1
bomba başladı, bomba gidiyor derken gene denge profiline ulaşıp iki başlı bir yarış haline evrildi. muhtemeldir ki ikinci yarının ortalarından sonra da o at sayısı teke düşer ve son 6 sezondur olduğu gibi juve ipi göğüsler.
napoli, ilk yarıyı lider kapattı ama kadro genişliği olarak juve'nin önünde diz çöker, tövbe ister bir haldeler ve önünde sonunda bu defoları bir yerlerine kaçacaktır. hatta milik ve ghoulam'ın sakatlıkları sonrası kaçtığı bile söylenebilir. hadi milik zaten geçen sezonki sakatlığı sonrası sarri'nin ilk tercihi olma özelliğini kaybetmiş, muhtemelen bu sezonda da o şekilde devam edecekti ama ghoulam'ın sakatlığı takımı gerçekten berbat etkiledi. hatta lki de şl'den elenmelerine bile sebep oldu çünkü san paolo'daki city maçını 1-0 önde götürürlerken sakatlanıp çıkmış, bu da napoli'nin oyununa ciddi manada örse vurmuştu*. zira napoli defanstan çıkarken bunu genelde ghoulam, jorginho, hamsik üçlüsünün paslaşmasıyla yapıyordu. bu sakatlık sonrası sarri oraya roma'dan kiraladıkları mario rui'yi koydu ama rui, her ne kadar fena bir oyuncu olmasa da ghoulam'la arasında büyük klas farkı elbet. aynı şekilde ileri üçlüden herhangi birisi sakatlandığında veya cezalı duruma düştüğünde de sarri'nin işi gene yaş. misal yakın zamanda insigne sakatlandı, oraya zielinski'yi koymak zorunda kaldı. (aslında elinde ounas ve giaccherini de var ama ounas henüz işlenmemiş bir yetenek, giaccherini'ye de hoca takık; ne oynatıyor ne satılmasına müsaade ediyor.) işbu sebepten yazın aldıkları inglese'yi devre arasında kiralık oynadığı chievo'dan çağıracakları söyleniyor(du) ama şimdilik ses yok. ileriye kesinkes transfer şart. simone verdi'yle anlaştıkları söyleniyor ki doğruysa süper hamle olur. aynı maç içerisinde iki frikik golü atan ve bunun birini sağ birini sol ayağıyla gerçekleştirecek kadar yetenekli bir adam verdi: (bkz: #2276077). lafın kısası şu ki napoli'nin harika bir ilk 11'i* ve güzel bir orta saha rotasyonu (alan, jorginho, hamsik, zielinski, diawara, rog) olmakla beraber, defans ve forvet elemanlarını yedekleyecek oyuncuları yok; olanlarla da aslar arasında dünya kadar kalite farkı var. sırf bu yüzden şampiyonlar ligi'ne de yeterince asılmadılar. hatta şu an ismini hatırlayamasam da oyunculardan biri "bizim için scudetto'yu kazanmak, şl'yi kazanmaktan daha önemli." demişti. aynı şey avrupa ligi için de geçerli olacaktır ve sarri, buraya da çok asılmayacaktır. adamcağızın da yapacağı hiçbir şey yok, anlattığım gibi takımın bırak iki kulvarı, tek kulvarda bile zorlanacak bir kadrosu var. de laurentiis'in cebindeki akrebi havalandırma vakti geldi de geçiyor.*
bonucci ve dani alves'in gidişi, yerlerine gelen mds* ve höwedes'in uzun süreli sakatlıkları derken juventus'un geçen sezonlardaki en büyük silahı olan savunması sezon başında kadayıfa dönmüş, gelenden geçenden ikişer üçer yiyen bir takım haline gelmişlerdi ama sonradan iyi toparladılar. hatta son on maçta yedikleri gol sayısı 1'di galiba. bunda en büyük pay sahibi de benatia oldu. bilindiği gibi son derece nanemolla bir oyuncu kendisi ve sezon başında da bolca sakatlandı ama ne zamanki düzenli olarak oynamaya başladı, gerçekten fark yarattı. şimdi stoper rotasyonları benatia, chiellini, rugani, barzagli ve höwedes şeklinde. höwedes'teki satın alma opsiyonlarını büyük ihtimalle kullanmazlar çünkü schalke adamın kadavrasını göndermiş, bu sezon boyunca sakatlıklardan fırsat bulabilip de aldığı dakika sayısı sadece 68. o maçta da* 68. dakikada sakatlanıp çıkmıştı zaten. gerçi höwedes'i almalarına da gerek yok, seneye caldara gelecek. defanstaki asıl problemleri ise sağ bek mevkisinde. dani alves'in yazın yaptığı dallamalığın bedelini takım ağır ödedi, ödüyor. allegri'nin milan'dan talebesi mds'yi aldılar ama dani alves nere, mds nere? dağlar kadar fark var ikili arasında. hatta transferinden sonra milan taraftarı iyi taşak geçmişti juve'yle. gerçi oynadığı maçlarda fena değildi, allegri'nin de bir bildiği vardır herhalde. lichtsteiner ise iyiden iyiye çaptan düşmüş vaziyette. höwedes'in sağ bekte de oynayabilmesine güvenerek şl listesine -geçen sezon olduğu gibi- yine adı yazılmadı. tabii mds'nin ve höwedes'in sakatlanmasıyla bu hamle fena şekilde ellerinde patladı, camp nou'da sağ beke sturaro denen kazmayı koymak zorunda kaldı allegri. aynı şekilde sol bekte de sıkıntı var. geçen sezonki alex sandro'nun yerinde yeller esiyor. zannımca yazın gidici kavruk oğlan. tabii bu da ne demek? asamoah'ın yazın da takımdan ayrılamaması demek. seneye spinazzola gelecek gelmesine ama şayet alex sandro giderse üstüne bir de asamoah'ın gitmesine izin vermez juventus. zira hem yeni bir sol bek aramak zorunda kalırlar hem de -bence- seneye formayı spinazzola'ya direkt vermez allegri. bir sezonluk geçiş süreci yaşanır, bu sezonda da asamoah oynar, spinazzola da pişer. alex sandro ilk geldiğinde de formayı evra'dan hemen alamamış, ikinci sezonunda da düzenli olarak oynamaya başlamıştı. tabii bu dediklerim alex sandro'nun gidip gitmemesine bağlı. şu da var ki asamoh, bu sezon gerçekten iyi oynuyor. büyük maçların hepsinde onu oynattı allegri. asamoah'ın bu performans artışındaki en büyük sebeplerden biri de kuşkusuz matuidi. tek kelimeyle muhteşem oynuyor herif sol içte. iki kelimeyle ise "pancar motoru" gibi oynuyor. başta belirttiğim defans problemini allegri'nin çözmesinde en büyük yardımcılardan biri kendisinin varlığı oldu. zira geçen sezon ortasında 3-5-2'nin tıkanıklığını nasıl ki dybala'yı forvet arkasına çekip dizilişi 4-2-3-1' çekerek çözdüyse, bu sezon tıkanan 4-2-3-1'i de 4-3-3'e geçerek aştı allegri ve 3'lü orta saha nizamının oluşturulmasında matuidi olmazsa olmaz bir parça. diğer elemanlara gelince pjanic kah regista'da kah trequartista'da gene efsane oynuyor. khedira'ysa aynı lichtsteiner gibi çaptan düşenlerden. sezon sonu takımdan ayrılması kuvvetle muhtemel. yerine de kendisinin imitasyonu emre can geliyor yüzde doksan dokuz ihtimalle. hatta ben bu satırları yazarken marotta ve paratici'nin milano'ya uçtuğu, emre can'ın avukatıyla ön protokol imzalayacakları söyleniyordu. marotta, beleş transferin kitabını yazmaya devam ediyor. marchisio ise yine kayıplarda. şu sezon da bile defalarca kez sakatlandı, hatta yine sakatlanmış, bir ay yok. zaten allegri'nin gözünden de düştü. çok yazık oldu, efsane olabilecek kapasitede bir adamdı il principino. bir de eklemeden geçemeyeceğim bentancur var. bu çocuk büyük regista olacak. forvet hattındaysa tam bir enflasyon var. higuain, dybala, costa, bernardeschi, mandzukiç, cuadrado diye giden bir rotasyona sahipler. geçen sezon ise pjaca'nın sakatlığından sonra ellerinde 4 mevki için 4 adam vardı: higuain, dybala, mandzukiç, cuadrado. hatta allegri'nin yokluktan sağ açığa lemina'yı aldığı filan oluyordu. costa ve bernardeschi hücuma müthiş bir çeşitlilik kazandırdılar, en mühimi hız kattılar. seneye bir de schalke'ye kiralık yolladıkları pjaca dönecek ki ohannesburg. hücumdaki tek problemleri dybala'nın kasım ayından itibaren düşen performansı oldu, hatta kesik bile yedi. kız arkadaşından mı ne ayrılmış çocukcağız. fakat sonlara doğru tekrar alev aldı. velhasıl sağ bek mevkisindeki problemleri hariç o kadar geniş ve kaliteli bir kadroları var ki şampiyonluk için en büyük favori yine kendileri. bir de az kalsın unutuyordum, buffon'un sakatlığında sczczesny muhteşem oynuyor. buffon dönse bile önemli maçlarda oynayamayabilir bu saatten sonra. bu da ayrı bir entry konusu.
napoli'nin yaşadığı problemin aynısını, hatta daha beterini inter yaşıyor. spalletti'yi totti'ye yaptıklarından dolayı pek sevmesem de eğer inter, son bir aya kadar ligi lider götürdüyse ve şu an halen üçüncüyse bunda en büyük pay bu herifin. yoksa geçen sezon 7. olan kadronun üstüne öyle atla deve düzeyinde oyuncular gelmiş falan değil. bir tek skriniar takviyesine özellikle değinmek gerekiyor belki çünkü adam taş gibi oynuyor. serie a'da ilk devrenin en iyi defansı kuşkusuz kendisiydi. fakat inter'i burada büyük bir tehlike bekliyor. o da şu ki kadrolarında sadece 3 stoper var ve onlardan biri (yedek olan) ranocchia. nasıl bir kafayla böyle bir planlama yaptılar bilinmez fakat acilen bir, hatta bana kalsa iki stoper almaları gerekiyor. fakat gel gör ki elleri kolları bağlı çünkü ffp mevzuları ve suning'in kemer sıkma politikalarından dolayı spalletti'nin de deklare ettiği üzere kimseyi bonservisiyle alamıyorlar, alamayacaklar; bunun için yazı beklemek zorundalar. geriye kiralama seçeneği kalıyor kendilerine ama devre arasında kimi kiralayabilirler büyük muamma. tek problemleri stoperde de değil. bek konusunda da sıkıntı büyük. fakat buradaki problem nicelik değil nitelik eksikliğinden. yazın aldıkları cancelo'yla dalbert epey bir sakat yattıktan sonra takıma girmeye başladılar ama ben dalbert'ten hiç etkilenmedim. cancelo da defansif yönden eksik. nagatomo, santon, d'ambrosio üçlüsünden gene iyi verim aldı spalletti ama ciddi bir rakibin muteber bir açık oyuncusu bu üçünü de rahatlıkla harcar, harcadı da. torino'daki juve maçında cuadrado önce santon'u sonra dalbert'i hacamat etti, bir ay falan oluyor. bu kadar noksana rağmen inter folloş olmuyorsa bunda en büyük pay şüphesiz ki handanoviç'in. gene muhteşem, gene muhteşem herif... ön libero konusunda sıkıntıları yok. belki de sıkıntılarının olmadığı tek bölge. vecino, gagliardini ve valero -hatta zorlarsan joao mario ve brozoviç'i de sayabilirsin- burayı kotarıyorlar. fiorentina'dan kaptıkları vecino da valero da çok iyiydiler. orta sahada esas sıkıntıyı trequartista mevkisinde çekiyorlar. brozoviç tam bir gamsız pezevenk; joao mario da bok gibi oynuyor bu sene, harcadığı fırsatın haddi hesabı yok... hele kupadaki milan maçında, uzatmalarda kaçırdığı gol tam bir epic fail... stoperle birlikte takımın en büyük eksiği burada. şut atacak, asist yapacak, tıkanan oyunu açacak bir çilingire ihtiyaçları var. misal pastore. ama o da bugün kariyerini psg'de bitirmek istediğini açıkladı. forvet hattına gelince buradaki üçlü sezonun ilk yarısında -sonları saymazsak- efsane top oynadılar. ırz düşmanı icardi iyiden iyiye leblebici bir forvete dönüştü, candreva yanılmıyorsam ligin asist kralı, perisic'in de 7 gol - 6 asisti var. lakin bu üçlü de son maçlarda tam sıçtılar. yorgunluk, formsuzluk, şanssızlık ve en mühimi rekabetsizlikten dolayı olsa gerek çünkü bu üçünü de yedekleyen tek adam var kadroda: eder. o garibim de girdiği maçlarda elinden geleni yapmaya çalışsa da kah sağ kah sol açık, kah forvet kah trequartista oynayabilecek kapasitede değil. zaten dünyada öyle bir tane adam var, o da barcelona'da oynuyor. aslında caen'den aldıkları karamoh'u daha fazla deneyebilirdi spalletti ama pek şans vermedi. hasılı açıkları ve forveti de yedekleyecek oyunculara ihtiyacı var inter'in. ve fakat önceden de belirttiğim üzere elleri kolları yaza kadar bağlı. belki orta sahaya hülle yoluyla çin'deki kardeş takımlarından ramires'i getirebilirler ama o da hangi derde çare olacak muamma. yazın ausillo ve sabatini ikilisinin sazı eline alıp spaletti'nin fikrini de alarak -sabatini hocaları pek iplemez ama- takımın kadrosunu kaliteli bir şekilde genişletmeleri lazım. tabii bunu yaparken ellerindeki ırz düşmanını da real'e kaptırmamaya dikkat etmeliler. sonuç itibariyle inter'in de scudetto'yu kazanması, hele ki zirveden 9 puan geriye düşmüşken, artık bir hülya. ilk dörde kalıp şampiyonlar ligi'ne kapağı atabilirlerse büyük başarı olur ve bu başarı da tamamen spalletti'nin eseri sayılır.
gelelim beni iki senedir mest eden lazio'ya. iğrenç taraftarlarından münezzeh olarak bu takıma ve hocaları simone inzaghi'ye büyük bir sempatim var, daha önce de defaatle yazdım zaten sözlükte. öncelikle şunu belirtmek gerek ki başkan lotito ve sportif direktör igli tare son birkaç sezondur üç otuz paraya güzel işler yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar. şu an takımın dört demirbaşı olan immobile'yi 9'a, milikoviç-saviç'i 9'a, de vrij'i 7'ye, luis alberto'yu 6,5'a aldılar. yaklaşık 30 milyon avroya aldıkları şu dört adamı elden çıkarmaya kalksalar kasalarına herhalde 250 milyon avro rahatlıkla girer. neyse... simone takımı 3-5-1-1'imsi bir dizilişle sahaya sürüyor genelde. takımın defans hattının lideri kuşkusuz ki de vrij. sezon sonu sözleşmesi bitiyor, henüz lazio'yla sözleşme uzatmadığı gibi uzatmaya teşne olduğu da söylenemez. bilimum dev kulüp kendisinin peşinde. aslında inter'e gitse skriniar'la birlikte efsanevi bir tandem kurabilirler ama ingiltere'ye gitmesi daha muhtemel duruyor. simone diğer iki stoperi de genelde wallace ve bastos olarak seçiyor ki ikisi de üst düzey değil. hele roma maçını kaybetmelerine neden olan ve maç sonu basın toplantısında simone'nin ağzına sıçtığı bastos tam bir saatli bomba. işte yönetim güzel bir hamle yaparak caceres'i aldı birkaç gün önce. şayet yaşam tarzına dikkat eder ve sakatlık problemi yaşamazsa halihazırda taş gibi olan lazio'yu daha bir taşlaştıracaktır. bek konusunda simone'nin herhangi bir gözdesi yok. sol bekte kah radu'yu kah lukaku'yu; sağ bekte de kah marusic'i kah basta'yı kullanıyor. orta üçlüyü de leiva, parolo, milinkoviç-saviç üçlüsünden kuruyor. leiva ve parolo zaten çok olgun -bu arada leiva, biglia'nın yokluğunu hiç hissettirmedi- oynuyorlar ama saviç'e ayrıca değinmek gerek. son zamanlarda beni en heyecanlandıran adamlardan birisi bu çocuk. geçen sezon da çok iyiydi ama bu sezon bayağı bildiğin maçın kaderine etki eder hale geldi. juve'den psg'ye, manu'dan city'ye bir dünya kulüp peşinde. hatta psg'nin 100 milyon avroyu bastırıp alacağı söylentisi vardı ki bence bu paranın hakkını verebilecek potansiyeli var bu çocuğun. tabii ümidimiz serie a'da kalmasından yana. forvete gelince zaten immobile'ye söylenecek hiçbir şey yok. şu an 20 golle -ki haksız yere aldığı ceza yüzünden birkaç tane de maç kaçırdı- serie a'nın gol kralı. ayrıyeten 7 de asisti var*. yani yine, yeni, yeniden fevkaladenin fevkinde oynuyor. son maçta da spal'a 4 tane yağladı aslanım. yedeği caicedo serie a'da pek iş yapamadı ama avrupa ligi'nde iyiydi. o da immobile'nin gölgesinde yetişiyor. immobile'nin yanında, daha doğrusu arkasında second striker rolündeyse luis alberto oynuyor ama ne oynuyor. 6 gol, 8 asisti var. spal maçında attığı şu gole dikkatinizi celbederim: https://youtu.be/O-_QWrGSN00?t=47s
yazın monaco'ya giden keita balde'nin geçen sezonki şaşaalı performansından sonra yönetimin orayı dolduramayacağını düşünmüştüm ama luis alberto öyle akışkan oynuyor ve oynatıyor ki benim çok beğendiğim felipe anderson da keita gidişi sonrası biraz da panik transferi olarak yapılan nani de kadük kalıyorlar. aslında bu bollukta simone'nin bir de forvet hattını üçlü nizamda kurgulamasını çok isterdim ama hikmetinden elbette sual olunmaz kendinin. iki sene öncesinin hasta ve beş parasız adamı lazio'yu alıp -çok dar imkanlarla- şu pozisyona sokan (aleyhlerine üst üste yapılan aptalca hakem hataları olmasa belki de şampiyonluğa bile güreşebilirlerdi.), juventus'un kendi evindeki 57 maçlık yenilmezliğini sonlandıran, aynı juventus'tan italya süper kupası'nı kapan adamı sevmemek olmaz. tabii takımını avrupa ligi grubundan namağlup çıkardığını da unutmamak gerek. karşılarına da steaua bükreş çıktı ki normal şartlar altında lazio'nun yedekleri bile geçer bu eşleşmeyi. bu arada lotito gitti, gider. federasyon başkanı olması bekleniyor kendisinin. olursa acaba juventus'la nasıl geçinecek? zira pek hoşlaşmazlar birbirlerinden.
roma, benim beklediğimden daha iyi bir ilk devre geçirdi. zira spalletti'yi, salah'ı, rüdiger'i ve paredes'i aynı yazda kaybettiler. spalletti'nin yerine gelen edf* ile ilgili büyük soru işaretleri vardı, gerçi son haftalarda o soru işaretleri gene hortladı ama o sonraki mevzu. işin aksi gibi salah'ın yerine alınan defrel ve dzeko'yu yedeklemesi için alınan schick de uzun süreli sakatlıklar geçirdiler, hatta defrel halen sakat. sezona da inter'e 3-1 yenilerek başladılar. akabinde roma'da bir de atletico maçı oynadılar ki evlere şenlik. takım tüm şansını o maçta tüketmiştir herhalde. sonradan ne olduysa oldu ve iyi bir galibiyet serisi yakaladılar. kalede alisson'un, defansta manolas'ın, orta sahada nainggolan'ın ve forvette dzeko'nun üstün formuyla bayağı iyi bir takım görüntüsüne büründüler. pik noktalarına da chelsea'ye kendi evlerinde 3 attıkları maçta ulaştılar. taraftar şen şakrak, edf'nin ne doğru bir seçim olduğunu anlatırken o maçtan sonra takımın formu gitgide düşmeye başladı. bilhassa hücum anlamında çok kısırlaştılar. geçen sezon böyle durumlarda salah sorumluluğu üzerine alıyor, atıp attırıyordu ama bu sezon o da yoktu ellerinde. geriye ne kaldı? sezonun en doğru transferlerinden biri olduğunda herkesin hemfikir olduğu kolarov'un duran topları kaldı. (hoş, sadece duran topları değil her icraatiyle takdir edilesi bir adam kolarov.) dediğim gibi defrel ve schick'in sakatlıkları olmasa durum bu raddede kötüleşmeyebilirdi. o da ayrı bir şanssızlık. bu arada sakatlıktan belini doğrultamayan bir diğer adam da taze transfer karsdorp. yazdan beri sakat yatıyor çocuk. yokluğunda da florenzi oynuyor. bilindiği üzere kendisi aslında bir orta saha oyuncusu ama sağ bek ve sağ açık mevkilerini de kotarabiliyor. torino'dan büyük ümitlerle alınan ve benim de oradayken çok beğendiğim bruno peres'e gelince özellikle bu sezon berbat oynuyor. tahammül edilecek gibi değil. orta sahada geçen sezon olduğu gibi ddr, nainggolan ve strootman üçlüsü var. yazın geri getirdikleri pellegrini'yi de unutmamak gerek, geleceği çok parlak. yalnız son maç öncesi takımda büyük bir kriz yaşandı. nainggolan dingili yanılmıyorsam instagram'da sigara ve içki içerken canlı yayın yapıyor, her ne kadar bir özür bildirisi yayınlasa da normal olarak hem para cezası kesildi hem de atalanta maçında kadroya alınmadı. 2-1 kaybettiler o maçı bu arada ve nainggolan'ın eksikliği çokça hissedildi. yani efendi uslu bir yaşam tarzı olsaydı acaba nasıl bir futbolcu olurdu bu nainggolan, insan sormadan edemiyor. el-shara, dzeko ve perotti üçlüsü çok çalıştılar, çok da olumlu işler yaptılar fakat devre sonuna doğru inter'deki metal yorgunluğunun bir benzerini onlar da yaşadılar. sakatlıklar olmasa roma'nın kadro konusunda herhangi bir problemi yok. edf ise şl grubunu lider bitiren bir takım yönetmiş olsa da halen rüşdünü ispatlayabilmiş değil. ikinci turda da şanslarına shaktar çıktı ki elemeleri muhtemel. yani roma için geçiş sezonu sayılabilecek bu sezonda, şl'de çeyrek final + ligde ilk 4 yapmak başarı olur. benim asıl merak ettiğim monchi'nin yaza neler yapacağı.
sampdoria sezona her ne kadar bomba gibi girse de (ilk 12 maçta sadece 2 mağlubiyet) sonradan batırdı (son 7 maçta 5 mağlubiyet). kulübün güzel bir stratejisi var. yakışıklı başkanları ferrero, her sezon yetenekli gençleri takıma doldurup parlatıyor, akabinde de yüksek meblağlara bir yerlere çakıyor (schick, muriel, skriniar). şu anki kadrolarında da yine çok bomba gencolar var. en dikkat çekicileri denis praet ve lucas torreira. hatta geçenlerde juventus'un ikisine de kancasını attığı, praet için yaza söz aldığı yazılıyordu fakat bu ikili arasında torreira daha dikkat çekici bence. 1.68'lik bu minnak adamın öyle deli şutları var ki neresinden çıkarttığına insan şaşırıyor. bir diğer orta saha elemanı linetty de ferrero'nun sermayelerinden olmaya namzet. schick sonrası alınan ve lewa'nın varisi olarak görülen kownacki'nin henüz bir numarasını görebilmiş değiliz ama bun durum son derece normal çünkü quagliarella, zapata ve caprari'yle rekabet edip formayı kapması zaten imkansızdı. bu arada quagliarella kaşla göz arasında yine 12 gole ulaştı, adam büyük profesyonel. arkasındaki ramirez'in de 7 asisti var ki serie a'nın en iyi trequartista'larından. sezon başında marco giampaolo'nun iyi bir hoca olup olmadığı konusunda kararsızdım ama vazgeçmediği 4-3-1-2'nin başarısı ve parlattığı genç oyuncular hep artı hanesine yazılıyor elbette.
bir sene içerisinde kaybettikleri üç as oyuncuya (gagliardini, kessie, conti) ve üç cephede bir de savaşmalarına bağlı olarak atalanta'nın geçen sezonki performansı olmasa da devrenin sonuna doğru çok iyi toparlayıp yedinciliğe kadar yükseldiler. üstüne avrupa ligi'nde lyon ve everton'lu gruptan lider çıkmayı da başardılar (everton'a deplasmanda 5 tane sapladıklarını da unutmayalım). gerçi şanslarına dortmund çıktı ama ne olacağı belli olmaz. italya kupası'nda da çeyrek finale kadar yükselip napoli'yi hem de deplasmanda 2-1 yendiler ve juve'yle eşleştiler. şimdilik her şey tıkırında gidiyor. ulu reyiz gasperini gene döktürmeye devam ediyor. bu sezonun bombası ise bryan cristante. 22'lik orta saha için inter ve italya'da parlayan her orta sahaya çöken juventus çekişiyor. halihazırda caldara ve spinazzola zaten juve'nin tapulu malı ve seneye atalanta'dan ayrılacaklar. gasperini bu ikisini de çok iyi pişirdi, allegri tepe tepe kullanır artık. gasperini, takımı 3-4-2-1 benzeri bir dizilişle oynatıyor ve de çok iyi yapıyor. forvet arkasına koyduğu ilicic ve papu gomez için en etkili sistem bu çünkü. meyvelerini de veriyor tabii sistem. papu gomez'in tüm kulvarlarda oynanan 25 maçta 7 gol, 7 asisti; ilicic'in 25 maçta 9 gol, 7 asisti var. e daha ne olsun? forvetteyse kah petagna kah yazın aldıkları cornelius oynuyor, fena da oynamıyor. roma'ya dehşetengiz bir gol attı geçenlerde: https://youtu.be/GxKy4I-wNBQ?t=33s
bir buçuk sezondur benim kendi adıma en beğendiğim takım kendileri, gasperini de simone inzaghi'yle birlikte en beğendiğim iki hocadan birisi. muhtemelen yazın çok talibi olacaktır kendisinin. milan'a filan gidip de kaosun ortasında yok olup gitmez umarım. gönül ister ki atalanta'nın başında devam etsin, oynattığı zevkli futbolla gözümüzün pasını silsin, kulübün meşhur altyapısından yeni yeni oyuncular salsın piyasaya.
del neri çapsızından sonra udinese'nin ilerlemesini beklerdim ama sekizinciliğe kadar yükselmeleri kendileri için bile süpriz olmuştur herhalde. tabii burada bütün iltifatlar oddo'ya gitmeli. pescara'nın başındayken kaybettikleri maç esnasında ağlayacak kadar adam gibi adamdır hatta arda'nın karesidir kendisi: https://i.hizliresim.com/5gV1AM.png
geldiğinden bu yana takımın başında çıktığı 7 serie a maçında 5 galibiyet 1 beraberliği var. napoli'ye de 1-0 yenildiler ki -bayağı da zorladılar- aksi, eşyanın tabiatına ters olurdu zaten. udinese yıllardır amaçsız bir şekilde yaşayan bir kulüp. çok iyi kadroları da oldu (2010'ların başındaki benatia, alexis sanchez, asamoah, handanoviç, di natale barındıran kadrosu), berbat kadroları da oldu ama udinese'den bir bok olmadı. asla küme düşme ama asla başarı da kovalama, düsturuyla yönetiliyorlar. avrupa ligi'ne kalmak kendileri için şampiyonluk gibi bir şey olurdu. şu anki kadrolarına gelince üç dört tane dikkat çekici gençleri var ellerinde. bu sezon sakatlıklardan pek oynayamayan widmer, geçen sezon çok ağır bir sakatlık geçiren fofana, milan'la adı geçen ve takımın en önemli futbolcusu konumunda olan jankto ve yıldızı bu sezon parlayan 1.90'lık trequartista antonin barak. udinese'nin taklit etmesi için önünde iki güzel örnek var aslında: atalanta, sampdoria. ve fakat nedense dediğim aptal döngünün içinde cebelleşip duruyorlar. bu makus talihlerini oddo değiştirebilir mi bilmiyorum.
della valle'ler yazın tüm kadroyu boşaltınca zararlarını tanzim edip kulübü ellerinden çıkaracakları konuşulmuştu ama sonradan restore edilen kadrosu ve başındaki pioli'siyle fiorentina şu an dokuzuncu sırada ve bence ligin ikinci yarısında udinese'yi de altlarına almaları işten bile değil. artık çoğu takım kendine geldiği için (inter, napoli, roma) ve bazıları da kendilerine gelmeye çalıştığı için (milan) bundan birkaç sene evvelde olduğu gibi viola'nın ilk üçe veya dörde girmesi artık zor. tabii bir ara konuşulduğu gibi çinliler filan kulübü satın alırsa bilemem ama çinlilerin elindeki milan'ı da görüyoruz işte. gerçi 2021'de açılması beklenen yeni ve kendilerine ait olacak stada kavuşurlarsa madden çok daha rahat hale gelebilirler. kadroya gelince kalinic'in yerine alınan simeone, selefinden kesinlikle çok daha yetenekli artı genç bir forvet ama beklediğim kadar gol atamadı. inter'e giden valero-vecino ikilisinin yerine gelen veretout ve benassi, badelj'le birlikte dinamik ve genç bir orta saha üçlüsü oluşturdular. juve'ye giden takımın yıldızı bernardeschi'nin yerine kendi mamulleri olan chiesa'yı konuşlandırdılar ama bu çocuğu uzun süre ellerinde tutmaları imkansız ve bu gidişle namı babasınınkini de geçer büyük olasılıkla. talibi de hazır: napoli. yavaştan yaşını almaya başlayan callejon'un yerine düşünülüyor. ileriye alınan eysseric'ten çok şeyler beklerken adam patates çıktı, 34'lük thereau'dan hiçbir beklenti yokken adam aktı da aktı (6 gol, 4 asist). eysseric gibi bir başka hayal kırıklığı ise saponara. gerçi sakatlıklarla boğuştu ama yıllardır da bir gıdım mesafe kat edemedi maalesef. takımın defansı gelen giden onca oyuncuya rağmen gene güven vermiyor. pioli bunu halledebilirse ki sonlara doğru büyük mesafe aldı (son 8 maçlarını kaybetmediler), tekrar başaltı takım hüviyetine kavuşabilir fiorentina.
yazın hemen her istediği alınmasına rağmen mihajloviç'in geçen sezona göre çok daha kötü bir performans sergilemesi doğal olarak kellesinin alınmasına sebep oldu. torino'ya ve başkan cairo'ya her ne kadar mihajloviç'i beğensem de bu noktada bir şey diyemiyorum çünkü takımın gerçekten kaliteli ve en önemlisi dengeli bir kadrosu var. bu sezonki tek sıkıntıları belotti'nin sakatlıkları oldu. doğal olarak da geçen sezonki hayvani performansına pek yaklaşamadı il gallo. miha'nın yerine getirilen mazzarri, takımın başında çıktığı ilk maçta dosta güven düşman korku verse de napoli günlerinden bu yana müspet bir icaraati yok, gerçi olsa torino da ne işi var. sirigu, n'koulou, lyanco, ansaldi, rincon, baselli, ljajic, berenguer, falque, belotti, niang gibi oyuncuları barındıran kadro güzel kadrodur; iyi bir teknik direktör performansıyla geçen sezonki atalanta benzeri bir başarı yakalamaları zor değil. teorik olarak tabii.
evet, geldik esas oğlana. milan, şu an ligde 11. sırada. kulağa her ne kadar korkunç gelse de ligin orta sırasında büyük bir sıkışma var. altıncı sampdoria ile on birinci milan arasındaki puan farkı sadece 2... işte bu 2 puanlık mesafe arasına 6 takım sıkışmış vaziyette. milan'ın asıl hedefi olan şl potasına uzaklığı ise 12 puan. gattuso kızıl elma olarak burayı gösterse de çok çok uzak bir ihtimal dahilinde. takımın ahvaline gelince... nereden başlamak gerektiğini bilmiyorum. aslında şu yazdığım kadar daha yazmak lazım milan'ın durumunu şerh etmek için. gerçi bu sene çok yazdım, hatta 2017'de en çok entry girdiğim başlık 5 entry ile milan başlığıymış, eheh. sadede geleyim. takımın kötü gidişi filan bir şekilde halledilebilir. futbol tarihi böyle çöküş ve yükselişlerle dolu ama milan'da asıl sıkıntı yönetimde. takımı satın aldığında "çinli be! para akıtacak be!" diye övüle övüle göklere çıkarılan yonghong li ile ilgili ayyuka çıkan çok ciddi ithamlar var. bir kere satış esnasında ortaya atıldığı gibi ortada çinli milyarderlerden oluşan bir konsorsiyum filan yok. yonghong li de öyle multi milyarder değil. hatta ve hatta en zengin çinliler sıralamasında listede adı bile geçmiyormuş herifin. takımı alırken meşhur hedge fon eliott'tan borç almış. berlusconi'nin fininvest'ine taksit ödemesi geldiğinde yine paraya sıkışıp bu defa da isviçreli bir hedge fondan borç almıştı. şimdi bunlara olan borçlarının da vadesinin dolduğu ve beş kuruş parası olmadığı için yanına arap yatırımcı aradığı, bulamazsa kulübün hedge fonlardan birinin eline geçeceği söyleniyor. new york times'ın konuyla alakalı kol gibi uzunlukta çok güzel bir makalesi vardı. gazeteciler, yonghong li'nin çin'deki ofisini ziyarete gidiyorlar ama bir de bakıyorlar ki bina aslında bomboş, telefonlara kimse çıkmıyor. tabii bu akıllara berlusconi'nin satış esnasında bir haltlar çevirip çevirmediğini getiriyor. berlusconi'yle ilgili kara para aklama şüpheleri olduğu ve soruşturma açıldığını okumuştum birkaç gün önce ama haber keriz.avi'ymiş, sonradan yalanlandı. tabii yine de ortada büyük bir belirsizlik var. kulüp yarın bir gün rahatlıkla pezevenklerin eline geçebilir, yonghong li'nin ne bok yediği hatta kim olduğu belirsiz. ilk geldiğinde yaptığı 250 milyon avroluk transfer yüzünden ffp'nin kırbacı da kulübün üstüne inmek üzere. mirabelli-fassone ikilisi uefa'ya defaatle ricada bulunmasına rağmen uefa'nın yaptırım uygulayacağı kesin. takımın avrupa kupalarından men edilmesi demek, tabutuna çakılan bir başka çivi demek oluyor elbette. tüm bu mali belirsizlikten hasıl olarak ara transfer döneminde kimseyi de alamıyorlar. hatta yazın yüzde doksan ihtimalle birkaç oyuncuyu ellerinden çıkarmak zorunda kalacaklar. bu iç açıcı bilgilerden sonra takıma gelince başka başka iç açıcı durumları görüyoruz. montella'nın kovulması bence çok doğru bir karar değildi bir kere. tamam, bu sezon başarılı gitmiyordu ama yerine gattuso'yu getirmek için de montella kovulmaz. ancelotti ismini dillendirenler filan vardı ama carlo böyle bir cadı kazanına gelecek kadar enayi değil sonuçta. yerlerinde olsam yazın gasperini'nin kapısının önünde yatardım. neyse, montella sonrası gattuso takımın defans hattını 4'lüye çevirdi ki doğru hamleydi ve bir parça daha düzeldi takım savunması. montella da ayılıp bayıldığından değil, bonucci rahat etsin diye 3'lü çıkarıyordu ama bir noktada bundan vazgeçmesi gerekirdi. conti'nin sakatlığının da 3'lü oynamaya çalışan bir takım için elini güçlendirmediği bir gerçek çünkü ne abate ne de calabria sağ kanat bek oynayabilecek çapta adamlar. orta sahaya patron olsun diye getirilen biglia'nın lazio'daki hallerinden eser yok, bolca da maç kaçırdı. montolivo'nun iyileşmesinden sonra bakalım gattuso hangisini tercih edecek. işte bu da milan'ın bir diğer problemi. kessie hariç orta saha oyuncularında bir istikrar yok. mesela geçen sezonun yıldızı locatelli... çok yazık oluyor bu çocuğa. geçen sezonun bir diğer genç yıldızı donnarumma, yazın raiola denen ayıyla oynadığı pembe dizi sonrası hayvani bir yıllık ücrete imza atmış, üstüne bir de abisini de takıma getirtmişti (gerçi abisi de kupadaki inter maçında efsane oynadı.), şu an taraftarın gözünde beş paralık değeri yok. ffp'den ceza almamak adına yazın satılması en muhtemel isim kendisi. bonucci'nin insanı üzen baki mercimek'imsi performansını bir kenara bırakırsak takımın en büyük problemi gol üretiminde. andre silva - kalinic ikilisine yazın neredeyse 60 milyon avro para harcadılar ama takımın en kritik ve en iştah açan golcüsü daha bu sezon altyapıdan çıkan 20'lik cutrone. şaka gibi ama andre silva'nın daha serie a'da golü bile yok. geçen sezonki kadar olmasa da takımın en büyük gol silahı gene suso. bu çocuk da yine ffp'ye kurban edilebilecekler listesinde yer alıyor maalesef. bonaventura, sakatlık dönüşü kaldığı yerden devam ediyor. hakan'a gelince ha varlığı ha yokluğu. avrupa ligi'ndeki austria wien maçında muhteşem oynayıp insanları heyecanlandırsa da sonradan söndükçe söndü. avrupa ligi demişken aslında milan'ın şl'ye katılabilmesi için büyük şans bu turnuva ama atletico'su, arsenal'i, napoli'si bilemiş dururken mucizevi bir şeyler olmazsa çok fazla ilerlemeleri imkansız. gattuso'nun -tabii takımdaki ömrü uzun olursa- yapması gereken en önemli şey istikrarlı bir diziliş ve 11 tesis etmek olmalı. montella gibi işi çetrefilleştirmesine hacet yok. zaten yapacak kapasitesinin olduğu da şüpheli. pisa'yı çalıştırırken takıma teknik-taktik yönden hiçbir katkısının olmadığı, bu işlere yardımcısının bakarken kendisinin sadece höt, zötlerle takımı gazlayıp korkuttuğu söylentisi vardı. neyse, bu kadar milan yeter sanırım. parmaklarıma kramplar girdi.
bologna düşme hattından oldukça yukarıda genelde olduğu gibi amaçsız bir şekilde dolaşıyor. donadoni'nin yönetiminde tavşan boku gibi ne kokuyorlar ne bulaşıyorlar. verdi'yi napoli'ye satarlarsa takım büyük güç kaybedecek ama ziyanı yok, dzemaili geri döndü. şaka filan değil, montreal'e gitmeden evvel takımın mvp'si kendisiydi. hem bologna'nın hem de montreal'in sahibi olan saputo, "azıcık da montreal'de oyna." deyince mecburiyetten gitmişti. şimdi yalvar yakar bologna'ya geri döndü.
chievo'nun şu an en golcüsü durumundaki inglese, napoli kısmında da anlattığım gibi büyük ihtimalle napoli'ye gidecek ve o zaman ne bok yiyeceklerini merak ediyorum. kadayıfseverler federasyonu başkanı 38'lik pellissier'i çatlayana kadar oynatırlar artık.
geriye kalan genoa, sassuolo, cagliari, spal, crotone, verona ve benevento'nun değerlendirecek pek de bir şeyleri yok. bir tek sassuolo'nun şu hali üzücü. berardi'nin bir buçuk sezondur süren ve formunun canına okuyan sakatlıkları ve üstüne bu sezon edf ve pellegrini'yi roma'ya kaptırmaları, bunların da yerinin dolması, hoca değişikliği filan derken 15-16 sezonunda avrupa ligi yapan o sassuolo'dan eser yok artık.
(entry'yi yazarken mevsimler değiştiği için anakronizm hataları olabilir. misal paratici ve marotta'nın milano'ya uçuşu çarşamba günüydü sanırım. oddo'ya adamlıkta arda'nın karesidir yazmıştım, dün itibariyle arda'nın küpü haline geldi. piyasanın hızına yetişemiyorum, ne yapayım.)
napoli, ilk yarıyı lider kapattı ama kadro genişliği olarak juve'nin önünde diz çöker, tövbe ister bir haldeler ve önünde sonunda bu defoları bir yerlerine kaçacaktır. hatta milik ve ghoulam'ın sakatlıkları sonrası kaçtığı bile söylenebilir. hadi milik zaten geçen sezonki sakatlığı sonrası sarri'nin ilk tercihi olma özelliğini kaybetmiş, muhtemelen bu sezonda da o şekilde devam edecekti ama ghoulam'ın sakatlığı takımı gerçekten berbat etkiledi. hatta lki de şl'den elenmelerine bile sebep oldu çünkü san paolo'daki city maçını 1-0 önde götürürlerken sakatlanıp çıkmış, bu da napoli'nin oyununa ciddi manada örse vurmuştu*. zira napoli defanstan çıkarken bunu genelde ghoulam, jorginho, hamsik üçlüsünün paslaşmasıyla yapıyordu. bu sakatlık sonrası sarri oraya roma'dan kiraladıkları mario rui'yi koydu ama rui, her ne kadar fena bir oyuncu olmasa da ghoulam'la arasında büyük klas farkı elbet. aynı şekilde ileri üçlüden herhangi birisi sakatlandığında veya cezalı duruma düştüğünde de sarri'nin işi gene yaş. misal yakın zamanda insigne sakatlandı, oraya zielinski'yi koymak zorunda kaldı. (aslında elinde ounas ve giaccherini de var ama ounas henüz işlenmemiş bir yetenek, giaccherini'ye de hoca takık; ne oynatıyor ne satılmasına müsaade ediyor.) işbu sebepten yazın aldıkları inglese'yi devre arasında kiralık oynadığı chievo'dan çağıracakları söyleniyor(du) ama şimdilik ses yok. ileriye kesinkes transfer şart. simone verdi'yle anlaştıkları söyleniyor ki doğruysa süper hamle olur. aynı maç içerisinde iki frikik golü atan ve bunun birini sağ birini sol ayağıyla gerçekleştirecek kadar yetenekli bir adam verdi: (bkz: #2276077). lafın kısası şu ki napoli'nin harika bir ilk 11'i* ve güzel bir orta saha rotasyonu (alan, jorginho, hamsik, zielinski, diawara, rog) olmakla beraber, defans ve forvet elemanlarını yedekleyecek oyuncuları yok; olanlarla da aslar arasında dünya kadar kalite farkı var. sırf bu yüzden şampiyonlar ligi'ne de yeterince asılmadılar. hatta şu an ismini hatırlayamasam da oyunculardan biri "bizim için scudetto'yu kazanmak, şl'yi kazanmaktan daha önemli." demişti. aynı şey avrupa ligi için de geçerli olacaktır ve sarri, buraya da çok asılmayacaktır. adamcağızın da yapacağı hiçbir şey yok, anlattığım gibi takımın bırak iki kulvarı, tek kulvarda bile zorlanacak bir kadrosu var. de laurentiis'in cebindeki akrebi havalandırma vakti geldi de geçiyor.*
bonucci ve dani alves'in gidişi, yerlerine gelen mds* ve höwedes'in uzun süreli sakatlıkları derken juventus'un geçen sezonlardaki en büyük silahı olan savunması sezon başında kadayıfa dönmüş, gelenden geçenden ikişer üçer yiyen bir takım haline gelmişlerdi ama sonradan iyi toparladılar. hatta son on maçta yedikleri gol sayısı 1'di galiba. bunda en büyük pay sahibi de benatia oldu. bilindiği gibi son derece nanemolla bir oyuncu kendisi ve sezon başında da bolca sakatlandı ama ne zamanki düzenli olarak oynamaya başladı, gerçekten fark yarattı. şimdi stoper rotasyonları benatia, chiellini, rugani, barzagli ve höwedes şeklinde. höwedes'teki satın alma opsiyonlarını büyük ihtimalle kullanmazlar çünkü schalke adamın kadavrasını göndermiş, bu sezon boyunca sakatlıklardan fırsat bulabilip de aldığı dakika sayısı sadece 68. o maçta da* 68. dakikada sakatlanıp çıkmıştı zaten. gerçi höwedes'i almalarına da gerek yok, seneye caldara gelecek. defanstaki asıl problemleri ise sağ bek mevkisinde. dani alves'in yazın yaptığı dallamalığın bedelini takım ağır ödedi, ödüyor. allegri'nin milan'dan talebesi mds'yi aldılar ama dani alves nere, mds nere? dağlar kadar fark var ikili arasında. hatta transferinden sonra milan taraftarı iyi taşak geçmişti juve'yle. gerçi oynadığı maçlarda fena değildi, allegri'nin de bir bildiği vardır herhalde. lichtsteiner ise iyiden iyiye çaptan düşmüş vaziyette. höwedes'in sağ bekte de oynayabilmesine güvenerek şl listesine -geçen sezon olduğu gibi- yine adı yazılmadı. tabii mds'nin ve höwedes'in sakatlanmasıyla bu hamle fena şekilde ellerinde patladı, camp nou'da sağ beke sturaro denen kazmayı koymak zorunda kaldı allegri. aynı şekilde sol bekte de sıkıntı var. geçen sezonki alex sandro'nun yerinde yeller esiyor. zannımca yazın gidici kavruk oğlan. tabii bu da ne demek? asamoah'ın yazın da takımdan ayrılamaması demek. seneye spinazzola gelecek gelmesine ama şayet alex sandro giderse üstüne bir de asamoah'ın gitmesine izin vermez juventus. zira hem yeni bir sol bek aramak zorunda kalırlar hem de -bence- seneye formayı spinazzola'ya direkt vermez allegri. bir sezonluk geçiş süreci yaşanır, bu sezonda da asamoah oynar, spinazzola da pişer. alex sandro ilk geldiğinde de formayı evra'dan hemen alamamış, ikinci sezonunda da düzenli olarak oynamaya başlamıştı. tabii bu dediklerim alex sandro'nun gidip gitmemesine bağlı. şu da var ki asamoh, bu sezon gerçekten iyi oynuyor. büyük maçların hepsinde onu oynattı allegri. asamoah'ın bu performans artışındaki en büyük sebeplerden biri de kuşkusuz matuidi. tek kelimeyle muhteşem oynuyor herif sol içte. iki kelimeyle ise "pancar motoru" gibi oynuyor. başta belirttiğim defans problemini allegri'nin çözmesinde en büyük yardımcılardan biri kendisinin varlığı oldu. zira geçen sezon ortasında 3-5-2'nin tıkanıklığını nasıl ki dybala'yı forvet arkasına çekip dizilişi 4-2-3-1' çekerek çözdüyse, bu sezon tıkanan 4-2-3-1'i de 4-3-3'e geçerek aştı allegri ve 3'lü orta saha nizamının oluşturulmasında matuidi olmazsa olmaz bir parça. diğer elemanlara gelince pjanic kah regista'da kah trequartista'da gene efsane oynuyor. khedira'ysa aynı lichtsteiner gibi çaptan düşenlerden. sezon sonu takımdan ayrılması kuvvetle muhtemel. yerine de kendisinin imitasyonu emre can geliyor yüzde doksan dokuz ihtimalle. hatta ben bu satırları yazarken marotta ve paratici'nin milano'ya uçtuğu, emre can'ın avukatıyla ön protokol imzalayacakları söyleniyordu. marotta, beleş transferin kitabını yazmaya devam ediyor. marchisio ise yine kayıplarda. şu sezon da bile defalarca kez sakatlandı, hatta yine sakatlanmış, bir ay yok. zaten allegri'nin gözünden de düştü. çok yazık oldu, efsane olabilecek kapasitede bir adamdı il principino. bir de eklemeden geçemeyeceğim bentancur var. bu çocuk büyük regista olacak. forvet hattındaysa tam bir enflasyon var. higuain, dybala, costa, bernardeschi, mandzukiç, cuadrado diye giden bir rotasyona sahipler. geçen sezon ise pjaca'nın sakatlığından sonra ellerinde 4 mevki için 4 adam vardı: higuain, dybala, mandzukiç, cuadrado. hatta allegri'nin yokluktan sağ açığa lemina'yı aldığı filan oluyordu. costa ve bernardeschi hücuma müthiş bir çeşitlilik kazandırdılar, en mühimi hız kattılar. seneye bir de schalke'ye kiralık yolladıkları pjaca dönecek ki ohannesburg. hücumdaki tek problemleri dybala'nın kasım ayından itibaren düşen performansı oldu, hatta kesik bile yedi. kız arkadaşından mı ne ayrılmış çocukcağız. fakat sonlara doğru tekrar alev aldı. velhasıl sağ bek mevkisindeki problemleri hariç o kadar geniş ve kaliteli bir kadroları var ki şampiyonluk için en büyük favori yine kendileri. bir de az kalsın unutuyordum, buffon'un sakatlığında sczczesny muhteşem oynuyor. buffon dönse bile önemli maçlarda oynayamayabilir bu saatten sonra. bu da ayrı bir entry konusu.
napoli'nin yaşadığı problemin aynısını, hatta daha beterini inter yaşıyor. spalletti'yi totti'ye yaptıklarından dolayı pek sevmesem de eğer inter, son bir aya kadar ligi lider götürdüyse ve şu an halen üçüncüyse bunda en büyük pay bu herifin. yoksa geçen sezon 7. olan kadronun üstüne öyle atla deve düzeyinde oyuncular gelmiş falan değil. bir tek skriniar takviyesine özellikle değinmek gerekiyor belki çünkü adam taş gibi oynuyor. serie a'da ilk devrenin en iyi defansı kuşkusuz kendisiydi. fakat inter'i burada büyük bir tehlike bekliyor. o da şu ki kadrolarında sadece 3 stoper var ve onlardan biri (yedek olan) ranocchia. nasıl bir kafayla böyle bir planlama yaptılar bilinmez fakat acilen bir, hatta bana kalsa iki stoper almaları gerekiyor. fakat gel gör ki elleri kolları bağlı çünkü ffp mevzuları ve suning'in kemer sıkma politikalarından dolayı spalletti'nin de deklare ettiği üzere kimseyi bonservisiyle alamıyorlar, alamayacaklar; bunun için yazı beklemek zorundalar. geriye kiralama seçeneği kalıyor kendilerine ama devre arasında kimi kiralayabilirler büyük muamma. tek problemleri stoperde de değil. bek konusunda da sıkıntı büyük. fakat buradaki problem nicelik değil nitelik eksikliğinden. yazın aldıkları cancelo'yla dalbert epey bir sakat yattıktan sonra takıma girmeye başladılar ama ben dalbert'ten hiç etkilenmedim. cancelo da defansif yönden eksik. nagatomo, santon, d'ambrosio üçlüsünden gene iyi verim aldı spalletti ama ciddi bir rakibin muteber bir açık oyuncusu bu üçünü de rahatlıkla harcar, harcadı da. torino'daki juve maçında cuadrado önce santon'u sonra dalbert'i hacamat etti, bir ay falan oluyor. bu kadar noksana rağmen inter folloş olmuyorsa bunda en büyük pay şüphesiz ki handanoviç'in. gene muhteşem, gene muhteşem herif... ön libero konusunda sıkıntıları yok. belki de sıkıntılarının olmadığı tek bölge. vecino, gagliardini ve valero -hatta zorlarsan joao mario ve brozoviç'i de sayabilirsin- burayı kotarıyorlar. fiorentina'dan kaptıkları vecino da valero da çok iyiydiler. orta sahada esas sıkıntıyı trequartista mevkisinde çekiyorlar. brozoviç tam bir gamsız pezevenk; joao mario da bok gibi oynuyor bu sene, harcadığı fırsatın haddi hesabı yok... hele kupadaki milan maçında, uzatmalarda kaçırdığı gol tam bir epic fail... stoperle birlikte takımın en büyük eksiği burada. şut atacak, asist yapacak, tıkanan oyunu açacak bir çilingire ihtiyaçları var. misal pastore. ama o da bugün kariyerini psg'de bitirmek istediğini açıkladı. forvet hattına gelince buradaki üçlü sezonun ilk yarısında -sonları saymazsak- efsane top oynadılar. ırz düşmanı icardi iyiden iyiye leblebici bir forvete dönüştü, candreva yanılmıyorsam ligin asist kralı, perisic'in de 7 gol - 6 asisti var. lakin bu üçlü de son maçlarda tam sıçtılar. yorgunluk, formsuzluk, şanssızlık ve en mühimi rekabetsizlikten dolayı olsa gerek çünkü bu üçünü de yedekleyen tek adam var kadroda: eder. o garibim de girdiği maçlarda elinden geleni yapmaya çalışsa da kah sağ kah sol açık, kah forvet kah trequartista oynayabilecek kapasitede değil. zaten dünyada öyle bir tane adam var, o da barcelona'da oynuyor. aslında caen'den aldıkları karamoh'u daha fazla deneyebilirdi spalletti ama pek şans vermedi. hasılı açıkları ve forveti de yedekleyecek oyunculara ihtiyacı var inter'in. ve fakat önceden de belirttiğim üzere elleri kolları yaza kadar bağlı. belki orta sahaya hülle yoluyla çin'deki kardeş takımlarından ramires'i getirebilirler ama o da hangi derde çare olacak muamma. yazın ausillo ve sabatini ikilisinin sazı eline alıp spaletti'nin fikrini de alarak -sabatini hocaları pek iplemez ama- takımın kadrosunu kaliteli bir şekilde genişletmeleri lazım. tabii bunu yaparken ellerindeki ırz düşmanını da real'e kaptırmamaya dikkat etmeliler. sonuç itibariyle inter'in de scudetto'yu kazanması, hele ki zirveden 9 puan geriye düşmüşken, artık bir hülya. ilk dörde kalıp şampiyonlar ligi'ne kapağı atabilirlerse büyük başarı olur ve bu başarı da tamamen spalletti'nin eseri sayılır.
gelelim beni iki senedir mest eden lazio'ya. iğrenç taraftarlarından münezzeh olarak bu takıma ve hocaları simone inzaghi'ye büyük bir sempatim var, daha önce de defaatle yazdım zaten sözlükte. öncelikle şunu belirtmek gerek ki başkan lotito ve sportif direktör igli tare son birkaç sezondur üç otuz paraya güzel işler yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar. şu an takımın dört demirbaşı olan immobile'yi 9'a, milikoviç-saviç'i 9'a, de vrij'i 7'ye, luis alberto'yu 6,5'a aldılar. yaklaşık 30 milyon avroya aldıkları şu dört adamı elden çıkarmaya kalksalar kasalarına herhalde 250 milyon avro rahatlıkla girer. neyse... simone takımı 3-5-1-1'imsi bir dizilişle sahaya sürüyor genelde. takımın defans hattının lideri kuşkusuz ki de vrij. sezon sonu sözleşmesi bitiyor, henüz lazio'yla sözleşme uzatmadığı gibi uzatmaya teşne olduğu da söylenemez. bilimum dev kulüp kendisinin peşinde. aslında inter'e gitse skriniar'la birlikte efsanevi bir tandem kurabilirler ama ingiltere'ye gitmesi daha muhtemel duruyor. simone diğer iki stoperi de genelde wallace ve bastos olarak seçiyor ki ikisi de üst düzey değil. hele roma maçını kaybetmelerine neden olan ve maç sonu basın toplantısında simone'nin ağzına sıçtığı bastos tam bir saatli bomba. işte yönetim güzel bir hamle yaparak caceres'i aldı birkaç gün önce. şayet yaşam tarzına dikkat eder ve sakatlık problemi yaşamazsa halihazırda taş gibi olan lazio'yu daha bir taşlaştıracaktır. bek konusunda simone'nin herhangi bir gözdesi yok. sol bekte kah radu'yu kah lukaku'yu; sağ bekte de kah marusic'i kah basta'yı kullanıyor. orta üçlüyü de leiva, parolo, milinkoviç-saviç üçlüsünden kuruyor. leiva ve parolo zaten çok olgun -bu arada leiva, biglia'nın yokluğunu hiç hissettirmedi- oynuyorlar ama saviç'e ayrıca değinmek gerek. son zamanlarda beni en heyecanlandıran adamlardan birisi bu çocuk. geçen sezon da çok iyiydi ama bu sezon bayağı bildiğin maçın kaderine etki eder hale geldi. juve'den psg'ye, manu'dan city'ye bir dünya kulüp peşinde. hatta psg'nin 100 milyon avroyu bastırıp alacağı söylentisi vardı ki bence bu paranın hakkını verebilecek potansiyeli var bu çocuğun. tabii ümidimiz serie a'da kalmasından yana. forvete gelince zaten immobile'ye söylenecek hiçbir şey yok. şu an 20 golle -ki haksız yere aldığı ceza yüzünden birkaç tane de maç kaçırdı- serie a'nın gol kralı. ayrıyeten 7 de asisti var*. yani yine, yeni, yeniden fevkaladenin fevkinde oynuyor. son maçta da spal'a 4 tane yağladı aslanım. yedeği caicedo serie a'da pek iş yapamadı ama avrupa ligi'nde iyiydi. o da immobile'nin gölgesinde yetişiyor. immobile'nin yanında, daha doğrusu arkasında second striker rolündeyse luis alberto oynuyor ama ne oynuyor. 6 gol, 8 asisti var. spal maçında attığı şu gole dikkatinizi celbederim: https://youtu.be/O-_QWrGSN00?t=47s
yazın monaco'ya giden keita balde'nin geçen sezonki şaşaalı performansından sonra yönetimin orayı dolduramayacağını düşünmüştüm ama luis alberto öyle akışkan oynuyor ve oynatıyor ki benim çok beğendiğim felipe anderson da keita gidişi sonrası biraz da panik transferi olarak yapılan nani de kadük kalıyorlar. aslında bu bollukta simone'nin bir de forvet hattını üçlü nizamda kurgulamasını çok isterdim ama hikmetinden elbette sual olunmaz kendinin. iki sene öncesinin hasta ve beş parasız adamı lazio'yu alıp -çok dar imkanlarla- şu pozisyona sokan (aleyhlerine üst üste yapılan aptalca hakem hataları olmasa belki de şampiyonluğa bile güreşebilirlerdi.), juventus'un kendi evindeki 57 maçlık yenilmezliğini sonlandıran, aynı juventus'tan italya süper kupası'nı kapan adamı sevmemek olmaz. tabii takımını avrupa ligi grubundan namağlup çıkardığını da unutmamak gerek. karşılarına da steaua bükreş çıktı ki normal şartlar altında lazio'nun yedekleri bile geçer bu eşleşmeyi. bu arada lotito gitti, gider. federasyon başkanı olması bekleniyor kendisinin. olursa acaba juventus'la nasıl geçinecek? zira pek hoşlaşmazlar birbirlerinden.
roma, benim beklediğimden daha iyi bir ilk devre geçirdi. zira spalletti'yi, salah'ı, rüdiger'i ve paredes'i aynı yazda kaybettiler. spalletti'nin yerine gelen edf* ile ilgili büyük soru işaretleri vardı, gerçi son haftalarda o soru işaretleri gene hortladı ama o sonraki mevzu. işin aksi gibi salah'ın yerine alınan defrel ve dzeko'yu yedeklemesi için alınan schick de uzun süreli sakatlıklar geçirdiler, hatta defrel halen sakat. sezona da inter'e 3-1 yenilerek başladılar. akabinde roma'da bir de atletico maçı oynadılar ki evlere şenlik. takım tüm şansını o maçta tüketmiştir herhalde. sonradan ne olduysa oldu ve iyi bir galibiyet serisi yakaladılar. kalede alisson'un, defansta manolas'ın, orta sahada nainggolan'ın ve forvette dzeko'nun üstün formuyla bayağı iyi bir takım görüntüsüne büründüler. pik noktalarına da chelsea'ye kendi evlerinde 3 attıkları maçta ulaştılar. taraftar şen şakrak, edf'nin ne doğru bir seçim olduğunu anlatırken o maçtan sonra takımın formu gitgide düşmeye başladı. bilhassa hücum anlamında çok kısırlaştılar. geçen sezon böyle durumlarda salah sorumluluğu üzerine alıyor, atıp attırıyordu ama bu sezon o da yoktu ellerinde. geriye ne kaldı? sezonun en doğru transferlerinden biri olduğunda herkesin hemfikir olduğu kolarov'un duran topları kaldı. (hoş, sadece duran topları değil her icraatiyle takdir edilesi bir adam kolarov.) dediğim gibi defrel ve schick'in sakatlıkları olmasa durum bu raddede kötüleşmeyebilirdi. o da ayrı bir şanssızlık. bu arada sakatlıktan belini doğrultamayan bir diğer adam da taze transfer karsdorp. yazdan beri sakat yatıyor çocuk. yokluğunda da florenzi oynuyor. bilindiği üzere kendisi aslında bir orta saha oyuncusu ama sağ bek ve sağ açık mevkilerini de kotarabiliyor. torino'dan büyük ümitlerle alınan ve benim de oradayken çok beğendiğim bruno peres'e gelince özellikle bu sezon berbat oynuyor. tahammül edilecek gibi değil. orta sahada geçen sezon olduğu gibi ddr, nainggolan ve strootman üçlüsü var. yazın geri getirdikleri pellegrini'yi de unutmamak gerek, geleceği çok parlak. yalnız son maç öncesi takımda büyük bir kriz yaşandı. nainggolan dingili yanılmıyorsam instagram'da sigara ve içki içerken canlı yayın yapıyor, her ne kadar bir özür bildirisi yayınlasa da normal olarak hem para cezası kesildi hem de atalanta maçında kadroya alınmadı. 2-1 kaybettiler o maçı bu arada ve nainggolan'ın eksikliği çokça hissedildi. yani efendi uslu bir yaşam tarzı olsaydı acaba nasıl bir futbolcu olurdu bu nainggolan, insan sormadan edemiyor. el-shara, dzeko ve perotti üçlüsü çok çalıştılar, çok da olumlu işler yaptılar fakat devre sonuna doğru inter'deki metal yorgunluğunun bir benzerini onlar da yaşadılar. sakatlıklar olmasa roma'nın kadro konusunda herhangi bir problemi yok. edf ise şl grubunu lider bitiren bir takım yönetmiş olsa da halen rüşdünü ispatlayabilmiş değil. ikinci turda da şanslarına shaktar çıktı ki elemeleri muhtemel. yani roma için geçiş sezonu sayılabilecek bu sezonda, şl'de çeyrek final + ligde ilk 4 yapmak başarı olur. benim asıl merak ettiğim monchi'nin yaza neler yapacağı.
sampdoria sezona her ne kadar bomba gibi girse de (ilk 12 maçta sadece 2 mağlubiyet) sonradan batırdı (son 7 maçta 5 mağlubiyet). kulübün güzel bir stratejisi var. yakışıklı başkanları ferrero, her sezon yetenekli gençleri takıma doldurup parlatıyor, akabinde de yüksek meblağlara bir yerlere çakıyor (schick, muriel, skriniar). şu anki kadrolarında da yine çok bomba gencolar var. en dikkat çekicileri denis praet ve lucas torreira. hatta geçenlerde juventus'un ikisine de kancasını attığı, praet için yaza söz aldığı yazılıyordu fakat bu ikili arasında torreira daha dikkat çekici bence. 1.68'lik bu minnak adamın öyle deli şutları var ki neresinden çıkarttığına insan şaşırıyor. bir diğer orta saha elemanı linetty de ferrero'nun sermayelerinden olmaya namzet. schick sonrası alınan ve lewa'nın varisi olarak görülen kownacki'nin henüz bir numarasını görebilmiş değiliz ama bun durum son derece normal çünkü quagliarella, zapata ve caprari'yle rekabet edip formayı kapması zaten imkansızdı. bu arada quagliarella kaşla göz arasında yine 12 gole ulaştı, adam büyük profesyonel. arkasındaki ramirez'in de 7 asisti var ki serie a'nın en iyi trequartista'larından. sezon başında marco giampaolo'nun iyi bir hoca olup olmadığı konusunda kararsızdım ama vazgeçmediği 4-3-1-2'nin başarısı ve parlattığı genç oyuncular hep artı hanesine yazılıyor elbette.
bir sene içerisinde kaybettikleri üç as oyuncuya (gagliardini, kessie, conti) ve üç cephede bir de savaşmalarına bağlı olarak atalanta'nın geçen sezonki performansı olmasa da devrenin sonuna doğru çok iyi toparlayıp yedinciliğe kadar yükseldiler. üstüne avrupa ligi'nde lyon ve everton'lu gruptan lider çıkmayı da başardılar (everton'a deplasmanda 5 tane sapladıklarını da unutmayalım). gerçi şanslarına dortmund çıktı ama ne olacağı belli olmaz. italya kupası'nda da çeyrek finale kadar yükselip napoli'yi hem de deplasmanda 2-1 yendiler ve juve'yle eşleştiler. şimdilik her şey tıkırında gidiyor. ulu reyiz gasperini gene döktürmeye devam ediyor. bu sezonun bombası ise bryan cristante. 22'lik orta saha için inter ve italya'da parlayan her orta sahaya çöken juventus çekişiyor. halihazırda caldara ve spinazzola zaten juve'nin tapulu malı ve seneye atalanta'dan ayrılacaklar. gasperini bu ikisini de çok iyi pişirdi, allegri tepe tepe kullanır artık. gasperini, takımı 3-4-2-1 benzeri bir dizilişle oynatıyor ve de çok iyi yapıyor. forvet arkasına koyduğu ilicic ve papu gomez için en etkili sistem bu çünkü. meyvelerini de veriyor tabii sistem. papu gomez'in tüm kulvarlarda oynanan 25 maçta 7 gol, 7 asisti; ilicic'in 25 maçta 9 gol, 7 asisti var. e daha ne olsun? forvetteyse kah petagna kah yazın aldıkları cornelius oynuyor, fena da oynamıyor. roma'ya dehşetengiz bir gol attı geçenlerde: https://youtu.be/GxKy4I-wNBQ?t=33s
bir buçuk sezondur benim kendi adıma en beğendiğim takım kendileri, gasperini de simone inzaghi'yle birlikte en beğendiğim iki hocadan birisi. muhtemelen yazın çok talibi olacaktır kendisinin. milan'a filan gidip de kaosun ortasında yok olup gitmez umarım. gönül ister ki atalanta'nın başında devam etsin, oynattığı zevkli futbolla gözümüzün pasını silsin, kulübün meşhur altyapısından yeni yeni oyuncular salsın piyasaya.
del neri çapsızından sonra udinese'nin ilerlemesini beklerdim ama sekizinciliğe kadar yükselmeleri kendileri için bile süpriz olmuştur herhalde. tabii burada bütün iltifatlar oddo'ya gitmeli. pescara'nın başındayken kaybettikleri maç esnasında ağlayacak kadar adam gibi adamdır hatta arda'nın karesidir kendisi: https://i.hizliresim.com/5gV1AM.png
geldiğinden bu yana takımın başında çıktığı 7 serie a maçında 5 galibiyet 1 beraberliği var. napoli'ye de 1-0 yenildiler ki -bayağı da zorladılar- aksi, eşyanın tabiatına ters olurdu zaten. udinese yıllardır amaçsız bir şekilde yaşayan bir kulüp. çok iyi kadroları da oldu (2010'ların başındaki benatia, alexis sanchez, asamoah, handanoviç, di natale barındıran kadrosu), berbat kadroları da oldu ama udinese'den bir bok olmadı. asla küme düşme ama asla başarı da kovalama, düsturuyla yönetiliyorlar. avrupa ligi'ne kalmak kendileri için şampiyonluk gibi bir şey olurdu. şu anki kadrolarına gelince üç dört tane dikkat çekici gençleri var ellerinde. bu sezon sakatlıklardan pek oynayamayan widmer, geçen sezon çok ağır bir sakatlık geçiren fofana, milan'la adı geçen ve takımın en önemli futbolcusu konumunda olan jankto ve yıldızı bu sezon parlayan 1.90'lık trequartista antonin barak. udinese'nin taklit etmesi için önünde iki güzel örnek var aslında: atalanta, sampdoria. ve fakat nedense dediğim aptal döngünün içinde cebelleşip duruyorlar. bu makus talihlerini oddo değiştirebilir mi bilmiyorum.
della valle'ler yazın tüm kadroyu boşaltınca zararlarını tanzim edip kulübü ellerinden çıkaracakları konuşulmuştu ama sonradan restore edilen kadrosu ve başındaki pioli'siyle fiorentina şu an dokuzuncu sırada ve bence ligin ikinci yarısında udinese'yi de altlarına almaları işten bile değil. artık çoğu takım kendine geldiği için (inter, napoli, roma) ve bazıları da kendilerine gelmeye çalıştığı için (milan) bundan birkaç sene evvelde olduğu gibi viola'nın ilk üçe veya dörde girmesi artık zor. tabii bir ara konuşulduğu gibi çinliler filan kulübü satın alırsa bilemem ama çinlilerin elindeki milan'ı da görüyoruz işte. gerçi 2021'de açılması beklenen yeni ve kendilerine ait olacak stada kavuşurlarsa madden çok daha rahat hale gelebilirler. kadroya gelince kalinic'in yerine alınan simeone, selefinden kesinlikle çok daha yetenekli artı genç bir forvet ama beklediğim kadar gol atamadı. inter'e giden valero-vecino ikilisinin yerine gelen veretout ve benassi, badelj'le birlikte dinamik ve genç bir orta saha üçlüsü oluşturdular. juve'ye giden takımın yıldızı bernardeschi'nin yerine kendi mamulleri olan chiesa'yı konuşlandırdılar ama bu çocuğu uzun süre ellerinde tutmaları imkansız ve bu gidişle namı babasınınkini de geçer büyük olasılıkla. talibi de hazır: napoli. yavaştan yaşını almaya başlayan callejon'un yerine düşünülüyor. ileriye alınan eysseric'ten çok şeyler beklerken adam patates çıktı, 34'lük thereau'dan hiçbir beklenti yokken adam aktı da aktı (6 gol, 4 asist). eysseric gibi bir başka hayal kırıklığı ise saponara. gerçi sakatlıklarla boğuştu ama yıllardır da bir gıdım mesafe kat edemedi maalesef. takımın defansı gelen giden onca oyuncuya rağmen gene güven vermiyor. pioli bunu halledebilirse ki sonlara doğru büyük mesafe aldı (son 8 maçlarını kaybetmediler), tekrar başaltı takım hüviyetine kavuşabilir fiorentina.
yazın hemen her istediği alınmasına rağmen mihajloviç'in geçen sezona göre çok daha kötü bir performans sergilemesi doğal olarak kellesinin alınmasına sebep oldu. torino'ya ve başkan cairo'ya her ne kadar mihajloviç'i beğensem de bu noktada bir şey diyemiyorum çünkü takımın gerçekten kaliteli ve en önemlisi dengeli bir kadrosu var. bu sezonki tek sıkıntıları belotti'nin sakatlıkları oldu. doğal olarak da geçen sezonki hayvani performansına pek yaklaşamadı il gallo. miha'nın yerine getirilen mazzarri, takımın başında çıktığı ilk maçta dosta güven düşman korku verse de napoli günlerinden bu yana müspet bir icaraati yok, gerçi olsa torino da ne işi var. sirigu, n'koulou, lyanco, ansaldi, rincon, baselli, ljajic, berenguer, falque, belotti, niang gibi oyuncuları barındıran kadro güzel kadrodur; iyi bir teknik direktör performansıyla geçen sezonki atalanta benzeri bir başarı yakalamaları zor değil. teorik olarak tabii.
evet, geldik esas oğlana. milan, şu an ligde 11. sırada. kulağa her ne kadar korkunç gelse de ligin orta sırasında büyük bir sıkışma var. altıncı sampdoria ile on birinci milan arasındaki puan farkı sadece 2... işte bu 2 puanlık mesafe arasına 6 takım sıkışmış vaziyette. milan'ın asıl hedefi olan şl potasına uzaklığı ise 12 puan. gattuso kızıl elma olarak burayı gösterse de çok çok uzak bir ihtimal dahilinde. takımın ahvaline gelince... nereden başlamak gerektiğini bilmiyorum. aslında şu yazdığım kadar daha yazmak lazım milan'ın durumunu şerh etmek için. gerçi bu sene çok yazdım, hatta 2017'de en çok entry girdiğim başlık 5 entry ile milan başlığıymış, eheh. sadede geleyim. takımın kötü gidişi filan bir şekilde halledilebilir. futbol tarihi böyle çöküş ve yükselişlerle dolu ama milan'da asıl sıkıntı yönetimde. takımı satın aldığında "çinli be! para akıtacak be!" diye övüle övüle göklere çıkarılan yonghong li ile ilgili ayyuka çıkan çok ciddi ithamlar var. bir kere satış esnasında ortaya atıldığı gibi ortada çinli milyarderlerden oluşan bir konsorsiyum filan yok. yonghong li de öyle multi milyarder değil. hatta ve hatta en zengin çinliler sıralamasında listede adı bile geçmiyormuş herifin. takımı alırken meşhur hedge fon eliott'tan borç almış. berlusconi'nin fininvest'ine taksit ödemesi geldiğinde yine paraya sıkışıp bu defa da isviçreli bir hedge fondan borç almıştı. şimdi bunlara olan borçlarının da vadesinin dolduğu ve beş kuruş parası olmadığı için yanına arap yatırımcı aradığı, bulamazsa kulübün hedge fonlardan birinin eline geçeceği söyleniyor. new york times'ın konuyla alakalı kol gibi uzunlukta çok güzel bir makalesi vardı. gazeteciler, yonghong li'nin çin'deki ofisini ziyarete gidiyorlar ama bir de bakıyorlar ki bina aslında bomboş, telefonlara kimse çıkmıyor. tabii bu akıllara berlusconi'nin satış esnasında bir haltlar çevirip çevirmediğini getiriyor. berlusconi'yle ilgili kara para aklama şüpheleri olduğu ve soruşturma açıldığını okumuştum birkaç gün önce ama haber keriz.avi'ymiş, sonradan yalanlandı. tabii yine de ortada büyük bir belirsizlik var. kulüp yarın bir gün rahatlıkla pezevenklerin eline geçebilir, yonghong li'nin ne bok yediği hatta kim olduğu belirsiz. ilk geldiğinde yaptığı 250 milyon avroluk transfer yüzünden ffp'nin kırbacı da kulübün üstüne inmek üzere. mirabelli-fassone ikilisi uefa'ya defaatle ricada bulunmasına rağmen uefa'nın yaptırım uygulayacağı kesin. takımın avrupa kupalarından men edilmesi demek, tabutuna çakılan bir başka çivi demek oluyor elbette. tüm bu mali belirsizlikten hasıl olarak ara transfer döneminde kimseyi de alamıyorlar. hatta yazın yüzde doksan ihtimalle birkaç oyuncuyu ellerinden çıkarmak zorunda kalacaklar. bu iç açıcı bilgilerden sonra takıma gelince başka başka iç açıcı durumları görüyoruz. montella'nın kovulması bence çok doğru bir karar değildi bir kere. tamam, bu sezon başarılı gitmiyordu ama yerine gattuso'yu getirmek için de montella kovulmaz. ancelotti ismini dillendirenler filan vardı ama carlo böyle bir cadı kazanına gelecek kadar enayi değil sonuçta. yerlerinde olsam yazın gasperini'nin kapısının önünde yatardım. neyse, montella sonrası gattuso takımın defans hattını 4'lüye çevirdi ki doğru hamleydi ve bir parça daha düzeldi takım savunması. montella da ayılıp bayıldığından değil, bonucci rahat etsin diye 3'lü çıkarıyordu ama bir noktada bundan vazgeçmesi gerekirdi. conti'nin sakatlığının da 3'lü oynamaya çalışan bir takım için elini güçlendirmediği bir gerçek çünkü ne abate ne de calabria sağ kanat bek oynayabilecek çapta adamlar. orta sahaya patron olsun diye getirilen biglia'nın lazio'daki hallerinden eser yok, bolca da maç kaçırdı. montolivo'nun iyileşmesinden sonra bakalım gattuso hangisini tercih edecek. işte bu da milan'ın bir diğer problemi. kessie hariç orta saha oyuncularında bir istikrar yok. mesela geçen sezonun yıldızı locatelli... çok yazık oluyor bu çocuğa. geçen sezonun bir diğer genç yıldızı donnarumma, yazın raiola denen ayıyla oynadığı pembe dizi sonrası hayvani bir yıllık ücrete imza atmış, üstüne bir de abisini de takıma getirtmişti (gerçi abisi de kupadaki inter maçında efsane oynadı.), şu an taraftarın gözünde beş paralık değeri yok. ffp'den ceza almamak adına yazın satılması en muhtemel isim kendisi. bonucci'nin insanı üzen baki mercimek'imsi performansını bir kenara bırakırsak takımın en büyük problemi gol üretiminde. andre silva - kalinic ikilisine yazın neredeyse 60 milyon avro para harcadılar ama takımın en kritik ve en iştah açan golcüsü daha bu sezon altyapıdan çıkan 20'lik cutrone. şaka gibi ama andre silva'nın daha serie a'da golü bile yok. geçen sezonki kadar olmasa da takımın en büyük gol silahı gene suso. bu çocuk da yine ffp'ye kurban edilebilecekler listesinde yer alıyor maalesef. bonaventura, sakatlık dönüşü kaldığı yerden devam ediyor. hakan'a gelince ha varlığı ha yokluğu. avrupa ligi'ndeki austria wien maçında muhteşem oynayıp insanları heyecanlandırsa da sonradan söndükçe söndü. avrupa ligi demişken aslında milan'ın şl'ye katılabilmesi için büyük şans bu turnuva ama atletico'su, arsenal'i, napoli'si bilemiş dururken mucizevi bir şeyler olmazsa çok fazla ilerlemeleri imkansız. gattuso'nun -tabii takımdaki ömrü uzun olursa- yapması gereken en önemli şey istikrarlı bir diziliş ve 11 tesis etmek olmalı. montella gibi işi çetrefilleştirmesine hacet yok. zaten yapacak kapasitesinin olduğu da şüpheli. pisa'yı çalıştırırken takıma teknik-taktik yönden hiçbir katkısının olmadığı, bu işlere yardımcısının bakarken kendisinin sadece höt, zötlerle takımı gazlayıp korkuttuğu söylentisi vardı. neyse, bu kadar milan yeter sanırım. parmaklarıma kramplar girdi.
bologna düşme hattından oldukça yukarıda genelde olduğu gibi amaçsız bir şekilde dolaşıyor. donadoni'nin yönetiminde tavşan boku gibi ne kokuyorlar ne bulaşıyorlar. verdi'yi napoli'ye satarlarsa takım büyük güç kaybedecek ama ziyanı yok, dzemaili geri döndü. şaka filan değil, montreal'e gitmeden evvel takımın mvp'si kendisiydi. hem bologna'nın hem de montreal'in sahibi olan saputo, "azıcık da montreal'de oyna." deyince mecburiyetten gitmişti. şimdi yalvar yakar bologna'ya geri döndü.
chievo'nun şu an en golcüsü durumundaki inglese, napoli kısmında da anlattığım gibi büyük ihtimalle napoli'ye gidecek ve o zaman ne bok yiyeceklerini merak ediyorum. kadayıfseverler federasyonu başkanı 38'lik pellissier'i çatlayana kadar oynatırlar artık.
geriye kalan genoa, sassuolo, cagliari, spal, crotone, verona ve benevento'nun değerlendirecek pek de bir şeyleri yok. bir tek sassuolo'nun şu hali üzücü. berardi'nin bir buçuk sezondur süren ve formunun canına okuyan sakatlıkları ve üstüne bu sezon edf ve pellegrini'yi roma'ya kaptırmaları, bunların da yerinin dolması, hoca değişikliği filan derken 15-16 sezonunda avrupa ligi yapan o sassuolo'dan eser yok artık.
(entry'yi yazarken mevsimler değiştiği için anakronizm hataları olabilir. misal paratici ve marotta'nın milano'ya uçuşu çarşamba günüydü sanırım. oddo'ya adamlıkta arda'nın karesidir yazmıştım, dün itibariyle arda'nın küpü haline geldi. piyasanın hızına yetişemiyorum, ne yapayım.)