapacak, tekstilci onur abiyapacak, baranakcok da kendi çapında yapacak...
bu iş yayılacak...
çünkü bu insanların*, yardıma ihtiyacı var.
sağır sultan duyacak, mezarından kalkıp destek olacak.
elinle 4 yapıp ağladığın müslüman kardeşlerin de gelecek, yardımda bulunacak.
çok sevdiğin suudiler de gelecek, destek olacak.
yardımları insanların gözüne sokmakla, eylemi genişletip topluma faydalı olmak farklı şeyler.
bu yazıda bahsedilen reklam, mefaat gözetmeksizin, yardım yaygınlaştırılması...
lütfen birbirine karıştırmayalım.
sosyal medya kanalları ve galatasaray sözlük gibi duyarlı platformlarda fikirler üretilir, ardından bu fikirler yayılır,
ve karınca kararınca oluşan bu yardım eli, düşkün durumdakilere uzanır.
depremzedeler,
lösemili çocuklar,
organ nakli bekleyen yoksul insanlar,
öksüz ve yetimler,
ve niceleri...
bizim memleket, hem coğrafi, hem de sosyolojik olarak tarihin en trajik yurtlarından biridir.
savaşımız da eksik olmaz bizim, depremimiz de, din çatışmalarımız da, sosyal adaletsizlikler de,
ve en acısı, dünya'nın satürn'e villa döşediği dönemde, bizim memlekette 1 gecede yüzlerce ölüm yaşanmasıbir kömür madeninde.
dikkat edin, dönem 1800'lerin sonu ya da 1900'lerin başı değil.
sanayi devrimi gerçekleşeli daha yeni olmadı,
ramazzini, meslek hastalıkları kitabını daha dün yazmadı...
böyle bir ülkede, sosyal dayanışma şart. çünkü devlet imkanları yoksula yetersiz, güçlüye yeterliancak...
insanlar güvenmiyor otoriteye, protestolar da bu yüzden zaten.
ve pekala, yazıyı yazmaya da iten, sosyal sorumluluk projesinde reklamın önemi, ya da bir başka deyişle, reklamın yeri ne denli önemli?
bir elin verdiğini diğeri görmeyecek, eyvallah.
gönderilen tırlarla fotoğraf çektirmek hoş değil, doğru.
kabul bunlar, ama temelde itiraz ettiğim bir nokta var.
eylem ne kadar oportünist, ya da ne kadar popülist amaçla yapılmış olursa olsun, reklamı olursa,yardım eden çoğalır kardeşim.
van için soyunan, ya da gezi'de bayrakları ile gelip "biz buradayız" diyen çarşı'nın, popülist tutumunun ben de farkındayım.
ama bunu sen, ben bu şekilde görüyoruz. her bünyeye böyle tezahür etmez bu durum.
futboldan da, eylemden de anlamayan yan komşumuz selma abla'ya beşiktaş forması aldırıp, gazın içinde protestoya yollayan adamlar bunlar,
ve senin tabirinle yaptıkları "reklam".
sırf ben bunu yazdığım için, sen bana "çarşılı galatasaraylı" da diyebilirsin, olsun, canın sağolsun...
başka bir örnek, şu mavi kapak toplayıp engellilere araba alma projesi.
üniversitede, endüstri mühendisliği kulübü başkanlığı yaparken, denizli'de bu projeyi üniversite içinde başlatan ilk kişiyim.
çeşitli afişlerle okulun dört bir yanına da etkinliği astırdım. yani aslında, reklam yaptım.
ama bu reklam, kendime hayır duası almak, ya da anarşist bir hatunu düşürüp düdüklemek amacıyla değildi.
ben 2000 civarı kapak toplamıştım.
valilik duydu,belediyenin haberi oldu, projeye ortak oldu kurumlar ve denizli genelinde müthiş bir şekilde yayıldı proje.
resmileşti.
belki de 10larca engelli kardeşimize yeni arabaları gitti bu proje sonucu.
ben neye mi sahip oldum?
inanç olarak çok kuvvetli bir yapım yok, o nedenle işin sevabında çok olmadım.
bir gelir de elde etmedim. evde, sadece, valilikten bir teşekkür belgesi vardır, o.
yani reklam, sosyal sorumluluk projesi yapana bir şey kazandırmaz ekonomik anlamda, ama ihtiyacı olana çok şey kazandırır.
iyilik, içinden gelerek yapılır. ve yayılması için, elinden geleni yaparsın.
fazladan 2 aile daha mutlu yaşayacak, bırakın şimdi reklam tartışmayı...
karıştırılan noktaya geliyorum şimdi.
hani ihtiyaç sahibi utanmasın, çekinmesin diye söylenmez ya iyilikler, çok doğru.
ama bu, yanındaki öğrenci kardeşinin cebine koyduğun 300 lira için geçerli.
kadının kocası ölmüş, çocuğu yetim kalmış, enerji bakanı "sorumluların gözünün yaşına bakmam" demiş, baş sorumlu kendisi olduğunu bilmeden...
dünyası başına yıkılmış o kadıncağızın, utanma duygusundan önce üzüntüsü var, ne yapacağım telaşı var, öfkesi var.
sen burada, bu projelerin reklamını yapacaksın kardeşim.
galatasaray başkanı yapacak, fenerbahçe yönetim kuruluyapacak, çarşı yapacak, ultraslan yapacak, ing bank yapacak, tekstilci onur abiyapacak, baranakcok da kendi çapında yapacak...
bu iş yayılacak...
çünkü bu insanların*, yardıma ihtiyacı var.
sağır sultan duyacak, mezarından kalkıp destek olacak.
elinle 4 yapıp ağladığın müslüman kardeşlerin de gelecek, yardımda bulunacak.
çok sevdiğin suudiler de gelecek, destek olacak.
yardımları insanların gözüne sokmakla, eylemi genişletip topluma faydalı olmak farklı şeyler.
bu yazıda bahsedilen reklam, mefaat gözetmeksizin, yardım yaygınlaştırılması...
lütfen birbirine karıştırmayalım.