• 7
    fatih terim üzerinden galatasaray'ı yıpratma çalışmaları aralık 2017'de başlamıştı. şu an verilen cezalar ile de zirve yapmış durumda. tff'nin ve tüpçünün siyasilerin kuklası olduğunu biliyoruz.

    30 milyon taraftarı olan camiayı mart 2019'daki yerel seçimler öncesi karşısına almak siyasiler için pek mantıklı değil ama yine de kendileri bilir.
  • 13
    2017 yılında gerçekleşmiş ve o günden bu yana süregelen acı gerçektir. 2017 yılında hakan şükür'ün ihraç edilmemesi yanlış karardı o ayrı konu. ama kulüp üyelerinin verdiği kararı hiçe sayıp ertesi gün cumhurbaşkanının baskısı ile ihraç edilmesi galatasaray'ın rejime hapsolduğunu bizlere göstermişti. dursun özbek'ten sonra mustafa cengiz yönetimi ile bu durum iyice pekişti. mevcut yönetim tff'nin başına siyasetin atadığı nihat özdemir yönetimine ses etmediği gibi iyi niyetli diyerek korumaya çalışıyor ve ligde oynanan tiyatroya ses çıkaramıyor çünkü yukarıdan gelen bir sus emri var. kim bilir belki de "kemerburgaz'ı vermeyiz" tehdidi ile karşı karşıyalar.
  • 9
    dursun ozbek’in baskanligi zaten galatasaray’in arazilerine ucuza cokmek icin hukumetin kulubun basina kayyum atamasindan farksizdi, ozbekin baskanligi surecinde galatasaray zaten en azindan yonetim duzeyinde kontrol altindaydi. 2018 ocak ayinda genel kurul bu kayyumu basindan savdi. galatasaray’a simdi yapilan saldirinin bir sebebi terim-federasyon cekismesi ve terim’in “ben de evet diyorum” furyasina katilmamasiysa diger sebebi de kulubun kayyumlari def etmesidir.
  • 1
    çok önemli, çok dikkat edilmesi gereken, taraftarın reaksiyonunu çok doğru yönetmesi gereken bir konudur.

    şöyle açayım:

    bildiğiniz gibi zaten şu an yönetici kademesinde üç büyük kulübe de diz çöktürmüş durumda iktidar. aziz yıldırım ve fikret orman, aynı zamanda dursun özbek dünden razı, yahut da dün razı edilmiş diz çökmeye. nasıl ifade etmek isterseniz.

    fenerbahçe ve beşiktaş'ın böyle bir refleksi yok, fakat galatasaray cephesinde mekteb-i sultani kültürü, muhalefet gerekliliği gibi olguları düşünürsek en fazla direnen biz olabileceğiz.

    az önce gördüğüm bir haber üzerinden, bir anda yakın geçmişte eylemlerine katıldığım birkaç olay geçti gözlerimin önünden.

    şu anki siyasi iktidarın, muhalif kurumları el altına almak için bir stratejisi var. bunu, mezun olduğum üniversite olan boğaziçi üniversitesi rektörlük seçimlerinde olayların içinde yaşadım. aynı zamanda itü rektörü için de aynı süreç geçerliydi.

    bu strateji şöyle; rektörlük seçimlerinden ilkinde hükümete yakın birini aday gösteriyorsun. bu aday genellikle mantıksız, ama çok mantıksız olmayan bir aday oluyor. atanmıyor tabii, sadece öğrencileri bu fikre alıştırıyorsun. boğaziçi için bu ilk aday prof. dr. vedat akgiray idi.

    sonra ikinci rektörlük seçiminde, direkt olarak hükümet kanadından gelme rektörü seçtiriyorsun, ki o dönemde cumhurbaşkanının rektör atama yetkisi kanunlaştı, ve şu an boğaziçi üniversitesi'nin kayyum rektörü, akp'li milletvekili emine nur günay'ın kardeşi mehmed özkan. yasaklamalar başladı bile.

    yamulmuyorsam aynı süreç itü'de de gerçekleşti.

    az önce göksel gümüşdağ'ın başkan adayı olacağı şeklinde söylentiler duydum:

    https://www.cnnturk.com/...igina-aday-olacak-mi

    çok dikkat etmek gerekiyor. aday olursa, akp'nin galatasaray'ı elde etme stratejisi içeriğinde bir adım olabilir.

    şu an söylediklerim teori, çok uçuk bir teori de olabilir ama bence verilmesi gereken reaksiyon konuşulmalı.

    not: boğaziçi üniversitesi'nde geçmişten beri rektörler şu şekilde seçildi; adaylar arasında okul personeli ve hocaları arası bir seçim yapılır, aday sayısı 1'e indirilir, diğer adaylar üniversite kültürü gereği adaylıktan çekilir ve kalan tek aday cumhurbaşkanına onaya gönderilirdi. böylece cumhurbaşkanının rektör atayamaması sağlanırdı. bu töreyi önce vedat akgiray büyük protestolara karşın bozdu, sonrasında da kanunun da verdiği güçle üniversitenin seçmemesine rağmen aday olduğunu belirten mehmed özkan atandı.
  • 3
    çok önemli olduğuna yürekten katıldığım ve doğruluğuna da maalesef uzun zamandır ikna olduğum tespittir.

    ancak 'en fazla direnen biz olabileceğiz' lafına biraz şaşırmadım desem yalan olur, zira bence direniş safhasını çoktan geride bıraktık. hatta belki o aşamayı hiç yaşamadan geçtik. çabucak aklıma gelen, buna ikna olduğum anlardan biri için:

    http://www.hurriyet.com.tr/...-degistirdi-40471770

    bu durum ortaya çıktığında herkesten önce biz davranmış ve stadımızın ismini değiştirmiştik.

    "cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan'ın "statlardan arena ismi kalkacak" talimatının ardından stadının ilk ismini değiştiren kulüp galatasaray oldu."

    yukarıdaki cümle tek başına, durumun doğruluğunu üzücü bir şekilde gözler önüne sermeye yetiyor bence. fakat yine de göksel gümüşdağ'ın galatasaray spor kulübü başkanı yapılabileceğini sanmıyorum. zaten kendisi bir sonraki tff başkanlığı için en güçlü adaylardan birisi.
App Store'dan indirin Google Play'den alın