• 1
    dün ve bugün içerisinde büyük yanılgıya sebep olan durumdur. evet ne tayfur, ne de serdal adalı davadan beraat etmediler henüz. yani aklanmadılar. sadece tutuksuz yargılanacaklar. bunun da sebebi iddianamenin, dolayısıyla da delillerin mahkemece kabul edilmesi dolayısıyla delillerin sanıklar tarafından karartılma tehlikesi ortadan kalktı. bu adamların yurt dışına kaçacağı falan da yok zaten. böylece çete suçu işlemediklerinden adamları içeride tutmanın bir esprisi kalmadı. tayfur olsun, ibrahim akın olsun, serdal adalı olsun, korcan çelikay olsun eğer dava sürecinde suçlu bulunursa ceza yerler ve örneğin 1 sene hapisle cezalandırılırlarsa giderler paşa paşa 7 ay daha yatarlar. ha bu ceza paraya çevrilir veya ertelenir onu bilemem. sonuçta hüküm yerler. hüküm yemeleri demek suçlarının sabit olması demektir ve kulüplerine ceza gerektirir. yani sözün özü kimsenin aklandığı falan yok. bugün kulüplerinin cezadan yırttığını sanıp sevinçten havalara uçan bjk taraftarları her an hayal kırıklığına uğrayabilirler.
  • 2
    bu şike konusunda şimdiye kadar hiçbir şey söylemedim. ama bir durum var ki bi hukukçu olarak (sanıyorum kendime ufaktan ufaktan hukukçu diyebilirim) canımı çok sıkıyor. öncelikle bir kişi hakkında dava açmak için hakkında suçu işlediğine dair yeterli şüphe olması gerekir. bir kişinin tutuklanması için ise suçu işlediğine dair kuvvetli şüphe olması gerekir. kuvvetli şüphe yeterli şüpheden daha yüksek bir şüphedir. bu tahliye olan kişilerin iddianame sunulmadan önce de herhangi bir şekilde kaçma veya delilleri karartma şüphesi yoktu; çünkü delillerin hepsi zaten savcılık tarafından toplanmıştı, toplanmış olan bir delilin karartılması düşünülemez. kaçma şüphesi olmadığı da ortada o konuya da girmiyorum. bir başka tutuklama nedeni de mağdur, tanık vs üzerinde baskı kurma şüphesidir ki tahliye kararı çıktığına göre mahkeme böyle bir şüpheyi de görmemiş. kaldı ki suç katalog suçlardan da değil(cmk m. 100/3).

    şimdi gelelim ikinci kısma. ister beğenin ister beğenmeyin masumiyet karinesi denen bir şey var. yani şüpheli (kovuşturma başladığına göre sanık diyebiliriz aslında) suçsuzluğunu ispatlamak zorunda değildir. o aklanmak zorunda değildir. iddia makamı onun haksızlığını daha doğru bir ifadeyle suçlu olduğunu ispatlayan delilleri sunmak zorundadır. kendisine suç isnad edilen kişi ise kendisine yöneltilen suçlamaları ve sunulan delilleri çürüterek suçsuzluğunu gösterebilir. bunların muhakemesini yapacak merci ise iddiayı ve savunmayı inceleyecek olan mahkemedir. mahkeme karar verene kadar da o kişinin suçluluğundan bahsedilemez. yani suç isnadı bir kimseyi suçlu yapmaya yetmez, sunulan deliller suçlu yapmaya yetmez. iddia ve savunmanın sentezi sonucu oluşacak olan hakim kararı belirleyicidir. o halde aziz yıldırım da dahil olmak üzere sanıklar hakkında sanki iddianame kabul edilmekle birlikte mahkumiyet hükmü kurulmuş gibi yorumlar yapmayalım artık. ortada hukuki bir mesele var azıcık özen gösterelim.
    günahım kadar sevmiyorum aziz yıldırımı. hapse girmesi umrumda değil, ölse kalsa umursamam; ama hukuki bir mesele hakkında konuşurken biraz dikkat edelim.

    yani evet tahliye kararı beraat kararı değildir, ama tutuklama kararı da mahkumiyet kararı değildir, veya iddianamenin kabul edilmesi de mahkumiyeti beraberinde getirmez. bunları lütfen göz önünde bulunduralım artık.

    not: bu entry bu başlığa özgü yazılmamıştır. genel bir kanıya tepki olarak yazılmıştır, bu başlığa denk gelmesi tesadüften öte bir şey değildir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın