aşağıdaki linkte görülebilecek yazısında, nzonzi kısmı hariç ne kadar düşündüğüm şey var ise dile getirmiş insandır. tükçe hakimiyeti de üst düzey olduğundan, kaliteli bir yazı olmuş.
https://www.futbolarena.com/...eye-gidiyor-377298h/---
alıntı ---
massimiliano allegri geçtiğimiz günlerde verdiği bir röportajda, "pep guardiola'yı takip ederek hata ettik" demişti. guardiola'nın sisteminin çok ütopik, uygulanmasının çok zor bir sistem olduğunu söylüyordu. "yapmamız gereken kontra atak futbolu üzerine yoğunlaşmaktı" diyor. şüphesiz kontra atak futbolunu belli seviyelerde uygulamak daha kolay. pas futbolu ise çok daha karmaşık bir denkleme benziyor.
nitekim uzun süredir, pep guardiola gibi olmaya çalışıp muvaffak olamayan çok teknik adam gördük. aksine farklı anlayışlarla zidane, ranieri, conte, klopp, simeone gibi teknik adamlar, farklı lig ve kulüplerde oldukça güçlü takımlar kurabildi ve şampiyonluklar elde etti. evet belki pep guardiola'nın karizması çok göz alıcıydı ama allegri'ye katılmamak elde değil... göz alıcı olduğu kadar yanıltıcı ve zordu...
iyi bir pas takımı olabilmek için hem teknik kapasitesi çok yüksek hem de aynı şekilde hareketli bir oyuncu grubuna sahip olmak gerekiyor. gel gelelim bu aslında futbolun içindeki başlıca tezatlardan biri. teknik kapasitesi yüksek oyuncu genellikle çok hareket edemez, çok hareket eden futbolcunun da nabzı yükselir, yorulur ve teknik becerileri düşer. hem tekniği çok yüksek, hem de çok hareketli futbolcu bulunmaz bir nimet. örneğin mesut özil bile değil, james rodriguez bile değil. teknikleri çok yüksek seviyede var ama hareketlilikleri yok! bu yüzden pep takımlarına mesela bu seviye bile yetersiz. mesut bile, james bile yetersiz! kevin de bruyne, iniesta, xavi, lahm gibi isimler gerekli ama bu isimler çok nadide ve bunlara sahip olabilecek ekonomik gücü olan takımlar daha da nadide...
şimdi siz pep'in çalıştığı kulüpleri; barcelona'yı, bayern münih'i veya manchester city'i nasıl taklit edeceksiniz? hangi ekonomik güçle? bunu 5 büyük ligin dev takımlarını çalıştıran teknik adamlar bile bir yanılsama olarak görüyor. juventus'u senelerce çalıştıran allegri bile onu takip etmek hataydı diyor. biz türk takımları ise, kalkıp kendi çapımıza bakmadan 'pas takımı olacağız' diyoruz. bu bizim en sevdiğimiz huyumuz. asla merdivenleri tek tek çıkmayı sevmeyiz. hep birinci basamaktan 10. basamağa atlamak ister sonra da tüm ağırlığımızla yere düşeriz. evet bizi her defansında eleyen benfica'ların falcao peşinde koşmayıp bizim falcao'lar, van persie'ler peşinde koşma nedenimiz bu. benfica olmadan barcelona olmaya çalışmak... merdivenleri adım adım çıkmak, yetiştirmek, geliştirmek, emek harcamak zor geliyor. hazır olana tüm paramızı verip, emeksiz hayaller kuruyoruz ve çok da güzel yere çakılıyoruz. hak ediyoruz hak! emeksiz yemek hayali en sert şekilde yere vurduruyor ve çok da adil oluyor.
bu 'emek' konusuyla ilgili babamdan lise zamanlarımda aldığım bir ders vardı. o hikayeyi geçtiğimiz yıllarda twitterda yazmıştım. merak edip okumak isteyen olursa diye linkini koyayım...
https://twitter.com/.../1028766633056235526 türkiye'de pep guardiola hayali
süper lig'de baskı ve kontra atak futbolu, pas futboluna nazaran şampiyonluğa erişmek için çok daha geçer akçe. avrupa'nın 5 büyük liginde olduğundan çok daha fazla... neden mi?
galatasaray 2009'da barcelona'ya özenip rijkaard'ı teknik direktörlüğe getirdi, çok da para harcadı ama çok sayıda nedenden dolayı rijkaard burada, barcelona'da yapabildiklerini yapamadı. son 30 yıldaki şampiyonluklara hakimim. bu 30 yıl içinde bir pas takımının kazandığı tek şampiyonluk zico'nun fenerbahçe'sinin şampiyonluğuydu ve o da en düşük puanlı 2 şampiyonluktan biri olmuştu. zico'nun şansı o dönem şampiyonluk yolundaki rakiplerinin tamamının güçsüzlüğüydü. bir sonraki yıl ise zico'nun son derece zengin kadrosunu, feldkamp'ın son derece fakir kadrosu geçmişti. barış özbek'li, serkan çalık'lı galatasaray; alex, deivid, appiah, aurelio gibi yıldızların olduğu pas takımını, baskı futboluyla geçip şampiyon oldu.
fatih terim'in elmander ile kazandığı şampiyonluklar, 96-2000 şampiyonlukları hep baskı futboluydu. daum senelerce baskı futboluyla şampiyon oldu. ersun yanal da öyle. zira baskı futbolu uygulayıp 50 bin kişilik taraftarınızın ateşini arkanıza alma avantajı varken, pas futboluyla onları uyutmak iç saha avantajını da düşürüyor.
türkiye'de pas takımı olmak, bozuk zeminler ve oyunu oynamaya izin vermeyen hakemler yüzünden daha da zor. buna karşın inatla insanlar bu hayalin peşinden koşup durdu. bu hayale kapılan son teknik adam da fatih terim. garip bir şekilde fatih terim, değil bu ülkenin, avrupa'nın en güçlü baskı takımlarından birini kurmuş olmasına rağmen, o bile köklerini unutup pep guardiola'ya özendi veya ekibinin yanlış yönlendirmesiyle özendirildi.
halbuki geçen yıl yarı finalde ajax'ı eleyen tottenham, son 30 dakika llorente'ye top şişirerek eledi. çünkü ajax'a ters olanı yaptı. llorente, de ligt ve blind'e göre çok uzundu ve o iki stoper, bir tip bir savunma anlayışına aşina değildi. basit, futbolun en eski taktiği, şampiyonlar ligi finalini getirdi. cruyff'un söylediği "futbol basit bir oyundur, zor olan ise basit oynamaktır" sözünü aklımıza getirirsek, basit doğruları neden küçümsüyoruz? o şekilde kazanınca puan vermiyorlar mı? klopp döve döve kazanınca etik mi olmuyor? ahlaki mi olmuyor? neden 30 tane pas yapmak zorundayız bir gol atmak için? kim zorunlu tuttu? 2 pasla atmanın yolunu bulduysam neden bunu yapmayayım?
pas mi takimi?
sene başından beri galatasaray teknik heyeti, pas takımı kurduklarını ve zaman gerektiğini söylüyordu. yukarıda james ve mesut örneklerinde verdiğim gibi, pas takımı olmak için sadece yetenekli ayaklar yetmez. feghouli etkili bir pasördür, oyun görüşü çok iyidir ama hareketsizdir. babel de benzer, mariano da, nzonzi de, falcao da... bu kadar hareket eksiği olan bir oyuncu grubunun oynadığı bir takımda ne pası? aksine her pas size zarar!
hareket etmeyen bir takımda yapılan her pas, faydadan çok zarara dönüşür ve el bombası gibi elinizde patlar. bu yüzden galatasaray'ın pası bırakıp 4-4-2 oynaması gerektiğini daha ağustos-eylül ayından beri çektiğim videolarda söylüyordum. zira ağustos - eylül ayında kurulan kadro ortaya çıkmıştı ve bu beklerle, bu hücumcularla oynanacak oyun ortadaydı. neden 4-4-2 oynanması gerektiğinin detaylarını şu videoda açıklamıştım. özellikle elde top taşıyan kanat olmayınca neden kanatsız sistemlerle oynanması gerektiğini jonathan wilson'dan yola çıkarak anlatmaya çalıştığım şu videoyu da buraya bırakayım, teknik taktik konularına ilgi duyanlar ayrıca bakabilir...
https://www.youtube.com/..._hHvTdAi&index=2 nihayetinde fatih terim, alınan onlarca başarısız sonucun ve başarısız oyunun ardından, fazlasıyla inat ettiği bu pas hayalini bıraktı ve dikine futbola geçti. ankaragücü ve göztepe maçlarında 4-4-2 oynayan ve daha direkt hücum etmeye çalışan bir takım var. fakat bu sefer de oyuncu tercihi hataları nedeniyle farklı problemler ortaya çıktı.
evvela belhanda ve selçuk gibi iki geçirgen orta saha merkezi ile 4-4-2 oynamak son derece şaşırtıcı bir hata. fatih hocanın böyle basit tercih hatalarında bulunmasını, kafasının oyunda olmamasına, hep saha dışında kalmasına bağlıyorum zira fatih hoca kadar tecrübeli birinin göztepe deplasmanına belhanda - selçuk merkezi ile çıkmasının akıl alır yanı yok!
ayrıca ömer bayram'ın sol çizgide veya sol bekte olması da ömer'i son derece vasatlaştıran bir durum. ömer 28 yaşına kadar hatalı pozisyonlarda oynatılmış aslında merkez olması gereken bir adam. bunun da neden böyle olduğunu 5 tweetlik bir floodta detaylıca açıklama çalışmıştım. yine merak edenler için onun da linkini bırakayım...
https://twitter.com/.../1203639127205437440 peki nasıl bir 4-4-2 fayda sağlardı? merkezin çok koşup, mücadele edebildiği ve alan kapatabildiği bir 4-4-2 şart. zira kanatlar ve santrfor hattı hareketsiz. göztepe maçı öncesi çok sayıda eksik vardı. öyleyse ömer'i merkeze çekip belhanda ve feghouli'yi kanatlarda tutmak ve donk - ömer orta saha merkezi yapıp stopere ahmet - marcao stoper ikilisi yapmak net bir çözüm olurdu ve çok daha katkı sağlardı. galatasaray bu kadar çok kontra yemezdi. bizzat belhanda faul yapmayı bilmediği için 2. gol yenildi. bundan sonra nasıl bir sistem yerleştirilir, bu daha çok hangi futbolcuların alınıp, hangilerinin alınamayacağına veya gönderilemeyeceğine bağlı olarak değişir. gel gelelim fatih hocanın, elindeki kadroya uygun taktiği bulma konusunda son döneminde çok başarısız olduğunu, çok takıntılı davrandığını düşünüyorum.
nzonzi'nin söylemleri
şimdi geçtiğimiz günlerde nzonzi'nin verdiği iddia edilen bir röportaj yayınlandı milliyet gazetesinde. bu habere göre nzonzi, sorunun kendisinden kaynaklanmadığını söyleyerek, ön tarafta oynayan takım arkadaşlarını eleştirmiş ve "ben topu aldığımda öne doğru koşacak futbolcu bulamıyordum. benim oynadığım pozisyondaki bir futbolcu garanti ve doğru pası vermeye çalışır. burada kim oynarsa oynasın durum değişmeyecek. bu sorun savunmanın önünde oynayan futbolculardan değil, tamamen ön taraftaki durağanlıktan kaynaklanıyor" demiş.
ön taraftakilerin hareketsizliği malum. o konuda nzonzi'ye katılmamak imkansız. daha haziran - temmuz ayında en büyük hata, babel'i transfer etmekti bence. feghouli varken alınması manasızdı. millet hollanda milli takımı oyuncusu, büyük futbolcu vs derken babel'in bu kadroya uymadığını gören görüyordu ve fakat garip bir şekilde 50 yıldır futbolun içinde olan fatih hoca göremedi... yani nzonzi bu plansızlığı vurgulamakta haklı. buna karşın iki sorum var kendisine...
1- "benim yerimde kim oynarsa oynasın fark etmez" demiş. lemina oynadığında veya ömer merkez oynadığında neden fark ediyor? hem de öyle böyle fark değil, çok fark ediyor. zira öndekilerin hareketsizliğini, arkadakilerin mücadele gücü ve agresifliği belli ölçüde kapatabiliyor. sen oynadığında ise onların hareketsizliğini katmerliyorsun.
2. sorum... ben yerine kim oynasa fark etmez diyorsun, aslında senin ilk 5 maçın ile sonraki 10 maçın arasında siyah ile beyaz kadar fark var. sen ilk 5 maçında ligin en iyi 6 numara performansını sergilerken ön tarafta babel oynamıyor muydu? feghouli, falcao o zaman yok muydu? sen ilk 5 maçında 3-4 top kapma, 3-4 pas kesme ile oynarken sonraki haftalarda bıçakla kesilmiş gibi 0 top kapma 1 pas kesme gibi istatistiklerle oynamaya başladın...
şimdi ön taraf hareketsizse, bekler temposuzsa senin de temposuz olma lüksün yok. öyleyse bir hesap yapalım...
33 yaşındaki babel'e 3 yıllık 10 milyon euroluk bir yatırım yapılmış.
33 yaşındaki falcao'ya 3 yıllık 21 milyon euroluk bir yatırım yapılmış.
29 yaşındaki feghouli'nin de daha 3 yıllık yaklaşık 12 milyon euro değerinde bir kontratı kapı gibi duruyor.
ileri üçlünün galatasaray'a gelecek 3 yıllık maaş maliyeti 43 milyon euro. bu galatasaray'ın 1 yıllık şampiyonlar ligi gelirinin bile üzerinde... yani galatasaray'ı şampiyonlar ligi'ne gitmek bile zor kurtarıyor. bir de şampiyonlar ligi'ne gidilemez ve bu oyuncular satılamazsa beşiktaş'tan bile beter durumlara düşülebilir. yine bunu "beşiktaşlaşıyorsunuz" diye bütün yaz yazdık, bütün yaz şakşakçıların küfrünü yedik.
öndeki üçlünün galatasaray ile bağı 43 milyon euro iken, ya onları göndereceksin ya da maliyeti 3.250 milyon euro olan nzonzi'yi göndereceksin. nzonzi galatasaray'ın 2 yıllık kiralayabildiği bir oyuncu. nzonzi hareket etmeden pas alacak verecek diye ilerideki 43 milyon euroluk hattı, üstüne bekleri falan hep birlikte değiştiremiyorsun. yani istesen de yapamıyorsun. o halde ömer bayram gibi, lemina gibi, ilerideki uyuşukları taşıyacak, çok koşan merkeze muhtaçsın. ilerideki uyuşuklar dururken bir de orta sahada uyuşuk oynatma lüksün yok.
vedat yerine diagne
fatih terim'in 2. döneminden beri yaptığı en kötü şey transfer. 3. döneminde de sercan yıldırım'lar, yiğit gökoğlan'lar, cris'ler gibi çok sayıda oyuncuya hatalı yatırım yapmış ama başarı geldiği için bunlar unutulmuştu. aslında 3. döneminin ilk yaz transfer dönemi harika. muslera, melo, elmander, ujfalusi gibi harika nokta atışlar var ama uzun dönemde takım güçleneceğine, yaşlandı aynı 4. döneminde olduğu gibi!
2. döneminde ise 1.5 sezonda 40 küsur transfer yaptığı zaten malum. bu dönemde de bir sürü fiyasko yaşandı. fatih terim yukarıda da belirttiğim gibi, herhalde pep guardiola hayranlığından kendi gerçekliğini unuttu. terim'in en başarılı takımlarında ya hakan şükür gibi, ya elmander gibi, ya umut bulut gibi bir presçi santrforlar olmazsa olmazdı. 2. döneminde de hakan şükür belli bir yaşı geçip pres melekelerini yitirdiği için sistemi eskisi gibi olmamıştı zaten.
4. döneminde başarıyı yakaladı ama oyun kalitesini hiç bulamadı. devre arasında mitroğlou ve diagne gibi 'armut piş, ağzıma düş' santrforlarını aldırdığında, basın toplantısında ilk bunu sormuştum. 2. yarının başlarında akhisarspor maçını mitroğlou'nun son dakika golüyle almış olmasına rağmen sormuştum bu soruyu. bu galatasaray'da geçmişteki gibi pres yapabilen bir golcü yok demiştim. "yaza olacak" demişti ve ağustos'un sonunda ancak andone gelebildi. falcao da, babel de; diagne ve mitroğlou gibi pres gücü olmayan forvetler. biri gidiyor, öbürü geliyor ve olan galatasaray'ın paralarına oluyor.
fatih terim'in diagne'yi 13 milyon euroya transfer ettirdiğinde vedat muriqi'yi önceden görüp yedek olarak alması gerekirdi. öyle ya artık 14 yabancı var! mitroğlou yerine yedeğe 1-2 milyona gözünün önündeki vedat'ı almalıydı. vedat 2. yarıda patladı ve değerlendi kabul ama yedek olarak onun sisteminin oyuncusu olduğunu da görebilmeliydi. seneler geçti bu tip bir hücum hattı kurulamadı. fatih terim'in kariyerinde pres gücü olmayan forvetlerle kurabildiği iyi bir oyun yok! buna rağmen nasıl kendi oyun felsefesine uyan oyuncular aldırmadı aklım almıyor.
ya fatih hocanın ekibinde onun kafasını karıştıran birileri olmalı, ya da hoca kendi geçmişini unutup pep guardiola'ya özeniyor olmalı. başka açıklama bulamıyorum ve kurulan bu kadronun değişim ihtimali de her geçen gün daha zorlaşıyor. yukarıdaki 43 milyon euroluk yatırıma 13 milyon bonservisli ve 2.3 milyon euro maaş ile daha 4 yıl kontratı olan diagne'yi de ekleyelim. maaş + bonservis 22 milyon da ona ekleyince toplam 65 milyon euro ediyor. sadece 4 hücumcuyu satamadığın anda 2 kez şampiyonlar ligi gelirini olduğu gibi bu 4 oyuncuya yedirmen gerek. ve kadronda daha 22-23 futbolcu maaş bekliyor olacak! galatasaray'ın nasıl bir felakete koştuğunu görmek lazım. her geçen transfer dönemi ise daha da büyük riskler alınıyor.
---
alıntı ---
aslında, sosyal medya genelini bir tarafa bırakıp galatasaray sözlük tayfası üstünde yoğunlaşırsak, "yangın tayfa" olarak nitelendirilen grubun sene başından beri söylediklerini söylemiş.